21 Ocak 2017 Cumartesi

Kabak tatlısı.. bebek karşılaması.. aile.. ve çellıncın beşı...

Şapkamı taktım..
Rujumu sürdüm..
Galata'ya gittim.. 

İstiklal'in pek tadi yok.. ama galata hala canli..
Beni yine büyük hala yapacaklar..
Bu sefer oğlan halası olacağım..

Ailenin olması güzel bir duygu..
Gençlerin heyecan ve hevesleri..
Insanı tazeliyor..
Ailenin en genci mila..
Bir yaşından hallice..
Bağımsız ruhlu..
Kuzenine hosgeldin pastası kesilince ucundan tattırdılar..
Annenin itirazlarina karşın..

O baska tarafa bakarken.. tabaktan kurtuldular..
Ben kaldım mı tabağıma bakan bir mila.. ve pasta yemesini istemeyen annesiyle..
Karşı karşıya..
Usluyum ben..
Götürüp tabağımı masaya bıraktım..
Bir döndüm ki..

O nasıl bir hayal kırıklığı bakışlarda..
Hiçbir hemcinsimi yarı yolda bırakamam..
Yeni bir çatalla.. 
Verdim tabii.. 

Özgür ruhlu ve çapkın... 
Pabuçlarını cıkarıp..
Çorapları çıkarıp..
Öyle koşuyor kapılara..

Aşı gibi..

Eve döndüm..
Size anlatmadım ama ben artık çok giriyorum mutfağa..
Gelirken uykum vardı şekerleme yerine..
Kabak tatlısı yaptım..
Yani..
Hazırladım..
Hiç sevmem çiğ kokan..
Sulu kabak tatlısını..
Cemal bey yapardı..
Rengi kehribar gibi olurdu..
Kıvamı da kestane şekeri gibi..

O öldükten sonra hiç onunki gibisini yemedim ve pişiremedim..
Hani servis tabağından elinle bir tane aşırırsın da..
Parmağın bile kirlenmez..
O kıvamın peşindeyim..

Sonunda ..
Kendi yöntemimi geliştirdim..
Kat kat şeker kabak koyuyorum..
Kapağını kapatıp bekliyorum..
2 üç saat sonra..
Altını harlı açıyorum..
Kaynayınca kapatıyorum..
Erimiş şekeri içine çektikçe rengi kehribara dönüyor..
Sonra tekrar acıp pişiriyorum..
Catal kolay batınca.. kapağı açıp suyu uçuruyorum..

Mutlu .. huzurlu çocukluğumu yer gibi yiyorum..

Bugün çelıncda soru..
Her zaman ve bazen özlediğin iki şey..

Her zaman anneli babali olmayı özlüyorum..
Her zaman erken yaz ve sonbahar zamanında..
Cemal beyin elma ağaçlarının altında kitap okumalarımı..
Kış akşam üzerleri..
Saime hanımım pişirdiği kekin kokusuyla..
Öğle uykusundan uyanmayı..
Saime hanımın gözlerindeki pırıltıları..
Radyo tiyatrosu dinlediğimiz geceleri..
O sarılıp kuşatılma duygusunu özlüyorum..

Bir de çocuklarımın çocukluk zamanlarını..
Kedi anne ve yavruları gibi sarılıp sarmaşıp çizgi film izlemeleri..
İlklerine tanıklık  ettiğim anları..
Minik çıplak ayakları ile yumuş kokulu pijamalarını giymiş..
Topuklar popolarına vura vura yatağa koşmalarını..
çb nöbetçiyse pizza sipariş edişlerimizi..

Bazen..
Finlandiya'da gecirdigim aylardaki gibi o yapyalnız olma halini özlüyorum..
Herşeyin yabancı olduğü ve kimseyi tanımadığım..

Bazen..
Mecburi hizmet zamanını özlüyorum..
O gölün kıyısındaki evi..
Balkonu..
Buzda kayan kazları..
Sazları..


Sanırım.. bazen ve her zaman..
Yaşamın hala önümde upuzun ve yepyeni uzayıp gitme hallerini özlüyorum..


2 yorum :

Leylak Dalı dedi ki...

Kardeşim ya, hep çocukluğumuz cebimizde gezeceğiz biz anlaşılan...

laleninbahcesi dedi ki...

Olabilemez Leylak da gelmiş😍
Valla şu tatil bitsin, yapıyos programı.İstanbul'u sel götürsün isterse💐😎

Follow my blog with Bloglovin