21 Nisan 2016 Perşembe

elena.. dörtleme.. oğlak ve zıplayamayacak kadar iki dünya arasında bir beyin..

bazı kitaplar insanı içine çeker..

sanki gerçekte o kitabın içinde yaşıyormuşsun da..

gerçek yaşamın da kitapmış gibi.. yer değiştirirsin..

elindeki işi bitirip.. 

bir an önce gerçek yaşamına geri dönmek..

yani kitaba geri dönmek istersin..


bazı kitaplar sana ben yazsaydım yazabilseydim dedirtir..

ya da böyle yazamayacaksam..

hiç yazmayayım..


ben oğlak burcuyum ya..

hani omletin tarifini istediklerinde..

önce kümesi.. Organik tavuk yemlerini anlatmaya başlarım..


benim tarzım bu kitaplar gibileri sanırım..

üçleme dörtleme beşleme..

napoli dörtlemesi sonunda bitti..

geç keşfedip.. hemen bitirdim..

sslında üçüncü kitabın biryerlerinde bunaldım..

dördüncünün yüz küsuruncu sayfasında ara verip rebeccayla birlikte toplam 4 kitabı..

hatta bir de başka horror kitabını soktum..

okuma molasına..


kendi hayatımın..

benden önceki kadınlar ..

çevre kadınlar dostlar ve akrabaların öykülerinin birleştirilmiş hali gibiydi..

yordu.. Üzdü.. Mola verdirtti..

karabasandan uyanırsın da hani oh neyse rüyaymış anı gelir sonra..

o rahatlama.. Ama tam da rahat olmayan bir rahatlık..

çünkü o kadar canlıydı ki rüya..

gerçek de olabilirdi..

değilse bile her an olabilir aslında..

işte kitaplar da üzerime oturduğunda..

o uyanma hali istedi ruhum..

bir dur bi bardak su iç dedi aklım..


kadınların çocuklu ve iş çocuk aileleri arasında çekiştirildikleri yerde..

kaçtım..


çünkü gerçek hayat tüm yüküyle tepeme göğsüme çöktü..

anılar vasıtasıyla..


daralttı..

en büyük pranga.. Kendine verdiğin görevler..

kendine görev vermen gerektiğini ..

mikroçiplerine yerleştiren senden öncekiler..

perfeksiyonizm aşkına..

vazgeçmeyişlerin..

içerde göğsünü dövüp..

dışarı çıkıp kaldığın yerden devam edişlerin..

bütün bunları farklı sıkışıklıklarda  yeniden yaşadığım için daraldım..


kitabı önüme koyup paralelinde kendi öykümü yazmak istedim..

onlar napolideki okula gidiyorsa..

ben de cengiz topele..

onların öğretmenine karşı benim saime öğretmenim..

onların nunziasına karşı benim saime hanımım..


gidenin kolayca gitmelerinden.. Kalanın gidemeyişinden..

sineye çekilenlerden..

dönüp dönüp aynı insanlarca yolunun kesilmesinden..

ataletten ve uçma arzusundan..

uçuşların sonunda hep bir suçluluk duyuştan..


analık köpeklik..


kadınlık zor..


özgürlük kanlı terli gözyaşılı..


altmışlardan ikibinlere geldik kitapla..

kadın yaşamları üzerinden her müesseseyi okuduk..

eril düzeni.. O düzene uyanın da uymayanında yorgunluğunu içselleştirdik..

yeni jenerasyonların bizim önünü açtığımız yolda durup..

bizimle dalga geçişini izledik..


binlerce ortak duygu..

binlerce farklı duygu dört cilde girmiş..


iyi ki girmiş..


iki arkadaşın serüveni değil bir dönem belgeseli gibiydi..

bence kızlardan birinin ağzından devam etmeli bugünler de anlatılmalı..

annesinin kitabını eline alan imme olabilir bu ..

ya da dede..


durdukları noktaya gelişlerini ve o jenerasyonun gözünden de anlatılmalı..


dünya büküldü çünkü..

çok değişti..

pineal glandın önemsendiği günlerdeyiz mesela..


bence..

dört cilt sonunda tek cümle yakışır..


kanadı olan kafesi boylar..*

ya da alnının çatında bir toplu iğneyle bir mantar panoyu..


sağlam duracaksın bu hayatta..

kanatmış.. balonmuş uğraşmayacaksın..


Iki ayağın varsa..

yürüyüp ilerleyeceksin..

koşarak kaçacaksın..

güm güm tepineceksin..

hava dolu şeylere güvenmeyeceksin..


kitaplar bittiğinde..

merak..

kim bu elena ferrante??

bir yorgunluk..

tüm hayatım gözümün önünden geçti..

umutsuzluk..

bitmiyor.. eğer naturanda varsa.. köşene çekilemiyorsun..


ve hüzün..

yalnızlık paylaşılmaz..

o zaman aradaki kuru kalabalığa ne gerek var..


okuyun okutun..

Elena.. başka birşey yazmış..

zaten son kitabıyla da  manbooker’a aday olmuş…

alır bence..

*.. finy petra .. kus kadın


3 Nisan 2016 Pazar

Rebeka kızkardeşim.. vircinya ablam oldukça.. dünya güzel olur.. gelecek var olur.. di mi canıtın..



iş yerimin karşısında bir pastane var..
kaldırim üzerinde masalar ve onlarin etrafında büyük saksılar içinde,,
taflanlar var..
bazen bir yerlere gitmek için o saksilarin yanindan geçerken ciyak ciyak bağırışan serçeleri duyuyorum..
şehrin en kalabalık ve trafik gürültulü semtinde benim dikkatimi çekebilecek kadar yüksek bir cıvıltı..
bir yek serçe yok görünürde.. ama talanlar hep kuş cıvıltısı..
durup dururken insanı gülumseten bir koro..
etrafima bakarım ..
koşturan kaygılı kalabalık içinde bencileyin..
bu sesi duyan ve içi kıpır kıpır olan var mı..
yoktur..
en azindan benim gibi tam o köşeye gelince duraksayan..
etrafa göz atan.. sesin kaynağını arayan kimseyi göremem..

Hey sen..
Sen ordaki..
Bu koşuşturan kalabalık içinde bizi farkeden kadın..
Sende hala ümit var..
Yaşamı sevme ve silinip gitmeme dürtün var senin..
diyorlar gibi geliyor bana..

gecen gün .. nefis ve aldatıcı kış güneşi altında yürürken o köşeden..
yine dikkatimi çekti..
ama bu kez sesin olmaması..
kimbilir güneşi görunce damlarda denizliklerde ısınmaya..
tüylerini kabartmaya mı gitmişlerdi..
ben hep soğuk havalarda mı geçiyordum ki ordan..
garsonlara sorayım dedim..
ama sesleri duyarken onlarla bu konuyu konuşmamıştım ki..
belki farkında bile değillerdi..

şu yukarda iki hatta üç ipucu var bu bloğun yazarının kimliği hakkında..
minicik şeylere önem verir.. sevinir..
minicik şeylerin verdiği mutluluğa alışmaz.. yokluğunu hemen kaybeder..
burda gevezedir ama gerçek hayatta pek rastgele iletişime girmez..

kaygiyi sevmem o yüzden yoluma devam ettim..
ama iki karar verdim..
işim ne olursa olsun.. kuşların sesini ilk yeniden duydugumda..
oturup bir kahve içecegim ve iki ..
garsonla konuşacağım.. neden oturduğumu söyleyeceğim..
kuşlar çağırdı diyeceğim..

Lalenin bir kac kez sözünü ettiği.. simonetta'nin bademleri kitabını alırken..
bazen böyle tuhaf kararlar verdiğim icin..
annesinin ağacının son ürünü olan kayısıları sonsuzlaştırırken bizi ordan oraya sürükleyeceği vadedilen kitabı da aldım..
badem ve kayısı.. ve iki kadın öyküsünün iyi bir çift olacağını düşündüm..
bir selçuk altun kitabını bitirince başlanacak kitabı ararken daha entelektüel gezinimler vadediyor diye..
yakındaki uzak'ı.. seçtim.. kayısılı kitabı seçtim..
bu da bu bloğun yazarının tuhaf taraflarından biri işte..
çağrışımlar ve rasgele yolculuklar..

kendine ait bir odayı okurken kendi iç sesimi.. ve bir kızkardeş bulduğum gibi..
bu kitabı okurken de.. annemle arada kalan son bir kaç çetrefili..
ve zor bir ergenlik sonrası oluşmakta olan çekirdekle aramdaki bazı çatışmaların kaynağını buldum..
ve yeni bir kızkardeş buldum..

sonra tabii şaşmaz şeyi yaptım..
yazarın peşine düştüm..
Feysimin bukunda arkadaş oldum..
saglam bir insan hakları ve kadinın insan haklari fikir insanı..
ümit veren biri..
dürten baştan çıkaran.. biri..

bu sabah.. feysden eklediği mutfak masasından internet üzerinden yaptığı söyleşi linkinı tıkladım..
ben uyurken sınava gidip gelen ve kanapeyi işgal etmiş olan çekirdeği rahat bırakıp ben de mutfağa konuşlandım..
önce şu kare atladı gözüme sakin bir ses tonu ve sakin bir yüz ifad
Esi..
arkada açık mutfakta emayeler..
o mavi çaydanlıktan benim de var.. harika..
ve o kitap yığını.. daha güzel iki şeyi alamazdı arkasına bir kadın..
yaşamın kalbi.. mutfak.. ve ruhumuzun güzelleştiricisi kitaplar..

birkaç nokta dinleyince..
sessiz kızkardeş çığlıkları attım..
iyi terbiye edildim ben..
sessiz çığlıkları ve sessiz firça atmaları bilirim..

"ben bir fikir önderi.. bir amigo değilim".. diyordu..
"polyanna değilim ben..
ama bir duvar varsa.. bir kapi da olabilir mi diye bakalım derim"..
bana uyar.. pencere de olabilir.. hava girsin yeter..

"toplum kokuşmuş halde.. politikacilar bizden habersiz kötü şeyler yapıyorlar..
ve ana akım medya bundan söz etmiyor.."
ne kadar da biz..
"tamam.. ama başka şeyler de oluyor.. ve ayni ana akım medya bunlardan da söz etmiyor..
ırkçılıkla.. homofobiyle ilgili.. kadın hakları ile ilgili..savaşan ve birşeyler başaran insanlar var..
ve ana akım medya onlardan da söz etmiyor..
başarıları.. zaferleri.. yazmıyor..
o zaman ben neden bunlardan söz etmeyeyim..
çunkü kötü haberleri paylaşan haber veren yeterince alternatif kaynak var..
ben zaferlerin üzerinde durayım.."

biliyorum bu ruh halini..
incecik bir aydınlık olsa sevinen kaynağını arayan ruh hali..
aslinda karanlığı isteyenlerin en korktuğu tipler..
yıkilmaz ümitliler..
aktif ümitveren şey takipçileri..

"öksüz şimdi " diye bir kavramdan bahsedildi sonra..
geçmişe üzulmek ve gelecek için kaygılanmak yüzünden..
an'ı öksüz bırakmaktan..
anı sahiplenmek derken önüne bak kendi küçük hayatına bak demediğı için ilgimi çekti..
doğru carpe diem olabilir bu tanımlama..

insanların güclü hissetmektense.. güçsüzlüğü daha kolay benimsediklerini..
geleceğin kurulmasında bir katkımız olacağını düşünmediklerini..
"ne yapabiliriz ki.."
"bilinmezliklerin endişe doğurduğunu.. endişe dilinin insanlara yakın geldiğini..
bir liderin gücünden çok etrafında toplanan kişilerin enerjisinin daha etkileyici olduğunu..
bunun o kitle içinde olan bireylerce farkedilmediğini..
püritan.. yani ahlakçı olmanın insanı bağlayıcılığını..
çünkü o kadar ahlakçı olabilir ki insan yediği.. yaptığı düşundükleri ve yaptığı herşey onu bu saf halinden çıkarabilir diye..
hiç birşey yapamaz ahlakı yaymak için..
o yüzdem.. im_puritan yani saf olmayanın etkinliğini.. yani ahlaksızlıkla mücadele etmek için biraz kirlenmek gerektiğini..
buna ahlaki tembellik olarak kabul ettiğini..
yaşamak için ince hesaplar yapmamayı..
şefkat bizim yeni para birimimiz diyen posteri taşıyan genci..
her bireyin öteki degil önemli olduğu toplum için uğraşanların olduğunu..
2metreye 3 metrelik hücresinde tüm dunyayla bağlantıda kalabilen olunabileceğini..
gençlerin bu "tanımlama" ve "tanimlanmış olanı bozma/değiştirme" fikirlerini..
çok beğendiğini..
anlattı..

sabahımı aydınlattı..
endişeden arındırdı..
sesi belki saksıdaki taflanların şarkısı kadar güçlüydü..
ama ben duydum..
ve bu sefer pas geçmeyeyim..
sizi de haberdar edeyim dedim...

Bir de haber var paylaşmam gereken..
Gerekcem net.. karanlığı despotizmi destekleyenlerin çok cahil olduklarından..
Her seçim sonrası.. çok cahiller analizi yapmaktan..
Üstten konuşan çok biliş analizlerden.. cehaletin baskıyı kabullendirici etkisini kabul etsem de çok sıkılan biriyim..
Felaketlerden sonra gelen ama onlar da veya peki sen şuna tepkı verdin mi önerge ve sorgulamarından da..

Bize gereken bilgi ve empati..

Ne yapabilirimin minik bir cevabıni buldum..
Ve insanların kapısını çalıp çok cahilsin seni eğitmeye geldim diyemeyeceğimize göre..
Okuma alışkanlığı olmadıgına inandığımiz..
Ya da maddi durumu kitap almaya elverişli olmayan ailelerin çocuklarından başlamamız gerektiğine inandim..

Onları değiştirmek değil amacım..
Onların gören gözünü açmak.. empatisini arttırmak..
Bunlar  olunca zaten iyiyi doğruyu goreceklerini biliyorum..
Küçük dünyevı çıkar hesaplarına düsmeden önceki yaşamlarına değerli dokunuşlar ancak kitaplar aracılığıyla olur..
Masallar ve öyküler..
O zaman ne yapıyoruz..

Yanımında çocuk kitapları taşıyoruz..
Çantada.. torpido gözünde.. iş yerinde çekmecede..
Ve o kitaplarla karşılaştığımız çocuklara dokunuyoruz..

Konuyu yaymak ve birbirimizi motive etmek için..
Bir sayfa açtım..
Oraya bununla ilgili paylaşımları ekleyebiliriz..
Herkese açık..
https://m.facebook.com/CantamizdaCocukKitaplari/

Beklerim.
İşığımızı kesen duvara bir çatlak olun derim..
Bugün kitap vermemin an'ına sevinirsiniz..
Gelecek için minik bir yatirim yapmış olursunuz..


Follow my blog with Bloglovin