20 Şubat 2016 Cumartesi

kadın yürüyor ve bağırıyordu.. bugün cumartesi.. burası istanbul....

-yapamazsin bunu bana!!!
....
-istemiyorum dedim..!!!

trafigin ortasinda dururken arabamda ..
direksiyonda piano calarken parmaklarımla .. sıkıntıdan..
bu sesle irkildim..
yardıma ihtiyacı olabilirdi bağıranın.. arandım..
önüme baktım yok.. arkaya baktım yok.. sağda yol solda da yok derken..
benimle arkamdaki arabanın arasından hızla gecen kadından geldiğini farkettim bu yüksek sesli itirazların..
hızla yürümesini bozmadan serbest eliyle "pardon ya.." işareti yaptı.. omuz cantası kaportama çarpınca..
-yeter ya!!! sen kim sanıyorsun kendini..!!!
kaldırıma çıktı..
incecik .. yürüyüş botlu.. parkalı uzun siyah saçları her adımında sırtına vuran kadın..
tam olarak ne dediğini duyamadım ama haykırışı devam ederken sol elindeki telefona doğru..
kaldırimın dibindeki çop kutusuna yanaştı elindeki kağıt parçasını attı..
sonra ben ilerledim trafikle beraber..
kırmızı ışıkta durdum.. geriden sesi geliyordu..
-ya da benim kim olduğumu sanıyorsun.. Ben ne zaman böyle bir şeyi kabul ettim.. kendine geleceksin sen.. derken o durdu..
ilerlediği yönde yayalara kırmızı yandığı için..

etrafından geçenler tuhaf bakıyordu..
sansürsüz ve bağırarak konuşmasına..
hiç biriyle gözgöze gelmedi..
ama yere de bakmıyordu..
ileriye doğru sabitlemişti gözlerini..
ona yeşil yandı.. ben duruyordum daha..

ilerledi karşıya geçti devam etti saç zıplatan yürüyüşüne..
elini cebine soktu bi ara..
parmaklarının ucunda kırmızı bir kart vardi cebinden çıkardığında..
İstanbul kart ? metro durağı yakında.. otobüs durakları da..
sonra ben ilerledim.. biraz geçince onu yine durdum yine kırmızı ışıga yakalandım..
sol yanımdan yaklaştı sesi..
-sana benim adıma karar verme yasak koyma hakkı vermedim .. vermem..!!
bir daha yapamayacaksın..
bir daha seninle görüsmem.. göremeyeceksin beni.. arayamayacaksın anladın mı...
derken yine beni gecti ve metroya inen merdivenlere Yöneldi..

bi sevdim..
bi hoşlandım..
bikorktum..
adına bi endişelendim...


artvindeki ağaçlar adina endişelendiğim..
Hepimiz adına endişelendiğim gibi..

bize sokaklarda kavga edilmez.. misafirlikte edilmez.. kendi ev6indeyken edilmez.. diye öğretildi ya..
kendi adıma öfkelendim

kadınların ses çıkartmalarını seviyorum..
bayılıyorum..
haklarına sahip çıkmalarına..
onlara sahip çıkmaya..

Umbertocum ölmüş..
gülün adından... sıfır sayıya sürdü dostluğumuz..
Harper lee öldü..
bülbülden tesbih ağacına sürdü onunla da dostluğumuz..
Önce bülbül sonra gül sahipsiz kaldı..

Mete abi öldü 30 yıldır tanırdım ama en çok eşinin üstünden..
onunla ilişkisinden..
yumuşacık eli alete gönlü güzellige yatkın bir insandı..
sıcacık evinde.. sevdikleriyle.. birden bire acı çekmeden duruverdi kalbi..
yokluk çekmeden..
çocuklarının iyi günlerini görerek..
bir lüks bu devirde böyle yaşamak.. böyle ölmek..
ama gülçin sahipsiz kaldı..

geçen hafta bir bebek doğdu.. doğuda..
adını bekês koydu annesi..
o bebek sahipsiz doğdu..

dua okundu kabristanda etrafimizda ulu serviler..
gümüş rengi gökyüzü..
inceden bir yağmur..
rüzgar vardı servileri sağa sola yatıran..
o yükseklere diktim gözümü ..
birden anladım insanlar neden bu ilahilere dualara gerek duydular..
neden bu sığınma ve kollanma isteği..
yalnızlık ve acıları paylaşarak azaltmak için ..
ve birden aslında herhangi bir zaman diliminde herhangi bir yerde..
herhangi bir dinin töreninde olabileceğiz..
ve bu ortamda .. bir druid toplantısının bile..
bir huşu verebileceğini de hissettim..

ve sonra erkekler geldiler ve güç tutkuları ile..
dağıttılar ateşin başında tanrılara tanrıçalara..
doğanın güçlerine tapan kadın ve erkekleri..
fallik çan kulelerini..
minareleri diktiler.. ve kadınlari bu ilahi atmosferde kısıtladılar..
ve şimdi de bu gökdelenleri dikiyorlar..
ve bu inançlar nedeniyle kurbanlar seçtiler asırlardır ve bu kurbanlar kadınlardan ve çocuklardan secildiler..
ve sonra gücün esas timsali geldi paraları ve şimdi artık en azından dürüstler ve paranın üzerine..
we believe in god yazıyorlar..
ve ona inanmaya ve tapmaya utanmıyorlar..
4 ayaklı minarenin önünde..
minare yüzlerce yıllık onu bombalamayın diyeni de..
vurup..
minareyi de zedeliyorlar çekinmeden silahlarıyla..
ve daha önce yıktıkları ve yeni restore edilen 1800lerden kalan kiliseyi de yıkıyorlar..
her şeyi herşeye katıyorlar..
ve sonra bizim bütün iç huzurumuzu alıyorlar elimizden..

ve bir kadın yürüyor şehrin ortasında..
hepimiz adına bağırıyor sanki..
bunu bana yapamazsın... İzin vermiyorum..
sacları omuzlarını dövüyor..
vapurun burnunu döven deniz gibi..
çığlığı kesikli vuruyor kulaklarıma..
ŕüzgârlı havada azalıp çoğalan martı çığlığı gibi..

Burası İstanbul..
Bugün cumartesi....
Hayat devam ediyor edecek..
Kımı yaparak kimi yıkarak yaşayacak..
Ama yapıcılar.. yaratıcilar iz bırakacak.... onlar iz bırakacak..
Diğerleri yıkım ve ölümden yana olanlar.. yaşamı durduramayacak..
İleride ibret olacak sadece....

Hiç yorum yok :

Follow my blog with Bloglovin