26 Şubat 2016 Cuma

tezer.. birhan.. çilem.. coğrafya tarih.. canıtın tabii bi köşesinden..



sene 1937..
papez..hipotalamusu limbik loba bağlayan bir devrenin olduğunu iddia etmiş..

uzun süre bu devrenin duygusal işlevler arasında kontrol mekanizması oluşturulmasını sağladığı düşünülmüş..

ama son zamanlarda bu devrenin.. 
duygulardan çok hafıza ile ilgili olduğu anlaşılmış..
epizodik hafıza..
konuşmanın anlaşılması..
tanıdık yüz ve çevrelerin ayırdedilmesi..
boşlukta oriantasyon.. tiksinme ..
tiksinme ilginç bak.. 
belli bir sahneye..
gözü değer değmez tiksinmenin uyanması bu bölge sayesinde.. 
bizimkiler hiperaktif.. 
daimi tiksinme halindeyiz..
yok bu dediğim kendiyle zıtlaştı.. 
bazılarımız için öyle.. 
bazılarımızın maş-kibelesi var..
hiç tınmıyorlar yaşananları..
bireysel ve toplumsal..

nöroloji zor bi bilim dalı..
en basitini söylersem..
hafızamızı oluşturan..
beynin özel olarak bu işle ilgilenen bir bölümü var..
hafızadakilere göre davranışlarımızı da etkiliyor..

unutursak kalbimiz kurusun mu..
unutmak için papez devremiz yansın mı?..
hangisi daha yarayışlı..

bazıları bilir..
isterim ben..
arada.. nadiren de olsa..
bir sandalyede otursam boş boş baksam.. derim..
duygusal yorgunluğum tavan yaptığında..

hafızaya taktım bu ara ben.. 
ama daha bilimsel sistematik  okumaya başlamadım..
datalar topluyorum.. neleri ne sırayla okumalıyım..

hafızam fena halde fenadır benim..
unutmam..
bir ucunu ver yıllar önceki bir günün bir anının..
az öncesi sonrası derken ileri geri.. günlerce önce ve sonrasını işler doldururum..
o günlerde tüm gelen giden yenilen içilen koklanan denilen..
örücü gibiyim..

sahi eskiden örücüler vardı..
giysilerdeki delikleri..
çoraplardaki kaçıkları örerlerdi..
mal az..
ve değerli idi.. 
insan da öyle..

yalan..
yalan söylüyorum simone..
insan hiç bir zaman değerli olmadı..
gibi yaptık..
ama olmadı..

daraldıkça..
'sahildeki taş kadar' değer görsek demem o yüzden..
bahçedeki kuş kadar..

gotin sar bû..

köşedeki sevimli bakkal amcanın..
ülkeden kovalanmış bir etno-dinî grubun.. 
mallarının üzerine oturmuş adam olduğu gerçeğini unutarak yaşadık..
yaşayamadık..
unuttuk derken..
gyrus cingulinin altına süpürdük..
isteyerek unutmak var mı işte bunun peşindeyim ben..
bilinçli unutmak mümkün mü.

gotin sar bû...

simone..
de bana..
canıtın sen de..
insan çocuğunun adını neden çilem koyar..
çocuğun çekeceği çileyi bildiğinden mi..
kendi çektiği çileyi yansıtmak için mi..

çilem bugün tahliye olmadı..
koruyun beni dedi korumadılar..
şiddet gördü.. fuhuşa zorlandı.. sonunda..
kadınlar ölmesin hep.. dedi.. azcık da erkekler ölsün dedi..
kocasını öldürdü..
çilem sekiz aydır hapiste..
ağırlaştırılmış müebbedle yargılanıyor..
meşru müdafası için..
makul şüpheden sokakta adam vuruluyor..

gotin sar bû..

jaqueline serbest bırakıldı..
azıcık kendinden iyi ve cesur gördüğü her kadını harcar.. kadınlar..
namusundan güvenilirliğinden sorgular da..
fransada kadınlar.. 
birbirine destek olmak için ben de deyip kendini ihbar eder .. 
sen de yapmıştın simone biliyorum..

gotin sar bû..

coğrafya insanı hüzünlendirir mi..
başkent yüzey ölçümü dağlar nehirler yerine..
tarımı sanayisi yerine..
coğrafyanın insan yaşamı üzerine etkisi okutulsa..

hoş..
tarihin insan üzerine toplum üzerine etkisi okutulmaz ki bizde..
şu kadar top bu kadar piyade..
şu tarihten şu tarihe..
der dururuz da..

hafıza değil mi..
unutmak ya da..

gotin sar bû..

bu gün.. 
sekiz mart yaklaşırken..
hafızamdan..
extremities filmini seçtim sizler için..
farah oynuyordu.. fawcett olan..
farahın namından..
romantik aksiyonlu bişey diye gittiğimi biliyorum..
kanım önce donup.. sonra kaynayarak çıktım filmden..
o zamanlar teve sinemaya rakip değil..
farah incecik hali..
ince askılı kombinezonlu haliyle adamı..
şömineye kitlemişti..
heyo farah.. kadının gücü adına..

kadın kaderini bazen ailesine.. 
bazen yabancılara.. 
bazen devletlere karşı yazmak zorunda..
kadın kaderini yazamasın diye uğraşan çok var..
hemcinsleri dahil..

gotin sar bû..

gazeteciler tahliye edildi.. gazetecilik yaptıkları için..
sanırsın.. beraat ettiler.. öyle bir sevinç..
üstelik daha otuziki tanesi tutuklu..

gotin sar bû..

yedi yaşındaki kıza tecavüz eden amca çıkarıldı da..
çilem içerde..

gotin sar bû..

new yorkta bir farkındalık çalışması..
12 yaşında gelinlikli kız 65inde adam düğün fotosu çektiriyorlar sözde..
bakıyor insanlar..
kimi uzaklaşıyor..
kimi kıza sen iyi misin diyor..
zenci bir kadın geliyor sonra çocuğu çekip götürüyor..
bir zenci çeteci gibi görünen frup adamı itip kakıyor kızı çekip kurtarıyor..
çinli kadınlar ne kadar üzülerek bakıyorlar..
ama hiç de umulan kitlesel tepki olmuyor..
insanlar..
eleştirel bakış kullanma haklarına sığınıyor..
muhtemelen feyslerinin bukunda yazmıştırlar..
rezil adam diye..

gotin sar bû..

üç yüz otuz bin çocuk yaşta evlendirilen kız çocuğu / yıl...
bi zahmet ses çıkar artık..

gotin sar bû..

şiddete maruz kalan..
tehditle sömürülen..
korkutularak kullanılan..
kadınlar çocuklar..
şşt..
çık duvarın arkasından..
extremities izle..
doğum günü hediyesi olarak çocuğunu savunma sporuna yazdır..
kızını gaia dergiye abone et..
fark yarat..

gotin sar bû..

simone annem..
sen gittin bana kaldı.. 
ama görüyosun hiç vazgeçmiyorum..
bu bloğa yerleşmeni hak ediyorum..

cuma bu akşam..
muhtemel aşk için..
hayatımızı altüst etmeden..
geçsin bakalım..

pese..
kimsenin doğumgünü herkesi ilgilendirmez.. beni daha da hiç..
pese iki..şarap.. içeceğim akşam o kesin..
pese üç yatarken okuyacağım yine.. 
pese kaç... neyse.. b şıkkı favorilerim arasına girdi.. 
pese beş galiba.. birhan keskinin yeni şiirleri basıldı.. 
o aslında hep yeni..
bazı şairler hep yeni kalabiliyor da.. 
pese altı.. siz bazen yazar özler misiniz.. ben tezeri özledim..

pese son: gotin sar bû.. 
söz soğudu artık anlamına geliyor..
kürtçede..
çok büyük acıların verdiği duyguyu anlatıyor..










25 Şubat 2016 Perşembe

simone.. canıtın.. cemre.. julia.. mona lisa.. madonna.. e daha ne olur bir blogda..



süreyya da ne güzel kadındı..
ben adını bildiğimde şah ile yıllardır hiç ilgisi kalmamış olmasına rağmen.. 
hala onunla anılırdı adı..
ve tüm kadınlar..
ne güzel kadındı ama..
süreyya bile mutlu olamadı derlerdi..
içlerini çekip etraflarında olan olmayan çocuklarını düşünerek..

kadın öleli kaç yıllar oldu..
miras davası yeni bitmiş.. 
de ordan düştü aklıma..
çocuğu olmuyor diye kocası tarafından  boşanan kadın..
bitmeyen davalar..
tükenmeyen acılar..

sekiz marta yaklaşırken filmler.. 
diyorum ya simone'cuğum.. 
bugün de bu bağlamda benim için enn güzellerden..
mona lisa gülümsemesi filmini öneriyorum..
hatta ordan bir replik alıyorum derhal..

hakkında bir yazı çıkmıştır.. okul dergisinde miydi..
en güvenip beğendiği kız öğrenci yazmıştır..
sınıfa girip sert bir ses tonuyla..
slayd.. der juliacığım..
reklam afişi görünür..
fizik bilgilerinizi burda kullanın der..
ütü tahtası reklamındaki kompozisyonu gösterip..
mutlu aile sofrasını gösterip.. matematik bilginizi bunda kullanın..
sütyen reklamını gösterip..
sizler ülkenin en zeki kadınlarısınız..
duraklar..
 neydi yazıda kullandığınız kalıp..
eline yazıyı alır okur..

' sürdürmek için dünyaya geldiğimiz roller..
sürdürmek için dünyaya geldiğimiz.. roller..'
durur tek tek bakar ve..
'ders bitti' der..

izleyin .. izlettirin..
nefis bir filmdir..

dünyaya geldiğim bir kalıp rolüm var mıydı ki benim bilmem..
yani öğrenmemeyi seçtim..
onbeşliktim anneme..
'sen benim için böyle bir kalıp düşünüyorsun'
 / işaret parmaklarımla bir kare çizip havaya/
ama ben ona yerleşemiyorum.. 
daralıyorum.. belki ben böyle olacağım.. 
/işaret parmaklarımla bir yamuk çizerek../
biraz bekle bakalım ben nasıl bişey oluyorum gör..
neden eminsin iyi birşey alamayacağımdan..
beğenmezsen konuşalım.. '
dediğimde..

hayretle bakan yüzünü anımsıyorum..
köşe yastığı konforundaki kızının sıyırmasını izlemişti..
ha o beni kalıplamaktan vaz filan geçmedi..
ben de direnmekten..
sonuçta haklıymışım..
yamuğun biri oldum..
o yüzden ..
kimseye de kalıp biçmedim..
simone'um da biçmedi..
hatta canıtın o kalıbı kırdı geçti..

canıtının bir devam kitabı vardır..
yaşlı canıtın çevresinde hevesli ergen martılar..
sen şöyle uçmuşsun böyle gitmişsin derken ..
o sahnede onun bir yalnızlık duygusu ve mutsuzluğu vardır..
içler acısı..

çıtayı fazla da yükseltmemek lazım canıtın di mi..
yani her olağan martıdan uzağa uç da kartal gibi uçup onlara yoldaşlık edince noluyor..
yalnız kalıyorsun işte..
nerde tebrikler alkışlar..
yok..
çünkü kalıbı fazla dağıttın ya annem sen..
ya da belki geri dönmekte geç kaldın..
kartalsı uçuşunla gelip bir uçma okulu açaydın mesela..
artaydı sayısı cesurların uçma modu yüksek olanların..
daha bile iyi olurdu..
diyorum ki..
canıtını da fazla büyütmemek gerek..
çok sevmeme rağmen hem de..
uçacağın yönü bilmiyosan en yüksekten ve en hızlı uçmanın yararı yok..
derken geliyor simone görünüşlü çekirdek..
neden..
diyor..
ya o mutluysa tek uçmaktan..
ya yaşlandığımda yalnız kalmıyim diye düşünmüyorsa..
ya yaşlanıp yaşamayı bile önemsemiyorsa..
nedir bu senin tanımlamaların kısıtlamaların..
fısss..
iniyorum ben felsefe süpürgemden yere..
çünkü haklı tabi..
hele kalıp biçmek olmamalı diyenden böyle şeyler..
çok ayıp..
çok..
nedamet getirelim bu konudan hızla..

sabahattin ali bugün doğmuş..
kürk man... ayh sosyal medyada sandım kendimi..
blogdayım.. buduardayım..
 benim için kuyucaklı yusuftur kendisi..
hüzündür kendisi.. 
dalgadır isyandır sevgidir kendisi..
millet 'madonna öksüz kaldı' ...

da..
öksüz kızı duyduk mu peki..
hani yetimhanede büyüyen..
okuyup memur olan ve ..
22 yaşında evinde boğazı kesik olarak bulunan kızkardeşi..

bir de çarşaf hikayesi var..
incecik yazıp..
gönül teli titreten yazarın bile.. 
eril dili değiştirmek lazım dediğimizde kızdığı..
eril dil ve davranış bu  işte.. bu..

simone bugün keyifsiz..
o yüzden akmıyor sohbet..
daha doğrusu akacak ne var..
zamanın en liberal ehlikeyif üniversitesini delirttiler.. 
kurcalaya kurcalaya..
ay patlatacaklar sağını solunu diye endişeliyim..
inanamıyorum kendime..
çok mu yaşadık ne..

çekirdek hanım yoldan gelecek.. 
yazmış aile grubuna.. 
kapıyı sabah dörtte bana kim açacak diye..
o  mesajı görmeden ben de.. 
birisinin telefon numarasını sormuşum .. sms ile çb'ye..
o da cevabı aile grubuna atıvermiş..
çekirdek diyor - kapıyı kim açacak.. 
altında  babasından cvp..
  -ismabıdbıdı kartvizit
..

işte hayat bazen bu dialog kadar anlamsız olabiliyor..
hem de..
sürdürmek için dünyaya geldiğin tün rolleri sürdürürken..
hatta kendi özgür iradenle seçtiğin rolleri sürdürürken..
yine de..
trafik diğer günlerden daha açık diye..
tomurcuklar açtı diye..
cemre düştü diye..
sevinebilcek kadar saf ve iyi kalabiliyoruz..

sevgili geçmiş..
verdiğin derslere teşekkürler.. sevgili gelecek hazırım..
diyebiliyoruz..
diyelim hatta bugün..
dilek kızımızı..
cansel kızımızı..
fatmanur kızımızı..
kızkardeşlerimizi düşünelim şöyle bir..

yıkılan enkazın altındayız nasılsa yok düşünecek daha iyi birşeyimiz..
hem üstün zekalı demenin bile bir bedeli olan ülkemizde..
kızkardeşlerim söz verdiğim için yazıyorum..
bana şu köşede şaçmalama şansı veren herkesi öpüyorum..



24 Şubat 2016 Çarşamba

nerden olacaktı işte..ordan burdan.. bu simone da iyice yerleşti buralara der kaçarım..

ermeni kırmızısı denen renkmiş bu.. artık yapılamıyormuş.. sır olup kalmış nasıl elde edildiği..
pera müzesinden.. 


madem artık sosyal medyada çok laf yetiştirmemeye karar verdim..
blog yazılarını aksatmamak gerek..
iyi kötü gün aşırı da olsa birşeyler eklemek gerek..
ama işte..
hayat bazen yakalıyor..
beni genellikle hayat değil migren yakalıyor..

ctesi. gününden beri tam 4 gün süren migren ekran bakma saatlerimi kısalttı..
o yüzden simone'um beauvoir'ım..
aksattım..
özür.
yoksa benim de dikte edebileceğim biri olaydı..
yattığım yerden başımın tepesinde buz paketiyle yazdırırdım yazımı ama..
yok işte..

'gelelim bu günlere bakış'a..

viralmiş ama..
güya papazın biri 71 yaşında ölmüş.. 45 dakika sonra ..
sipiar'a cevap verip dirilmiş..
ölüyken tanrıyla konuştum tanrı kadın.. demiş..
viraldir dedim..
neden biliyor musun simone..
çünkü kimse beni..
kadının.. 
umudu yok edecek şeyler yaşanmasına izin vereceğine inandıramaz..
kavga dövüş bela verir de..
umutsuzluk ve çözümsüzlüğe izin vermez..
oysa bildiğin ikisinin ortasında debelenmekteyiz..

art vin..
bir kelime oyunu ile şimdilik durdurdu ağaçlarının köklenmesini..
ama o yılan cennete bir kere burnunu soktu da..
bırakır mı..
ben sanmam.. siz..?

film endüstrisinde iş yok filan deniyor da..
haber türkün haberini izlerken..
dedim ki kurgu kötü..
senaryo berbat..
oyunculuklar sahtelik kokuyor da..
sanat yönetmeni çok iyiymiş..
harcanmasın bence o görsellik..
bir sinema filmine katkıda bulunsun..

çocukken masal sevmezdim derdim kızardınız..
hala sevmiyorum..
ama artık zorla dinletiliyorlar..
yoksa biz masalsı bir gerçeklikte miyiz anne diyesim geliyor.. 
değiliz..

bugün vizitteyim..
işte benim hasta profilim yaşlı yorgun ağrılı..
seviyorum tabi onları ve fakat ama..
tam odadan çıkarken..
sesi kapalı görüntü açık teveye takıldı gözüm...
bir artık reklam filmimi.. müzik klibimi nedir bilmiyorum..
o bir göz hareketlik sürede ekranda..
bir genç kızın profilinden düşük belli blucinli üstü çıplak.. adonisinden omuz başına on dakikada çıkılan bir gerçek üstü yaratık hareket halinde idi..
dışarı çıktık.. 
hayaller.. hayatlar  demişim ben yüksek sesle..
aaah ah sormayın dedi vizitdaşım xx'im.. 

simone..
hayat paris kafelerinde oturup..
asrın en karizmatik erkeğinin hayat arkadaşı olmak gibi değil..
ordan sevgili ordan çinli sevgili filan yazmak kolay...
gel benim masada otur da yaz..

yine aynı vizitten girdiğim her odada.. hastalarım bir kendilerine ait ada yaratmıştı..
gördüm sevindim..
misal biri evden okuma lambası getirmiş.. odanın ışıklrı kapalı..
akrobat lambası açık..
okuyordu odada..
bir diğeri.. tekerlekli yemek masasının üzerinde lepitopu ..
yanında cocohanel parfümü..
not defteri..
bir adet köpek şeklinde silikon önkol destekleyicisi.. 
ve bir çukulatalı dudak çatlağı engelleyicisini yaymıştı..
biri tam megastar..
aynası cımbızı büyütücü aynası ve ufarak bir notbuku..
seviyorum demiştim değil mi..

bloğun yeni yan kişisi simone farkında mısınız..
niye oldu neden bilmiyorum..
galiba kendi seçti bunu..
beğendiyse demek boudoir'ı..

şahsen atalete bugün..
feminist olmanın en zor yanı..
bir kız çocuk sahibi olmakmış..
dedirtiyor bu ara yaşananlar..
zor yani..
hem feminist olacaksın..
hiç bir hakkını kısıtlamayacaksın..
hem gün boyu beyninde yeni doğuran köpeğe..
bidona..
ördeğe..
çocuğa..
yeltenen xylerle aynı sokakları paylaştığın fikrini taşıyacaksın..
zor gerçekten..
feminizmin kız evlatla sınanması..
ya da annelikle mi desek..

kız demişken..
bizim sülelede de kadın ağırlığı bir kişi daha arttı..
milla bebek doğdu..
nefis biblo  gibi bişey..
beni büyük hala yapan kadın kendisi..
ne değişiklik hissettin dendi.. anne olunca..
endişe dedi beni hala yapan kadın..
yeni tanıştığım iki duygu.. biri huzur diğeri endişe..

sabah taksiye bindim..
genelde şoförlerle pek sohbet etmem ama nedense konuştuk işte..
ben ağaç dedim..
o can dedi..
bize gereken politikacı ve yöneticinin tanımlamasını yaptık..
tehdit etmeyen yeniliklere açık özgürlükçü ve gençlere yakın biri olmasında anlaştık..
sonra 4D basılmalarla yakında alemin kalp yapıp insana nakledeceğini..
bizim nelerle uğraşmak zorunda kaldığımıza hayıflanarak ayrıldık..
kucaklaşsaydık.. birbirimizin sırtını pıtpıtlardık..
eminim..
tuhaftı..

emekçi kadının gününü kutlamaya hazırlanırken ..
bir aktivite yapayım dedim..
kadının farkındalığı.. 
ve dayanışmasıyla ilgili en sevdiğim filmleri yazayım dedim..

nambır van filmim..
kızarmış yeşil domatesler..
nambır van sahnem ise..
towanda sahnesidir..

izlemediyseniz izleyin.. 
towandayı benimseyin sık sık kullanın derim...

devam edecek ..
ben ve simone buralardayız..
bekleriz efenim..

pese 1:   sur cizre demedin derseniz..
dedim aslında görmediniz mi..

20 Şubat 2016 Cumartesi

kadın yürüyor ve bağırıyordu.. bugün cumartesi.. burası istanbul....

-yapamazsin bunu bana!!!
....
-istemiyorum dedim..!!!

trafigin ortasinda dururken arabamda ..
direksiyonda piano calarken parmaklarımla .. sıkıntıdan..
bu sesle irkildim..
yardıma ihtiyacı olabilirdi bağıranın.. arandım..
önüme baktım yok.. arkaya baktım yok.. sağda yol solda da yok derken..
benimle arkamdaki arabanın arasından hızla gecen kadından geldiğini farkettim bu yüksek sesli itirazların..
hızla yürümesini bozmadan serbest eliyle "pardon ya.." işareti yaptı.. omuz cantası kaportama çarpınca..
-yeter ya!!! sen kim sanıyorsun kendini..!!!
kaldırıma çıktı..
incecik .. yürüyüş botlu.. parkalı uzun siyah saçları her adımında sırtına vuran kadın..
tam olarak ne dediğini duyamadım ama haykırışı devam ederken sol elindeki telefona doğru..
kaldırimın dibindeki çop kutusuna yanaştı elindeki kağıt parçasını attı..
sonra ben ilerledim trafikle beraber..
kırmızı ışıkta durdum.. geriden sesi geliyordu..
-ya da benim kim olduğumu sanıyorsun.. Ben ne zaman böyle bir şeyi kabul ettim.. kendine geleceksin sen.. derken o durdu..
ilerlediği yönde yayalara kırmızı yandığı için..

etrafından geçenler tuhaf bakıyordu..
sansürsüz ve bağırarak konuşmasına..
hiç biriyle gözgöze gelmedi..
ama yere de bakmıyordu..
ileriye doğru sabitlemişti gözlerini..
ona yeşil yandı.. ben duruyordum daha..

ilerledi karşıya geçti devam etti saç zıplatan yürüyüşüne..
elini cebine soktu bi ara..
parmaklarının ucunda kırmızı bir kart vardi cebinden çıkardığında..
İstanbul kart ? metro durağı yakında.. otobüs durakları da..
sonra ben ilerledim.. biraz geçince onu yine durdum yine kırmızı ışıga yakalandım..
sol yanımdan yaklaştı sesi..
-sana benim adıma karar verme yasak koyma hakkı vermedim .. vermem..!!
bir daha yapamayacaksın..
bir daha seninle görüsmem.. göremeyeceksin beni.. arayamayacaksın anladın mı...
derken yine beni gecti ve metroya inen merdivenlere Yöneldi..

bi sevdim..
bi hoşlandım..
bikorktum..
adına bi endişelendim...


artvindeki ağaçlar adina endişelendiğim..
Hepimiz adına endişelendiğim gibi..

bize sokaklarda kavga edilmez.. misafirlikte edilmez.. kendi ev6indeyken edilmez.. diye öğretildi ya..
kendi adıma öfkelendim

kadınların ses çıkartmalarını seviyorum..
bayılıyorum..
haklarına sahip çıkmalarına..
onlara sahip çıkmaya..

Umbertocum ölmüş..
gülün adından... sıfır sayıya sürdü dostluğumuz..
Harper lee öldü..
bülbülden tesbih ağacına sürdü onunla da dostluğumuz..
Önce bülbül sonra gül sahipsiz kaldı..

Mete abi öldü 30 yıldır tanırdım ama en çok eşinin üstünden..
onunla ilişkisinden..
yumuşacık eli alete gönlü güzellige yatkın bir insandı..
sıcacık evinde.. sevdikleriyle.. birden bire acı çekmeden duruverdi kalbi..
yokluk çekmeden..
çocuklarının iyi günlerini görerek..
bir lüks bu devirde böyle yaşamak.. böyle ölmek..
ama gülçin sahipsiz kaldı..

geçen hafta bir bebek doğdu.. doğuda..
adını bekês koydu annesi..
o bebek sahipsiz doğdu..

dua okundu kabristanda etrafimizda ulu serviler..
gümüş rengi gökyüzü..
inceden bir yağmur..
rüzgar vardı servileri sağa sola yatıran..
o yükseklere diktim gözümü ..
birden anladım insanlar neden bu ilahilere dualara gerek duydular..
neden bu sığınma ve kollanma isteği..
yalnızlık ve acıları paylaşarak azaltmak için ..
ve birden aslında herhangi bir zaman diliminde herhangi bir yerde..
herhangi bir dinin töreninde olabileceğiz..
ve bu ortamda .. bir druid toplantısının bile..
bir huşu verebileceğini de hissettim..

ve sonra erkekler geldiler ve güç tutkuları ile..
dağıttılar ateşin başında tanrılara tanrıçalara..
doğanın güçlerine tapan kadın ve erkekleri..
fallik çan kulelerini..
minareleri diktiler.. ve kadınlari bu ilahi atmosferde kısıtladılar..
ve şimdi de bu gökdelenleri dikiyorlar..
ve bu inançlar nedeniyle kurbanlar seçtiler asırlardır ve bu kurbanlar kadınlardan ve çocuklardan secildiler..
ve sonra gücün esas timsali geldi paraları ve şimdi artık en azından dürüstler ve paranın üzerine..
we believe in god yazıyorlar..
ve ona inanmaya ve tapmaya utanmıyorlar..
4 ayaklı minarenin önünde..
minare yüzlerce yıllık onu bombalamayın diyeni de..
vurup..
minareyi de zedeliyorlar çekinmeden silahlarıyla..
ve daha önce yıktıkları ve yeni restore edilen 1800lerden kalan kiliseyi de yıkıyorlar..
her şeyi herşeye katıyorlar..
ve sonra bizim bütün iç huzurumuzu alıyorlar elimizden..

ve bir kadın yürüyor şehrin ortasında..
hepimiz adına bağırıyor sanki..
bunu bana yapamazsın... İzin vermiyorum..
sacları omuzlarını dövüyor..
vapurun burnunu döven deniz gibi..
çığlığı kesikli vuruyor kulaklarıma..
ŕüzgârlı havada azalıp çoğalan martı çığlığı gibi..

Burası İstanbul..
Bugün cumartesi....
Hayat devam ediyor edecek..
Kımı yaparak kimi yıkarak yaşayacak..
Ama yapıcılar.. yaratıcilar iz bırakacak.... onlar iz bırakacak..
Diğerleri yıkım ve ölümden yana olanlar.. yaşamı durduramayacak..
İleride ibret olacak sadece....

18 Şubat 2016 Perşembe

avogadro.. bebeler.. bedenler.. ptsb durumları tarlabaşı çocukları.. ve diğerleri..







beş altı yıl önce..
sabahları erken kalkıp..
çocuksu uyandırıp ..
onların hazırlanmasını beklerken..
mutfakta kahvemi içip..
bloğa yazı yazdığım erken sonbahar günleri..
soğuk kış günleri..
lepitopu toplayıp..
bahçede kahvemi içerken feysimin bukunu okuduğum..
çok da sevmediğim..
yine bloğa dönüp dedikodusunu yaptığım günleri andım..
tek derdimin kişisel dertlerim olduğu günleri..

andım geçtim..
çünkü artık travma sonrası sendromunu yaşıyorum ..
ve bu kişisel hiç bir şeyimden bahsetmemem...
düşünmenin..
üzülmeyi sevinmeyi kişiselleştirmenin lüks..
hatta ihanetmiş gibi hissettiğim bir zaman diliminde olmamdan..

zaman zaman..
hepimiz öleceğiz o zaman dans o zaman renk..
noktasına gelmem..
mumları yakıp ..
şarapları koyup..
kendime zamanlar ayırmam bu ruh haliyle..

kimi zaman..
ölüyorsak bile bir sebebi olsun..
bir yolum olsun duygusuna kapılıp..
sağa sola saldırıp..
ait olmak istediğim bir grup bir organizasyon eylem bulmaya çalışmam..
bu travma sonrası ruh durumdan..

e bir eyleme dönüşemeyen tepki ve isyanlar içimde..
bak şimdi adını unuttum.. bir ‘kapalı sistem içinde asal gazlar yasası katsayısı’ etkisiyle..
ordan oraya düzensizce uçuşup.. çarpıp cidarlara.. yeni ve artmış bir ivme ile..
içten dışa patlayacak hale getiriyor beni..

yetersizlik ve dağılma hissi..
ben bunlara alışık değilim..
sorun varsa..
çözesim..
yara varsa sarasım var..

geçelim hay..
herkes aynı ruh halinde..
merdiven altına sığınmış  birbirinin eline tutunmuş çocuklar gibiyiz..
göz gözü görmüyor..
bak merdiven altı dedim aklıma bodrum geldi.. schroedingerin bodrumları bir bitmediler..
birdi iki.. ikiydi üç oldular..
158 bedendi.. bugün son baktığımda ikinciden 7 beden daha çıkmıştı..
kimdiler..
annelerinden beden olarak doğmuş olsalar gerek..

ankarada dün yaşananlar..
sayılar.. insanlar.. panik.. kan verin.. vermeyin.. 10 kişi beş kişi.. 81 yaralı 28 ölü..
bedenler..

aklıma kucağımda otopsi ettiğim bebecik düştü..
ölü bebelerin gözleri tam kapanmaz da..
kirpiklerinin arasından bakar gibidir..
ölü bebeler uyur gibidir de kıyamazsın..
göz demişken bir bebe de her iki gözünü kaybetmiş.. dün..

sabahları erken kalkmaktan kurtulduğum ilk yaz tatili günlerindeki..
sabah uyanıp.. kalkmaya gerek olmadığını farkedip yastığa yeniden sarılıp uyuma keyfi..
pek uzakta değil mi..
uzakta..
bir daha gelir mi..
gelmez..

suskunlar..
tutunamayanlar..
ve uyuyamayanlarız artık biz..

faik dedi ki..
boş ver kim olduğunu faiğin.. dedi ki..
bundan önceki yönetenler de havuza gerek duydular ve kolaylıklar sağladılar..
sistemler böyle yürür..
tükettiler..
o yüzden yeni sermayenin doyması havuza akışın sürmesi için..
daha önce kullanılmayanlar devreye sokuluyor..
tüm özelleştirmeler o yüzdendi.. ama bitiverdi..
şimdi doğal tarihi ve milli dediğimiz alanlar verilecek..
yani onlar her şekilde verilecek..
hatta bu konuşmanın bir noktasında ben kimim diye çığlıklanmıştım ben de..
esin de evet dedi kimiz biz..
tanımla bizi..
siz iyi niyetli halksınız..

ben halkım..
niyetim iyi..
yaşadıklarım.. tanık olduklarım..
acı..

eminanım haklı mı..
niyet olmazsa kısmet olmaz mı..
o zaman benim iyi niyetim kısmet olmuyorsa kötü niyetlininki mi oluyor..
o zaman ben tarlabaşı çocukları gibi..
umudu bir ipe.. bir sandığa mı benzeteyim..
sandık daha mı iyi..
içine girip saklanayım mı..

saklandım şimdilik..
sandığın kapacığını aralık bıraktım..
çünkü bana gerek olur da ben duymazsam..
olmaz..
çünkü ben iyi niyetli halkım..
politik tanımım bu..
duruşum da bu..

yorgun iyi niyetli non organize halk olarak..
kapağı aralık bir umut sandığında saklandım..
seslenirseniz duyarım..

sayılarla gelmeyin ama..
hızar sesleriyle gelmeyin..
çocuk seslerinden su inlemeleriyle gelmeyin..
kalk..
çıkışı bulduk.. yol uzun ve zor.. ama çıkış var derseniz..
geleceğim..
her şekilde..
o yola gelebilirim..
ama artık..
aciz hissetmek istemiyorum..

sözelde sandığımda el fenerimle kitap okuyor olacağım..
ki..
gerçekte çalışabiliyor.. üretebiliyor.. şifa ve sevgi verebiliyor olayım..

sandıkta uzun zamanlarım olacak..
o yüzden bu sayfalara yazacağım..
anne frankın dediği gibi..
yazıyorum çünkü insanlara anlatmaktan daha kolay….

ps: N Avogadro katsayısı.. hatırladım..
kimin ne işine yararsa..
düzensiz gazların çarpa çarpa duvarlar bir düzen içinde güçlü şekilde hareket edip bir manyetik alan da oluşturabildikleri..
etkin güce dönüşebildikleri sistemin katsayısı mıydı bu.. yoksa tüm gazları eşitleyen bir katsayı mı..
yoksa hepsinin basıncının kontrol edilmesiyle mi ilgiliydi.. yoksa heryere uygulanabilmesi miydi onu önemli yapan..
yoksa ben hayal görüyorum ve olmuyor mu böyle şeyler..
ona da guglda bakın..
n.. avogadro katsayısı..
delirilmeden geçecek günler diler..
diğer iyi niyetli halk bireylere..
pese 2.
"p is the pressure of the gas
T is the temperature of the gas
has the same value for all gases, independent of the size or mass of the gas molecules."


6 Şubat 2016 Cumartesi

anarcho simone.. gelecek kadın madame.. trendler de böyle söylüyor.. ben de..

simone büyük kadın..
ama o bile olsa yazamadığım üç günde yazamazdı..
yoğun ve uzun günler ..
geceye dolanan günler..

ama aslolan bloğu düşünmeden bir gün bile geçirmedim..
çok şey birikti..
toplumsal ve kişisel..

kibar bi hatunum ben..
insan incitmemeye özen gösteren.. 
o yüzden de kadınların kadın oldukları için incitilmelerine karşıyım..
sen kızsın sen kadınsız cümlelerinin cam ve can kırıkları nedeniyle..
bana karşı hiç kullanılmamış olsalar bile..
feminist oldum..
sonra baktım kibar feminist olmuyor..
bu bakışım malesef yeni gençlerin her ilişkiyi kırıp döküp..
gerekirse yeniden yaptıklarını izlerken oluştu..
geç oldu yani..
yeniden ayağa dikilmiyorsa senin değildir kavramını gözleyip ..
hoşuma da gidince..
anarko feminist oldum..

aslında çok atarım var çevreye verilmiş..
elimde bayrak olmadan..
kadınlar için normal kabul edilen sınırları hep kibarca zorladım geçtim..
ama artık adımı biliyorum..
anarkofeministim ben artık..
bize dayatılan eril eski sistemi düzeltmeyelim..
yıkıp gönlümüze göre yeniden yapalım..

bugün de çevrenin zarar görmemesi ile ilgili bir haberi okurken benzer bir terim gördüm..
anarko-çevrecilik..
gerilla-gardening terimine aşina olduğumdan bunu da aldım kabullendim..
gelecek kadın bu benim mottom..

iki günlük özet olacaksa..
schroedingerin bodrumundan söz etmeden olmaz..
üstelik hele bir de ikinci bodrum vakası yaşanırken..
sağlık acil yardımında bir çığır açıldı..
akut.. göçük altında kalanlara 1999da..
sesimi duyan var mı diye sesleniyordu..
biz ilk kez duymuştuk..
büyük sessizlik içinde bekliyorduk..
onlar orada biz ekran başında..
sesimi duyan var mıııı...
bazen minicik bir tıkırtı geliyordu.. birisi yanındaki su borusuna vuruyordu..
canlar kurtarılıyordu..
bugün 2000lerin seslenişi duydu türkiye..
ambülansından megafonla seslenen kadının sesinden..
yararlılar.. bulunduğunuz enkazın altından çıkın gelin.. 
güvenli bir şekilde geleceksiniz..
sonra bir tarraka..
biz insanlığımızı göçükler altında kaybettik..

kadınlar türkiyenin dört bir yanından bindiler ve cizreye gittiler..
otobüsleri yollarda durduruldu arandılar.. gbtlendiler.. ama..
gittiler..
zılgıtlarla kucaklaştılar..
orada bekleyen kızkardeşlerle..
kadınlar.. çok yol aldılar..
kadınlar cizrede gönüllü kadın gazetecilere..
biz hendeği yalnız devlete karşı değil..
babalarımıza abilerimize karşı da kazıyoruz..
bizim üzerimizde hayatımızda söz hakları yok bunu bilsinler istiyoruz..
bunu böyle yaz dediler..

ekvadorda kadınlar.. 
susmadılar işte..
üç beş.. ama biraraya geldiler ve ses verdiler.. buradaki kızkardeşlerine..

kadınlardan korkulacak artık..

nazan öncelin doğum günüymüş bugün..
kendisi doksanlarda ergen olan bugünün kadınlarının üzerinde..
şarkı sözleriyle etkili olmuş..
ece temelkuran seray şahiner gonca vuslateri..
elif key.. ceylan ertem..sinem dönmez.. 
birer mektup yazmışlar..
ve ergenlikleri boyunca onları nasıl etkilediğini yazmışlar..
okudum da anımsadım..
nazan öncel..
evli çocuklu beni de..
ben sokak kızıyım diye inceden duygulandıran kadın çünkü..
her şarkısını çok severim dinlerim..

içimde atar..
doksanlar aslında..
oynanmış algımızla..
bugün pişmanlık duyduğumuz bilmediklerimizle..
hepimizin bireyselliğini ön plana koyabildiği tek yıllar..
her ne kadar..
gece yarısı yollarında seksenlerde bir başıma yürüdüysem de..
çok yalnızdım..
nazan sayesinde arttı yol.. daşlarım..
sezen gerçi gi.. me dur ne olursun dedi ama..
esas doksanlarda dedi..
dört günlük bir şey işte..
ve ancak ikibinlerde diyebildi..
konuşmayalım görüşmeyelim diye..
oysa nazan dedi..
hepsini dedi..

mektup yazan kadınların tümü şu anda kişiliğini..
seçim ve yaklaşımlarını.. söylem ve eylemlerini çok takdir ettiklerimden..
ortak paydamız nazan öncelmiş..
sevindim..
benim bir ses bulduğum..
onlarda bir iz bulmuş.. 

beş benzemez mi dediniz yazıma..
yanıldınız..
gizli özneler hiç değişmiyor ki..
jin jiyan azadî..
kadın yaşam özgürlük..

pese:
zılgıt..
aslında annemin konuşmasında..
zılgıtı yemek diye bir ifade vardı..
azarlanmak anlamında kullanılırdı..
tehditkârdı..
yersin şimdi zılgıtı derdi mesela..

oysa nasıl da hoşgeldin dünyama demekmiş..
nasılda kızkardeşçeymiş..
üzüldüm şimdi saime hanımın bunu öğrenememesine..
tanıdığım en sağlam kadın hakları insan hakları savunucusu olup da..
asla feminizmi kabul etmeyene..




Follow my blog with Bloglovin