19 Ekim 2015 Pazartesi

şu içimdeki küçük kızın zamanları vardı düşünecek.. benim yok..


her akşam cebimde kalan son poundları sayıp..
üstüste dizdiğim günlerin dayanılmaz gençliği..
londranın ortasında bir otelin lobisinde geçirilen..
yağmurlu bir ağustos öğleden sonrası..
uçağım akşam..
otelden çıkışımı yaptıktan sonra bütün öğleden sonraya sahibim ama..
param yok..
viktorya steyşından havaalanına gideceğim ve biletin kaç pound olduğunu bilmiyorum..
o yüzden cebimde şıngırdayanları harcamaya kıyamıyorum..

bir kahve içiyorum..
bir pound daha eksiğim..
zaman geçmiyor bu lobide..
evsizler gibiyim..
yürüyüşe çıkıyorum..
neredeyse heryere uzanan haydparkın kapılarından birinden giriyorum..
hangi ucundayım parkın bilmiyorum..
ofis kılıklı insanlar kısacık yağmursuz sürede açık havanın tadını çıkarıyorlar..
sandöviçlerinden kendilerine düşecek payın peşinde sincaplar..
bu gri insanların ayak uçlarında demet demet..
bugün hala yaşayamadığız keyfi sürmekte ingilizler şehrin göbeğinde..
ve sincaplar..
avlanmama.. tekmelenmeme hakkına sahip olduklarını bilir gibiler..
özgüvenli sincaplar..
yürüyorum..
kuğular var..
kraliçenin kuğuları..
dokunulmama hakkını kraliçenin korumasında olmalarına borçlular..
daha o zamandan..
kuğulu parkın kuğularının bugün sahip olmadığı yaşam hakkına sahipler..
yine başlıyor yağmur..
gitme nedenim..
o gecenin ilerleyen saatlerinde..
o uçağa binme nedenim..
otele geri dönüyorum.. omuzlarımda yağmurun yükü..
okuyorum .. saate bakıyorum..
bir cesaret.. bir kahve daha söylüyorum..
bir otel lobisinin ruhsuzluğunda..

ankarada bir otelin lobisindeyim..
bilmem kaçıncı gelişim başkente..
,girift ve adaletsiz atama sisteminin bir yerlerindeyim..
verilecek evraklar..
görülecek müste-bişeyler..
yemin nedenim..
daha da devletle çalışmam..
sabahın köründe inmişim ankaraya..
h
sağlık bakanlığına giden yollar dışında hiç bilmem..
bir evraka bakıp çıkacağım ama evrak mesaiye başlamamış..
yeni açıldığını duyduğum bir ünlü otele gidiyorum..
kıraathanelerden erken açılır otel lobileri..
kahve söylüyorum..
pound saymadan..
memleket gibisi yok..

istanbuldayım..
heyecanlıyım..
aşığım..
taksimdeki otelin lobisindeki tuvalette makyaj tazeliyorum..
gölzler,mdek, ışığı ben bile beğeniyorum..

kongre için gittiğim yerde kaldığım otelin lobisinde bir ölü zaman geçirdim yine ..
birden geliverdi aklıma..
londra.. otel.. lobi.. oraya sığınmış ..
kitap dolu.. kendisi kadar kocaman valizini çekiştiren son altı poundunun dördünü..
tren biletine verip rahat bir nefes alan kız çocuğu..

bazı mekanlar zaman tüneli .. zaman kapısı..
utanmıyor..
otel lobileri steril..
içlerinde onları kirletecek kadar uzun yaşanmıyor..
bazı insanlar çok sığı..
bunları düşünmenin önemini kavramıyor..
bazı kağıtlar çok anlamsız..
insanın içinden çıkan duygu yumaklarını.. ak üzeri kara..dokuyorsun..
dolmuyor..
bazı dönemlerde yaşam çok tutarsız..
bir yanda uzatıp güzelleştiriyorsun..
bir yandan rasgele ölümler deliyor bağrını..
bazı notlar çok gereksiz..
kimseye hiçbirşeye yararı yarayışı yok..
bazı günler uzun ..
içine lobilerce anı dolduruyorsun..
bitmiyor..
bazı ülkeler çok ağulu..
arınmıyor..




Follow my blog with Bloglovin