26 Ekim 2013 Cumartesi

cumartesi kolajı 4.. bir ayı tamamladık canıtın.. hiç fena değiliz ne dersin

evet ben de sevmeye başladım bu işi..
haftanın fotoğraflarla toparlanması..

hafta sonu ön bahçede calıştım biraz..
arka bahceden alıp celiklediğim ajugaları ektim bir saksıya.. etrafına deniz kenarından toplanmış kabuklarımı koydum.. yıkadım da koydum ama tuz iyi gelmez ne inşaata ne çiçeğe..
posta kutumun üzerinde evin numarası da buluna bir kolaj vardı..
fotoşopta yapmıştım antika bir ptt telgrafının fotğgrafı üzerine bizim evin numarasını eklemiştim..
sümüklü böcekler kağıdı yemişler..
bildiğin yemişler..
deme daha sağlam bi vernik gerekiyormuş..
demek akrilik vernik  kutularının üzerine.. sümüklüböcekler yiyebilir yaması lazımmış ama üreticinin bunu bildiğini sanmıyorum bu da benim insanlığa faydam olsun..

zamanı geçti demedim..
hava güzeldi ya ben de şaşırdım bahar sandım..
kurdele çiçeği çaldım hastanenin bahçesinden..

son mavi yaseminlerden biri.. vazoma yerleşti..
ve limon ağacım gene budanamadı zira 10 santimlik dalında bile deli gibi koca koca limonlar var...
kütüğün tekerlekleri takıldı pek de iyi oldu ..
hem tabure hem sehpa..
baharda bu bahce diğerinden daha sıcak oluyr..
daha uzun süre keyif yapılabilir..
bir tuhaf parazit dadanmış kızılcık ağacıma mısır patlağı gibi bişey..
ilacını bulmak lazım.. fotoğrafı ondan çektim..



biraz vitrin baktım trafikten ilerleyemeyince arabayı parkedip..
örgülerde pirinç görünce sevindim pek..
ne olsa ben de atkı için pirinç seçmiştim..
atkı bitti bu arada ama dikemedim daha..
bu sne her mağaza kitap şeklinde kutular koymuş..
sıfırdan da yapılabilir gerçi ama evde yıllar öncesinden kalma bir tane olmalı bende yeniden boyanabilir..
kapağa karar verdim bile..
maupassant'ın hayat kitabı pek anlamlı olur bence..
ne olsa hayat bir açılmadık kutu..
pandora kutusu da olabilr..
yılbaşı süsü de bulunabilir içinde..

zeytinyağı üretenlerin çıldırdığını düşünüyorum..
eskiden bi zeytinyağı vardı yıllar sonra riviera tipi çıkmıştı..
cemal bey tarişin 1 asidli olanını alırdı eminönünden..
şimdi raflar dolusu çeşit..
bu işlerden anlayan biri bana anlatsa.. ne olur.. birinci ne..
sızma ne
daha başka şeyler de var ama nedense onlar girmemiş kareye..
ayrıca sirkede de çeşit artmış..
üzümdü elmaydı derken...hadi nar sirkesini de anladım da..
 limon sirkesi ne..
hele hele gül sirkesi ne ya.. 
Image Hosted by ImageShack.us

24 Ekim 2013 Perşembe

akıla takılan şarkı gibi .. ama şarkı değil de görüntüler.. ve canıtın doğmadan önce.. ve diğerleri..

hani insanın aklına bir şarkı takılır da.. 
döner durur ya..
kimi zaman da ya asla iki satırından fazlasını bilmediğiniz..
ya da hiç tarzınız olmayan ama kulağınıza..
müzik dükkanı hoparlöründen.. yanınızdan geçen araçtan dışarı sızan müzikten..
bir aşinalığı olan bir şarkıdır..
dönüp durur aynı iki dize.. ve sekiz ölçülük nakarat..

işte bende bazen bu bir imge oluyor..
bir görüntü.. 
daha doğrusu bir video gibi.. geçiyor gözümden aklımdan..

şu aralar da takılan birşey var..
dile takılan şarkıyı nasıl ki bağıra bağıra söyleyerek silersiniz dilinizden..
belki bu görüntüden de yazarak kurtulurum dedim..
dürtüyor çünkü..
ama sonu yok..
yani "fransız" videosu şimdilik..

zorunlu hizmete giderken ben.
bir çok kişi vah vah dercesine bakıp..
 hadi güle güle git demeye gelmişti..
daha bişey yaşamadığım için teselli edemiyorlardı..
ama teselli gerektiren bir durum yaşamaya gittiğimi biliyorlardı..

bu kişilerden sadece biri..
bunu kutlanması gereken bir şey olarak algıladı..
sanırım.. zira bana bir armağan.verdi.. ev hediyesi.. 

bir köşeleri yuvarlanmış kare şekilli tabak.. 
bir kafetiyer veya demlik uzunca boylu..
birkahve fincanı..
bir kapaklı şekerlikten oluşan tek kişilik bir kahvaltı takımı.

krem rengi idi..
ama üzerinde minicik kırmızı stilize desenleri vardı..
o zamanlar fransız tarzı diye birşeyin varlığını bilmezken de bana çok fransız gelen..
ama modern tasarlanmış bir takım...

demek henüz ..
insanların aklını "mor severim" diye yiye yiye bitirmemişim..
cesaret edip bana kırmızılı birşey almışlar..

bir pazar günü anımsıyorum..
iki kişilik kanapem.. pencereden dışarısı görünecek şekilde yerleşmiş..
kitaplığım.. üzeri dergi sayfaları ile kaplanıp üst üste yerleştirilmiş ilaç kolileri..
halım..
cemal bey'in süt almaya gidip de.. ispartalı yeni evli genç bir çift olan sütçü dükkanı işletmecilerine 
destek olsun diye..
memlekette annelerinin dokuduğu onların da tatilden dönerken getirip dükkanda satmaya çalıştıkları..
süt cemal bey'in elinde..
kırmızı ağırlıklı desenli rulo edilmiş ısparta iki ufak halı ise rulo yapılmış olarak..
sütçü çiftten erkek olanın sırtında..
eve getirdikleri anı anımsatıyor..

kapıyı açtığımda..
karşımda duran .. 
süt almaya gidip bir çift halı ile dönen ..
tuhaf insan cemal bey'in kızı olduğumu anımsatıyor..

odam sıcak..
kovalı sobam bir güzel ısıtmış odamı..
evin geri kalanı.. üç oda daha bir sofa banyo ve mutfak soğuk..
dışarısı soğuk..elevizyon açıkmıştır ses olsun diye..
siyah beyaz bir pazar programıdır tek kanallı tevede..

pazar rehavetiyle pijamalarım..
namusluk dediğim sabahlığım..
ve rengarenk şalımla..
yayılasım var..
ama o gün oy kullanmam gerek..
ömrümün ilk oyu..

mühim insanım..
yirmidört yaşındayım..
ilçe sağlık ocağı başkekimiyim..
ilçe kurullarında imzam..
resmi bayramlarda..kutlamalarda hizaya girmek için yere çizilen çizgide..
iki ayaklık yerim var..
kaymakamın sağındayım..
veteriner de benim sağımda..
küçük yerin büyük insanıyım..
ama evde yayılmam gerekirken hayatımın ilk oyunu kullanmaya gideceğim..
anayasa paketi oylanacak..

homurdanmadan giyiniyorum..
kimse yok ki kime hmurdanıcam..
uzun saplı şemsiyemi alıyorum elime..
yağmur yağacak gibi..
kahverengi topuklu ayakkabılarım var..
gerisi ııh anımsamıyorum..
ayakkabıları hatta dizimin altından itibaren bacaklarımı anımsama nedenim..
yamuk yumuk yolda.. topuğu zedelemeden yürüyebilmek..
ve geçerken beni süzen.. dirseğiyle birbirlerini dürtüp..
sirk hayvanı gösterir gibi.. "bak bak kız dohtur geçiyor"diye fısıldayanları görmemek için..
 hep önüme.. yere bakıyor oluşum olabilir..
gidişim dönüşüm arası kısa sürse gerek..
"şuncacık" yer her yerin uzaklığı zaten..

dönüşte yağmur başlamıştı onu anımsıyorum ..
soğuk bir yağmurda eve girdiğimi anımsıyorum..
eve dönmenin..
sıcak odaya girmenin keyfi..

kendime bir sütlü neskafe yaptım..
o üzeri kırmızı desenli fincana..
şekerliğe üzeri çukulata kaplı fındıklardan doldurmuşum..
yakın zamanda istanbul'a gidip gelmiş olsam gerek..
ya da cemal bey dergi göndermiş olsa gerek dergileri rulo yapıp içine sürpriz tadlar koyarak göndermeyi seviyor bana..
belki de öyle geldi fındıklar buraya..
zira bulunduğum yerde yok öyle şeyler...

şekerliği ve fincanı tepsi yerine kare tabağın içine koyuyorum..
ve kanapedeki..
kimsenin asla oturmayacağı ikinci kişilik yere bırakıyorum..
bir yanımda kitabım bir yanımda örgüm..
kahvem.. çukulatalı fındıklarım..
dışarda yağmur..
içerde sıcak..
vermişim red oyumu..apiste..
özgürlükleri kısıtladığına inandığım..
her ekrana çıktığında..
beni ve mesleğimi aşağılayan birşeyler söyleyen askerden dönme devlet başkanın hazırladığı hazırlattığı bir şeyin benim yararıma olamayacağına inancım tam..
zaten ben mecburi hizmetteyim bir çok arkadaşım..
ya hapiste.. ya toprak altında..
ya evlerindeler ve en yakın dostları  psikiatrları ..
onlar adına da vermişim red oyumu..
üstelik daha bilmiyorum ki herşeyi..
bir çoğu sadece kulaktan kulağa söylenti..
daha tam ortasındayız fırtınanın..
yıllar gçecek ve kaç kişilerin .. kimlerin başına neler geldiğini öğreneceğiz..
ve çok şaşırıp .. kimilerimiz çok üzüleceğiz..

ama o an için durumum iyi..
bana kalan kocaman bir ikindi akşam üstü ve akşam var..
oh miss..
huzurluyum..

iyi de neden bu sahne hiç durmadan dolanıp duruyor..
beynimde..

bilmiyorum..
ama çıksın diye içimden..
yazıyorum buraya..

pese..biiir..
o takımdan sadece çaydanlık kafetiyer olan sağlam kaldı..
az kullanıldığından sanırım..
porselen değil seramikti takım zira ve diğer parçaların kenarları "pınç"mıştı..

pese ikii.. kasımın yedisiymiş..
referandum baktım şimdi..
demek soğukla ilgili anılarım filan hep doğru..
neden şüphe edip baktım.. onu da bilmiyorum ama...

pese üçç.. neden canıtın doğmadan önce.. çünkü..
daha yirmidört yaşındayım..
ve heryere gidebileceğime..
herşeyi yapabileceğime nasıl inanıyorum..
nasıl da keskin hatlarım..
nasıl da siyah ve beyaz ayrımlarım..
ve nasıl hiç fedakarlık etmemişim daha ...


Image Hosted by ImageShack.us

19 Ekim 2013 Cumartesi

cumartesi kolajı 3.. bu sefer bereketli.. canıtın bir sen yoksun aslında varsın ama portre değil peyzaj.. =)

arada yazamdım çünü pek çok hareket vardı.. 
ama ctesi günü kolaj günü..
onu unutmadım..
haftanın özeti..

doğanın en güzel renklerinin zamanı..
sanırım ilkbaharın parlank genç yeşilinden daha güzel sonbaharın kırmızıları pembeleri grileri ..





geçen cumartesi acaip öfkeli ve depresif moddaydım.. 
öfke benim için depresif modla paralel zaten..
ama günü normale çevirmek istedim..

ne olsa hiç bir insan ada değildir.. hepimizin bağlantıları var..
hayatla bağlantı kurmak demek dost biriyle de bağlantı kurmak demek..

bu nedenle kendime insan gibi davranacağım deyip..
iş çıkışı..
nişantaşı la durée ye gittim..
bir dostla..

la durée bir fransız makaron pastanesi..
makaronları ve mağazanın dekoru muhteşem..
La Durée yeşili..
altın rengi.. 
tabakları kahve fincanları gümüş servis takımları..

o bir tiryakilik kaynağı..
ama burada gördüğüm şubeler..
diğerleri kadar gelişmiş değil..
ağır taş yerinde hoş..

evet makaron çeşidi bile sadece dört taneydi ya hû..
olacak gibi değil..
olsun .. kafeole mi gümüşte içesim vardı içtim..


sonra nişantaşı vitrin.. derken sinemaya  mı gitmeli ki..
ay bak woody allen'ın son filmi.. kate'i de severim..
ama açım.. açız..
-iskender mi yesek.. 
-sen önden git sipariş et.. ben biletleri alayım..
-epeydir gitmedim oraya yürüyüp geçebilirim önünden.. 
gelince bulamazsan.. telefon et de beni geri çevir..
- tamam yürü gidelim.. bileti netten alırız..

derken gitmeyi hayallediğimiz yer kapanmış.. =)
kesin yürür giderdim ben ki..
paranoyalarımın aslında gerçeklere dayandığı bir kez daha kanıtlandı böylece.. 

pide mi yesek evet yesek..
pideci zaten bilik deli olduğunu kabul edenlerinmahalle'nin pidecisi..
kepekli pide nefis..

sonrası ..
ve sinemaya girmek..
kate izlemek..
çıkışta bu yıl mutlaka bir altın rengi ayakkabı alıp blucinden siyah elbiseye.. keten etekten.. 
chanel tayyöre herşeyin altına giyme dürtümüzle savaşmak..

yolda yürürken simsiyah kedinin armani mağazasının vitrininde uyuduğunu gördüm her kedi gibi..
gölgemden etkilenip ille yaklaşacak kıpraşacak..
orijinal pozu asla göstermeyecek..
ama o kadar güzeldi ki.. panter gibi.. 
bu hali de bence güzel..

mağazalarda..
fikir çalma..
sadece direnemedim yazan yastığa bakıp kıkırdama..
nefis bir not tahtalığı fikri geliştirdim.. ama çalmadım asla..
anlatıcam yaparken.. 



pazar..
bahçeye burnumu çıkardım sadece kahvemi içip geri dönecektim..
ama kendimi alıcı gözle bakarken buldum..
yaklaşık..
beş saat kalmışım..
içeri girdiğimde zaten yorgundum..
ama duş kabini ve küveti değişen ..
dolayısıyla artık yeni bazı aksesuarlar ve 
atmosfer hakeden banyoya çıkıp onu yerleştirmem gerekti..
yaptıklarımı buduara ekleyeceğim..

tam mumları yakıp.. kurstan gelecek çekirdeğe sürpiz yapma noktasında..
kapının çalınmasıyla.. sevdiğin insanların.. sürpiz ziyareti..
kahve konyakla yorgunluk atma..
gece uzun uzun örgü.. kriminal dizi..
walking the dead isimli ingiliz kapanmış dosyaları yeniden ele alan ekiple ilgili filmi izliyorum..
altı sezon filan izledim..
amerikan versiyonlarından daha güzel..
çünkü öyle bilgisayarlarıyla filan bizi etkilemiyorlar hatta bazen tıkanıp kalıyorlar..
ki daha gerçekçi..
ve daha az hareket edip daha çok düşünüyorlar..
ki bu da hoş..


pazartesi çalıştım..
ecem ve lalem.. sırasıyla dirsek ve dizlerini getirmişlerdi bana..
ve yeni banyo hediyeleri getirmişlerdi..
cansınız kızlar..
çekirdek ne kadar etkilendi anlatamam..

akşam nihayet saat beşte..
ayh artık arife deyip eve döndüm..

bayram sabahı çekirdekle yalnızdık..
nefis bir salata zamanı..
salata ve börek..
sonrası geldi anlattım zaten..
gelene salata gidene salata..
hüzünsüz arınmış bir bayramdı..
su böreği bayram böreği olmuş kuzuma bir dahaki bayramda unutmayayım..

öğleden sonra..
önceden uyarmadığım aramadığım sevgili hbç geldi..
gelmişken banyoyu da değerlendirdi..
sonrasında hareket gidişler.. gelişler..
gelen ve gidenlere sevgi gösterme..
evcilik oynar gibi aralarda..
mısır ekmeğiymiş.. birbirinden habersiz üç kere alınmış kilo kilo havuçları eritme girişimiyle..
havuçlu kekmiş..
havuçlu adı nedir bilmediğim sırf üstüne dökülen yogurt nedeniyle..
benim havuç borani dediğim..
sevgili lemn anneden öğrendiğim zeytinyağlıyı.. 
yapmalar .. yemeler sunmalar..

hazır evdeyken..
en sevdiğim yazarlardan biri okuyor diye.. eşzamanlı okumak için.. patricia cornwell'in 
bone bed'ini.. bitirme..
stephan kingin son kitabını bitirme..
ev ödevim kitabımı okuma.. notlar alma..
yazlık kışlık yapma..
en sevdiğim..
hava da hazır serinlemişken..
kazakları çıkarıp bakma..
yeni neler alınacak hayallenme..
ayırıp gereksinimi olanlara gönderme..
evde dolaşan enerji..
temizlik ve düzen duygusu..
yastıkmış.. battişmiş.. sağa sola yerleştirme..
tarçın kokusuna prim verme..
kendine huzurlu.. keyifli.. güzel bir sonbahar kış tasarlama ..
çıkacak aksiliklerin önüne geçemeyeceğini bilme..
 kafayı sallayıp geriye atma.. zamanı..

perdeleri kalınlaştırıp..
halıları yeniden yayma..
evi ısıtma..
mum yakma..
müzik dinleme ve örgü..
ve konyak ve şarap..
ve peynir..

bu kez..
kolaj sayısı çok fazla..
nerdeyse her güne bir kolaj =)..
affet canıtın.. bundan sonra her güne bir kare.. 


Image Hosted by ImageShack.us

12 Ekim 2013 Cumartesi

yeni olsun dedim cumartesi...ikinciyi yayınlıyoruz canıtın.. gelişme var düzenlendik mi ne..


yeni olsun dedim cumartesi 2ci yayınını yaparken..
şartlar aynı..
haberlere bakmadım.. kim kimi kesmiş bilemedim..
biraz sohbet ettik.. diyeceğim .. yalan olacak..
sohbet değildi..
konuşulanlara katlanmaydı ..

bir doktora daha malpraktisten dava açılmış bir hatanede..
bir buçuk milyara..

bu rakamlarda acı veren.. meslektaşın o ameliyatı ayda 
3bin sekizyüz lira maaş karşılığı yapıyor olmasının yanı sıra..
hastanın kadın olması ..
ve güzelim ülkemde..
kadınların habire her yaşta öldürülüp dövülüp sakatlanıp tecavüze uğrayıp bu adi suçların
bedellerinin olmaması..
beraat olması genellikle.. 
davalarda hafifletici neden olması..
münevvere de 32 bin lira manevi tazminat biçmişler ...
maddisiyle.. bir milyar küsur..

neyse..
başka bişey bilmiyorum bu günle ilgili..
fotoğraflarda ne var..
tazecik açmak üzere tomurcuklarla dolu çiçekler var..
birkaç mısır tanesine koşturan güvercinler var..
geçen hafta sonu yürüyüşümden bir gökyüzü var..
boyadığım puf var sonra..
bir armağan var bir hastamın kızından..
bir kitap..
içine insan'a diye yazıp imzalamış..
ne kadar etkiledi anlatamam..
sonra bir kütük var..
o kütüklerin üzerini kumaş kaplayıp.. 
altlarına üç tekerlek çakıp.. puf haline getirip  beşyüz liraya satıyorlar.. =)
bu nedenle bodrum civarında kütüklerin olduğu gibi fiyatı yükselmiş..
kütüğün kendisini beş yüze veriyorlarmış diye duydum..

artık hakaret edecekseniz birine odun kütük filan demeyin..
piyasası yüksek..
hatta üzerine altın varak yapılmışını bile gördüm nette..
benimki şimdilik olduğu gibi duruyor..
seviyorum ham halini.. sabah kahvesinde sehpam oluyor ön bahçemdeki minicik yerimde..

başka ne var..
evet boya sonrası fırçalarım var yıkanmış pencere içine yerleşmiş..
ben günlük eşyanın kullanılmışının..
doğal malzemeden yapılmışının eskimiş halini pek dekoratif bulanlardanım..
hafta sonu alışverişinden bir kuşun burnunu öpen adam biblosu var.. ama aramayın bulamazsınız zira o aslında saksafon çalan adam..
benim çekimimde kuş gibi görünüyor sadece..
bir tüy var bi de..
hasta
nedeki odamın balkon kapısından içeri kendini atıveren bir martı tüyü..
çekirdeğimin armağanı olan mumluğun çinde poz verdi.. 

ben zira ille de değişik bişeylerin peşinde olanlardan ..
saniye kolunu takip edenlerdenim..
zaman kavramım da yok..
hedef kavramımda ..

..
Image Hosted by ImageShack.us

11 Ekim 2013 Cuma

okudum.. ben tabi ya nefret ya sevgi bağlamında bir kadınım.. ama bu kez elit ve entelektüel.. düzeyli bir ilişki içine düştüm...



başlıktan devam edeyim..
düzeyli ilişki içine düştümse de..
düşünmeden durmadı bu gereksiz fazla kabucuklu beynim..

şu ressam adam vardı hani..
bonus kafalı..
tevede ders gibi resim yapma anlatırdı..
şurda bir çalı olsun burda birkaç ağaç olsun diyerek..
gözümüzün önünde bir görüntü yaratırdı.. 

ona gönderme yayın yapan biri var takip ettiğim..
 feysde mi tvitırda mı söyleyemeyeceğim..
biraz da ironik yapıyor..
şurda bir genç kadın olsun..
burdan da bir tecavüzcü çıkabilir şeklinde..
o daha güzel şeyler buluyor da..
bende yok öyle bir yetenek..

ama yaşarken yapıyorum bunu..
şurda bir obje olsun diyorum..
ya evin biyerlerinden getirip koyuyorum..
ya da gidip beterini yapıp.. satın alıyorum..
objeyi koyuyorum..

bişey değişmiyor hayatımda..

şuraya bi yastık koyalım.. yanına da bir battaniyecik.. 
insan gelince mutlu olsun .. sıcacık hissetsin diyorum..
ilk fırsatta ya sıcacık hissetmek için dertop edip atıyolar..
ya da zaten kimse çalmıyor kapıyı..
dahası.. "çalmayın kapımı fena yaparım" ruh durumuna bürünüyorum..

ironik..
paradoksal..

bazı arkadaşlarım var..
ne zaman birşeyler bozulsa.. 
hayatlarında .. ilişkilerinde..
şurdan biraz kaşları kaldırtmalı.. 
şurdan yağları aldırmalı..
daha dinamik bir gardrop edinmeli..
iş kadını görünümü için şurdan şöyle bir çanta sallandırmalı diyorlar..

değişmiyor birşey bir sonraki ilişkide de..

meli malılar hayata resimde olduğu gibi etki etmiyor..
tamam biliyorum şart kipi..
olsun dursun .. "sun" kalıbı da etmiyor etki .. 
tamam biliyorum dilek kipi..
üçüncü tekil şahıs..

ruh durumunun içinden çıkılması..
olayların içinden çıkılması.. 
başka faktörlere de bağlı..
başka insanlara.. 

müzeyyenin içinde kalan şeyler var mesela..
bende de var..
aklıma gelmediğinden ya da cesaret edemediğimden değil..
o cesaretin bedelini..
o yaptıklarımın sonuçlarını..
üçüncü şahıslara bulaştırmama arzusu benim gerekçem..

müzeyyen kim mi..
yekta kopan'ın son kitabının baş kahramanı..
güzeldir yekta kopanın dili.. temizdir..
ama yine de arada az biraz kendi savruk halime benzettirim..
bir ortam veya dönemi anlatmak için..
benim yukarda yaptığım gibi..
peşpeşe hareket belirleyen cümleler dizer.. 
durum belirten sözcükler dizer..
şiirseldir bazıları arada..
durursun.. için ışır.. ne seçkin bir cümle..
bi daha okursun..

hem bi de ben kendimi de bulurum ara ara..
babasını anlattığı öyküsünde kendimi bulduğum gibi..
bu kitabında da..
kendi "sessiz özne" durumumu buldum..
 hele bir sayfayı sırf bana yazmıştı sanırım..

sonlara doğru..
daha kitabı bitirmeden yazmaya başladım bu yazıyı..
zira.. bir yerde itirazlar şaha kalktı içimde..
nerdemi.. tam burda..

"yaşam işte"..
dedim..
"roman ya da film repliklerine uygun akmıyor"..
müzeyyen babasına..
"ne yani şimdi bunları mı konuşacağız "diyor..
çok iyi anlıyorum onu..
"senin bana yaptığın ve yapmadıklarından sonra oturup bu saçmalığı mı konuşacağız" demek istiyor..
üstelik karşısındaki adam da bunu alıyor anlıyor ve bu söylenmemiş olana cevap veriyor
"haklısın"..diyor.. "benim yaptıklarımı yapan birinin bunları konuşmaya hakkı yok"..

yani bu açılımda bir diyalog geçiyor bire bir aynı değilse de..

ben "ne yani bunları mı konuşacağız şimdi" desem- ki dedim..
oldu yani öyle zamanlarım..
karşı taraftakiler hep.. 
"evet".. 
dediler..

ya da daha açık konuştum mesela.. dedim ki..
"ben sana son derece daha önemli bir nedenle kırgın.. kızgın.. öfkeli iken..
bu kel alaka saçmalıkları  konuşmak istemiyorum.."
dedim..

cevap ne oldu dersiniz..
"ama ben bunu konuşmak istiyorum.."
bunları yazdım.. hızla..
sonra gidip kitabı bitirdim.. 

gelelim diğer noktalara..
bir kadının aklından geçenleri bilebilmiş mi..yazar..
bence bilmiş..
en çok kadınlar karşı çıktı buna..
kendileri de yazan kadınlar..
ama ben kitaptaki kadınlar gibi  kadınlar tanıdım..
müzeyyen gibi kadınlar..
çiğdem gibi kadınlar..
kendilerine biçilmiş zıbını giyer gibi.. hayatı giyen kadınlar..
itiraz etmeyip .. saklanan kadınlar..
nadiren kendinden giden..  olduğu gibi olmaktan vazgeçen.. 
ama neden gittiği neden değiştiği bile anlaşılmayanlar.. 

müzeyyen..
çiğdem..
ve diğer kişiler..

hepsi gerçek hayatta varlar..
kimimiz yalnızız.. kimimiz pasif agresif..
kimimiz gözbebeği.. kimimiz hava açlığında..
pasif agresiflik yaygındır hem..
her ne kadar etrafım ..
"indirdim tepesine odunu.."
"verdim kararı çözdüm işi.. " diye dolaşanlardan yana da kalabalıksa da..
bunlardan da var ..
pasif agresiflik..
en çaresiz hallerde çıkar ortaya..
git kendi kahveni kendin pişir .. diye bağıramayıp..
kahvenin içine tükürenlerdir pasif agresifler..
ya da kahveyi izzet-i ikramla sunup..
sonra içen gidince.. ona en benzeyen çocuğu döven..
fincanı duvara atanlar filandır..

elin ayağın ağzın dilin bağlı iken..
bütün dertlerin çözümüdür..
eşeği dövemeyip semeri dövmektir..

bende de vardır biraz.. o yukardaki..
medeni uyarıları yazarken aslında..
"defool canıma okudun az önce şimdi neyin sohbetini yapıyoruz" demek istiyordum aslında..
ama diyememiştim..
yeminle asla kahveye tükürmedim ama.. hijyenik değil zira..

hekimce yaklaşımlarım da var.. kitaba.. mesela..
kendini kesen kişiler..
bir tane yara izine sahip olmazlar.. 
anlıyor musun..
onlar kendini hep keserler..
çünkü hayat hep keser..her acıya karşı bir kesik de sen atarsın kendine..

sigara tiryakileri..
asla sigarasızlığı riske etmezler..

bir şey daha var söylemek istediğim..
bu bir roman.. 
zira bir insanın hayatının uzun bir bölümünü içermiş..
ama aynı zamanda bir öykü sadece..
novella da değil.. ama.. 
ayrı bir kategoriye mi girse ki..


özetle.. bu kitabın ardından diyebilirim ki.. 
1-ben roman kişisi olsam beni okurken sevmeyecek..
ama ne gariptir ki gerçek hayatta seven kişilerim var..

yoksa ben de madam bovariyi.. anna kareninayı sever miydim..??

2-bir öykü yazsam  içinde intihar olsa..
öldürttüremeyeceğim karakteri bi türlü..
tüm ilaçların güvenlik sınırı pek yüksek..
diğerlerini de ele geçirmeleri zor.. 
diye söylendiğim bir konu vardı benim..
sizden gizli..
o sorunu çözdüm..
bu kitapla ilgili giriştiğim bir sohbet sırasında..

ve 3-.
bütün.. "kendine yeten ve bu nedenle bağımsızlığına düşkün hale gelmiş kişilerin..
bağımsızlık bağımlılarının..
açmazda veya çıkmazda kalırlarsa..hep ötenaziye yakın durmaları gerçeği.. 
ve kitabın sonu ve yukarda belirttiğim  iki gerçek nedeniyle..
bir çok usta kalemle yastık basma konusunu konuştum..
=)..

okuyalım mı atalet..
biliyorum  düşünüyorsunuz..

ama ben ne zaman okuyun okumayın dedim ki..
ben okudum.. 
ağzımı şapırdatmadıysam da..
fırlatıp atmadım da..
aman hayat kısa kitap çok da demedim..

içinden ..
"çocukluk utanılacak sayısız anının birkimidir" cümlesini alıp çıktım..
"saniye kolu zamanı öğretmiyor insana " yı alıp çıktım..

iki nefis resime baktım.. 
pentimento.. sayesinde.. ressamların dünyayı kanla idrarla güzelleştirdiklerini anımsadım..


Image Hosted by ImageShack.us

10 Ekim 2013 Perşembe

Hızlıca özetlemek gerekirse canıtın. .

Bu hafta yoğun geçiyor. .yoğun derken olaylı demek istedim. .

Ilk gün yani pazartesi günü sabah erkenden hatta Kargaların kahvesini icmesinden önce gelen telefonla kliniğe koşarak yaptim açılışı. .
diyeceksiniz ki hekimsin doğal..
Değil..
Neden rehabilitsyoncu oldum ben. .
acilim yok benim. .
ama hem bu hasta kıymetli hem de dr eşliğinde gönderecegimiz için..
klinik boş kalmasın diyerek sabahın beşinde düştüm yola. .dört dakikada vardım. .
evet normalde kırk dakika sabah durkalkında..
Bunu hatırlamak acı veriyor..
Üstüne yoğun bir poliklinik. .sohbete istekli hastalar.. aksam sekizde ev..
sekizotuzda yatak..
sali sabahi benzer.. baska hasta baska hastalık... ama yine acil..
sonra bazı kaprisli hastalar kontrol-frikler..
sorduklari sorunun cevabi olmayanlar..
Salı da sallandı böylece...

evde banyo tadilatı basladi..
24 saat banyo off..
çekirdek kriz çıkardı
ama çabuk atlattı ..

Kocaman bi gardrobu var..
4 kapak arti sifoniyer üstelik yazlık kışlık yapıyor. .
ama sığamıyor..
Iki kapak gardrobla yaşadım ben evlenip dört kapağa geçene kadar..
o da zaten iki kişiye. .
tamam sonra arttı kapak sayısı ama kışlıkları kaldırmıyordum..
Yeni gardroba yer.. bende de niyet yok..
o yüzden bir tarafa asansörlü askılık ekleyelim diğerini hep raf yapalim dedik.. dedim..

Birine muhtaç olmayı sevmem ben..
o yüzden matkap da kullanırım.. dahası onlar benim.. kendim aldım kendime..
montaj da yaparım.. duvar da delerim.. butun yardımcı kadınlar beni çok becerikli bulurlar. .
Ben de genel olarak kadınları anlamam zaten. .
Askılığı netten aldim..
Dün teslim edildi.. dolabı bosalt diye mesaj attım. .
Eve girdim doğru odaya..
tam teşekküllü tamirci..
su terazim bile var.. 30santime18 cmgibi bir ebadi olan kalinligi2 santim bir aparat 8 vida ile takılacak dolabın iki iç yan yüzeyine .. ama vidalarin gececegi delikler yuvaları dar..küçük. .ince. . Hadi aparatı koydun işaretleme şansın yok.. nasıl deleceksin.. gardrob çok sert bir malzemeden yapılmış.. vidayi doğrudan takamazsın..
Bir kâğıda çizdim.. aparatın sınırlarıni..
deliklerden içeri salladim ucu ojeye batırılmış çiviyi..1 2 ...8 kaldırdım aparatı.. süper.. sekiz kırmızı işaret..
Gümüş rengi göz kalemiyle çizdik kagidin gelmesi gereken yeri..teraziledik seloteypledik..miss..
Sonra sıraya delmek kaldı ve sıraya vidalamak.. torenle indirdik askılığı ..kaldırdık..
Kusursuz çalışıyor.. iki sıra asıldı giysiler.. ordan çıkan ve babadan çalınan birer raf eklendi diğer yana..

Çekirdek mutlu ben memnun..
2 saatte giyinme odası gibi oldu..

Anlatmamıstım daha önce.. bu gardrobun kapaklarının bazılarını ben duvarına kullandığımız kağıtla kaplamıştım.. ciddi giyinme odası oldu..

Bu sabah çekirdek hastalandı. .ateş bulantı kusma ishal.. sefasını süremedi kuzu..
Yanımda hastaneye getirdim serum taktım uyuttum..

Bugün..
Banyonun rafını takacagim.. dolapları elden gecireceğim.. banyoya bir yesil bitki ekleyesim var ama minik bir zeytin ağacı nerden bulurum ki .. ya da ben şimdi hemen banyoda mutlu yasayabilen bitkileri aramaya baslayayim..

Bişey diyim mi..
Daha geçen yıl. .
Ben asla böyle şeyler yapamam diyen kuzum bu yıl elimden kapıyor tornavidayı..seviniyorum. .

Ikisey diyim mi.. iki nokta bir noktalama isareti değil diye status yazan. .listemde olan bir sevdiğim yazar bana mı laf sokmustur..

Üç sey diyim mi dekoltemi kapamamannem açtırdı.. yırtmacımı kapamam..babam açtırdı. .böyle de dekolte aileyiz..
Bi de sır vereyim.. pınar kür de yekta kopan okuyor şu aralar.. ben de..
Kıtap yazıları yeniden yayınlamaya başladı socialclubmagazine.com da ataletle kitap keyfi adi altında ve yeni bir blogda bibliomanyaklar.com da kitap sohbetleri yapacağız cok sevdigim bir grupla. . Ve kitaplikkurdu.blogspot.com desteklerinizi bekler..
Ve imza:ben kitabi yayınlanacak yakında..
katılmak isterseniz.. okuyun selgingb.com da..
Hadi gittim ben..
Banyosever bitki arayacağım. .

7 Ekim 2013 Pazartesi

sor bakalım neden yazıyorum.. canıtın..






tek bir cevabı var..
öyle yorgunum ki yaşadığımı algılamak için yazıyorum bir de aklımın çekmecelerini düzene koymak
için..
çünkü burdan çıkıp araba filan kullanıcam..
yani şartlı refleksten çok..beyin kabucuğuna gereksinimim var..

ctesi günü bir kocaman liste yaptım..çok seviyorum kocaman listeleri..
ne kadar kocaman gönüllü olduğumu bildiriyorlar..ve ama sonra içlerinden bir ya da ikisini yapabiliyorum sadece..
bu de azimsizliğimi gösteriyor..
olsun listen olsun..yapama..

bu sefer listelerimi..
telefona kaydettim..
hazır telefon akıllanmışken..bloggır eklentisi indirdim..bir de akıllı yazı ekledim akılsız bloga.. miss..

sonra..listemdekilerin yapamaya yapamaya..eve döndüm.
.eskiden bir tabir vardı..etnik kökenli vapur derdik..
artık diyemiyoruz..suç zira..işte o vapurlar gibi..bir çok kapı çalarak..
dolanıp eve geldim..kestanem kuzu idi..ve poşetimde.. simitler var idi..

yardımcımla uzuuuun tartışmalar sonucunda
simitleri hangi elektrikli alette arasında ne ile ısıtsak kararını verdik..
ben bu arada öyle yorulmuşum ki..
bu değerli fikir tartışması neticesinde.. çayı ve simitleri beklerken..
açtığım kriminal dizimin arşısında uyuya kalmışım..

anneeee seslenişi ile uyandım..bir alışveriş yolculuğuna eşlik edecekmişim..
beş dakikaymış bi gidip bi gelecekmişiz..
net dört saat sonra döndük..

gerçi benim de kabahatim var..
ben şuraya da baksak mı diyerek biraz uzattım yolu yordamı..a
ma ne yapayım en sevdiğim alışveriş dönemi..
sonbahar ve ilkbahardır..renkler..tarzlar..dokular..
neyi neyle kullanırsak pek havalı oluruz gibi önemsiz..
anlamsız ama hayatı güzelleştiren en azından..
benimkini o an için renklendiren bir çalışmaya katıldık..

dönüşte benim karım....a'ya bir şapka lütfedin..
malum mevsimlerden sonbahar..
bir atkı.renk katmak için değişmez aksesuarım..
yekta kopan'ın bu ay çıkan öykü kitabı "aile çay bahçesi" ile..
notos'un ekm ayı sayısı oldu..vircinya volfuma dosya açmışlar kaçıramazdım..
bir de patine aynalı altın rengi süslemeli resim çerçevesi aldım..
çıtır çekirdeğimle başbaşa bir fotoğrafımız var..
aşk çeşmesi önünde.. onu koymak için pek uygundu..
venedik tarzı aynalı çerçeve..eve döndüğümüzde...
ara verdirildiğim yerden devam ettim gerilim/kriminal..
örgü çay keyfine..zaten bayılmış kalmışım sonrasını bilemedim..
ayılınca bilgisayarın sesini ve kendisini kapatıp..
yatağa geçtim..
;kırmızı kitap'ı okuyorum ..bir kaç sayfa sonra zatenyeniden bayılmışım..

pazar günü..geç uyandım evet..bir kaç telefon görüşmesi.
.bir kaç davet reddi..mutfakta röveşata halleri..görülmelik..
öyle konsantre istiyorum ki pazarları mümkünse..
saime hanım gelse..hbç kapıya dayansa almayacağım içeri..
ama kibarlık var serde..önemli işlerden dem vuruyorum arayanlara..
biraz kahvaltı...
kırkiki numara çay getirdi..benim machu pichu hastam..hani öğretmendi de..
 peruya gidiyordu da..ağrılı bir hastalığa tutulmuştu da..
tam gidemeyecekken düzeltip göndermiştim ya ben onu..işte machu pichudan dönmüş
 hatta yazı..trabzonda evinde geçirmiş.. kaleye giden yolun başındaki evmiş evi..
çayı da kırkiki numara.
.nasıl şık bir kutu o..bayıldım zaten grafik sanat ve ambalajsever bir yapım vardır her zaman..
neyse çayı denedim kahvaltıda..kırkiki değil on numara verdim..

bu aralar hep aynı şeyleri yemekteyim..
tuhaf bir şekilde aşerer gibi hep aynı..
kahvaltı değişmezim tam tahıllı ekmek ve vişne reçeli ile ..zeytinyağında ezilmiş beyaz peynir..
biz buna anneanne peyniri deriz..saime hanım öyle azcık ezerdi beyaz peyniri..
ev yapımı krem peynir..
kayısı.. şeftali ve vişne reçelleri ile çok yakışır..çilekle biraz bayar..

sonra .çekirdek kursa..ben boya fırçalarımı alıp döşemeliği kirlenmiş olan bir vefalı pufu baroklaştırma çalışmasına..nicedir istiyordum..
nette görüp duruyordum..
ikinci el koltukları alıp alıp boyuyorlar..
bizimki birinci el ama engel oluşturmaz diye karar verdim..engeller beynimizde..o da bende yok..
döşeli mobilyanın döşe-sini boyamayı..pek de güzel oluyormuş..
olmasaydı atacaktım pufu öyle de karar vermiştim..
textil "medyum"u.. /ama gaipden haber vermiyor ortamı yumuşatıyor../
karıştırılmış.. akrilik boyayla boyanıyor kumaş..

işte denedim pek güzel oldu gerçekten
ayakları siyah oldu..piyano aracılığıyla evime giren siyah
yavaş yavaş yayılmacı bir tavır ortaya koyuyor..
üzerini gene benim bıktıran bejden boyadım kum beji duvar boyası ile boyadım pufu..
aslında mordur.. yeşildir turuncudur yapasım vardı ama hangisini yapacağıma karar veremeyince..
beje boyadım..başlamışken bir ahşap çerçeveyi siyaha..
iki mukawa kutuyu ve bir ahşap qutuyu da..
siyaha boyadım..fırçalarımı yıkadım..
pencerenin içine yerleştirdim..kurusunlar diye..
pufu da kendi haline bıraktım kurusun diye..
attım kendimi önce duşa sonra sokağa..

soğuktu ama hava..çok kalamadım ortalıkta..kuaföre gittim..
bu yıl kırmızı ve frenç tarzımı değiştirdim..lacivert..
yeşil ve mora takılıyorum..saçta değil bu kez.. ojede..koyu orman yeşili metalik parmaklarım var şu anda..klavyede dolaşan..
sonbaharda..ormanlardaki göletler gibi..yeşil..

döndüm eve..
birden sinirlendim..
yok deli değilim kendi kendime sinirlenmedim..
birileri sinirlendirdi elbet..iki şot attım gevşemek için..gevşedim.
pufun boyası kurumamıştı..ama ayakları kurumuştu bir kat zımparaladım okşar gibi..
o kadar ..fazla bişey yapasım gelmedi..
ikinci katı bu akşam atacaktım ama bilemezdim sabahın köründe başıma gelecekleri..

sonra yine değişmez menümü.. makarna..
üzerine beyaz peynir..üzerine kızgın yağda makarna..yanında bir kadeh kırmızı şarap..oh.. mis..
bu italyanlar bu kadar sosu yapıyorlar..
çünkü beyaz peynirleri yok.. kesin ondan..

evet onu yerken kriminal izledim biraz..
makarna tabağını bıraktım.. şarabı tazeledim ..örgümü de aldım elime..
örgü örebilmek için bişey izlemem gerek..okurken öremiyorum daha o kadar gelişemedim..
o yüzden okurken aklım örgüde..örerken kitapta kalıyor..durumum zor yani..vahim hatta..

bej renklerden birincisini bitirip ikincisine geçtim..
bu akşam bitirmeyi planlıyordum ama..bilmiyordum o zaman başıma gelecekleri..

çekirdeğin gardrobunun içini düzenleyesi var nicedir..
durur durur bişeye takar..kışlık kazaklarını çıkaramıyormuş..
çünkü çekmeceleri yetmiyormuş..nasıl yapsaymışız'ın cevabını asansör askı ile bulduk internetten arayıp..
yine yeniden bir düzenleme ve tadilat dönemini törenle açmış bulunuyoruz..
banyoda bir fransızlaşma..çekirdeğin gardrobunda bir amerikanlaşma söz konusu..
büyük dertlerimiz var ey ülkem kucakla bizi..

tasarlama aşamasını geçince..piggileri de sevip öpünce..süper dedik...
artık kriminal ve örgü saati geldi dedim..ve takıldım iki kadın detektifin peşine..
kayboldum sanalda..

gecenin sonu kırmızı kitap'la geldi..derken..sabah..
olmamışken hala..bir telefonla dikildim ayağa..bir hastamız fenalaşmış..nakledilecek..atladım geldim kliniğe daha ezan okunuyorken..
hastayı naklettik başarı ile..
ama bana sor..saat daha yediyi on filan geçerken..
beni hazır hastanede yakalayan hastalar..kabızlarından ve gazlarından şikayet ettiler..
öyleyiz biz..şikayet edilecek bunca şey varken..
kabızımız ilk derdimizdir.. hastanede dağılmış yatarken bile.

balkona kaçtım acık bir kahve boyu.. ha.vaya bakayı m dedim göremedim havayı
gördüğüm yukarda işte gökdelenler arası koridor.. deliyiz biz bu şehri bu hale getirdik ya günahkarız resmen..

sonrası poliklinik..
ve telefon defterimde yer alan tüm nörozlu tanıdıklarımın beni anımsayıp..muayeneye gelmeleri..birisini muayeneye getirmeleri..bir konuda acilen danışmaya gerek duymaları ile bu saati ettim..
şu anda dışarıda..duran bir trafik.. çığlık atan kornalar..

internetten dolap içi asansörlü askı aparatı satın aldım.. akşam bakıp almamıştım şimdi baktım aldım..
postalarıma baktım..
ve ben artık eve gitmek istiyorum..burda oturduğum her saniye kapım çalınıp anında açılıp..
öyle de bir sevimli huyu var sevgili milletimin..kapıyı neden vurduklarını merak ediyorum bazen..
ani nasılsa cevap beklemiyorlar..gerçi sanki vurmadan direkt açan insanların sayısı da giderek artmakta mı ne.. 
evet dediğim gibi..
kapı çalınıp birisinin akşam kabızı konusunda danışacakları olacaktır diye..
zira benim beynim kabız şu an ve hatta gözkapaklarım tama yakın kapalı..
 eve gitmek istiyorum..
ama yol çıkamıyorum uyuyup kalacağım korkusuna...
o nedenle bunları saçmalıyorum..
özetle..pufu boyadım..
anlatacağım buduarda..kutular çok şeker oldular..anlatacağım buduarda..
hatta demin söylemeyi unuttum hoş şekilli reçek kavanozlarının kapakları da boyandılar..
karatahta boyası ile..onları da anlatacağım.. en azından resimleyeceğim..inadına resimlek sözcğüne özgürlük..belki de fotoğraflarım kim bilebilir.. belki de resimlerim..
örgümden geriye..
 ikibuçuk renk kaldı..bitiyor..kalanlardan ince bir atkı çıkabilir çıkmayabilir..
çok hoş bazı kazaklar gördüm bazı mağazalarda.
.bu sene ben örgü ile okuma arasında..ara ara serpiştirilmiş.. sergidir ..
vernisajdır..aklıma esendir.. canımın çektiğidir..dolanacağım..ama sanırım genelde pek bir yalnız olacağım..zira anında bozuluyor bir an önce niyetlendiğim programlar..
öyle işte bilog ve canıtın ve diğerleri..yine bir dert dökme yazısının sonuna geldik..itidalli müşteki olarak sondandırdık..dertleri yine zevk edindik efenim....


Image Hosted by ImageShack.us


5 Ekim 2013 Cumartesi

Yeni olsun dedim ctesi ..

haberlere bakmadan yazdım yazıyı.. haberler eskitiyor günü. .yorumlar daha da beter.
çok akıllı. .duyarlı. .yumuşak ruhlu sandığın biri bir ahkam kesiyor. . sanırsın özel hayatında hiç hata yapmamış böyle pimpak ama değil. .
Bu ulkede artık kims konuşurken cümlesini tamamlayamaz oldu..hemen karşı fikirler yanında durtme veya kafaya indirme amaçlı kullanilabilecek sopasıyla servis ediliyor..o yüzden belki konuşmaya başlarken daha önyargılı. .hah şimdi sözümü kesecek. .diye hafiften saldırganız.. tabii söz kesme gecikmeden oluveriyor..an itibariyle ikisi ayni anda konuşan kişimiz oluyor. .eh günün sonunda egolar parlak. .Bugün de dediğim dedik yaşadım. .diye mutluyuz..tok ve..huzurlu..
Yapmadım oyle..
Sıkıldım ama kibarca bıraktım. .önce anlatsınlar..sonra şimdi ben konusabilecek miyim. .dedim..
Zordu.. ama birçok konuda fikir aldım verdim. .konuşmak bu işe yaramalı bence..
Yalnız bazı kişileri artık hayatımda tutmanın pek değeri kalmadı onu farkettim..
Anlamiyorum ki..bir kose yazarını mesela bunca öfke ile kınama enerjisini. .he bi de ilk fırsatta ay siz ne harikasınız..diyecekler..dediler..biliyoruz..

Dolayısıyla artık çabalamayıp..sevinmeyip üzülmeyeceğim. .
Gidenlere selam olsun..kalanlardan kibele razi olsun..
Kolaj bir haftalık aktivitelerden
Bundan sonra ctesiler kolaj günü. .atalette.

posted from Bloggeroid
Follow my blog with Bloglovin