28 Eylül 2013 Cumartesi

ışık yok renk yok senden uzakta diye yazmış cemal bey saime hanıma..

hem de ..
yemekten dönüp onu evine bıraktıktan yarım saat sonra..
emireri ile göndermiş şiiri..

sms gibi..
ya da muadili internek haberleşme yöntemlerinden biri ile..

ama konu bu değil..
konu varlar ve yoklar..

hastanenin bir avlusu var.. kenarlarında minik kare açıklıklar..
bir manolya ağacı bir malta eriği.. bir sarı ponpon gül..
saksılar var sonra..
birinde güller ekiliydi..
kimse budamamış..
kuşburnuna dönüşmüş..
kuşburunları var hastanenin avlusunda..
kaç gündür buraya ilk geldiğim.. yüksek topuklarımla parke taşlarında yürürken..
alıcı gözle bakıp .. sevdiğim beğendiğim gün var..
garip ki..
üzerimdeki kılık hatta bileğimdeki safran rengi taşlı bilezik bile dün gibi aklımda..
on küsur yıl oldu oysa..

var.. mutfak penceremde.. 
çeliklerden kök salmış iki cins çiçek var..

benim evdeki bahçede ne var ne yok bilmiyorum..
bahçeye çıkasım yok..
yürüyüp dolaştığım saatlerde gün ışığı yok....

sehpanın üzerinde bir yığın okunmamışım var..
murat menteş külliyatı.. bir adet céline..
hem selgin'in hem de tezer'in önerdiği olsun diye..
okuduğun kitapta ve blogda iki farklı yerden karşına çıkarsa..
alacaksın elbet..
aldım ben de.. 
sonra..
gezideki jenerasyonu anlatan bir ilk roman..
birşeyler daha..
var..
toplam 12 kitap..

yolda bir koli daha var..
tezer'in leyla erbile yazdığı mektuplar..
uzamış ergenlik sendromundan muzdariplerin kitabı olduğu söylenen bir yeni eser..
bir şeyler daha var.. 
toplam 9 kitap..

var.... 
elimde üç adet kitap..yekta kopanın karbon kopyası..
cehenneme övgü..
ve 
bir de ursula leGuin var
var
 malafrena..

yok..
okuduklarımla..
haz almamla paralel giden bir yalanma .. 
ağız şıpırdatması..
yok..

fotoğraf makinesinin pili sd hafiıza kartı var..
benim pek kullanıp fotograflayasım yok..

var.. yarılanmış bazı el işleri..
kağıtla yapılanlar..
yarı boyanmış kutular..
bu dantel şunun kenarına tutturulsun durumları..
bunun arkasına şu kumaş dikilecek yastık olacak.. 

yok.. yapasım yok..
ışığım yok.. zamanım yok..
isteğim yok..

var 
dizim var yeni.. hetty wainvroft soruşturuyor ..
diye bi yeni ingiliz dizim var..
ama izleyesim yok..
açıyorum..
radyo tiyatrosu niyetine.. 
o kendi kendine konuşurken ben oyun oynayıp şeker bonbon patlatıyorum..

başka dostlar blogcular..
mayıstan beri yaşanan denilen yapılanların..
günlük yaşamlarımıza eklenerek bize ne yaptığını ..
güzel cümlelerle yazdılar hep..
benden iyi dile getirdiler..
ben sadece..
ani bir enerji bitmesinden söz edebiliyorum..
fuuup diye emdi bişey özümü..
parmağımı kaldırasım yok..

diren atalet deyip.. 
her kitaptan üç beş sayfa..
fotoğraf makinesi yoksa instagramla üç beş kare..
yemek istemiyor canım ama ..
ev yapımı likörden bir kaç yudum..
fındık kokulu kahveden çekirdeğe servis..
hbç'ye ev hediyesi..
mutfağa girip minimalist ama emekli bir salata..
kediye bir okşama..
ginepiglere biraz maydanoz..
.hastalara ille biraz gülümseme biraz moral..
sürdürebildiğim bunlar..

sahaf festivali açılıyomuş.. mutluyum.. 
ama gidebilecek miyim..
bilmiyorum..

hoş pierre lotinin fotoğrafçı kimliğini anlatan sergiye açılışına gittim..
doğan hızlanı da dinledim hatta üzerine kokteyli de içtimse de..
ne anlattım size ..
hiç..
çünkü takılmadı hiç bir şey ağıma..

doğan hızlanın.. şark odalarıyla ilgili bir lafı haricinde..

"loti evinde bir şark köşesi yaptırmış..
ortasına oturup bir de havalı foto çektirmiş..
fransadaki evinde..

bu şark köşeleri bir aralar pek modaydı bizim ülkede de..
şark kahvesi filan da açılırdı..
asla anlamamışımdır..
zaten şark dedikleri biziz ..
şark köşesi de ne bizim evlerde. dedi doğan hızlan.. 
.
işte bu sanıyorum durumumu en iyi özetleyen durum..

olduğu yere öyle yabancılaşabiliyor ya da yabancı olup duruyor ki insan..
şarkta olup şark köşesi yapma komikliği gibi oluyor durumu..

sabah bir şakı takıldı dilime.. 
I I who have nothing.. 
I who have noone.. 
ama words words who have nothing..
diye döküldü ısararla dudaklarımdan..
işte sanırım en vahimi bu..
sözcüklerim bitti.. 
eskiden sadece tek bir sözcüğe ilham gelirdi..
yazmasam da.. beynimde koşuşup beni eğlendirirdi..
ama artık benim sözcüklerim bitti..

çünkü öyle çok şeye üzülüp öfkeleniyorum ki..
yetişemiyorum..
birinden diğerine.

harfine de..
harfi katıp bundan nemalanana da..
harf katıldı diye bayram yapana da..
bayram yapana küfredene de..

afrikada gencecik vefat eden hemcinsime .. meslektaşıma da..
onu öldüren zihniyete de..
ondan söz etmeyen zihniyete de..
ondan bahsetmeyenlere laf edene de.. 

çiçek böcekten başka hiç bi şeyden söz etmeyene..
hayatındaki her şeyden söylenene..
sadece politikayla ilgilenene..
bi ondan bi bundan söz edene..
insan kanı dökülürken..
insan canı ve yaşamı değersizleştirilirken..
vejetaryen olmayanlara yüklenene de..
hayvanlara habire yuva arayana da..
yani aslında yaşamını sürdüren ve bunu yaparken az ses çıkaran herşeye ve herkese..
konuşursam gereksiz..
kıracağım .. çünkü kimse ile değil derdim..
duygu durum bozukluğu..
yaşam alevi titreşmesi..
ab-ı hayat kesintisi..

rehabilitasyoncuyum ya..
kullanılmayan kaybedilir diyerek..
sözcüklerim iyice kısılmasın diye.. 
zorlanarak yazıyorum..
bu yazıyı da..

iyi birşey arıyorum..
taşıma su gibi kısa etkili olmayacak..
kalıcı ve iyi bir duygu duruma acilen ihtiyacım var

medica cura te ipsum........
..
Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

lale dedi ki...

Şu Ece bi gelsin...Sana iyi bişi önercem...Nehir kıyısında çay kahve muhabbet...

Follow my blog with Bloglovin