31 Mayıs 2013 Cuma

ordaydım.. canıtınla.. ve bastonumla.....

yıllar önceydi..
bir pazar günü..
daha biz kalıcı yatılı bakıcıya yeni geçmişken..
çbnin hastalanmasından hemen sonraydı..
geceleri acile gidip geldiğimiz için yatılılanmıştık..

tevede beyoğlu ve balık pazarı belgeseli izliyordum..
aniden izlemektense gidip yaşamak geldi içimden..
serin bir sonbahar günütdü..
hava kararmaya yüz tutmuştu..
hadi gidelim dedim.. balık pazarına gidelim..
balık alalım.. kıvırcık alalım ufak kırmızı turplar alalım..
bi kadeh bişey içelim içmeyelim gelelim eve akşama balık yapalım..

hiç kalkamam şimdi dedi uyukladığı kanapeden..
sen git..
giderim dedim..

bir dostumu aradım..
hadiledim ona da..
hiç istemiyor canım dedi.
oturuyorum evde yumuşum..
başka zaman..

başka zaman olmadı..
aklımıza bile gelmedi bir daha..
bi sürü yere gittik ama balık pazarı balık kıvırcık ve kırmızı turplu salata..
olamadı..

bugün..
dizime rağmen.. (kır dizini otur dedi ya kibele bana)
hadi dedim..
gezi bizi çağırıyor..
ııh yanıma yandaş bulamadım..
ben de canıtınımı aldım gittim..
ha bir de bastonumu..

gezi organize değil..
gerçek aktivistler sahip çıkılmanın verdiği bir sakinlıkle ağaöların altında..
yeniden kurdukları çadırlarının önündeler..

duruma katkıda bulunmaya gelenler..
sahnedeler..
ben ordayken..
gaz yiyen kırmızı elbiseli kadına gönderme bir afiş gördüm..
sıktıkça büyüyor diyen..

acaba bu da bizim kırmızı elbise hareketimiz olur mu ki..
diye düşündüm..

bir kısım noluyor burda derdinde idi.. bir arkadaşa bakıp çıkacaktık dolanması içinde idiydiler..
bir kısım mikrofonu almıştı..
sanatçılardan biri konuşma yapıyordu..
yarın da devlet sahnelerinin kapanmasına böyle destek verecek misiniz.. diye bağırdıkça..
eveeet diyordu  ordakiler..

yere serilmiş bir afiş vardı..
imzalar mısınız dediler..
bastonu görünce adınızı yazayım mı dedi bir çıtır oğlan evet lütfen dedim..

baston ilginç bişey..
onun bile bir atraksiyonu var..
bir anda arkamda bi ses duydum..
hangi bacak ağrıyor ise diğer tarafta taşıyın diyordu ses..
öyle yapıyorum dedim..
ben protezliyim de ordan biliyorum dedi..
ben de  rehabilitasyoncuyum dedim..

inanmaz baktı bana gülüştük..

çevreciler ya..
kocaman mavi çöp poşetleri elden ele..
çöp yok yerlerde onca kalabalıkta..
su satan bi oğlan geçiyordu el arabasıyla .. minicik bi oğlan kalabalığın arasında..
sürekli aynı cümleyi tekrarlıyordu..
"bunun freni yok.. duramam.. bunun freni yok.. duramam...."

şarkı söyleyenler vardı keyif keyif..
halaylar..
kimsenin acelesi yok..
herkes  orda olmaktan mutlu..
dizim ağrımaya başladı..

dönerken...

düşündüm ki..
bugün ben olmasam bir eksik kalırdılar..

ve bugün ben gitmeseydim..
o balık pazarına gitmediğimiz gibi hatırlardım bu günü..




Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

Seda dedi ki...

İyi ki gitmişsiniz. Beyoğlu çeker adamı... Gitmemek kayıptır. Bir Rus hocam vardı yıllar önce. İnsan İstanbul'da, en çok da Beyoğlu'nda yalnız olduğunu unutuveriyor derdi. Artık sonsuz hak veriyorum ona.

Follow my blog with Bloglovin