11 Mayıs 2012 Cuma

mine öyküler nazlıeray.. kafesler tozlar ve canıtın hakkında..


m.. öykü yazıyor..

m.. benim arkadaşım.. tanışım..

dostum diyemem.. yaşamın ayrıntılarını paylaşmadık..

minicik özet geçebilirim acak..

benim lisemden mezun..

evli iki çocuklu..

okur ve öykü yazar..

lisedeli halini bilirim..

çok benzemezdi yaşamı algılama biçimimiz..

sonrasında uzun süre görüşmedik zaten..

fakülteye gidiyordu bıraktığımda..

bitirdiğimde ara vermişti..

terör nedeniyle..

ve evli ve iki oğul sahibi idi..

aktif annelik ve eşlik yapıyordu..
hani anglosaksonların..

mutlu bir evlilik sahibi ve iki erkek çocuğun gururlu annesi..dedikleri türdendi..


ortak okul arkadaşlarımızla görüşürdü düzenli ve ben de görüşmeye başlamıştım..

saime hanımı kaybettikten sonra..

çocukluğumu bileni kaybedince..

çocukluğumu bilen başkalarına gerek duymuştum..


bu nedenle kesişti yeniden yollarımız..

ortak geçmişimiz değil de.. geçmişte ortak bir yerden geçmemize dayalı bir yeniden buluşma..


ne izi var bende..

onbeş yirmi kadınla bir arada gördüğüm bu kadının..

konuşmasındaki iddialı hali..

"bi dakka .. bi dakka" diye yüksek sesle önce herkesin susup..

ona dönmesini sağlar ve sonra konuşmaya başlardı..

her konu aynı önemde idi..

aponun yakalandığı gün..

orhan pamuk ve nobeli..veya bir sonraki ay toplanması gereken para..

sapanca gezilerinde kimin ne getireceği..


sadece kadınlara özgü bir hal vardır hani..

aynı anda hepsi birden konuşurlar da..

her kulak eşzamanlı söylenenlerin hepsini algılayabilir..

işte bu ortamda duyulurdu minenin sesi.. "bi dakka bi dakka"..

ve herkes susana kadar devam ederdi uyarısı..

titiz bir öğretmen gibi..


sonra konu hakkındaki fikrini..

hecelerin.. sözcüklerin üzerine basa basa..

o da yetmez.. elinde tuttuğu bir çay kaşığı bir bıçak yada kağıt peçete ile..

altlarını çize çize anlatırdı..


bir an sessizlik olur..

sonra o gürültülü bir ağızdan konuşma yeniden başlardı..

birileri mineye doğrudan cevap veriyorsa onlar ikili konuşmaya devam ederlerdi..


dinleme konusunda da ilginçti..

yanında oturanın söylediklerini.. çok mimikle dinlerdi..

ağzını kocaman açıp.. sessiz "aaaaaa" lar şekillendirir..

gülünmesi gereken yerde.. en büyük kahkaha mimiği ile kocaman ve sessiz gülerdi..

elinde gene bir çay kaşığı.. ya da bıçakla..

ve gözleri belirsiz bir yere bakardı..

konuşana değil..


birisiyle ilgili bir şeyi merak ediyorsa..

o gün onun yanında otururdu.. konuyu öğrendikten sonra..

daha yakın arkadaşlarının yanına dönerdi..


nasılsın diye soran ve cevabı duymayanlardandı..

sırasını savıp.. kendi işine bakmak isteyenlerden..

ama ilginç bir konu varsa onu da hemen ilk ağızdan öğrenmek isteyenlerden..

bir sorun anlattın mesela..

sonradan .. bir nasıl oldun diye yoklamazdı bile..

oğullarına odaklı annelerden..
profesyonel annelerden..
bir osman deyince ağzından bir osman daha dökülenlerden..


bunlar 20 otuz kez tekrarlanan gözlemler..
belki de hep böyle biri değil bilemem..
ama bunca karşılaşmada..

oğulları dışında..

duyarlı duygulu ya da.. ilgili biri gibi gelmedi bana..


sonra..

50 olduk biz..

bu önemli bir yaş değiştirme zamanı.. diye inandık..

ve özel kutlamalar yapmaya başladık..

yaş değiştiren herkese ufak birer armağan veriyor..

yaşı değişene biz toplanıp..
bu uzun yıllardır süren arkadaşlığı mühürleyecek bir armağan alıyoruz..


m...nin bize armağanı içinde iki öyküsünün olduğu..

minicik bir kitap oldu..

kendi bastırmış.. bize kadar bastırmış..


uzunca bir zaman elime alıp okumadım..

sonra.. bir gün aldım elime ve okudum..

iki birbirine zıt kadın karakter vardı öykülerinde..


farklı bir mine geldi gözümün önüne..

yazan mine..

m... ilginç oldu benim için..

konuşmak istedim m...yle öykülerini..


kendi yaşamından kesitler var mıydı öykülerde acaba..

bilemedim..


bir sonraki toplantıda..

yanına oturdum..

öykülerini okudum dedim..

konuşmak istiyorum..

hangisini beğendin dedi..

ikisini de..

ama birinci öykü daha içimden vurdu sanki beni..

evet o karakteri beğeneceğini tahmin etmiştim..

aslında onlar bunu uzun uzun konuşmuşlardı benim katılamadığım bir toplantıda..

m...nin elinde çay kaşığı ile verdiği cevapları kaçırdığıma hayıflandım birden..


ve sonra..

yanındakinin anlattıklarını ilginç bulan mimiklerini..

sergileyerek dinlemeye başladı.. diğer yanında oturanı..


bir yıl sonra dört öyküsüyle geldi..

kitapçığı ve sonrasında her yıl alıştık ..

m...den üç beş öykülük minik kitaplara..


o ilk heyecanım sönse de..

okudum her seferinde gelenleri..

m... bir dede karakteri yarattı bir yoğun bakım hemşiresi karakteri yarattı..


işte o benim alanımdı..

ve ben bunu içinden biliyordum..

ama çok doğru ve iyiydi karakter..

yine sıkıştırdım kenara..

bunu nasıl yarattın..

var mıydı biri..

yok dedi..


bliyor musun dedim ona..

senin sözel olacağına hiç inanmazdım..

aslında hem herşeyle ilgili hem de hiçbişeyle ilgilenmeyen biri gibi görünüyorsun bana..

demek farkındalığın ve dışa vurumun.. yazıyla ortaya çıkıyormuş..

çok ilginç buldu bunu..


bir an direkt göz teması kurdu..

benimle sonra en yakın arkadaşına seslendi..

s... bak atalet ne diyor..

dedi..

o da..

dinledi.. ve .. ilginç.... dedi..


şimdi ilginç olan..

bunu nazlı erayın tozlu altın kafesini okurken bir noktada birden elimdeki kitabı bırakıp yazmaya başlamam..

nazlı erayın tozlu altın ankarası..

eski kalamışı ya da beyoğlusu.. neden nasıl götürdü beni.. m...ye işte onu ben de bilemedim....

Image Hosted by ImageShack.us

3 yorum :

"bi" dedi ki...

sadece kadınlara özgü bir hal vardır demişsin ya, aynı anda hepsi birden konulurlar hani ve kulak hepsini algılayabilir. senin beynin öyle, öğrendik ya biz bunu. aynı anda pek çok şeyle ilgilenebilir ve hepsini yürütebilirsin 8)
Nazlı Eray'ın tozlu altın kafesinden Mine'ye nasıl geldin bilmem ama, gelişine hiç şaşırmadım.
seviyom çünkü seni bi de 8)

laleninbahcesi dedi ki...

Tozlu Altın Kafes kitaplığın bir yerlerinde olmalı:)okumadım daha

Demek ki hayatlarımızda hep bir Mine var.Silik gibi duran ama yıllar sonra rastladığımızda anah dedirten.

Kadınların algı boyutları çok garip.Bu bir doktora tezi bile olabilir.

Seden dedi ki...

herkesin mi hayatında var böyle biri :)
en rahatsız edeni ise göz teması
kurmayanlar...
karşısındakinin gözünde göreceği kendilerinden mi korkarlar?
ya da karşısındakini korkutmamak adına mı kaçırırlar gözlerini...
ama her ne için yapıyorlarsa ,çok rahatsız edici..
sevgiyle...

Follow my blog with Bloglovin