26 Aralık 2011 Pazartesi

Uzun bir "yılın son haftası yazısı".. ve dilekleri.. ve keşkeleri.. ve diğerleri..



göründüğüm gibi olmam .. olduğum gibi görünmem ben bazen..
o kadar çok konuşurum ki.. gevezeyimdir hatta..ya da kendi sesine aşık biri ..

ama bıraksan hiç konuşmadan saatler günler de geçirebilirim..

anjin olup sesim kısıldığında.. sesim açıldıktan sonra da konuşmamıştım hani fırsat bu fırsat diye.. ta ki çevremdekiler.. hekim haklarını kullanıp bi bakalım biz şu senin boğazına diyene kadar..

tadına doyamayıp.. tatilimi sadece çekirdekle geçirmiştim..
sadece çekirdekle o da günde üç beş cümle konuşarak..
inziva iyi birşey..
iç inziva..

sayfalar boyu yazabilen.. kesintisiz konuşabilen birinin bazen kendinden.. konuşmaların tümünden sıkılması anlaşılabilir tabii.. dinlenmek ister bünye.. ne olsa yorulmuştur..

ama bir o kadar dinliyorum ben..
gün boyu öyle çok insanı.. öyle çok konuyu dinliyorum ki..
bir de hafıza filden bozma.. kalıyor aklımda o konuşulanlar..
ne ayrıntılarla dolu benim beynimin kıvrımlarının araları..

sanırım..bazen dinlememek için çok konuşuyorum ben..
ve galiba çocukken edinmiştim bu huyu..
konu belli yerlere gitmesin bazı sorular sorulmasın diye..
çeneye kuvvet konuşmakta bulmuşum çareyi..
sorularınıza cevap vermek istemiyorum.. ya da anlattığınızla ilgilenmiyorum.. dinlemek de istemiyorum diyemediğimden belki de..

dinliyorum işte..
tüm aksilikleri.. ayrıntıları.. eksiklikleri.. kişilerin beklentilerini..
kendilerini tanımlamalarını.. dev aynalarını.. ikna etme çabalarını.. mazeretlerini.. nedenlerini nasıllarını.. hırçınlıklarını.. altniyetlerini.. artniyetlerini.. dileklerini hayallerini..
sınırsız örnekleme var.. kıvrımlarımda takılmış..
insan hayatı birikintileri..

kokina olayı yok.. dedim değil mi..
olmadı evet..
doğum günü hafifti dedim di mi..
hah.. öyleydi evet..
“hem de ailece.. doğum gününü kutlarız..
sağlıklı ve keyifli bir yaşam dileriz yazan kartla beraber gelen orkideye rağmen..ve bir şey istiyor musun denilerek yanağıma kondurulan bir öpücüğe rağmen..

gaflet evet..
bir anlık gaflet.. uyku alacakaranlığı
ve aralanan kapılar ve arkasından gelen duygu yığınlarını..
dolaba geri tepmek..
kapıyı sırtınla itip kapatmak.. sıkı sıkı..

keyifliyim evet..
“rağmen keyif” de bir başarıdır hayatta..
dahiliyeci arkadaşımı deli ediyorum..
kabrime yazmasını istediğim yazıları her an güncelleyip..

bu gün de..
“inadına keyifliydi”.. yazılsın dedim..
gözlerini devirdi..iç geçirdi.. böyle yapıyor her seferinde..

ondan çıkarıyorum bazen acısını..
yorum yapmasını yasaklayıp.. anlattıklarımla..
söz dinliyor.. ama..
seviyor beni..“ben aslında kendim gibi çok bilen.. çok meraklı insanlarla hiç geçinemedim hayatta” dedi bana..
“ilk defa seninle bir sorun yaşamadım.. “

bu kadar konuşma.. okuma öğrenme ve bilmenin sonunda bunca iddiasız olmamdan kaynaklanıyor bu..
“ne iddiasızlık ama habire bir bilenim deyip duruyorsun atalet” denebilir tabii..

ama burası güncemin sayfaları burada mütevazı olmama gerek yok..
yine de burayı başka yerlerle karıştırıp..
konuşurken.. başka güncelerin sayfaları arasında..
ya da.. başka sosyalleşme ortamlarında.. eğer.. ukalalık ettimse..
genel bir özür öncelikle..
şımarma isteğimdendir.. şımartılma arzumdandır.. o densizliğim.. affola..

yoksa her “biliyorum” ya da “öğrendim”ime.. bir eksikliğimi ortaya koyan bir eğitimden geçtim ben..
bilme açlığım..
öğrenme açlığım o yüzden sürdü gitti..sürüp gidiyor..

ikibinonbir..
benim için bir geçiş yılı oldu..
zıpladığım ve koruyamayacağım yüksekliklerden kendi dalga boyuma dönme yılı..
yapmamayı seçtiklerimden bazılarını yeniden yapmaya geçiş yılı..
atılan taşların oluşturduğu dalgaların sönümlenme yılı..
sönümlenmiş evet..

ki .. o dolabı bu kadar kolay kapatabildim..

“anne dolabımı temizliyorum” zamanına da geleceğim elbette..
Sonra da belki.. dizi dizi inciyim.. temizlikte birinciyim zamanı gelir..

ama bir cümle var aklımda dolanıp duran.. buraya yazılası değil..
eksiklik belirten bir cümle..
işte o eksikliği bunca derinde hissedince..
uzun zamandan sonra ilk kez bu yılbaşı bir dilek gönderesim oldu evrene.. noel babaya ve kibeleye..
bu da bir ilk..
dileklerimde çekingenimdir çünkü..
korkarım.. ne açgözlüsün der diye evren..

ikibin11 yeni dostlar.. yeni ilgiler .. yeni yazarlar.. kazandırdı bana..
yeni eleştiriler.. yeni özeleştiriler getirdi..
yeni düzenlemeler .. ayrılıklar.. buluşmalar getirdi..
yeni ilkler yaşattı.. asla dediklerimin bazılarını.. gerçekten de yapmadım.. bazılarında tükürdüğümü yaladım pek de lezzetliymiş diyerek..
çekirdeği biraz büyüttüm..
21liği de..
kanatlarımın o kadar sarmasına gerek yok onları artık farkındayım..
gerçi endişe benim ikinci adım.. endişeli annelik de öyle..
ama kontrol edebildim bir kısmını..katlandım kalanına..


yani yine başarılı bir yıl oldu..

“değiştim.. dönüştüm.. geliştim.. geliyorum…..”


yeni yılda.. yeni.. bir sürü dileğim olacak evren hazır ol bu yıl bana..
sonradan demedi deme..

Image Hosted by ImageShack.us

24 Aralık 2011 Cumartesi

doğum günü mor ve kriatal ve menekşe ve diğerleri..

kaç yıldır kaç kere yazmışımdır bu doğum günü işlerini..
kubilayı
hüzünlü doğum günlerimi..
tepkili doğum günlerimi..
hesap kitap isyankar doğum günlerimi..

daha eski az isyankar olanları

burdaki.. doğum günlerimi..

bu yıl da dingin doğum günü yazısı olsun mu..
olsun..

geçen yıl.. 21lik tarafından ekilmiştim.. =)..
bu yıl da ekildim.. ruh arkadaşımın ruhu bir tek bu konuda.. benim doğumgünüsever.. öenm verir ruh olduğum konusunda anlaşamıyoruz..

kimbilir belki onu da rahat bırakmalıyım..

derken..

dur baştan anlatayım..
şimdi ben ilerde yaşlılığımda.. sadece iki konuda affetmem sizi dedimdi her ikisine de ayrı ayrı..
bir doğum günüm.. çünkü kubilaydan çok çektim daha artık tam teşekküllü istiyorum..
kutlamalarımı...
iki anneler günü.. 365 gün her istediğinizi yapıcam diye geçirmişim yıllardır.... senede iki gün.. beni her iyi programa.. kişiye üstün tutmanızı istiyorum demiştim ..
ama işte çekirdekçiğim.. yengecim ve xxim.. yaptığı programı bana anlatırken birden ayın kaçıncı günü olduğunu anımsayıp..
eve attı kapağı.. =)

ama hain ruhsuz 21 lik.. üstelik sabahtan arabama da el koymuş olarak.. ben gece hem yalnız bıraktı hem de istanbulda sulu kar yağarken taksi bulma telaşına soktu ki.. dondum ve ıslandım ve hırslandım..

=)

eve geldim kızgın..
çb.. sattı seni oğlun sattı seni oğlun.. dedi durdu da uymadım ona..
dedim.. bu iş.. onunla benim aramda..
dahası 21lik bütün gün de bizim evdeydi..
bana gelen postaları pek merak etmiş..
bana hiç mektup gelmiyo demiş..
ben tam da kartımı okur.. ve kitaplığa görünecek şekilde.. ilkinin yanına yerleştirirken..
söyledi bunu..
ben de..
"o önce adam olucak.. insanların gönlünü hoş tutucak.. öyle doğum günlerinde filan ekmeyecek sonra ona kartlar mektuplar gelecek.. öyle kolay değil bu işler.. deyiverdim çb'ye..
sonra güldüm..
işte dedim ben böyle çürüteceğim onu bir yıl boyunca.. budur benim intikamım..

çekirdeğim..
mor bir balık almış bana..
-sana bakılacak yeni bişey aldım dedi..
-haftada bir suyunu değiştir.. her gün yem ver.. ve kediden koru.."

menekşe koydum adını..
biraz hareketsiz mi bu diye endişelendim..
öyleymiş dedi.. dip balığıymış bu..=)
hehe benim balık bana benziyor..
morun her tonu var üzerinde..
bordomsu bizans moru..
parlak indigo moru..
tozlu erik moru..
menevişli.. =)

gündüz..
hakkımda yanılıp..tanıştığımız gün.. " güneşi gördüm sanki diyen " bir blogcu çok sevgili kadın geldi bana.. =)
mor mürekkepli kartlar bembeyaz kuşlar ve en önemlisi.. kendisini getirdi bana..
sordum.. kendini kandırılmış hissediyor musun dedim.. ay tutulmasını güneş sandığın için..
deli dedi.. =)..

uzatmayacağım..
sabah.. kıdemli yengecim ağlattı beni..
=P..
o da ağladı..
dedim ya dip balığıyız biz..

sonra..
dostum .. dahiliyecim.. jane austenin.. pride and prjudice'ini almış bana.. =) adı da uyar dedim... ve sonra çığlık attım.. hokkamın yanına koyarıııım.. güldü.. eh dedi.. zaten onun için aldım.. sen köşeler yapmayı seviyosun bu da jane austen köşesi olsun diye.. =)..

sonra.. saime hanımın oğlu abim idolum .. öcüm.. geldi.. ama ben hasta görmeye gidiyordum başka bir hastaneye.. bekler misin dedim.. olur dedi..
budur en büyük armağanı bence.. hayatımda en hızlı inip çıktığım merdivenler.. ve en hızlı yaptığım konsültasyon oldu bu..
=)

sonra.. işte en önemlisi bu yıl ben hüzünsüzdüm..
sabahki ağlamalarımı unutun o başka bişi..
ama bu yıl..
ne kokinalar..
ne kestane kebap..
ne doğumgünü..
hüzün dolmadı..

=)..

kendimce başka başka nedenlerim de varsa da..
hüzünsüzlük adına..

sevdim galiba ben.. bunu..
hüzün mevsimini kapadım artık birkaç yıldan sonra..

bir aralık ayında ..
yine morlarım ametistlerim.. kitaplarımla.. yine burda olmak dileğiyle ataletim bloğum.. =D

Image Hosted by ImageShack.us

20 Aralık 2011 Salı

romanrik mi ormantik mi kitaplar pembeler beyazlar ve diğerleri..

Kadının karar ve uygulamalarda önde olduğu bir evde yetişince.. doğal olarak öyle oluyorsun sen de..
Ve sonra gözün açılıp da.. bazı.. kimi.. çoğunluk kadının..
Karar .. düşünce.. uygulama silsilesinde.. yok ya da adsız olduğunu fark edince..
Çoğunun zaten bu yükümlüğü almak istemediği ya da..
Alacak kadar kişilik eğitim görgü sahibi olmasına fırsat verilmediği..
Kiminin de.. Bizans oyunlarıyla evin reisi erkeği xysi babasını ince ince çaktırmadan işleyerek ..
Hiç karara karışmıyor gibi görünüp .. tüm kararları aslında onun aldırttığını fark edince..
Şok yaşıyorsun..
Fanus kırıldı..
Kurander varmış.. durumu..

Ve öyle olmasın diyerek sahip çıkmaya başlıyorsun.. “kadın haklarına.. kendin sapına kadar sahipken hem de..
Tahammülsüz oluyorsun ikiliklere.. sana uygulanmasalar bile..
Bu nedenle..
Pembe dizi romanslarına bile karşı oluyorsun.. aşka adanmışlığa inansan bile.
Erkeği tarafından kollanma korunma gereksinimi ön planda olan çıtkırıldım karakterlere gıcık oluyorsun..
Tembellikten ya da.. meraktan ya da sadece öylesine okumuş olduğunu..
Sır gibi ayıp gibi saklayıp..
O kitapları da cinayet delili yok eder gibi yok ediyorsun..
Bir rosa luxemburg bir vircinia volf gibi saygın olmaya çalışıyorsun..
Günde çapkın .. flörtçü.. hafif.. keyifli olsan da.. konu bu olunca.. en gözlüklü.. en bilim kadını.. en kütüphaneci topuzlu beden diline geçesin oluyor..
Ve bir gün..
Bu dizilerin bu kitapların.. kadının toplumdaki durumu ile bağlantılı akademik çalışmalar yapıldığını öğrenip.. güncel yaşamda bu kitapların önemli bir yeri olduğunu öğrenince de şok yaşıyorsun elbette... ama bunu güncene eklemeden de duramıyorsun..

Bir film izledim bir süre önce bu tip romantik kitapların toplumdaki yerini inceleyen bir sınıf öğretmen öğrenciler konuşulanlar ve içiçiçe olarak da.. bu kitapları basma konusunda başı çeken bir kitabevi ile ilgili.. 19yirmilerde kurulan bir İngiliz yayınevi ile ilgili.. bir filmdi..
Hatta bunu yazmalıyım demiş ve amele defterine notlar düşmüştüm.. ama şimdi yanımda değil amele defteri.. aklımdan yazıyorum..
Ve benim neden amele defteri tuttuğum da merak uyandıran bir durum.. asla yanımda olmayan bir deftere ne zaman nasıl not alabildiğim ise bilimsel bir merak konusu olmalı bence..
Nerden nereye gitti gene manyak atalet demeyin diye açıklayayım.. dikkat bozukluğu konusu ile bişeyler araştırken.. birden bu konu neden nasıl bilinmez karşımda bitiverdi..
Hatırladım..
Yazayım dedim.. bu kadar.. çok gizemli bişi değil yani..
Ataletin kitap ve düşünme ve kadın temalarına uyar.. hem bu konu..

Bu tip romanların..
Bu kadar tutulmalarının nedeni.. “kahramanların her zaman yakışıklı.. zengin ve güçlü olması ve kadınların korunma.. güven duygularını yansıtmaları..”imiş..
“Kadınlarını terk etmezler… ortada bırakmazlar.. istediklerini elde ettikten sonra.. onlarla evlenirler..
Asla hamile bir kadını sahipsiz bırakmazlar.. gerekeni.. doğruyu yaparlar..
Babalığa yatkındırlar..
Kadınların giysilerini fark ederler..
Yani kısaca kadınların erkeklerin yapmasını istediği ama gerçek hayatta erkeklerin yapmadığı her şeyi yaparlar..” bu kahramanlar..
Ayrıca .. yüzyıl başında ağırlıklı olarak erkek yazarların yarattığı kadın kahramanların aksine bu romanlardaki kadınlar..çalışan kendi ayakları üzerinde duran kadın karakterlerdir..
Bu da 1930larda bu kitapların okurlarının çoğunun ev kadınları olduğu düşünülürse.. yine kadınların gizli hayallerinden biridir..
Dilekleri yerine getirmek demişken.. cinsel açıdan da..bu konuda tam donanıma sahiptirler.. kadın hayallerine saygılı erotik sahneler.. kadınların doyuma ulaşmasına pek dikkat eden erkekler..düşünceli dikkatli sevgililer.. rasgele olmayan ilişkiler.. erkek olmasa bile kadının erkeğe aşık olduğu duygusal olarak da doyum sağlayan durumlar..
Değişen zevklere çok hızlı cevap vermiş bu tür kitaplar.. bu açıdan yüz yıl içinde kadın beklentilerinin ne olduğu konusunda çok iyi bir test göstergesi olabilmişler..
Doksanlardan daha çok bakire kadın roman kahramanı varmış şimdilerde bu romanlarda.. yetmişlerin cinsel devriminden sonra.. rasgele ilişkiler sonucu gerçek hayatta bir çok sorun .. terk edilme yaşayan kadınlar.. hayır ilişki için yoksan bana saygı duymayacaksan o zaman beraber olmanın bir anlamı yok.. diye düşünmeye başladıkça bu durum ortaya çıkmış..
Ama aynı zamanda bir paradoksal zarar da vermekte imiş..
Hem de Yılda “yüzotuzmilyon” basılan “her dört saniyede bir adet”satıldıkları düşünülürse.. etklerinin ciddi ve yaygın olduğunu yadsıyamaz kimse..
Çok ciddi tıp dergisi biemjey.. / İngiliz tıp dergisin/de yayınlanan bir makale.. evliliği yıkan.. aldatma ve istenmeyen gebeliklere yol açan etkileri olmalarını .. korunmasız sekse yönlendirmelerini dile getiriyor..
Eh omantik sevgili.. seninle sevişmek istiyorum ama senden çocuk yapmaya hazır değilim hadi korunalım demediğine göre..
Kadınlar da kendi beden ve geleceklerin korumaktan vazgeçebiliyorlarmış kitap etkisinde..
Kadınların kurgulanmış romantizm ile gerçeklik arasında bir kavram karmaşası yaşamalarına yol açıyormuş.. kısaca..
Aile ve cinsel psikoloji konusunda çiftlere istendiği kadar gerçek hayata yönelik doğrular öğretilsin.. yıllar önce süslü salonun bir ucundan sevdiğinin görünmesinin yarattığı heyecan kadar etkisi olmuyormuş.. bu öğütlerin kadınlar üzerinde..
Kadınları çok etkiliyormuş.. ve hala olduğu şarttan daha iyiye götürecek.. sahip çıkıp koruyacak sevgili arayışı.. ellerindeki ilişkiyi daha iyi hale getirmekten.. yaşadıkları sorunları çözmeye çalışmaktansa yenisini aramaya çıkmaya itiyormuş kadınları..
Bir süre serbest özgür bilinçli yaşam sonrası.. şimdilerde.. bu tip kitapların satışı gene tavan yapmış..
Hatta terapistler artık.. kitapları bırakın gerçeklere yoğunlaşın demeye başlamışlar..
İlişkiler kolay biter.. istenmeyen gebelikler olur.. sonra da kürtaj sonrası ya da.. çocuk doğurularak.. ama istenilen yaşama ulaşılamamış olarak.. devam etmek yaşama.. bu kitapların etkisiyle oluyormuş..
Okuduklarıma inanamadım..
Yapmamıştırlar değil mi..
Kadınlar .. bunca romantizm meraklısı olamaz değil mi özel hayatta..
Sevgi saygı empati filan tamam ama bu ne ya dedim..
Ve bu yazıyı.. romatik romanlardaki kadın kahramanın uyanışı olarak bitiremediğim için hayıflandım..
Çünkü ne zaman ki kadın topyekun akıllanır sorumluluğuna kendine aklına sahip çıkacak güçte olmanın getirdiği yükü sırtlanır.. o zaman güzelleşir dünya ..
Diyorum da kime diyorum…….

pese.. hala yok bağlatılama düğmesi benim sayfada..
http://silverrose.hubpages.com/hub/Harlequin-Mills-and-Boon-romances----history
http://www.telegraph.co.uk/culture/books/booknews/8620883/Mills-and-Boon-cause-marital-breakdown.html
http://www.guardian.co.uk/books/2011/jul/07/mills-and-boon-sexual-health-problems
Image Hosted by ImageShack.us

19 Aralık 2011 Pazartesi

olsa olsa...

Bir roman yazsam..
Zira başka çare yok..
Bir hayal dünyası yaratsam..
Hem dekor hem de karakterler benim yarattığımın dışına bi adım bile çıkmamak kaydıyla..
Renkli ve değişken olsalar..
Huzursuzluk dedikodu avamlık.. ahkam kesmek olmasa..
Pasaklılık.. küçük görmek düzesizlik sevgisizlik olmasa..

Kocaman ağaçların arasına kursam mekanı..
Kocaman güzel taş duvarlarla çevrili olsa..
Duvarın dışındaki yolu bile düzenlesem.. patika olsa.. bisiklet yolu olsa..
Az yüksek yığma taş duvarlar arasından devam etse kıvrıla kıvrıla.. yer yer korulardan geçilse yemyeşil..
Minicik köprülerden aşılsa yer yer mavi dingin.. yeryer hırçın grimsi.. beyaz köpüklü sular aksa altından köprülerin..
Bisikletin didonunun önünde hasır sepet olsa..
İçinde kırmızı beyaz kareli bir örtü ya da peçetenin ucu görünce..
Şarap şişesin,n şıngırtısı duyulsa minik kabartılardan geçerken..
Sıcak ekmek ya da kek kokusu gelse burnuma..
Demir kapı hem boyalı hem paslı olsa.. yıllardır bura olduğumuzu gösterecek kadar eski olsa..
İçeri girince bir mucurlu yolla ilerlesek birkaç basamakla çıkılan kapıya.. iki yanda elma ağaçları zeytin ağaçları olsa..
Sonbahar olsa.. yeşilin en yeşil zamanı olsa..
Serin ama güneşli .. güzel ışıklı olsa.. öğleden sonra olsa..
Basamaklardan girince her yer hafifçe ışıldasa..
Ortada bir masa olsa.. üzerine bi kucak zarfı fırlatsam.. mektuplar gelmiş olsa..
Sol taraftan hemen mutfağa girilse.. geniş olsa sıcak olsa.. bi dolu insan için bi dolu lezzetli yemek pişiyor olsa..
Tarçın koksa.. yeni bahar koksa.. badem koksa..
Yeni pişmiş kek ızgaranın üzerinde soğuyor olsa..
Tencerede.. sıcacık çorba.. beklese üşümüş gelenleri..
Çorbayı ince porselen kaselere koysak da içsek kasenin altına minik bir tabak koysak..
Dökmeden .. şapırdamadan içsek.. keki didiklemesek..
Çay tam deminde olsa.. herkes için çay saati olsa..
Girişin karşısında yaşam alanı olsa..
Kocaman koltuklar olsa..
Battaniyeler.. konyak kadehleri.. mumlar yansa sağda solda.. şömine olsa.. odunun biri çatlasa o arada..
Korkutsa bizi..
Kitaplık olsa.. arkada.. önü camekanlı olsa da kitaplar tozlanmasa.. merdiveni olsa en üst raflar ulaşılamayacak kadar yüksek olsa.. çok kitap olsa..
Hepsi okunmuş olsa..
Hem kedi hem köpek olsa..
Hepsi sevecen olsa..
Hiç bağırmasalar..
Mama tasları hep dolu olsa..
Kapıda kedi köpek kapısı olsa..
Bahçeye gidip gelseler..
Dizimin dibine.. kucağıma yerleşseler..
Sohbetler olsa.. saki alçak sesle.. arada kahkahalar artsa kabarsa..
Kırmızı da olsa mor da olsa.. bej de olsa konyak rengi de..
Ama kahverengi olmasa..
Benjaminler sağlıklı olsa.. sembol olmasa..
Kokinalar olsa..
Ve kızılcık likörü.. hatta portakallı kahveli likör de olsa.. ama hüzün olmasa tadında..
Özenmişlik olmasa yaşanan anlarda da..
Gerçekten yaşanmışlık olsa..
Gibi olmasa hiçbirşey de aslından öyle olsa..
Müzik herkesin gönlüne göre herkesin anladığı dilden herkesin sevdiği tondan olsa.. harmanlanmış olsa..
Sohbet olduğunda kendilğinden kısılsa da.. sessizlikte biraz artıverse..
Yastıklar olsa..
Bi sürü yastık olsa..
Ama oturup kalkanlardan sonra toplu dursa yastıklarla battaniyeler..
Hareket olsa..
Ama herkes kendi için hareket ediyor olsa.. mutfağa giden bişey isteyen var mı dese..
Kalabalık olsa.. ama kabalık olmasa..
Ses olsa gürültü olmasa..
Tartışma olmasa..
Bilgi olsa.. felsefe olsa.. ukalalık olmasa..
Dayanışma olsa da yarışma olmasa..
Sonbahar gülleri olsa kasımpatılarla çuhalarla beraber..
Hepsi rengarenk olsa..
Herkes birbirine iyi gelse..
Basamaklardan aşağı yukarı çocuklar gençler inse..
Ağaların birinde salıncak olsa.. az ötedeki göle yüzü dönük biri olsa.. sallansa.. biri de onu sallasa..
Sallananın atkısı uçsa.. havada..
Sallayanın kahkahası uçuşsa..
Gün batarken ışıklar vursa camlardan dışarıya..
İçerinin sıcak mutlu ve huzurlu olduğunu bildirse..
Ve bu gerçek olsa..
Rağmen gerçek olmasa..
İçin gerçek olsa..
Acele olmasa.. ama tembellik olmasa..
Bir şeyler merak edilse öğrenilse paylaşılsa da.. kimsenin sözü kesilmese..
Akşam herkes yatsa.. geride biri yalnız kalsa..
Diğerlerinin varlığını duyumsasa.. ve kendini biraz daha yerleştirse koltuğa.. bir yudum içse huzurdan..
Gülümsese kendi kendine..
Evin dekoru yaşama.. yaşamı dekoruna..
İçindekiler ve konukları da her ikisine uyumlu olsa..
Gibiler olmasa..
İçinler olmasa..
İsterimler olmasa..
Her şey istenildiği gibi olsa..


Image Hosted by ImageShack.us

18 Aralık 2011 Pazar

benim aralıklarım..

e hani bu yıl kokina krizi olmadı..

bizim çiçekçi çingene iki kez çıkartma yaptı hastaneye.. ııh almadım..
sonra demet demet kokinalarım oldu..
fırtınasız..
keyifle eve geldiler..
kocaman çiçekçi vazolarına yerleştiler..
birön diğeri arka bahçeye kondular..

kriz yok..
gerçi geçen hafta da..
kriz olmasına ramak demilken..
o da krizsiz atlatılınca..
anladım ki..

atalet artık düz çizgiye geçmiş..
atalet ataletine kavuşmuş..

saçlarımı kestirdim..
artık toplayamayağım..
başım hafifçecik..

ama hala sarışınım..

okumak..
izlemek..
sükunet..
başka bişey olmasını istememek sorun dağılse eğer..
sorunsuz geçen bir hafta.

bir de neden ermek isteyen herkes hindistana gitmek zorunda onu anlasam..
hiç sorunum kalmayacak..

*******

lalem..
bu kez kokina deyip bağlantı veremedim.. tepede bağlantı işareti yok..
ama buraya ekleyeyim dedim..
http://atalet.blogspot.com/2009/12/kokina.html

*******
bu yıl..
eğlenen halimi..
sakin halimden çok..
sakin halimi hüzünlü halimden az sevdiğimi farkettim..
ama en çok üreten halimi seviyorum..
evi tımarhaneye çevirmek pahasına..

******


Image Hosted by ImageShack.us

10 Aralık 2011 Cumartesi

ağaç kanape yılbaşı tepkiler kitaplar ve diğerleri...

bi zamanlar ne güzel ne uzun yazmışım...
bak o zaman da standartlarmış derdim..
şimdilerde kısa cümleler kısa ifadelere sığınasım var mors gibi..

geçenlerde şu hep aradığım doğru cümlelerden biri geldi aklıma..
ama not edemeden gitti..
oysa ne güzel bir öykü girişi idi..

yakınmaktan sıkıldım..
ama yazarlık.. tam konsantrasyon isteyen bişi
düdük gibi delikli olunca..
peruk gibi hüzünlüyü yazamazsın..

o yüzden okumaya devam..

duydum ki lalem çam ağacı süslerini kaybetmiş..
ben de alternatif süslemeler diye sordum guglanıma..

bir yerlerden bir takım fikirler aldım..

zira ben de..
hüzün bekçisi olarak bloglandianın..
şu aralık ayının başında pek heyecanlanır ama sonrasında..
ocağa varamadan ille bu heyecanım uçuşluğumu zımparalayacak olaylar girdabında bulurum kendimi..

böyle vazgeçtim mesela portakallı kahveli likörden..
böyle vazgeçmiştim hatta tüm likörlerden..
çünkü kazıklanışın öyküsünü o likör eşliğinde dinleyince.. ister istemez..
öyle bir bağlantı kuruyor Meyin..

ağaçlarla ilgili de böyle bir durum var..
şu dibi düşesi..
içi çıkası kahverengikanapeolayıgününde..
çam ağaçcığım.. üzerinde süsleriyle..
ışıklarıyla..
olduğu gibi alınıp yerinden..
atılıvermişti bir kenara..
yan yatmış ağaçtan süsleri bir bir çıkarmak neyse de..
elektriği sökmeye çalışırken..
ben sıyırdım mantık sınırlarından..
kaptığım gibi ağacı..
bu ağaç bu eve fazlaaaaa..
dedim.
ve "attiiiiim"..
sokağın ortasına
....
beş dakika sonra...
birileri alıvermşti.. yoktu ağaç..

şimdilerde.. evde ağaç yok..
ama köşe köşe heyecan var..



ama bu yıl ağaç alsam mı.. noktasına gelmiştim ki..
işte guglanım fikirlerinden birisi..
beni yönlerdi..

bu benim okunmamışlar ağacım..



sabah sabah elimde kahvemle dizdim kitaplarımı..
tepesine de bir yıldız..

bir..
-baaak ağacıma..
-kuuuul..

iki..
-bak ağacıma..
-hmpf.. bence pek benzememiş ama..

üç..
-bak ağacıma..
-ne güzel olmuş.. aralarına da süsler koyarsınız..

tepkisi aldım .. =)..

oysa süsleri var..
kuşlar ve mumlar..



akşamı bekliyorum.. keyif ve hayacanla..
konyak.. kahve.. kitap.. ve ağaç keyfi yapasım var..


Image Hosted by ImageShack.us

7 Aralık 2011 Çarşamba

sofistike şeyler .. özlem beğeni boşluk ve diğerleri ve elbette kuşlar..



yok yanlış gelmedin.. atalettesin..

sofistike bişiler yapasım var..dı bugün mutfakta..kendim için..

kitap okuyordum geçen gün .. uyuyakalmışım..
gelip teveyi açmış.. çekirdek sonra da gitmiş..



uykumdan bir yemek tarifi anlatılırken uyandım..
bilinçaltıma işlemiş.. bugün onu yapmam sistemimden atmam gerekiyordu..



trafik kilitti her zamanki gibi.. yola çıkmak salaklık..

akıllı erkeklerin erkenden keşfettikleri..
trafik yoğun oluyor biraz oyalanıp öyle çıkacağım durumu..



ki sonra da işlerine geldiği için iyi taraftar bulmuştur istanbulda..
e kıramadığın eli sıkıp.. omza da bir takdir ettim seni pıtpıtı konduracaksın..

artık iş çıkışı değil saat sekizlerde yoğun olan trafiğe karşı tek çözüm..
sekizden bile sonraya kalmak.. yola çıkmak için..



ve ben de o yüzden kendi çevremde dolandım biraz..
sağa sola.. altın yaldız sprey yoktu.. kokinacı yağmurdan kaçmıştı..
ama market açıktı..
kapı girişinde yılbaşı süsleri ile oyalandım biraz.. sonra sebze bölümüne..bir tek patlıcan ve bir tek pırasa aldım..ilk defa yaşıyorum bunu finlandiyada yarım patlıcan satın almışlığım var.. ama orda bile bi sürü yarım patlıcan almıştım..kiloyu tamamlamıştım..

bu tek biraz yalnızlık hissettirdi..
ama bu tek kişilik bi yemek..
gerçekçi olmak gerek..



tarifte bir numara yok sadece bir aradalıklar farklı..
aslında hem bizim alıştığımızdan farklı hem de..
verilen tariften farklı..
ama farklılıklar gelişmenin anahtarlarıdır..
ve küçük bir anahtar.. büyük kapılar açar..
bu da gerçek..

tahin..
birkaç yılbaşı şıkırtısı..
sebze reyonundan katılanlar.. keçi peyniri..
eşliğinde hala yoğun olan trafikte eve geldim..
"trafik çok fenaydı haaanım" diye evine varan erkeklerle aynı zamanda..
kapıda torbayı düşürdüm.. tahin kırıldı..
tahin bulaşan.. herşeyi sıcak suyla yıkadım..
bu arada bulaşık deterjanının bittiğini farkettim..
zor oldu tahinden arınmak..

sonra..
yemeğimi ve "illa ki beraberinde beyaz şarap tüketin" önerisine karşın
ben kırmızı sever.. demek ki..
genç bir kırmızı soğuk olarak servis edersem be..n değerli kendime iyi olur..
hem ben bana sorun da çıkartmam ki zaten.. diyerek açtığım..
kavaklıdere primörümü aldım geldim salona..

yemek tarifi..
pırasayı ince doğra..
zeytinyağında kavur o arada patlıcanı küp doğra..
" sonra eti küp doğra onu da kat.. on dakika pişir" di ki bu etli bölümü pas geçtim..
sonra bir kaba al ve sıcakken üzerine ince kesilmiş domates ve mozzarella peynirini ekle karıştır.. bunu yaptım..
"bir dilim kızamış patlıcan üzerinde" servis et..
idi ki bunu da pas geçtim çünkü canım omlet istiyordu..
ben omletin yanına bu karışımı ekledim
pişirirken katmam gereken karabiberi.. üzerine kırtkırtladım.. kekiği de pas geçtim pek sevmem..
ve ..
emin olun süperdi..
şarap da öyle..

çekirdek özel bir durum için buz pateni provasında..
cebi kapalı..
çıldırma kadın cebimin pili az.. diye mesaj atmış..ve pil bitmiş..
napi10 diyen mesajım havada kaldı..
tam yemeğim bittiğinde aradı..
başka birinin cebinden..
iyiyim ölmedim bi saate evdeyim dedi..
bu tarafını seviyorum..
iletişime yatkın..

bu arada fonda mova mova..
iyi ki ineklerimiz süthanemize yakın .. reklamı..

iyi ki buzpateni salonu eve yakın..

zebercetin ırzına geçtiği zeka özürlü besleme rolünde memeleri göründü diye..
yapılan röportajda sorulunca bu komu..
"sinemadır.. memedir.. olur herkese olabilir.. lakin görünen memeler entelektüel memeler olunca bu kadar ses getirdi diyen sinema sanatçısının yaptığı akıllı fırın reklamı fonda..
herkesin küçük sırları vardır..

feyse baktım..
illüminati yazıma yorum çok..
aynı anda bütün kıyamet senaryoları..
gizli planlarla ilgili konuşmalar sürerken..
ekranda yeni dizi.. çok önemli kişi sanırsam adı..

insanlar yürüyor ekranda ve her birinin tepesinde işaretler..
tüm konuşmalar görüntüler buluşmalar kayıt altında..
eh o zaman..
"iyi de bana neeeee" derim ben de..

pese.. pınar kür gibi ben de.. yanıma bi amele defteri koyim diyorum .. diyorum bin amele defterim oldu.. ama not alma özürlü ben..
yine yazıya başlarken aklıma geleln güzel şeyleri unutuyorum.. unuttum işte vardı bi muzur saptamam..
pese iki.. zaferle sonuçlanmayan savaş yine de intikamdır dedi.. az önce teve.. şunu kapayıp bir şanson bir füg açmalı..
pese üç.. truva atı ve ren geyikleri.. dolanıyor aklımda.. =) bağlayacağım ama ne zaman bilemiyorum..
pese dört.. bugün.. lütfen "entelektüeldi" yazsınlar dedim.. dahiliyecim dostum.. tamam dedi..
pese beş.. mayaların yeni bulunan demeyeceğim.. ama ee... bugün saat üçte doluyor zaman dediklerinde ve saat 2buçukken.. açıp kalan son yarım saatimde bunlarla ilgili bişiler okumaya çalışmamdan kaynaklandı.. bir üstteki pese..
ve saat iki okuzbirde.. ben .. napıcaklar ki acaba.. bunu doğru çıkartmak için diye soruyordum..
pese son.. hergün bir şey yap bitir artık.. listemde dün de başarılıydım.. ama çekirdek gene elinde bir bunu acele kısalt .. paten mayosuyla geldi.. sabote edip duruyor beni de.. olsun.. sonuçta.. "füg söyleyerek meşhur olamazsın" gibi bir özlü söz sahibi kendisi..

bu mudur .. budur sanırım..
pese çok önemli.. 08002199191.. görme özürlüler için.. telefonda kitap dinleme .. şimdi duydum..
sanki yazarlar.. alıntılanması kolay akılda kolay kalacak özlü sözlerle doldurmak için özel uğraşıyorlar... aforizmalara çağındayız demiş sinekısırıklarının müellifinde barış.. bıçakçı..
farkettiğim şeylerin farkedilmesini seviyorum..

Image Hosted by ImageShack.us

5 Aralık 2011 Pazartesi

hüzün kadınlar erkekler kitaplar latinler ve diğerleri

kadınlar hayatlarının öbürlerinden farklı olmasını isterler.. değilse uydururlar..ve kadınlar bir araya geldiklerinde erkeklerden çok daha fazla eğlenirler..
Marcella Serrano; Hüzünlü Kadınlar Sığınağı



bahçemde sonbahar var.. içimde hüzün..

tuhaf bi pazardı..

hatta tuhaf bi hafta sonu.. sanki herkes dinlenme ve yabancılaşma niyetimi anlamış da söz dinlermiş gibi uz durdu...
kedi bile.. kapı kapı diye tutturmadı..

hiç teve açılmadı sayılır..
kanapede rahat köşe oluşturuldu..
yeme içme stokları da..
mumlar yakıldı gümüş renki şamdanlara..

ilk latin kahvemi.. norveçde içmiştim ben..
ne olduğunu bilmeden ısmarlamıştım..
latin latin bakmıştım sonra bi süre karşımdakine.. =P..
hem rom hem viski konularak yapılan bir kahve.. üstelik şekerli..
farkettim ki.. benim kahveli vanilyalı likör.. neskafeye katılınca...
latin latin baktırıyor.. güzel oluyor..
işte bu karışımdan bir kaç tane tüketildi..

kitap.. dediğim gibi.. tehdit mektupları idi önce..
sonra aşağıda unutulduğu için..
üşengeçlikten.. hüzünlü kadınlar sığınağına başlandı..
ikisi de memnun etti..
bir bölüm okundu..
köşem olduğu gibi durdu beni bekledi..
arada bir başka şey yapıldı..
içildi.. biraz.. yapıştırıldı..
biraz çamaşır çekmecesi..
biraz yazı ..
biraz oyun..
hatta biraz takı.. sonra bir bölüm daha..

avniye midir leke midir kedi de sersemledi..
peşimden dolaşmaktan..
düzenli seferler halinde bir kanapeye.. bir alt odaya çıkıp inmekten..

pazar sabahı erken telefon geldi gerçi..
biraz korkuttu..
ya gün hep böyle olursa diye..
ama çok da değil.. az korkuttu..
saat dokuz buçuk gibi idi..

ki bu da hem ilginç hem iyi bişey..
telefon 21likten geldi..
bir yanda tavada cızırdayan omlet sesi eşliğinde geçti konuşma..
yanlış anlaşılmasın tava benim değil onun elinde.. ilginç olan bu..
sonra acıktığımı farkedip kalktım ben de..
saate bakmadan.. dokuz buçukmuş..
iyi.. gün uzadı sayesinde.. uyuyabilirdim öğlene kadar..

çekirdek koca bir yığın siparişle geldi.. akşam üzeri yanıma..
yapılacaklar listesiyle.. =)
bir kısmı tamam bir kısmı sonraya..



yılın en sevdiğim zamanı geldi..
istanbulun en sevdiğim zamanı..

ama sanki daha sonbahar gibi ortalık..
bu kez şöyle bir program yaptım..
her gün bir tane bitireceğim bitirilmesi gereken listesinden..
dün takı tamirleri bitti..
çekirdeğin matara kolyesinde..
benim payetli eyfelliye hepsi ..

bugün listede daralması gerekenler var..
siyah mini süpermini süper dar.. dantel ve şifonlar var..

şu "bugün ne giysem"i izliyorum ben..
süslenip püslenip geliyorlar jürinin karşısına..
eleştiriliyorlar..
sonra jüriye..
siz öyle düşünebilirsiniz..
ben beğeniyorum kendimi böyle diyorlar..
o sizin fikriniz diyorlar..
bence çok güzel oldu diyenler var..

öz beğeninin böylesi..
narsisizm düzeyinde..
geçenlerde de bir yazı okumuştum psikolog çalışması bilimselinden..
diyordu ki..
ortalama zekada ortalama güzellikte ve ortalama sosyo ekonomik düzeyden gelen gençlerin
kendini çok beğendiği..
ve herşeyin..
maaşın .. işin.. erkeğin veya kadının.. ennnn iyisine layık gördüğü..
ve bunun neden böyle olması gerektiği ile ilgili en ufak bir fikri nedeni argümanı olmadığı saptanmış..
yani sen nesin de.. bunun karşılığında bunu bekliyor umuyor istiyorsun.. dendiğinde..
cevap yok..

acaba.. sen halledersin aslanım ben sana güveniyorum..
ya da bnim oğlum kızım yapar.. motivasyonunda fazla mı ileri gidildi..
bilemiyorum..
ama işte öyle..

nilgün cerrahoğlu de bahsetmiş.. geçen gün .. yazısında.. bu programdan.. izleyin bence.. dişi profilinin tepki ve dürtüleri konusunda bir fikir sahibi olursunuz..

yılın en güzel zamanı en sevdiğim zamanı diyeyim ya da..
ve istanbulun da en güzel zamanı.. en keyifli ve en süslü..



yazma.. okuma.. anlama zamanı.. dökülenlerin altından kurtulma zamanı bir de..
benim için..
herzaman ki gibi..

pese:ler sırası ile..
fotolar.... bahçem.. ve bahçede zaman antika saatim baş rolde.. kitaplığım ve kuşlar.. baş rolde..
fotoğraflarda kuş kondurma temasını sevdim ben..=).. bi süre sürecek..
yılın en sevdiğim zamanı fotoğrafındaki beyaz çam ağacı.. farkedilmiştir umarım.. =D..
tehdit mektuplarının kurgusu çok ilginç.. beğendim..
hüzünlü kadınlar sığınağı.. şiirsel.. yine güney amerika.. güney amerikada kış.. ada.. deniz dalgalar ve hatta martılar.. kadınlar ve erkek dedikoduları.. =).. okyanus ötesinden kardeş kokusu..

analar kendilerini soyutlama hakkına sahip değildirler.. göbek bağının suçudur bu.. bizi hayat karşısında yenik duruma düşürür.. bizi hayata bağlar.. bir kadının sanatsal ve öbür ürünleri bu nedenle erkeklerinkinden farklıdır.. Marcella Serrano; Hüzünlü Kadınlar Sığınağı

Image Hosted by ImageShack.us

o

3 Aralık 2011 Cumartesi

kuşlar azlar sonlar öyküler ve romanlar ve diğerleri..



az.. iki harflik bir sözcük ama arasında tüm diğer harfleri barındırabilir.. ve her harfle başlayan duygu ve durumu ve işleyişi de içerebilir.. diyor bir cümlede Hakan günday.. ilk cümlede.. içine dalıp.. arasız bitirdiğim bir roman..
gerçek gerçeküstü..

bir ara yabancı roman gibi diye düşündüğümü farrkettim..
türk yazarları onca beğenir ve severken..

sanırım ingilterede geçen bölümlerde ve ingilizlerle ilgili cümlelerde gerçekten çok doğru olmasından..
o bölümü okurken düşündüm bunu çünkü..

bence.. yabancılığını bu kadar kenara bırakarak yazabilmek çok büyük bir başarı..
karakterle birleşmek değil kastettiğim..

her kimin yaşamını anlatıyorsa.. ki içinde sado mazoist ingiliz bürokrattan.. mezarlık çocuğuna kadar beşbenzemez tiplemeler var..
hepsinin mekanını.. tipini.. yediğini içtiğini.. yaşamış bilmiş.. gibi.. o kadar orda ve o kadar oraya götürüyor..

olabilecek en sade şekilde anlatmış..

film olsa ne çok hareket.. ne çok görüntü gerek.. beyaz kağıt üzerinde siyah harfler..
tek hareket senin soluğunu tuttuğunu farkedip derin ve sıkıntılı bir şekilde yeniden nefes alman..

kahve ve sigara almaya bile gitmeden.. okudum..

bitti..
baktım arasında kıvırdığım tek bir yer var..

hani okur kendini bulunca.. o cümleleri.. işaretler ya..
kendimi bulabildiğim hiç bir yer kişi cümle olmadan bu kadar.. "iyi" bişey okumam en son ne zamandı diye düşündüm..

kitabı.. kitaplık giysisi giymesi için okuma alanındaki sehpaya taşıdım gururla..

şimdi.. tehdit mektuplarına geçeceğim..

ben pek öykü okuru değilim..
öykülerle ilgili onca değerli fikir okuyunca..
ve öykücülerle..
biraz korkuyorum..
öyküye hakkını vermemekten...

okurken oburlaşıyorum ben..
biri bitince.. hemen diğerine geçmek istiyorum..
o yüzden öykü de bitince diğerine hızla..

ama öykü çok incelikli ve işçilikli ve küçük olduğu için herşeyi heryeri göz önünde bir eser..
o yüzden hazmetmek lazım.. izi kalsın diye..
eh işte ben yemeği hızlı yiyen.. yazılmışı çabuk okuyan..
dayımın tabiriyle.. okumayan yalayıp yutanım..

o yüzden öykü okumak beni yormaya başladı..
hakkını verdim mi endişesi..

hani aman sanata emeğe saygısızlık etmeyeyim endişesi..

buldum bunda da bir endişelenecek şey diye sevinmeliyim aslında..

ama işte neyse ne.. son zamanlarda..
bir öykü kitabının peşinden bir roman okumaya başladım..
iyi geliyor..

aslında okuma işini abartmaya başlamam..
yazmayı denesem mi.. noktasında geldi başıma..
yazma atölyesi dedim..
orda öğrendiğim okuma prensipleri yüzünden hem yazamaz hem de okurken yorulur oldum..

şimdi sırada tehdit mektupları var..
bir değerli öykücünün yekta kopanın tavsiye ettiği bir kitap olarak duydum onun adını..
korkuyorum..
ama bugün başlayacağım...

bir de odri tatu filmi.. sevdiğim bu haftaya damga vuran..
"öfke beni yaşama döndürdü.. öfke gitti ve yaşam kaldı.." özlü cümlesi.. ve bir kadının.. annenin kızın.. öyküsü.. izleyin bence..
zira ben bazen de filmleri..
oyuncuları için izler.. ve oyuncuları ile hatırlarım..
yazan ve yönetenin emeğini de göz ardı ederim..

bak şimdi bunu yaparken de huzursuzluk hissedeceğim..
zatenbir şeyin dönüp dolanıp beni huzursuz etmesi an meselesidir..

zor bir hafta geçirdim..
gerginlikten kaynaklanan migrenim aldı başını gitti derken bir ekstra gerginlik sayesinde.. kesiliverdi..
ki bu iyi bişey..

ben şu kura gittiğimde.. ana konumuzun bir ayrılık öyküsü olduğunu..
söylemiş miydim..
yok..
sanırım söylememiştim..

yoğunum bugün.. kurumun tüm hekimleri istanbul dışında..
gidip geliyorum..
kontroller sorular tanıtımlar kaprisler arasında..
telefondan bir 2lik bir çekirdek tıklıyor..
kahvem gelip gidiyor.. kimi bardakta iki yudum alınıp.. soğumaya terkediliyor..
ama bunlar iz düşmek istediklerim bu modda..
fonda adele çalarken..
iki arada bir derede..
bir yere gitmeyecek bir sonu olmayacak bir not düşme niyetine..

yarın pazar..
sakin ve kontrolsüz geçmesi dileğimle..

niyetim.. okumak..
kek yap bi de bol elmalı cevizli ve kepek unlu olsun dediğim yardımcımın yaptığı.. elmaları fazla ekşi.. dibi de fazla kızarmış kekim.. kahvem.. ve belki biraz da likör eşliğinde.. okumak..
kanapede uyuklamak..
yeni oyuncaklarımı toparlamak..


kurutma kağıtlarını takmak.. ve belki bloğa kurutma kağıdı macerasını yazmak..
belki başka bişeyler daha ama hep ev içi.. hep ev içi..
kuş kondurmak eve..
bu haftalık.. bakalım..

Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin