31 Ocak 2011 Pazartesi

uzunamainangüzeleski günlerdekigibi..

nû yorkta.. morgın müzesinde..
ocağın 21inde bir sergi açılmış..merak edenler bakabilir..
nû yorkta ikamet edenler
gezebilir..

son üçyüz yıldan bazı ilginç günlükler sergilenmekte imiş..
adı güzel..
"günlükler sergisi.. özel yaşamın üçyüz yılı"
kimi adel aş.. viktor hügonun kızı gibi.. filme konu olacak kadar ilginç.. ama aslında sıradan bir kişinin..
kimi.. ünlülerin.. brontenin tenesiviliımsın..hatta bobdilının..

ştaynbek “eskiden günlük tutmayı denedim” demiş.. bu günül yazma becerisi konusunda..
“ama dürüst olma mecburiyeti yüzünden istediğim gibi olmadı..”

doğru demiş..
hangimiz anlamaz bu duyguyu..

tutabilenler de dürüstlüklerinden değil..
ya da saklanacak bir şeyleri olmadığından..
sütten çıkma akkaşıklıklarından değil..
kişisel sırlarını.. utandırıcı olayları ..
üstü örtülü yazabilmelerinden dolayı.. tutmuş günlüklerini..
adel aş.. satır altlarına gizlerken..
kimi de.. hiyeroglif kullanmış..
hehe tabii o zamanlar gugl yok..
alfabeler tek tıkla farenin ucunda değil..
kimi.. aynaya tutularak okunan yazıyı kullanmış..
bunu da çözeriz..
karakitabı okuduk biz..=9

ama ben merak ettim bu yazıları kullananların neler yazdığını şimdi..
hayır onca çaba ile çevirip baktın bi giz.. bi gizem yok..
nasıl bir incir çekirdeğine işkence duygusu yaşar insan..
kötü şeyleri bulmuştan daha beter düşer gözünden o zor zahmet okunan günlüğün sahibi kişi..

neyse..
demem o ki..
nataniel hautorn mu desem.. sofia pibadi hautorn mu desem..
efendim henri deyvid toro mu desem..
hepsinin günlükleri konmuş..
toro örneğin.. "günlük hayatın gereklerini yerine getirmek .. yüzyüze olmak için tutmuş günlükleri..
ama anaisnin hep her an elinden alınıp baskıya verilecekmiş gibi editleyerek yazmış..
hoşuma gitti.. orda olsaydım ya da burda olsaydı kesin giderdim..

çukulatayı yazan yazarın başka bir kitabında..
yemek kitabını aslında gizli günlük gibi kullanan bir anne vardı..
iki yıl önce benim de öyle bir günlüğüm oldu..
iki yıldır bloğu onunla boynuzlamaktaydım..
attığım her adımın.. yediğim içtiğim hissettiğim nerenin nesini beğendiğim..herşeyin notları paketleri biletleri.. tüyler tüyler .. alıntılar dolu..

bi de.. şey geldi aklıma..
peradaki.. sergideki..
herkesin..
ay ne güzel renkler .. muhhhteşem .. diye gezdikleri..
meksikalı hırslı kırık belli..
benmerkezci ya tamamen narsistik ya tamamen kompleksdenferioriteli kadının.. günlüklerinden sayfalar kimsenin dikkatini çekmiş midir acaba.. dedim..




bu hafta birkaç konum var..
gagalayıp didikleyip koklayıp patilemek istediğim..
zira benim yaptığıma başka bişey denmez..

depresif yazı gibi görünen listeye gelince..
önce bir küçük bilgi..
kuş biblosu topluyorum..
yazılı damgalı =P..
antikacılarda öylesi makbul ..=P



şaka bi yana..
rengi şekli hoşuma giden her kuşu topluyorum..
iki yıl önce .. tam avcuma oturuyor
hem de mor
hem de şaşı diye.. eğlenip..aldığım..
mor cam kuşun ardından geldiler diğerleri..



genelde benden başka kimsede heyecan uyandırmıyorlar..
bazen de tam onikiden bişeyler yakalıyorum..
bunun gibi..



her tüyü saklıyorum..
gözlük kabımdaki dışında.. defterlerin arasında.. duranlar da var..
ama bir de..
bunun gibi..
gözümün önünde tuttuklarım var..



yazı takımları topluyorum..
cam ve veya porselen hokkalar..
hele biri var ki hem kapaklı hem inisialli.. D.R.P. yazıyor.. inisiyalde..
divitler divit uçları..
pahasına göre değil..
aşık oluşuma göre..



koleksiyoncu ruhum var.. biliniyor..
koleksiyonerlik perfeksiyon saplantısı ile paralellik gösteriyomuş.. eski yazılardan birinde bahsetmiştim..
hatta bir de paradoksuna dikkat çekmiştim..
perfeksiyonistlerin sonu.. çöp ev mi acaba diye..
ama var işte.. ikisi de bende..

yine de bu biriktirdiklerim genelde.. kutularda aralarda duruyor..
ve derken..
her şey bir trafik ışığında durmamla başladı..
çiçekçinin önündeki ışıkta.. yeşilin yanmasını beklerken..
gözüm takıldı bir rafa..
kafes gibi şekil verilmiş.. toplam 24 bölmeli muhteşem bişi..
tam dedim benim ıvır kuşlara uygun..
hem yeri de hazır kitaplığımın yanındaki kolon pek çıplak.. oh..

dönüşte arabayı parkettim sormaya koştum..
dekor mu satılık mı..
dekorsa nerden aldınız satılıksa kaça..
onu çok isteyen var dedi adam..
e kaça..
verdiği rakamla muhtemelen mufağı yenilerim..
hani yenileyesim olduğundan değil..
altıyüzellilira dedi bir solukta..
dayak mı yemedin hesap mı bilmiyosun demedim..
ama bunun ederi bu olmaza dedi içimde bir şey..
ayıp.. dedi..

kafamı çalıştırmaya başladım..sonunda bir kafesin de bu işi göreceğine karar verdim..
bir mavi kafesim oldu..
birkaç mavi bişeyim daha oldu bu aralar..
bir eyfelim bir sütlükcumvazom..çiçeklerim için bir mavi cam balon suluk..
içimdeki mavinin dışa vurası gelmiş sanırım..



boyayayım diye düşünmüştüm ama olduğu gibi sakladım..
kitap kaplı bir rafı var..
kuşlarımı değil..
söz hürdür .. kalem esir konseptimi koydum kitaplığımın yanına..
daha hem tamamlanmadı .. hem de..
değişir zaman içinde..
şimdilik böyle..

ama çok mavi bu..
fazla mavi.. di mi..



tezer anlatacağım yarın..
çarşambaya da başka bişey..
kopuk kopuklukları size bağlattırasım var..
ben bağlama ve koparma özürlüyüm.
bi tek konseptten anlıyorum sanırım =D..

masanın üzeri hala aynı..
dağınık ..
klasörleri de ayırmadım..
ama kafes yerinde..
etiketlerin bir kısmı da tamamlandı sayılır..

Image Hosted by ImageShack.us

26 Ocak 2011 Çarşamba

yazınınadı gönderme olunca..

ne istek ne gerek yazıya..
ekle bir liste atalet..

kuş kafesi rafı simülasyonunu yap..
aşama bir.. bir kuş kafesi al.. aldım..
siyah boya.. sonra da azıcık varak ekle ışıltı için.. bu akşam..

kuşun konması için takılan çubukları aynı hizaya getirip as ..
üzerlerine bir cam yerleştir..
raf olsun..
tepsiyi çıkar at sat naparsan yap..

içine yeni divit takımlarını cam hokka koleksiyonunu koy..
üzerie bir etiket ekle..
verbe volens.. scriptum manens..

ve bunları..
*yeni yazı formatı indirmeden ..
*mükemmel etiketi yapmak için binbirgece uğraşmadan.. yap..

liste aytem 2..

çalışma masasının fotoğrafını çek..
öncesinden fotosu yok .
bunun için tam bir aydır şarja takmayı unuttuğun fotoğraf makinesini şarja tak..
fotoğrafı bloğa koy..
ve bunu..
*fotoğraf albümlerinin hepsini elden geçirmeye kalkmadan..
*fotoşopumsu bişiler yapmak için yine yeni programlar indirmeden yap..

fotoğrafın altına yazı ekle..
yazıda.. tezer özlüden bahset..

ve bunları.. mümkünse kırksekiz saatte yap..

liste aytem dört mü oldu..
yemek masasının üzerinde kalan iki pırtık kraft malzemesi elektronik aksam gibi henüz yerini bulamamış öz dağınıklıklarını yerleştir.. artık..

ki sonunda şu evrakları düzenleyecek yer açılsın..
iki klasör zaten ayır artık onları.. kişiye özel klasörlere geçir hepsini..
herkesinkini herkese ver..

şu albüm vardı hani.. yapma onu.. ama ayır artık resimleri.. fotoları.. aralarda kalan zaman zaman hediyelere zaman zaman çiçeklere eklenmiş.. kartpostalları..
motivasyon sözcüklerini..

içini boşalt artık ..
dolapların..
birbirine geçmiş.. herşeyin..

hazır yokken odaların sahipleri..

hani bir hafta demiştin..
tamam itiraz etme..
yaptın biliyorum..
birçoğu bitti..
ama kalanı da bitir.. artık..

neydi dün aklına gelen ..
kadınların da erkeklerinde uzun birlikteliklerin sürmesi için.. kullandıkları mazeretina ynı ama..
nedenlerin farklı olduğu ile ilgili fikrin..
boşver onu ..

bir düşünüşte bulamadığın herşeyi boşver..

bu da kuş kondurmaya gönderme olsun bakalım..

18 Ocak 2011 Salı

gözlükkılıfimdakuştüyüvar

gittiği bir hafta sonu gezisinden çektiği fotoğraflarda.. birlikte yaptığımız gezilerde geliştirdiğimiz sistematiği .. ayak izlerini.. taştan işaret kulelerini.. ayrıntıda kçük anlamda büyük herşeyi.. görmenin sevindirdiği kadar sevindirdi beni..
çantasından çıkarıp elime verdiği tüy.. beyaz ipeksi yumuşak bir martı tüyü..
o an için en güvenli yere yerleştirdim tüyü.. gözlüğümün kılıfına..
havalı bişi kılıfım .. taşlı pırıltılı siyah satenden .. ve kapağı da üstten.. mıknatısla tutunuyor ana gövdeye..fazla erişkin.. fazla kokoş ve fazla kadınsı.. kendisi için fazla.. benim için değil ..=D..
sonra açtığımda o siyah saten karalık içinde öyle güzel göründü ki gözüme..
çıkarmadım içinden..
hani mümkün olsa üzerine iki üç damla da deniz suyu ekleyebilsem.. biraz da tuzlu esinti..
tuhaf olan haftalardır ordalığına hala alışamadım.. her açışımda aynı muzur gülücüğe neden oluyor..tüy..
peki siz de öyle geliyor mu..
böyle yeşile yağmur sonrası toprak kokusuna.. ya da ayak altında çıtırdayan çam iğneleriyle sabah çiğinin büyüsü gibi..
dalga sesi tuz ve nem ve rüzgar gibi.. sahip olamayacağımız sadece üzerimizdeki iyicil etkisini hissedebileceğimiz ..ve bu yüzden tam da bu yüzden.. çok özlediğimiz şeylere ulaşıp kavuşunca.. onların tam olarak tadını çıkar/artıeksia/mıyormuşuz gibi geliyor mu..
acaba özlediğimiz yaşanan anların kendisi değil de.. ..
öyle ortamlarda yaşanmışlıklar mı  acaba..
kendi adıma hayır.. öyle ortamlarda keyifli yaşanmışlıklarım olsa da..
hiç bir seferin aynı kişi ile bile aynı olmadığını bilecek kadar deneyimim var.. ilkleri de kastetmiyorum.. ilklerin ayrıcalığı ilk olmalarıdır..
tekrarlananlarda ise.. tekrarlanmaya değmelerini sağlayan özellikler vardır..
bak şimdi de..
aklıma.. sık sık lokantaların kapısı .. sergilerin önünde .. karşılaşıp dalga geçtiğim şu cümle geldi..
“en kısa zamanda yine yapalım..” veda cümlesi.. ve genellikle bu en kısa zaman .. asla gelmez.. o cümleyi kurduran sadece ilk olmanın verdiği heyecandır.. sıradışıdır o yaşananda herhangi bir şey.. ilk kez gidilen yer.. ilk kez yalnız annesiz kocasız sevgilisz gidilen.. bir “ilk kez”.. bişeyin tadıdır .. kalıcı değildir..
ama gerçekten çok keyif alındıysa.. dile bile gelmeden bir bakarsın aynı şeyi yeniden yapıyorsun.. kalıcı olmaya aday durumlar.. elde mor fosforlu kalemle.. en kısa zamanda yeniden listesine eklenmezler.. nedense..
şu özlediğim tuz rüzgar yağmur kokusu toprak yeşil ortama dönersem..
yalnız olduğum zamanlarda çekiştirilip güdülmediğim.. ben ilgimi çeken birşeye odaklanmışken.. gel bak ne buldumlarla bölünmeyen zaman dilimleri benim için en kıymetlileri..
bunun için ya gerçekten yalnız olmam ya da bencileyin kendi çemberinde kapalı kalmaktan.. kendi fikirlerinin sesinden düşüncelerinin çağlayanından tedirgin olmayacak biriyle olmam gerek..
tüyverendost.. öyle bir yol arkadaşı..
o da kendi yalnızlığı içinde kendi odaklandığı ile bütünleşebildiği için.. sonra bir noktada yeniden bir araya gelip o aynı yer ve zamanda.. ayrı ayrı odaklandıklarımızı paylaşmak ..  bazen hiç farketmeden yanından geçtiklerimizle.. bazen de aynı ayrıntıya aynı ya da farklı bakış açısıyla sahiplenmemizi görüp.. alan genişletmek.. bizim sırrımız bu.. zorlamasız olması..
kuyruğum öyle sıkışık ki.. değil kaçış.. kaçamak planlayacak halim kalmadı ..
hatta tuzlu bir esintinin bile epey kuvvetli üflemesi gerek..enerjisizliğimi gidermek için.. ismimle uyum içindeyim el ve eldiven gibi..
ve aman yanlış anlaşılmasın.. evren enerji böcükleri yaradan ve/veya  akıllı programcılar periler .. fırtına istemiyorum.. adrenalin kokteyliyle kendime gelesim yok..
lafımı doğru anla.. şöyle okşana özenile.. yavaş geçiş olacak gerek duyduğum  enerji depolanması..
batıl inanç diyeni vururum ..
benim..genel yaşam biçimim.. iti an sopayı hazırla  .. aklına gelen için hemen şemsiye hazırladın.. hazırladın.. değilse.. kesinlikle doluya yakanma.. şeklinde seyredip duruyor cumartesi günü.. bir izlediğim .. bir hatta iki okuduğum bir de cemal bey 20lik ve dayısı ile ilgili ipliklerden birden bir pırıltı oluşuverdi.. araba kullanırken ve hemen not almak istedim..iner inmez.. arabadan..
sizle değil de 20liğin dayısıyla paylaşmak için.. nooldu bilin bakalım .. ertesi sabah 02.30 kadar devam eden bir karmaşalar silsilesi nedeniyle.. ki ona bazıları yaşam diyorlar..
uçtu gitti.. aklıma tüm gelenler..
o yüzden martıtüyü .. iyi geliyor bana..
yoksa asla umut küçük tüylü birşeydir.. diyen şiirden değil.. =)
bir kaç da gözlemim var..yaşamın türlü çeşit kaçırılışı ile ilgili..
ama ben kim olup da kaçıranlardan söz edebiliyorum.. bir kuş tüyüne sığdırmışken bütün isteklerimi.. deyip yazmayıverdim işte..
pese bir.. merak edenlere.. birinci haftanın sonunda atacağım diye ahkam kestiğim şeyler yerlerinden bile kıpırdamadılar..
ilk hafta geçti mi ki.. duygusuyla beraber.. etrafımdan akar gibi zaman.. benim için değil başkaları için akar gibi olduğundan..
pese iki.. atalet aslında nasıl iyi niyetli nasıl cici bir kadın.. düzenli yazmak arzusu nasıl kuvvetli ki.. kedilerin düşmemek için tutunmaları gibi beşer tırnak .. çizgi filmlerde.. öyle kalem ve kağıt harcamakta.. notlar almakta. yaşamla ilgili.. ama..
çekirdeğin dediği gibi..
kader..

14 Ocak 2011 Cuma

deri..

bir reklam var hani..
deriniz diyor..
ilk banyonuzdan beri su geçirmedi.ama yok o değil..
bir çanta aldım.. yıllık demirbaş çantam..
benim tüm alışverişlerim gereksinimle başlar ve aşkla biter..
siyah çanta gereksinimi ile çıktım alışverişe..
herşeyde aradığım özellikleri arıyorum..
emek verilmiş olacak.. ayrıntılı düşünülmüş olacak..
göz zevkimi okşayacak.. temas duygumu mutlu edecek..
sonuçta şu yeni renkten..
şanelin bulduğu gri-bej=grej renkte bir çantaya değdi gözüm..
ve onunla çıktım..
tamam itiraf ediyorum..
bir de mor buldum dayanamadım onu da aldım.. ama konumuz o değil..
sonuçta bu aşk şimdilik her günde sürüyor..
bir kez yağmurda çok kısa bir mesafe yürüdüm.. yağmur damlalarının değdiği yerlerde renk koyulaştı..
neyse ki kuruduğunda düzeldi..
derken bugün çekmecede kullanma talimatını buldum..
çok şık bir etiket gibi katlanıp zarf şekline sokulmuş.. içine de kalite belgesi olduğunu belirten bir kart konulmuş..
türk malı olduğunu da belirtiyor aynı kart..
turkualiti.. diyor kartta ve türkuaz renkli..
merak edip okudum..
“ilk günkü şıklığı ile uzun süre kullanabilmeniz için bu noktalara dikkat etmenizi öneririz” die başlıyor..
önce “en iyi kalite deri ile üretilmiştir diyor sonra deriyi tanımlıyor.. “ doğal bir malzeme olan derinin cildindeki izler ve kırışıklıkların oluşturduğu benzersiz  doku derinin natürel güzelliğini ve eşsizliğini temsil eder” diye..
sonra.. temizlemek için su kullanmayın..
ılık ve havadar yerde şekli bozulmayacak şekilde saklayın..
solmayı engellemek için uzun süre güneşte terketmeyin..
sağanak yağmurda kullanmayın..
yağmura yakalanırsanız korkmayın.. doğru kurutursanız zarar görmez .. kurulayın normal kurumaya bırakın ani sıcak uygulamayın..
parfüm saç spreyi deodoran gibi kimyasal maddeler deriye zarar verir..
iğneli ve yapışkan şeyler deriye zarar verir..
zımparalama işlemi sırasında ince bir toz tabakası derinin üzerinde kalabilir.. etrafı boyayabilir.. ilk kullanımlarda benzer renk giysilerle kullanın..
yok delirmedim..
şu kullanım kılavuzundan deri sözcüğünü çıkarsak da yerine ilişki.. / aşk.. aile.. arkadaş.. / ya da insan ya da kadın.. ya da atalet koysak.. hiç de saçma olmazdı diye düşündüm..
kullanım kılvuzsuz olduğumuz için mi.. ilişkilerin bir anda raydan çıkması..
ya da zamanla aslında farklı güzergahlarda ilerlendiğinin ortaya çıkması..
bilemedim bak..
diyorsam da bilemedim değil tabii.. tevazudur yanılmayın..
gayet iyi biliyorum..

zamanında bilogcuda yazarken de..
bir etiketimi değiştirin yazısı yazmıştım.. merak edenler buraya tıklayabilir..
onunla bir bütün oluşturuyor sanki..
ama yazı dilim değişmiş..
ve hatta.. daha mı üşengeç oldum.. kendimi mi anlatasım çokmuş o zaman şimdi yok..
ya da.. okuyanlar artık dilimi çözdü diye mi..
satır altı açasım kalmamış şimdilerde..
kullanım kılavuzlarına..
dikkat kırılır ibaresi eklensin..
hatta bu ibare her yere herkese eklensin..
güzel ve size kırılacak eşya gibi davranılan.. bir hafta sonunuz olsun..

5 Ocak 2011 Çarşamba

yorgunum..

bazen abartıyorum süper insan filan olmadığımı..

unutuyorum..

vinzip izin aldım ..

işlerimin yığınına balıp.. iki günde hallederim dedim.. iki gün aldım..

günün biri gitti.. yapmam gerekenleri yarılayamadım.. yoruldum..

kahve konyak çukulata.. siesay.. feys.. şeklinde dinlrnmeye çalışırken..

mehmetözü gördüm.. bi an ekranda..

kulak memenin kırıştıysa.. kollajeniniz azaldı kalp krizi geçireceksiniz dedi..

bacaklar inceldiyse bilmemne..

amaüçüncüyü unuttum..

densiz..

evet bazı sağlık kriterleri vardır ve onlara

uyulması insanın yaşam kalitesini ve süresini arttırır.. arttırabilir diyelim..

ama kazık çakan yok bilindiği kadarıyla..

genetik nolucak hem..

herşeyin genini bulup duruyorlar..

zaten ayna kariısına geçip de ne güzel kırıştım ay bak popom da silindi.. bacaklar sıska diye sevinen ileri yaş görmedim

ama estetik kaygısı idi onların sıkılma nedenleri bari..

şimdi bir de geç aynanın karşısına ay kulağım kırışık.. ölüyorum .. yarebbimmmm ölüyorum diye ön-sıkıl dur..

gıcığım böyle hekimlere.. hayır bari biz hekimler muayene ederken bu tip bulguları arasak bulsak ve kaydetsek..

yok .. hiç bakmayız yani kriter filan da değiller..

ama ön sıkıntı .. m.öz popülarite arttırıcı..

üff..

siz siz olun..

gazete köşesinden gugldan ve teveden hekim seçmeyin..

sağlık önlemi öğrenip uygulamayın..

tanı koymayın.. hele bunu hiç yapmayınnnn

3 Ocak 2011 Pazartesi

iki..buçuktan üç..

dün yalan oldu..
kanapede kesintsiz kırksekiz saat de..
tabii kanapede dediğim evde..
herşey sabahın..öğlene doğrunun daha doğrusu.. ilk kahvesini dökmemle başladı.. bir fincan değilmiş de dilek kuyusuymuş gayzermiş çizgi romanlardak bir kazmayla fışkıran petrolmüşcesine..
ıslatmadığı yer kalmadı..
dün evden çıkana kadar dört kahve hazırladım kendime..
yarım kahve içmiştim çıktığımda.. yetmedi tabii.. =)
dün bir kadının .. anne olduktan sonra aslında yaşamını kontrol etme hakkı kalmadığını düşündüğüm gündü..
dün için değil.. ama dinlediklerim sonucunda..
şafağın dediği gibi kapı kolunu cebime koyduğum zamanlarda başlayan bir süreç olduğunu anladım..
bir de..ergen yetiştirmenin..
bir amatörle bir profesyonelin tenis maçına benzediğini..
profesyonelin ters yönde yerleştirdiği topları yakalayabilmenin mutluluğudur.. amatörün tek sahip olduğu..
ama aslında oyunu ergen kurar..
dün altın kızlardan söz ettim hot in klivland ile kıyaslayarak.. önceliklerin değişimi..
bir de alıntı bu diziden..
“sen de şu kendini seven kadınlardan olmayacaksın değil mi.. çünkü herkes onlardan nefret eder”..
ve bir de haber..
kendisi le evlenen bir gelin hakkında..
bir süre önce kendisi ile karşılaşıp aşık olduğunu beyan etmiş..
kendsiyle evlenmiş..
gelini geline annesi vermiş..
üstelik bu ilk değilmiş.. ikinci kez olmuş..
bir yandan özensem de.. kadındaki öz beğeninin düzeyine..
bunun getireceği yükü de düşündüm.. kapı kolunu bile cebine koyamazsın nereye kaçıyosun ve kimden.. ve aslında hepimiz yalnızız de yalnızlağa katık edecek başka yalnızı bile yok buncağızın.. bence bir en iyi kız arkadaşı bile yok ki böyle bir kafa tutuşa gerek duyuyor “acımıyor ki”sini göstermek için..
nikahı değil de.. ben karar anını merak ettim..
dı van en onli izledim dünü bugüne geçirirken..
ondan önceki akşamı geçirirken de şikagoyu bilmiyorumkaçıncı kez izlemiştim ..çekirdekle ..
iki dönem filmi..
birinciden bir şarkı.. “cell block”
ikinciden bir cümle..
““seni artık sevip sevmediğimi bilmiyorum da.. sana artık ihtiyacım olmadığından eminim” dedi..
oğullarını beğendim.. anne olarak hem onları hiç tanımadan hem onlardan çok uzak hem de bu kadar hoşgörülü oluşunu..
kmbilir belki de onlarla bir ve bütün olmadığındandır bu hoşgörüsü.. güzel bir film lale bulursan kaçırma.. =)
*********
He had it coming
He had it coming
He only had himself to blame
If you'd have been there
If you'd have heard it
I betcha you would
Have done the same!
They had it coming
They had it coming
They had it coming all along
I didn't do it
But if I'd done it
How could you tell me that I was wrong?
***********
şarkı gibi olsun pazartesi..

1 Ocak 2011 Cumartesi

birde bir..

zaman akıp gidiyor..

hep aklında tut hep koş demek gibi bu..

eh aksın bildiğince.. koşasım yok .. aslında hiç olmadı gibi bişey..

yağmur altında koşarsan mı normal hızla yürürsen mi daha çok ıslanırsın ..

biter mi listeler daha çok şey yapınca..

aslında hayat mor kadife buduar koltuğunda ..

mor saten sabahlıkla uzanaıp pembe üzüm şarap peynir kitap mum müzikle geçtiğinden daha mı yavaş geçer koşa koşa yaşarken…

neysen o olduğunu ..önceliklerini değiştirmeye uğraşıp ..

başarıp.. ama sonra yine yeniden öz iradenle başladığın biçimde bir yaşama geçince mi anlarsın ..

sıkıcı mıyım.. tutucu muyum.. kendini beğenmiş mi..

kırılgan mıyım.. tutarsız mıyım.. cesaretsiz miyim.. yoksa o “çok konuşuyolar ama bişey demiyolar ” dediğim kişiler gibi erken erken “cem cam” ahkam kesip sonra unutan mıyım..kaçırdığım bişeyler var duygusuyla telaşa kapılmaya yatkın mıyım..

ve aslında bu kimin ne kadar umurunda da buraya yazıyorum..

bilmiyorum..

sadece listelerle ilgili bir fikrim var..

ne kadarını yaparsan o kadar yeniler ekleniyor..

bir şekilde vazifeye dönüşüyor..

o yüzden bir zaman çizelgesi oluşturmaları renk katmaları için .. bulunsunlar gene..

ama baş köşede değil..

eskisi gibi kitap aralarında dursunlar..

hatta unutulsunlar..

ve arada ele geçince o zamanki ben neler istemiş..

ne kadar da hala aynı şeyleri istiyormuşum aferim canım keyifli kendim.. denmesine yol açsınlar..

zamana gelince..

sen ne kadar sınır hedef koysan da ..

zaman kendini yaşamlarından oluşumlarından sorumlu hissettiğin başkalarıyla işbirliği halinde..

sana fırsat vermeden hızlanıp yavaşlayabiliyor  bazen..

görecelilik..

zamanı ölçmeye kalkan asırlar öncesindeki gereksiz kontrolcü hemcinslerime ne desem ki..

kesin sitem edebilmek için yapmışlardır bu ölçüm birimini..

üç adet dönümüdür bana bir dinozor butu bile getirmedin mesela..

bu kayayı en az 15 adet dönümüdür yeni mamut postuyla örtmedik.. gibi..

saçma mı..

belki..

en çok sitem etme ve suçlamada kullanılmıyor mu zaman ölçüsü..

papaz en azından bu ay döngülerini toparlayıp bir deste yapıvermiş.. ondan bu kadar seviniyoruz.. bir deste daha bitti diye..

reddedesim var zaman birimlerini…bitmesim başlamasın zaman.. aksın sakin..

bir özlemelik süredir görmüyorum seni diyesim var..

bir içesi gelelik süredir meyhaneye gitmedik ..

üç romandır konuşmadık seninle paylaşacak ne çok şeyim olmuş demek istiyorum..

bir sigara içimi der gibi..

bana gelince..

sabah yalnız evde..

ha evet ilk kez çocuks dışarda geçirdi geceyi..

arkadaşlarıyla partileri vardı ayrı ayrı..

zaman demişken.. ilk kez.. tam 00.00ı idrak ettim..

tam 00.00da..

oldu mu.. yok daha var.. ay geçmiş .. paniği olmadan..

uzun zamandır..ilk kez..

kendi kendime .. keskin 00.00..

arındım sanki..

işte sabah kahvemi yaparken nerden geldiyse aklıma..erken uyanmışm biraz..sanırım ondan ..biraz da preverin şiiri nedeniyle..boğazda güneş doğurma konusu düştü aklıma..doğurmadım hayır..ama acilen telafi edesimin de olmadığını farkettim..

en azından şu anda..

yarın olabilir..hiç olmayabilir.. başka nedenle tesadüfen ordan geçerken doğabilir güneş....

yaptıklarım da var..listelere eklediklerimden ..

ama sanırım en güzelleri..listeye girmeden .. zamanda yaşamda çetele ile tutulmadan yaşananlar..

yolda yürürken avuç içi yukarı bakar durumda duran elinin içine bir minicik martı tüyünün gelip konması .. gibi..

işte bu daha hatırlanası..

hatırlanası olsun zamanda yaşadıklarınız..

hafif olsun bi de kuş tüyü gibi

Follow my blog with Bloglovin