19 Mart 2010 Cuma

haftanınsesi..

ne güzeldi o şarkı.. haftanın sonuuuu… bi … gibi…..

yine yeni bir hafta sonuna yanaşırken..

geçen cuma ctesi pazar.. salı çarşamba.. perşembe.. ayaklar durmadı yerinde.. =)

de.. hepsini anlatmayacağım elbet.. bi de sevabına siz bi nazar boncuğu ekleyin köşeye.. en sanalından..

ama pazarı anlatacağım..

istanbul modern.. yeni sergi.. yeni açılımlar..

birlikte gittiğim dostumla bizim için de birinci yıl.. tam bu ay .. tam tavana vurmuşken.. ilk açılım da diyebiliriz.. ilk ısınma da.. ilk yakınlaşma da..

ayrı ayrı ellerden akmış sözcükler.. ayrı ayrı akıllı beyinlerden çıkmış umursamaz gibi dile getirilmeye çalışan düşüncelerle.. ilerde tamamlanırsa.. bir kitabın ilk öyküsü de.. geçen yıl bu zamanlara denk geliyor..

işte sözün özü ve kısası..

pazar modern müze by galata..

otoportreler bölümü..

iki tanesi ilginç şekilde gözlerini çukurlar gibi çizmişti.. değil ifade.. göz yok siyahlı grili gölgeler.. biri abartıp ağzını da silik yapmış.. görmem söylemem modunda..

diğerleri.. daha gerçeğe sadık gerçi.. ama merak ettim..

-insan neden otoportresini yapar ki..

demeye çalıştığım.. ressamsan vardır elbet bi ressam çevren.. kimseye güvenmez beğenmez misin de.. yaparsın kendi resmini..

ama cevap

-sen neden yapıyorsun.. oldu..

aslında merakla karışık bir hayretle ve anlamamışlıkla dönüp baktım diyeceğim.. ama o kadar ifadeli midir suratım bilmiyorum..

o yüzden abartmayıp.. sadece baktım soru işaretlerimle birlikte.. diyeyim..

-onlar çiziyor ama sen de yazıyorsun.. dedi..

etmedik devam..

ama kafamda bi soru.. otoportre midir nedir bilmem ama ..ne demeye ille kendimi anlatıyorum da ben gerçekten .. üstelik çok da bir hayranlığım yokken hatta sık sık.. yerden yere vururken kendimi..sanki pek matah mışım gibi..

alt kata indik konuyu yanımıza alıp.. otoportreleri  yukardaki salonda bırakıp..

derken.. bir video izledik..

feminist protestonun göbek dansı eşliğinde kadın vücuduna el yazısıyla yazılması konulu kısa filmi izledik..

yok bişey kaçırmadınız.. fonda göbek havası.. bir kadının memelerle kasık arası bölgesi ekranda.. biri yüksek sesle dikte ediyor diğeri de ispirtolu kalemle yazıyor kendi bedenine....

ama fikir iyi ..çarpıcı..

derken sıra esas fotoğraf sergisine geldi..

sergide bazıları güzel.. hani evet alır ve evimin duvarına asarım derecesinde güzel.. aman kibelem nasıl çekmiş bu kareyi nasıl yakalamış fevkalade çığlıkları attıracak bişey yok da..

karışık serginin grup halinde asılmış fotoğraflarının yanında.. bazı sözler vardı.. yazılı..

fotoğrafı çeken mi eklemiş dosyasına.. sergiyi düzenleyen mi bilmiyorum..

ama bir grubun yanında.. şöyle bir yazı..

christina dimitriadis.. özel mekan..

düşleme..

kendini ölümsüz kılabilmek.. suretini bir ömrün vadettiği süreden çok daha uzun bir zamana yaymak..ancak bir resimlemenin işidir.. otoportre çeken fotoğrafçı dünyada geriye bırakacağı bit özellik olduğuna inanandır.. bunu sanatsal bir anlatımla doğrudan portreliyerek veya kendi kimliğinin bir parçası olan özel mekanını da çerçevenin içine taşıyarak yapabilir.. “

kendini ölümsüz kılabilmek.. suretini bir ömrün vadettiği süreden çok daha uzun bir zamana yaymak..dünyada geriye bırakacağı bit özellik olduğuna inananmak…

yüksek öz-değer diye buna derim..

o gün bugündür düşünüyorum.. ilk kendimi anlatma anlattırma derdine düştüğüm günü de buldum..

arabesk olacak ama anne ve babamı kaybettiğim yıldı çekirdeğe hamile kalışım..

nedense doğumda ölürsem  fantezisine kapılmıştım..

doğumdan önceki akşam.. kankama “ölürsem eğer.. 19luk.. beni tanıyamamış olacak.. sakın çb’ye bırakma bu işi.. beni ondokuzluğa sen anlat.. sen DE anlat demiştim..

sanırım.. bazı şeyleri bilmişim o zamandan..

kimisini de hissetmişim..

belki dışa vurduğum gibi görünenlerin daha büyüğü içerde kaldığından bu kaygı..

bilmem ..

ama bişeyi biliyorum..

burda anlattığım beni .. ben en çok.. bana anlatıyorum..

taş kafam anlarsa bi gün diye..

*************

en kötü haftamız böyle olsun diyerek .. bitiriyorum..

yeni bir haftasonuna doğru yelken açarken..

*************

notlar..

bir fotoğraf sergisinden sözcükleri alıp çıkmak.. özel bir duygu.. deneyin.. sözden güzel çizim yok ..bence..

yara izlerinin fotoğrafını gönderip.. aynı o yara izinin şeklinde.. altın ya da gümüşten bir takı yaptırılabilen bi site var nette..

ben de yaptırmak istedim ama duvar resmi kadar olurdu benimki..=) vazgeçtim..

3 yorum :

.. dedi ki...

o siteyi duymuştum evet
yara izinden takı!
doğrusu hiç istemem ben
zaten öyle bi yara izim de yok ama, olsa da istemem sanki.
o değil de,
esas ruhlardaki yaralardan bişey yaptırabilse insanoğlu, ne sanatsal şeyler çıkar ortaya!
tabi ki sarılıp da öper de giderim
8)

uctemmuz dedi ki...

insan kndini yazarken tanıyor gerçekten. ama kendi adıma pek de işe yaramıyor.:)
bazen bulduğum benden acayip sıkılıyorum.iz bırakmak ölümsüz olamk...yaşayakalmak bile yetiyor bazen.

bitti dedi ki...

insan kendi portresini değil esasında bedeninden taşan egosunu resmeder.....

insan içinde gizlenen binbir duyguyu en doğal en yalın en kendi haliyle açığa çıkarmak için kendi objektifinin karşısına geçer...

insan beyninde kendine dair egosal bir saplantıyla kendimi ifade edemiorum ah bi edebilsem hissiyatıyla anlatır uzun uzun yazar...

kendini sevmektir esas sonuç... hem de taşan coşan bir egoyla...bu kendine hayranlık diildir...bu sadece tek başına bir birey olduğunun farkındalığında bir varoluş mücadelesidir...


benim özetim de bu sevgili pek sevgili çok sevgili ataletim

Follow my blog with Bloglovin