30 Aralık 2009 Çarşamba

yok geçen yıl nasılmışım ..
hangi duygudaymışım bakmayacağım..

sadece kalemim .. ya da duygularımı kağıda klavyeye döküşümde bişiler varsa var..

aklımda prensiplerimde.. karar uygulamalarımda bi numara yok..
o yüzden lsitelerimden neyi yapmışım diye bakmam gereksiz.. olasıdır ki hiçbirini yapmamışımdır..

zaten aman aman ciddi uzun geleceğe yönelik listelerim de yok..
olmamıştı hiç..
son altı aya kadar..
onlar da öyle hep yapasım olan.. içimde kalmış şeyler listesi gibi değil..
konuşurken .. sözünü ederken.. ordan oraya geçerken.. hah bak bu da yapılabilir şeklinde ..
dile gelenler.. "niye yapmamışım ki"'ler.... "ay bak yapacaktım unuttum"lar..
"ay eve tıkılıp duracağına insan .... da yapabilir".. den "yapmalı"ya dönüşenler..
şimdilerde listelenip..
eksik aklımla..
biraz da olsa.. yerine getiriliyorlar..

yoksa dediğim gibi..
yıl sonu listeleri..
seneye neler olsun dilekleri filan yok..

bence en iyi rejim hemen başlanan..
en iyi şarkı hemen sidisi alınıp .. daha arabada dinlenmeye başlanan..
en iyi program.. anında yapılıp.. uygulanan..

elbet.. bir de prağı görsem..
iskoçyada lochnes gölüne gitsem bisiklet kiralasam.. kalın .. krem rengi el örgüsü iskoç kazagım olsa üstümde.. mataramda iskoç viskisi..
koyunlar yayılsa o iki yanı alçacık taş duvarlı.. kıvrıla kıvrıla giden dar yolun iki yanında..
nessi beni beklese..
hemen başını sudan çıkarıverse.. ağzında bi tutam otla .. okşasam kafasını.. gözleri de zaten yeşil olsa..baygın baksa.. gibi bi hayalim var ama..
yazılar filmatik cinsinden..
onu yapabilirliğim hep olduğundan...
öyle derin ahhhlar çekmiyorum..

acendam vardı elbet yıllardır..
orası burası notlarla kaplı..
veli.. hekim.. okur.. düşünür .. gezer .. yaratır bir kadının acendası..
karma karışık listeler.. aralarda.. masayı griye boya.. üzerine bilmem neyi koy.. şeklinde ev düzenleme notları .. türlü çeşit..
altında hemen alışveriş listeleri bu işleri yapmak için..

de..

uzun zaman oldu .. o listelerden uzak kalalı..

evet yine de acendam var.. bir adet..
kırmızı..
mor değil evet..
şaşırtıcı..=)

içi klasör gibi olanlardan.. iç kağıtları her yıl değişenlerden..
şimdilerde üzerinde tarih olanından bulmak çok zor oldu..
hepsi zamansız acenda gibi bulduğum içlerin..
ben de tarihleri yazarken illa kaydırıyorum..
oluyor çarpık zamanların acendası..
sevmiyorum..
telefonu kullanıyorum o yüzden.. alarm da kuruyorum..
temiz..

ama kırmızı acendam yanımda geziyor.. gene notlar almak için..
bazen..
acendayı çıkarmaya üşenip.. telefona notlar bölümüne yazıveriyorum.. sms diliyle..
bazen de hatta ses kaydını kullanıyorum telefonun..

dağınık kadın oldum.. iç bulamamaktan beş bin yerden topluyorum kendimi..
ruhumu topladığım gibi... beş bin yerden..

daha önce de defalarca eklediğim yerden
saat yediyi geçti şu anda.. az önce bitti işim..
bir çok taburcu.. uyarılar öneriler öpüşmeler kucaklaşmalarla uğurladım yılbaşı öncesi tatiline ya da kesin gönderişlere hastaları..

sedencik kutlamam demiş.. yazı eklenmezsen..
bu da yılbaşı kutlamanız olsun.. o zaman..klinikteki odamdan ekleyeyeyim dedim..
dışardan hala trafik sesi.. klaksonlar.. deme
k gidemiyoruz bi yere.. yine..
tepe lambasını kapadım odanın..
masa üstündeki iki lambayı da yaktım.. az ışıklılar.. ancak ikisi yetiyor karanlığı yarmaya..

bak bu cümlede bir felsefe var bilog gördün mü..
"ancak ikisi yeterli oluyor"..
ama ampulü değiştirirsek o zaman teki de yeter..
ama o zaman benim migrenim tutar..
ama etrafı aydınlatabilmek için tek başına..
biraz baş ağrısı çektirmeye değer..
=)..

evet.. bu masadan bu yıl eklediğim son yazı olacak..
bilog..
bu yıl çok kullanamadık seni eskitemedik..
yolları.. ama olsun..
sen oldukça sabırlı ve vefakar çıktın..

hem sana face sayfası açtım..
o sayfaya bir farm ville ekledim..
sürmeliyi bağcı yaptım..
kocaman bir köşk yaptım üzerine..
önün bağlar.. arkan lavanta tarlaları.. olacak..
bir kaç kazciğeri için kaz.. bir kaç trüf / yer altı mantarı bulsun diye.. domuzcuk.. olacak.. gerisi..
fıçılar üzümler
ve belki bir gün şaraphane de eklerler.. kimbilir farma..

bak şarap dedim de.. gergine bir test yapayım..
hani bizim ev yapımı şaraplar nooldu.. diyeyim..
uzun zamandır yorumlarını görmüyoruz.. okuyor da mı yazmıyor.. yoksa artık buralara hiç mi uğramıyor anlamış oluruz..

evet sana bir de.. petville de ev yaptım bilog.. orada yavaş yavaş bir buduar oluşuyor..
ben o tıkları tıklarken ne çok "düşünmüyorum" blog.. ne iyi geliyor..
zaten ondan seni ihmal ediyormuş gibi oluşum..
ama inan bak onu bile senin için.. senin etrafında..seninle ilgili yapıyorum..

yazamıyorum diye dolaşıyorum ortada.. oysa bi oturunca.. sözcükler peş peşe çıkmaya başlıyor.. kendiliğinden..

geçenlerde sana ihanet ettim biliyor musun..
mutfakta idim..
yanlış anlama.. yemek pişirmiyordum..
sigara içecektim de.. eve yayılmasın kokusu diye aspiratörü alıştırıp mutfakta oturmayı tercih ediyorum bazen..
evet sigara da içerim ben bilog sen biliyosun zaten de.. bilmeyenlere..
ve evet en çok kahve ile.. şarapla ve düşünürken ve sohbet ederken içerim..
işte o arada aklıma gelenleri.. deftere yazdım bilog..
sonra da..

çekirdeğe okudum..
sanırım sesim boğuldu okurken.. biraz duygusaldı yazdıklarım..
kendi yazdığıma duygulanmadım elbet.. yazıya konu olanlardı duygulandıran beni..
çekirdeğin yüzünden anladım sesimin boğulduğunu.. bi de eğilip öpmesinden..
güzel olmuş dedi..

buraya gelince dağılıyorum blog..
aslında daha derli toplu oluyor elimle yazarken..
ben acendadan bahsediyordum.. nereye geldik gene.. dağınığım demiş miydim ??

sonunda geçen yıl bana bir gerçek zamansız acenda geldi.. bir dostumdan armağan.. üç ayda.. içimdekileri döküp kimi sayfayı anı kimi sayfayı liste kimisini notlarla doldurdum ve kaldırdım..
üç ayda..
yıllık acenda bana üç ay yetti..
hayatımın o kadar kolay bağlayıp kenara koyamadığım üç ayını kolayca zamansız acendamın kapağına uygun renkte bir lastikle bağladım.. bağladım çünkü arasına sıkıştırdıklarım yüzünden kapanabilemedi..
fıstık yeşili blog o da.. mor değil..

sonra.. bir de şarap acendam var..
ince ince düşünen bir dostun armağanı..
içinde bir şarabın tüm özelliklerini not edeceğim bölmeleri var.. ama ben sıfatlara hakim değilim..
tek yaptığım oynak olgun dolgun benim gibi diye not düşebilmek..
şimdilerde sıfat çalışıyorum blog o şarap acendasının hakkını o zaman
vereceğim..

ve o da koyu bir kırmızı.. sauvignon şarabı renginde..
mor değil..

ammaaaa geçen hafta bir istanbul acendası aldım blog..
işte o.. mor.. =9
sonunda..
aşkım olan bu şehir sayesinde yine bir zamansız ve mor acendam oldu..

yılın son günü yarın..
tam tamına.. 10 ay.. ondokuz gününü.. atalet olamadan geçirdiğim bir yıl..
bitiyor.. inan çetele tutmuyorum..
şimdi parmak hesabı yapıp da yazdım.. dramatik görünsün diye..
ama başladığı günün tarihi kafamda çivi gibi çakılı duruyor..

aslında bişey anlamayacağız .. 02.01 tarihini attığımızda..bir sayfa filan çevirmeyeceğiz hayatımızda..
öyle gene ağır aksak ilerleyecek yaşam bazen de ani dönüşler yaparak..

ama burda bikaç değişiklik olacak..
yok korkma kötücül değil..
hani ablan "ehlikeyif" gibi gece yarısını bir geçe seni kapatasım filan yok..

basit..
artık çekirdek demeyeceğim bir daha..
ne çekirdeği.. o artık fidan oldu.. hatta genç ağaç =P..
ama fidan adını da hiç sevmem.. niki de ondan farklı değil..
o yüzden artık çekirdeğe.. fıstık demeye karar verdim..

sk demeyeceğim artık.. çocuksun babası iyi bir tanım bence.. onu da çb olarak göreceğiz..

ha bir değişiklik de odamla ilgili...
buraya bir şişe konyak koyacağım.. blog.. bir de kadeh..
bu saatlerde.. iyi olurdu bak şimdi eğer olsaydı dememek için..
bir hocamız vardı.. fakültede zor günlerin sonunda bir kapak atardı.. bize de verirdi..
ben gerçi kapakla yetinirmiyim bilmem ama.. =)
bak iki kadeh olsun o.. belki gelen geçen uğrayanların da canı çeker diye..

başka..

listem yok..
kararım..
son günlerde anladığım bir gerçeği.. sürdürmek..
benim güç güç diye yırtındığım şeyin ..
sahip olduğumu sandığım şeyin aslında genel geçer güç değil..
kendi adıma söylüyorum .. ha.. alınma sakın..
dayanma gücü olduğu..
endürans deriz biz tıpta..
dayanıklılık diyenler de olabilir..

işte..
bunun sürmesidir.. dileğim..

bir de keyif alabilme halim sürsün..
bir de.. yazı yazma keyfim geri gelsin yanında bir yazma disiplini de getirsin istiyorum..
şu kadın konularındaki merakım depreşsin istiyorum yine.. hatta bugün düşündüm..
sosyoloji mastırı yapasım vardı.. olmadı bu yıl..
ben şimdiden azıcık bu konuyu çalışmaya başlasam.. diyorum..
gözlemleri not etsem hatta evet evet.. bak kategori açsam da oraya eklesem..
mastır tazimde de site etsem literatür eklerken..

evet .. seninle ve benimle ilgli olanları buraya yazdık blog..
diğerleri..

aklımda............

***
doğum günümü sevgiyle kutlayanlara burdan kocaman ve sıcacık öpücükler veriyorum..
hatta bakın rujumu tazeledim de öyle öpüyorum..
e bi zahmet silmezsiniz siz de hemen.. =P


Image Hosted by ImageShack.us

18 Aralık 2009 Cuma

ikimizdearalıktadoğmuşuzbilog.. =P

yarın doğum günüymüş bloun.. bunun değil.. adaşı olan blogcudakinin.. ama olsun.. burda kutlansın.. mecbur..

kaç yazı sığdırdı.. kaç yıllık oldu  filan gereksiz bilgiler..

zaten toplamda.. biri ortak biri yabancı dilde.. diğeri kişiye özel gizli .. ikisi.. kullanılmayan kapalı.. dört tane de aynı isimle farklı adreslerde blou olan birinin bunun hesabını yapması pek zor pek..

aynı benim gelecek hafta kendi doğum günüm olması ve bana da kaç kişi sığdırdın hayatına.. kaç yaşındasın denmesi kadar gereksiz..

ben de pek hesap yapamayacağım.. zaten daha hangi ben’i soruyosunuz .. noktasında karışıyor verilebilecek yanıt..

bi tek amacına ulaştı sanırım..diyeceğim..

iyi ve kötü günlerde yanımda oldu.. e sizi de getirdi..

bir blog daha ne yapabilir…

 

hatırlayan var mı bilmem..

yoğun bakımı.. hamağı.. yastıkları.. geceleri sohbet edilen sibaksı..

haha hatta bi blogcunun blounu kapamadan önce en son görüldüğü yer o sibaks olduğundan.. kriminal soruşturma bile yapılmıştı bana.. naaptın o blogcuya diye.. =P..

sonra.. şarap ve açık büfesi.. kahve servisi.. vardı bi zamanlar..

hunisi.. koruma altına alınanlar köşesi.. olduğu gibi..

gorilla gerilla grubu..

 

şimdi minimalist.. hatta bi kez kum yolculuğa

gittiğinde.. arkasından su döken gifi bile olmıuştu..iyice sıyırmışım demek.. o aralar..

şimdi de farkım yok sanırım..

gene sıyırmış.. gene .. dengesiz.. gene..

ben bitek dizi yazıları özledim.. gerisini anıların arasında sakladım.. =)..

 

bi de eskiden buralarda şimdi kimbilir nerelerde  olan  blogların sahibisilerini..

tamam bu kadar pastaymış filan beklemeyin.. mutfak bar ikram kapalı.. kendi şişeni getir partileri modaymış bu sene..=D

14 Aralık 2009 Pazartesi

tamam atalet çok üzdün yeter..

şööle.. ctesi.. aslında ben saat ikibuçuk üç gibi işten çıkıyorum..

ama çıkmadım.. beşbuçuk gibiydi.. sanıyorum.. hüznümü pisimi kokinalarımı topladım.. çıktım..eve giderken çekirdek aradı..

arkadaşı gelmiş yatıya..süper dedim ağacı kuralım.. olur annem dedi.. bu yeni moda.. bir annem dir gidiyor.. mmm diye de uzatılarak.. moda sanırım..

iyelik eki.. bana mahsus deil.. abisine de.. “naaannn kaynak .. abimmmmm” diye sesleniyor.. kediye de.. avniyemmmm diye.. sahip olası var.. =D..

eve gittim.. ağacı diktim.. ışığını sarmaladım..

kızlara devrettim.. süsleme işini..

kokinaların kısalttım saplarını susuz vazoya koydum.. öyle yapınca daha çok dayanır diye de ahkam kestim..

sonra.. müzik sidilerini açtım..

taktım bir edit piaf.. mırıldandı öle..

şarapların arasından seçtim bir merlot.. kocaman bardakta.. “tat sıfatları listesini açtım.. baktım. gözyaşları bol.. demek alkolü yüksek.. eh iyi.. ilk tadı meşemsi..ikinci tadı.. isli..  tanneni az.. olgun gövdeli.. şili.. şarabı..

kızlar kıkırdadı ağaç süsledi..o simli otrüş gibi şeyleri takıp oralarına buralarına kabaret dansı yaptı..

ben demlendim.. bi tarafta kitabım.. bi tarafta edit.. peşinden mustaki.. mayalandım..

geç saatte 19luk geldi kurstan.. aa güzel olmuş dedi..

çekildi odasına.. biz şu bin yıldır oynayan gençlik dizisine baktık. kızlarla..

uyuduk sonra..

sabah ondokuzluk.. dün eve girip ağacı görünce ..

geçen yılki ağaç geldi birden aklıma..

vay be ne çok şey değişmiş dedim.. dedi..

sarıldım…

evet dedim.. öyle çok şey değişti ki aslında bilemezsin..

bilirim dedi.. gösterdiğimden daha fazlasını bilirim.. knownledge is power.. but ignorence is bliss dedi.. odasına giderken.. biliyo musun bliss ne demek diye sordu.. biliyorum dedim..

pazarı evde geçirdik.. o kursu kırdı.. ben dışarda yapabileceğim bir çok şeyi..

çekirdek bişey kırmadı..

erken başladım yine merlota.. bu kez.. sertapın sesi..

sezenin sesi.. üstüste.. bir

“Pardon, bakar mısınız ?
Tanışmıydık ?
Sevmişmiydim ben sizi hiç ?
Sevişmiş miydik?

Pardon daha önce konuşmuyduk ?
Yürüyüp çıkmazlarda yorulmuşmuyduk ?
Yüzünüz ne kadar da aşina !
Avucumun içine alıp öpmüş olabilirim

Gözünüz öyle uzak bakmasa
Sizi tanıdıgıma yemin ederim”

bir ..

“O zor günler solan güller eskidendi. Geçti!
O zaman aşık olduğum rüzgarlar esti esti. Geçti!
Geriye sadece yarım yarım sevgiler,
Yüzüme inceden uzun uzun çizgiler..
Öznesi kalan süresi kalan cümleler
Yalan dolan cümleler kaldı”..

eh bu şarkılar yazılıyorsa.. bu duygular yaşanıyor demektir.. bunca kadın bunları hissediyorsa ve bunca güzellik çıkıyorsa bu duygulardan..

ben de yatarım kuluçkaya güzel günler için .. =)

iyiyim ben..

biliyorum incitici bir yazı yazdım ctesi.... özür..

ama dediğim gibi..

başka yer de yok … bu duyguların kaydını tutacak..

hem alperime bile söz oyunu yaptırmayacak bir yazıyı eklemiş olmak gibi bir sonucu oldu bunun..

iyiyim.. endişelenmeyin..

burdan şu kokina meselesine bir ek yapayım..

saime hanım ile cemal beyin en büyük marifeti..

çocuklarına hem güzel şık keyifli ayrıntıları görme bilme yakalama görgü ve becerisini aktarmaları..

hem de o ayrıntıları kendileri kendileri için alma.. taşıma.. kırma.. sahip olacak şartları kendileri yaratma.. becerisi vermeleri idi..

haklarını yemeyelim..

elbet kokina alınır.. hem de en büyük buketi..

hem de kendi kendime.. en kırmızı kurdeleye sararak..

bir sonraki yeni yılda.. hatta bu kokinalar belki başka şeylere vesile olabilir..

belki öyküleri bir kadeh kırmızı eşliğinde başka birilerine anlatılır.. da .. başka ellerden gelir..

=P..

bilemeyiz..

ne demiş hem.. sertap..

aşk seni bulabilir de.. nırınım ….

yaşam.. yaşandıkça güzel değil mi..

kokina.. istanbulda güzel.. benim koca vazoda güzel..

sevgiyle ve keyifle kalın.. en son istediğim şey.. boynu bükük bi atalet düşünmeniz.. değil öyle.. burnu dik.. kuyruğu da..

12 Aralık 2009 Cumartesi

kokina..

cemal bey.. kokinalar alırdı her sene.. büyüdüğüm eve..

kokina kırmızı demek yanılmıyorsam..

bir bitkinin kırmızı yemişleri diğer bitkinin kolay solmayan ucu dikenli yeşil yapraklı dallarına bağlanır.. çingene sokak çiçekçilerinin işidir bu..

istanbulda yeni yılın yaklaştığını siz unutsanız.. kokinalar hatırlatır..bir zamanlar burada yoğun bir nüfus oluşturan rum vatandaşların varlığını zaman unutsa.. kokinalar hatırlar..hatırlatır..

cemal bey ben evlendikten sonra.. her yıl yine benim kokinalarımı almayı sürdürdü..

kocaman buketler kocaman bir vazoya konup geçerken değmeyeceğimiz bir yere konurdu.. batmasın diye..

derken bir doğum günümün üç gün sonrasında.. bir aralığın 26sında gözlerini yumdu cemal bey.. o yıl hastanedeki odasına ben küçük bir demet kokina koymuştum..

o yıl babamı toprağa verdikten sonra..

bana kim kokina alacak artık dedim..

yüksek sesle..

baktım.. artık başına s.. koymak istemediğim.. sıfata gelmeyen koca .. kocaman bir demetle geldi bir iki gün içinde..

yıllarca kokinalarım geldi düzenli bir şekilde..her seferinde onun yüzünde bir bak unutmadım ifadesi.. benim yüzümde ah evet zamanı gelmişti değil mi hayreti..

ta ki.. kokinaları filan umursamayacağım bir ruh durumuna girinceye kadar ben..

ama kokina zamanı değildi zaten.. bahardı.. o ruh durumundan yine kokinalar çıkardı beni..

koca hastalandı.. bir aralık ayının altısında.. ve o yıl kokina olmadı evde. yılbaşı ağacı olmadı.. altında hediye birer adet çocuklara sembolik..

sanırım o yılbaşı ilk defa anladı benim çocuklarım.. düzenlerin birden değişebildiğini.. eldekilerin kaybedilebileceğini..

bu kadar mı dediler.. ve odalarına çekildiler.. suçlu ve yetersiz hissettim.. o yıl.. ilk kez.. çocuklarıma karşı..

ben de isterdim elbet hiç bir şey değişmemiş gibi davranabilmeyi.. ama zamanım yoktu iş.. hastanede hem refakatçi hem hekim olmak.. ordan oraya yetişmeye çalışmak.. yapamamıştım işte..

sonrasında da.. kocanın şansı vardı.. düşünüldüğü kadar öldürücü seyretmedi hastalığı toparlandı..

ve kokinalar geri döndü hayata..

yılbaşı gecelerini aile ile geçirmeyi severim ben..

kocaman bir aile toplantısı olur..

ağacın altına herkes için birer armağan olur.. çocuks için üç adet.. birbirlerinden.. bizlerden ..

bir de konuklar eklenince.. bazen tam bie krismıs ruhu oluşur.. içki olur.. müzik olur.. sorunlar yoktur yılbaşı gecelerinde.. program yapma derdi yoktur.. ben yarattım bu atmosferi.. kokinalar eve gelince başlayan.. ağaçla bütünleşen.. hegiye açma faslı video kayıtlarına alınan.. çekirdeğin.. herkesin hediyelerini birer birer götürüp verdiği.. bir yaşam kırıntısı olarak eklendi.. bize..

bu yıl ağaç yapasım var.. lafı ağzımda.. ağaç yerde yatıyor.. kütüphanenin önünde.. altı kutu ağaç süsü üstüste yanında dizili..birisinin içinde.. cemal bey ile ilk satın aldığız solmuş sırça top süsler..

ama ağacın ruhunu bulup koyamıyorum..

bu yıl kokinaların geldiğini de farketmemiştim..iki gün öncesine kadar..

hastanede bir yeni uzman var.. çömez deriz biz..

dün vizit sonrası kahve içiyoruz.. sordu bana kokinaları.. nedir onlar diye..

istanbuldan değil.. anlaşılacağı üzere.. işte yukardakileri anlattım..

sonra.. bu yıl kokinalarımı kim alacak

bu yıl kokina gelsin istemiyorum..dedim..

almasın kimse..

sinirli minnetsiz kasap durumum var..

kendim alayım bir an önce.. sabırsızlığına kapıldım sonra..unuttum yoğundu iş günü..

bu sabah başım ağrıyarak uyandım..

kahvemi içtikçe ağrı da.. sabırsızlığım da arttı.. pasif bir öfke duygusu giderek yerleşti üzerime..

hüzne bırakasım var kendimi.. bildiğiniz gibi değil..

sevmem kasveti.. ama neşeli ol dürtümü da bulamadım içimde..

zor çıktım evden.. söylenerek..

öfkeli öfkeli sert sert kullandım arabamı.. park yerinde üstelik de bir hastamla hır çıkarıyordum az kalsın..

arka kapıdan girdim kliniğe..

odama geldim.. kapıyı açarken hemşireye bir sorun var mı serviste.. ben iyi değilim dedim.. hemen vizit yapmayacağım derken başımı çevirdim.. ve koltuğun üzerinde kokinalar.. inanamadım gözlerime.. istemiyorum bana kokina almasın.. çıksın artık manevi duygu dünyamdan .. rahat bıraksın..hele böyle .. hele böyle.. dalga geçer gibi.. hiç olmasın..

kokinalar alaya şakaya gelmez zira.. alaycı bakışlara.. hah şimdi sen bunu da kabul edersin dudak kıvrımlarına gelmez.. fütursuz insanların elinden alınmaz.. kabul edilmez..

etmem..

kim getirdi bunları dedim.. bilmiyoruz dediler..

alın bunları odamdan koyun servise dedim.. neredeyse balkondan aşağı atasım var..

e ben şimdi kokina alsam kendime.. bunlar zannedilecek..

kokinasız mı kaldım erken gelen kokinalar yüzünden..

sonra bi durdum .. santrale sordum.. kim getirdi kokinaları.. bilmiyoruz dediler.. çiçekçi geçmedi ki burdan..

yok dedim .. çiçekçilik çiçek değil..

kokina yılbaşındaki şu kırmızı toplu yeşiller..

haaa evet dediler.. dr.e..hanım sabah elinde bir demetle gelmişti..

birden anladım.. hatırladım dün yaptığımız konuşmayı..

fırladım.. getirin onları odama.. dedim.. servistekiler sıyırdığıma iyice ikna oldular..

sen bana kokinalar mı getirdin dedim.. sarılırken.. odasında kahve içiyordu arkadaşıyla..

güzel sarılıyor bu çocuk.. kocaman bi kucak olabiliyor isterse.. o narin genç kadın..

gözlerim doldu sonra..

teşekkür ederim dedim.. göz yaşımı göstermeden başım çok ağrıyor deyip..hemen odama kaçtım..

az sonra yanıma geldi.. korktum dedim çiçekleri görünce..

çiçekleri alırken çingene.. “doktor hanıma her yıl kocası alırdı bunları “ dedi.. ben de aslında almasam mı diye düşündüm.. ama çok güzeldiler.. almak istedim .. özür dilerim dedi..

kadınlar böyle.. başkalarının yüzünden oluşan duygular için bile özür dileyebilme kapasitesine sahip..

kadınlar böyle.. nesnelere duygu yükleyip sonra sadece kendileri ya da hemcinslerinin duygulanmasını sağlama becerisine sahip.. bu genç hanımın hayatına kokina böyle girdi işte.. artık her kokinada bunu hatırlayacak.. iyi mi .. kötü mü bilemedim..

karar verdim.. kokinalarımı bundan sonra önceden sipariş edeceğim.. daha kasım ayından çingeneye söyleyeceğim.. ilk kokinanı getir bana diyeceğim..

bu yazı da.. sansürsüz eklemesiz yazıldı ..

eh bi yerde duracak değil mi anılar..

burda dursun daha iyi bir yerim yok saklayacak..

evet bizim evde pek yolunda değil işler..

boşuna her doğru kararın doğru bir de zamanı var demiyorum..

karar doğru ve kesin ama uygulanabilmesi.. ve açılımın düştüğü kargaşaya düşürmemesi için ev halkını.. zamanını bekliyorum.. o da sanırım.. ancak 19luk yirmilik olduktan sonra.. ve sınava girdikten sonra olabilecek..

yaza.. değişik konularla karşınızdayım.. ama o zamana kadar.. eh insanım martı kanadına tutunmuş da olsam..

arada böyle olacağım.. yok elimden gelen birşey..

7 Aralık 2009 Pazartesi

saçmalıklarsilsilesibile olamayanyazı

burdayım ben.. buralarda yani..

bir sürü şey de var aklımda..

yapılacaklar..hazırlanacaklar ve hatta yazılacaklar..

önümde ne varsa gözüm ne görüyorsa  onla ilgili..

ama ben zıplamaya sonra uçmaya alıştım ya.. işte sanki üzerimde bir dam var gibi.. her seferinde başım değip.. takılıyorum.. yürümüyor düşünce silsilelerim..

nedenini ben biliyorum..

ilgilenilmesi halledilmesi  gereken ana konu.. ele alınamadan.. bana düşünmek haram..

ele alınması da benden başka birine bağlı..

etki alanı benden başka iki kişiye yayılıyor.. öyle haraşo örgü.. yalancı selanik karışımı bişey.. o yüzden fikrimi gezdirememekten şikayetçiyim..

ya da  belki bunun sonradan sarışın oluşumla ilgisi vardır.. yani fikrimi gezdirememenin.. fikir oluşturamamanın..

nedeni her ne ise..değişen bişey olmuyor..

ben de yaşanmışlıkları arttırarak geçiriyorum zamanı..

yine de bazı silsile başlangıçlarını not edeyim bu güzel pazartesiden.. sonra geliştirilir belki.. ya da belki bu yazıda hep beraber gelişir..

bir kaçı feysimin bukundan kaynaklandı..

şimdi yılbaşı yaklaşıyor ya..

ben daha altı kutu süsümü / gözüm de doymadı hala bulunca alıyorum/ açıp da ağacımı yapmadım.. kurmadım süslemedim.. yok geç kalmadım ayın sekizinden önce yaptığım olmadı daha önceleri..ama feys sağolsun boş bırakmıyor her yerden santalar kırmızı armağanlar kimisi şimdi kimisi bekle ayın yirmidördünde aç hediye paketleri geliyor.. sanal manal..

sayfam kırmızı yeşil beyaz altın gümüş doldukça.. bana bir yeni yıl sevinç pıtırdanması geldi ki sormayın..

en son bir “yabancı uyruklu ”.. “erkek” dostumdan gelen santa armağanı açtıysam..

karşımda..

=D.. laki santa .. şanslı.. diye not düşüp sayfama ekledim..

az biraz düşündüm eklemeden önce..

bu sayfalar..

tanıdığın herkesin.. aile iş aşk.. yakın uzak.. ast üst resmi samimi içten dıştan herkesin doldurulduğu bi salonda yüksek sesle anons yapman gibi bişi.. o yüzden durakladım..

ama sonra kıyamadım.. ekledim..

gönderen gülerek üstelemiş bi de.. seksisantanı beğendin mi..

çooook dedim.. ama onun bu üstelemesinde ben en çok aidiyet ekine takıldım..

seksisantaM… abdominaller ve adonis kasları olmasa buraya taşımazdım ..

ve evet itiraf ediyorum bunun  yazacaklarımla ilgisi yok.. resme bakın diye sadece.. =P.. bi de gerçekten bir cıvıldama ruh durumunu aktarmak için..

bi de yazının sonrası da bööle gelecek.. pek bir beklenti geliştirmeyin bence..

****

kurşun asker.. deyince ne gelir.. aklınıza..fındıkkıran balesi.. evet.. bi de başka masal vardır ama..

tek bacaklı kurşun asker ve kağıt bebek balerinin aşk hikayesi.. sonunda biri camdan uçar.. ceryan yapında.. diğeri de bir youlunu bulur onun peşinden gider..

ama bunun bişeyi benim aklımı titreştiriyor da.. bulamadım nesi.. masalı bi daha okumam lazım ama ben masal sevmem..

sevdiğinin peşinden kanalizasyona atlayacak kimse tanımam.. ben yaparım.. dım.. diyene de inanmam.. neyse..

masalı bilenler bilmeyenlere anlatsın.. =)

******

telefonda konuştum da bi arkadaşımla geçen..

iroşka dedim sevecen sevecen.. o da bana bi isim takmıştır.. sevgisi taşınca kullanır..

şu adlandırmalar düştü aklıma..

bazen de çok sinir olurum ben bu arkadaşımın bazı yaptıklarına.. ama uyarı cümlemi kurarken de .. aynı adlandırmayı kullanırım rahat rahat..

bana özel hitap kullanan biri var ki örneğin bu aralar..

her kullandığında ben benimle alay ediyor.. ya da aşağılıyor gibi oluyorum.. şu politikacıların suyunu çıkardıkları “sayın” bile daha az çileden çıkarıyodur .. 

mümkünse adlandırmaları doğru zamanlama ile kullanalım lütfen.. geçmiş zamanlarda geçmiş bitmiş duygulardan kalan adlandırmaları günlük yaşama da taşımayalım diyesim geldi..

bi yere demem gerekiyordu.. ayağım alışmış gelip burdan söyledim.. aslında bu kadar açıklama vermeden feyse de diyebilirdim bak.. hem hemen birileri gelir beğeniverirdi..

=D…

dur gidip orda da diyeyim..

****

başka .. bişey yok..

hayat güzel.. yaşam da güzel.. yaşamak da güzel.. istanbulda yaşamak en güzeli..

tadını çıkarıyorum evet.. yeter ki evden çık.. niyetlen.. gerisi geliveriyor.. istanbul bi köşesinde bir kucak açıveriyor..

bu pazar da öyle bir pazardı..

******

iyi niyetle başladım aslında..

fikrim geldi diye oturdum.. ama izlerini bulup süremedim..

 

o yüzden bu yazıyı burda kesiyorum.. gidip biraz feyde ortalığı dürteyim belki yeni fikirler gelir.. =D..

ya da yeni santalar.. =)

26 Kasım 2009 Perşembe

bayram münasebetiyle





sizinki de.. benimki kadar keyifli kutlansın..

resim odamdan..
ana okulu öğrencisi değil.. öğretmeni de olan birinden.. size kart yaptım diye geldi..
=)

aslında resimdekinin inek olması gerek.. ama biraz köpeğe benzemiş..
sanırım burnu yok diye =D...

Image Hosted by ImageShack.us

25 Kasım 2009 Çarşamba

özetleatalet…

 

hafta sonu kültür ve kerahat saati değerlendirme çıkartması halinde.. geçti.

özetle bir sinema filmi.. bir tiyatro.. bir sergi.. bir kahvaltı.. iki akşam yemeği ve içkisi sığdırdık.. =9 dım …

pazartesi uslu durdum.. işime baktım.. salı da niyetim öyleydi..

ama geç saatte gelen konsültan.. psikiatr.. psikolog da henüz gitmeden benim odaya uğrayınca.. konsültasyon muhabbete..

muhabbet keyife dönüştü.. eh biz buralarda durmayalım artık.. motivasyonuyla..nişantaşında son buldu..

gecenin tadı damadığımızda..çok güldüren mottoları aklımızda kaldı..

aşk konuşuldu..aşk ilişki.. ve faydalanma..

yan masaya aşk yazan bi gazeteköşeyazarı-yazar ve sevgilisi gelip oturdular..bi süre sonra bizi dinlemeye başladılar..

her iki “ruhumun uzmanları” aşkın bir psikoz hali olduğunda hem fikirdiler../burda iki ruh değil.. iki uzman tek ruh söz konusu /

yalnız onlar değil.. beyindeki oksijen ve şeker tüketimini ölçmeyi akıl eden .. cin fikirliklerine hayran olduğum .. bilim insanlarıda aynı fikirde..hatta çalışıp.. ..psikozda ve aşık durumda.. aynı olduğunu bulmuşlar..

psikoz ne dersen..

”Psikoz, bir kişinin psikolojik algılamalarını ve çevresinidoğru anlama ve yorumlama yetisini değiştiren bir hastalıktır.Psikoz durumunda, sık sık size tuhaf gelen ve tarif edilmesi zor şeyler duyabilir veya görebilirsiniz. Düşüncelerinizi toparlamakta ve açık bir şekilde düşünmekte zorlukçekebilirsiniz. Ayrıca kendinizi eziyet ediliyormuş veya dışarıdan kontrol ediliyormuº gibi de hissedebilirsiniz.”diyor.. bilenler..

..

bi de nöroz var.. karıştırmamak gerek .. o ne dersen.. “Hastaların genellikle bütün davranışlarında aşırılıklara kaçtığı ve bu davranışlar ın genellikle kalabalık yerlerde belirginleştiği durum. Hasta, bu aşırı davranışlarıyla adeta çevrenin ilgisini üstüne toplamak isteyen şımarık bir çocuk gibidir.Bu hastalar “id” düzeyindeki ilkel güdülerini yeterli bir “süperego” denetimine alamaz, bu nedenle dış dünyaya uyamaz ve güç olaylar ve psikolojik uyarılar karşısında onlarla sağlıklı bir savaşıma girmek yerine, geriye çekilip bir konversiyona (hasta olmadıkları halde hasta görünmek.. yürüyebildiği halde yürüyememek.. konuşabildiği halde konuşmamak.. ve bayılmalar gibi) sığınırlar.”

yani algılama bozukluğu aşk..

aşk kursundan konuşuldu.. evet yapmışlar ööle bi kurs.. vaka tartışmalı filan.. beni çağırmamışlar ama..not da almamışlar üstelik..=(..

öyküler konuşuldu ordan meslek etiği ve etikdışılık konuşuldu..  hepsi aşk kadın erkek ve ilişki bazında..

abede kökenli filmlerde.. psikanaliz  diye öğrendiğimiz şeyin aslında dinamik terapi olduğu.. ille de divandan başlanmadığı..onun bile bi girizgahı olduğu.. önce koltuk  aşaması var.. olduğu konuşuldu..

bir akıllı ve uzun zamandır sadece ilaç hastası olan hatunun.. birden terapilik hale geldiği..

“kaç keredir kendisine eş.. gelin.. çalışan kadın seni anladık da.. kadın kimliğinde sen neler istemektesin???” diye sorulunca aradığını bulduğunun  sonunda anlaşıldığı ..

bu yüzden ortalığın karışacağı..

üstelik bu işi bilen işin içinden ruh hastalıkları ekibinden yani vereceği zararın da gayet farkında olan biri tarafından.. “ sen özelsin” kafalamasına uğradığı.. zaten her kadının rüyası “özel kadın olma özlemi” içinde bulunan kadının bu işe kapıldığı.. ama kişilik  yapısı böyle bir ilişkiye hazır olmadığından.. kesin dağılacağı.. bu yüzden sadece.. o kişiyi ilişki öncesinde nasıl bulurdun diye sorulup.. “herkese boncuk dağıtan özel diyen bu yüzden güven vermeyen biri “ olarak tanımlandığı..

hem de yine de aşığım denebildiği..

o kişiyi arayıp..” silerim seni haritalardan diye tehdit” edilse doğru olup olmayacağı..

“bu nasıl yapılabilir.. adam nasıl yanlış okumuş psikolojiyi.. sadece nasıl faydalanırım kadınlardan dersi olarak algılamış” olduğu..

bu noktada.. “eğer ben her erkeği elde etmenin elli yöntemi dersini beş sene alsam beceremezdim bunca ruh bilgimle” diye psikiatrın altını çizdiği noktada..

benim hemen “aha” diyerek.. araya dalıp..

“ bi dakka ben o psikoloğun kadın versiyonundan istiyorum.. neyse bedeli ödeyeceğim.. şu elli yolu bilen ve kullanandan özel ders isterim “diye girişimin ciddiye alınmaması..

benim bu kez.. “insanların beni ciddiye almasını nasıl sağlarım” dersi için başvurmamı.. onu da.. ciddiye almayııp tatlı tatlı gülmelerini..

zaten bi başkasının da.. divanda danışanlarıyla teve izlediği.. o işin orda kesin kalmadığı.. bu noktada benim gene araya dalıp..

“eh dinlenmeyen anlaşılmayan kadının tek dileği bu.. onu verirsen en iyisi sen olursun “ demem üzerine cümle boyunca her ikisinin kafa sallamaları..

son zamanlarda istanbulda açık evliliklerin çok arttığı..nedenleri sonuçları çözümleri..

şeklinde aktif ve dinamik bir sohbetti..

spoilır vermeden buna..

mağara adam tiyatro oyunundan sık sık bahsettiğimizi de ekleyeyim..

istanbuldakiler.. gidin bekamede oynuyor..

hem eğlenin .. hem de beni anın..

mağara devrinde.. kadının “toplayıcı” dolayısıyla “sepetli” dolayısıyla.. bu özelliğini hala sürdürdüğü.. erkeğin avcı.. dolayısıyla hedefe kitlenen ve ulaşan .. kişilik yapısı.. ve bunu hala sürdürdüğü çok güzel işlenmiş..

bi tek spoilırı vermezsem olmaz..

o da..buranın ruhuna uyar..

“takvimi kadın bulur.. gözlemler ve kendi adet görmesi ile ayın döngüsünün benzerliğinden yola çıkar.. lır bir sopa ve 28 günlük 12 aya böler.. çizgilerle işaretler..

onunla geleceği görür ve planlar” /hala öyle/

“bu sopa daha sonra çizgisiz olarak.. büyücü asası olarak varlığını sürdürür.. geleceği planlamak ve görmek büyü gibidir.. zaten.. o yüzden doğru zamanlama ile çocuk yapar bakar diker işler pişirir.. kadın.. mağarayı süsler.. otlar toplar.. kurutur..tuhaf işler yapar..”

erkek de bakar bu işlerden anlamıyor.. avlıyor getiriryor oturuyor..

bari evi koruyayım der..

işte burda benim en sevdiğim yer..

sevecen bişi..

“kadın o erkeğin hiç anlamadığı tuhaf işlerini huzur içinde yapmayı sürdürsün diye.. mağaranın koruyucusu olur erkek..”

 

gerçek mi.. eh..

önce kendinden korusun diyorum elbet kara mizah duygu durumumla.. da..

sevecen dedim ya..

=D..

 

-------------

hala burda mısınız.. ay alemsiniz.. gidin kerahat saati yaklaşıyor onu planlayın hadi..

-------------

20 Kasım 2009 Cuma

cumaşapşalı…..

cuma şapşalı

şapşal bir durum var… resim seçimi ondan.. kapının dışında elde pantalon çizme kalmak kadar şapşal.. durumun dışında kaldım..zira.. hem de bi kaç yerde birden durum dışıyım şu anda.. o yüzden bişey hatırladım..ve  kafamda sürekli bu şey dolanıyor..

zamanında birinin bana söylediği bir şey..

“des réticences qui ne sont pas définitives” demişti..

daha doğrusu yazmıştı..

e .. tabii ki havalı bişi olacak şurda anlatacağımız.. tarzı öyle olacak en azından.. yoksa içeriği pek gariban..

cümleye baktığımda benim de sizden farkım yoktu..

anlamamıştım.. kibarca.. hatta çekingence teşekkür etmiştim.. yaaa… işte ben eskiden çekingendim de.. çocuktum daha hatta..

kalıcı bişeydir ya yazı.. altına da kocaman imzasını attığına göre kötü bişey değildir diye düşünerek..

eve varınca soluğu adı pöti kendisi beş kilo olan larusumun başında almıştım…

benim bizim laruslar öyle bir dilden diğerine değildi.. aynı dilden aynı dile sözcükleri tanımlayan cinsten.. tdk karşılığı..

söylemek istediğini tutan .. sözylemeyendi retisansın anlamı.. definitif de belirleyici kalıcı anlamına geliyordu..

KALICI OLMAYAN  TEREDDÜTLER.. gibi bişeydi.. bu cümlenin anlamı.. cümle de değil.. sıfat tamlaması..mı.. sanırım..

anlamamıştım pek açıkçası.. neden bana böyl bir şey yazdığını…

yıllar geçti o dilden.. diğerine çeviri yapan bi sözlüğü.. ve aklımı bir arada  bulup a.. sözcüğün tam dilimiz karşılığını bulmam…

“réticence:
retisañs / nf (söz) geçiştirme, kapalı geçme; tereddüt (sans réticence: tereddütsüz)
[la] (söz) geçiştirme, kapalı geçme; tereddüt

définitif:
, ive definitif, iv / adj kesin, son (en définitive sözün kısası, kısacası)”

evet..

anladım bu kez..

aslında eğer daha onsekizimde olmasaymışım.. ben ..

gidip de sormaya cesaret edebilse imişim..

o zamandan bana sanırım önemli bir ders vermş olacakmış..

belki de bugün bu düşünce ile ilgilenmeyecekmişim..

kızıyorum ben.. ve pek söylemiyorum..

tekrarlıyorum bana söyleneni.. böyle mi dedin diye soruyorum.. gerçekten doğru mu anladım diye..

cevap gelirken daha düşünüyorum bir yandan.. ben buna yol açacak.. bu davranışı sözü anlaşmazlığı oluşturacak ne yaptım..

öyle hemen cırtlamıyorum.. sen ne demek istiyosun…diye..

tepki vermiyorum..

taş gibi sağlamım sanılıyor.. ya da tırstım.. ya da kabullendim.. ama arkada tıkır tıkır çalışıyorum aslında..olay örgüsü hakkında.. benim payım.. karşı tarafın kişilik özellikleri benzer davranışları olmuş muydu.. sıklığı..

sonra susmaya devam ediyorum..aha sustu..  derler..

her an bıdır bıdır bişiler söyleyen biri olarak susunca dikkati çekerim sanıyorum..kendime değil ayol.. durumda bir b..kluk olduğuna..nooldu ki derler sanıyorum..

ama .. devam ediyor elbet karşımdaki.. ben sustukça..

e ne demişler.. susmak kabulden gelirmiş..

itiraz ediyorum hakim bey.. susmak bazen de akıllı kişilerin.. burda akıl zeka anlamında kullanılmıyor..geçmişten ders alan.. olaylar ile pişerek gelişen kişi anlamında kullanılıyor..

baştan alayım.. susmak akıllı kişilerin durumu ayrıntılı değerlendirme durum bildirisidir..

burdan uzar bu konu.. tartışırsın.. kavga edersin.. fikrini söylersin.. söylemez.. çeker gidersin.. bi sürü sonuca ulaşır..

ama bendeki kesin olmayan suskunluklar cümlesi ile açıkça anlatıldığı gibi…sorunlu bi suskunluk..

ben susuyorum…

susuyorum.. karşı taraf.. bildiğini okumaya devam ediyor..

sonra iyileşiyorum… ve karşımdaki sanki bişey olmadı..

ya da ben hazmedilecek kadar na-hoş bulduğum halde söyleneni yapılanı..

/na-hoş da nasıl hoş bir sözcük di mi/

hiç hazım olayı yaşanmamı.ş. gerekmemiş gibi..

ya da dahası hazmettim yenisine yer açtım gibi algılıyor..

bunu ..hep bu yüzden ..başıma gelenler..

o yazı elime verildiği gün.. anlasaymışım.. iyi olurmuş…

çünkü hala öyleyim .. onyedimdeki gibi..

aksiyon.. suskunluk.. analiz.. hazım.. aksiyon…. şeklinde sürüyor bende silsile..

oysa.. aksiyon.. reaksiyon olmalıdır.. doğalı..

neden diye düşündüm..

sanırım ben çok şans’tan yanayım..insanların birden fazla şansı hakettiklerine inanıyorum..

bi de kişiyi nasıl biliyorum elbet.. kendim gibi.. bencileyin .. analiz yaparken hem empati hem de mantık ve adalet kullanacaklarına inanıyorum.. bi şey demeseler de.. kendilerini düzeltirler sanıyorum.. inanıyorum buna..

durmamdan susmamdan bişeylerin ters gitmekte olduğunu anlayıp.. bir daha değerlendireceklerine inanıyorum durumu..

ama olmuyor.. muş…

kesin olmayan suskunluk bu işte..

susuyor.. sonra bişey yokmuş gibi devam ediyor..

ama aptalım anlamına da gelmez değil mi..

ve yine aslında.. sapla samanı karıştırmamayı da bilirim..

ve yine aslında.. doz aşımı hele uzmanlık alanımdır…

neyse.. cuma cuma kafa şişti..

aslında gevezeyim evet..

aslında kendimi anlatmaya .. açık olmaya yatkınım evet.. benim uyarım sınır belirlemem.. kendimi anlatmamdan geçiyor..

hoşlanmadığım şeylerle ilgili uyarı yapmayı beceremeyip susuyorum..

ama bi süre sonra.. hazım mıdır affetme midir.. tamir becerisi midir..ne haltsa.. düzeliyorum..

e naapsın karşıdaki..

beni kararsız sanıyor.. olduğu yerden devam edecek sanıyor..

oysa değil..

şimdi acilen egzersiz bulmam gerek..

etkili bir ifade şekli çalışmam gerek….

hoşlanmadığımda..

ne yapmam gerek…. onu bulup öğrenmem gerek..

bu yanlış oldu dediğimde.. anlayacak biri de gerek elbet..

kendi yaptığı yanlış anlamayan.. ben deyince anlayacak mıdır.. sanmam..

 

bu durumda.. ben galiba susunca tam susmayı öğrenmeliyim..

sevdim mi tam severim.. sildim mi bir kalemde..  resim

öyle bi şarkı yok muydu..

bunun rak versiyonuna çalışayım en iyisi ben..

=P..

***********

şapşal durumdaki fotonun kasları güsel.. ne dersiniz????

19 Kasım 2009 Perşembe

masal saati...

uykum geldi.. hem de üç hasta yatırma beş kahve.. iki kenanlı bir konsültasyon seansı yapmama rağmen.. koşarken uykusu gelebilen nadir insanlardanım sanırım.. resimle bağlantılı girişim nasıl süperim evet biliyorum..=D.. devm edeyim.. bari e cızgı postalarıma bakayım dedim.. başlığı görünce dayanamadım buna tıkladım.. başlık "erkekler melektir"......=D... acaba iki gün önce eklediğim resim mi çıkacak ki.. derken.. bilinen ve büyük olasılıkla unutulan fıkra.. "Birgün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düsürür. 'Aman tanrım' diye bağırdığında melek belirir ve 'Ne diye bağırıyorsun?' der. Ormancı baltasinı suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler. melek suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. 'Baltan bu muydu?' diye sorar. ormancı'hayır' diye cevaplar. melek suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. 'Baltan bu muydu? 'ormancı yine 'hayır' diye cevaplar. melek suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. 'baltan bu muydu?' ormancı 'evet' der. Ormancının dürüstlüğü meleğin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde evine döner. Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düser. Ormancı 'aman tanrım' diye bağırır. melek yine belirir ve sorar. 'ne diye bağırıyorsun?' ormancı 'karım suya düştü der. melek suya dalar ve jennifer lopez le birlikte geri döner. 'Senin karın bu mu?' diye sorar. ormancı 'evet' der. melek sinirlenmiştir. 'yalan söylüyorsun. gerçek bu değil' der. Ormancı 'özür dilerim, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin, o na da hayır deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin. ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez e evet dememin sebebi budur. Bu hikayeden alinacak ders : Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardir ve bu başkalarının yararı içindir. (Kendileri için birşey istiyorsalarsa ekmek çarpsındır )" *************** saklambacıma not.. bi yukarı bi aşağı gidip yorulma diye.. başa ortaya sona ekledim resmi.. rahat rahat bakabilirsiniz.. herkese not... bugünkünün göğüs kaslarını çalışın.. yarın daha adonis birileriylerle geleceğim.. **************** alpere not... ;D.... **************** eceye not.. bunun da kesin vardır bi olimpik başarısı .. ama görünmüyor.. boşuna inceleme..=) **************** kendime not.. sıkıcı .. bi de.. ayna versek diyelim ortaya.. size değil.. bilecek artık o kendini.. burayı okumuyor olsa da.. benim içimden çıksın diye ekledim bunu.. ***************** köyden izinden geldi gene bizim bi personel. hani şu biri mor diğeri kırmızı mesir macununu getiren.. bu sefer de.. kuru üzüm getirmiş.. organik dedi.. masanın üzerine koydum mor kasede.. arada organik takılmaktayım.. yanına ceviz ve badem.. m de ekleyesim de var hatta.. **************** kendime not.. tam on yıl sürmüş gerçekten ... ağzından çıkana dikkat edeceksin gerçekten.. ne demiştim çünkü ben on yıl daha diye başlayan bir cümle kurmuştum.. 1999 ağustosunda.. ve evet.. sürmüş.. ve ne kadar indirgemiştim ilişkiyi.. budur.. yeter.. ****************

18 Kasım 2009 Çarşamba

saçma sapan çarşambadan ancak böyle bi yazı çıkardı .. ama aslolan görselliktir ki zaten =9



geminin sana gelmesini bekleme.. sen gemiye yüz demişler..
=)
resme bakıyorum da doğru bir öneri.. yararlı bir uyarı..

ha bi de..

tuhaf bi hafta olmakta..bu hafta..
aynı karar kaç kere verilir bozulur.. gün hatta saat içinde..
rekor kırdım kendi çapımda..

kendine not..
bi daha iki kişilik kararlara takılma..
tek kişilik karar iyi karardır..
selfish yazılı mor trikonu giy.. ve öyle karar ver..
sen istiyo musun..
gerisini salla..
pos bıyık otel mihmandarımıyım ben..
değilim..
en azından pos bıyık bölümü için geçerli..

ha mihmandarlıkta sınır tanımam evet..
hatta buyrun tepeme de denebilir..
üff..

kendine not 2...

kendi yaşamını.. sadece düşünerek... bu kadar kısa sürede..
bu kadar karmaşıklaştırabilen biri var mıdır acaba.. araştır bunu.. sor soruştur..
sanırım cevap hayır..
sen eşsizsin..
o zaman bi de..
unique yazan bi triko bul al..
en taşlı ve dekoltesinden olsun..

kendine not 3...

mümkünse bi de..
kafana bi odun vur.. bak bakalım düşünmeden durabilecek misin..

baktın faydalı..
günde üç öğün dene..
odun taşımak zor olursa..

/haha mor odun desenli triko al diyeceğim sandınız değil mi.. yok delirdim biraz evet..
ama o kadar değil henüz../
duvara da kafa atılabilir.. diyecektim..
hatta dedim evet..
yumuşak sorumsuz .. hatta sorunsuz..
özgür ve..ve göründüğün gibi.. yani sarışınnn yaşarsın belki.. o zaman..

olmadı mor rende al .. yassı ve incesinden olsun .. çantada taşınabilsin.. boş kaldıkça rendele kendini.. daha az acı verebilir.. fikir ve dileklerini çatıştırmaktan..

evet kızgınım biraz kendime..

atabişibişide olanlar benim gibi düşünmeyenlerin icraatidir..
kardır yanlarına..
aya ister şapka tak ister serbest bırak ister.. türbana sok.. hatta siyah naylona koy..
kar eden sen olmadıktan sonra..
salla......

bu saçmalığı yazıya çevirebilmek.. ve ..

başlangıç noktasına dönebilmek .. okuru resme geri gönderebilmek için..
ata sözü özlü bişi düşün atalet...

tamam buldum.. top yuvarlaktırı yarına bırakalım.. bugün...
su yolunu bulur diyelim..

ve formülünü yazalım..

H2O.. iki ölçü hoşgörü.. bi ölçü olumluluk..
ya da iki ölçü.. hayal.. bir ölçü okşama..

başka????

Image Hosted by ImageShack.us

alper sen videoyukaldırsan da varlar..

kaldırmasan da.............


demek ki neymiş..
kendi görsel malzemeni kendin bulup asacakmışsın blouna....=P
intikam mış hıh...........
*********
resim feysbuktan =P
adresini hayatta vermem ...=D

Image Hosted by ImageShack.us

16 Kasım 2009 Pazartesi

haftanınsonubinakaratgibiiiiii

bardayım..
ya da en azından bir bar tezgahı başında..
o da değilse..
bar tezgahı gibi yüksek ve dar ve uzun bir masanın başında ayaktayım..

sınava giriyorum..
elimde bir çoktan seçmeli boşluk doldurmalı soru kağıdı..
botanik sınavı..
türler.. latince isimler..
bazılarının yanında çizimler..
çizgi film ağaçları gibiler..
yazılar da nesense comics sans ms formatında.. =)..

uğraşıyorum..
ama dikkatim dağılıyor..
bir ses var..
uğultu daha doğrusu..
homurdanma gibi bi ses..

çıkıyorum olduğum yerden..
mor halılar üzerinde yürüyorum..
tuhaf ses daha yakın gibi..
ya da şiddeti artmiş..

organik sebze meyve bişeyler alacağım.. daha..
ama ses aklımdaki tüm işleri listeleri unutturuyor..
dava açmak lazım diyorum..
avukatımı aramak için cep telefonu arıyorum çantamda..
bi de bu fikirleri yazmam lazım diyorum..

derken .. uyandım..
horlama sesi evin biyerlerinden gelen..
uyanmışım .. tam uyanamadan..
aldırmak lazım.. dava açmak lazım diye söylenmeye de başlamışım..

herbişi var..
kabuk altımdaki her bişi..
bar var.. botanik nerden çıktı derseniz..
=P ben biliyorum.. o da var..
e yazmak var.. buraya.. günceye biyerlere..
hmm.. başka.. horlama var evet ..

diğerleri de var..
***********

çekirdekle alışverişe gittik..
kapüşonlu.. kenarı kürklü anorak yelek ..
görmüş beğenmiş..
mağazada bişi daha gördüm ben..
bak bu da güzel dedim..

hızlıca yakından bakmaya giderken..
toslayıvermiş.. satış görevlisine..
ben farketmedim..
ama pek bazılarının pek yakışıklı..
birinin de çekirdek gibi gözlerinin üzerine inen siyah perçemleri olduğunu farketmiştim..

neyse uzatmayayım.. aldık .. geldik..
evde.. bir giymek istemiş bizim hanım..
bir kahkaha.. boğulur gibi.. nefessiz..
ve anneeeeee bağırtısı ile..
ve kuğurdayarak.. karışık bi şekilde..
hani ben çarpışmıştım ya biriyle mağazada..
bak ne buldum.. ne yazmış.. bırbırbır.. anlatıyor..

ben biraz zor çözdüm..
size çözülmüşünü yazayım..
giymiş aldığımızı..
elini cebine atmış..
bi kağıt..
çıkarmış bi not..
"keşke bana her çarpan senin kadar güzel olsa"..
altında isim ve tel no.."

çok hoş.. =) ee arayacak mısın dedim..
yoo manyak mısın dedi..

özenle tel no'sunun üzerini sildi..
notun resmini çekti.. feyse koydu.. =P..
zamane kızı...

************

aynı mağazadan bana da..
yakası derin dekolte..
kolları satenli filan çok dişi ve ..
üzerinde kristallerle
"selfish"
yazan bir mor triko aldık..
daha öncekileri söylemiş miydim..
birinde blondie..
diğerinde de.. always perfect gibi bişi yazıyordu..

hepsi doğru yani..
********

çekirdek pek komik bu aralar..
bir kocaman sivilce bulmuş..
alnında bi yerde..
buz aldı buzluktan..
üzerinde gezdiriyor..
bana "nasıl iyi geliyor ki buz sivilcelere" dedi..
enflamasyonu alıyor dedim.. dalgınca..
"dünya diliyle lütfen" dedi.. =p
*********

bir armağan geldi bu hafta sonu..
inanılmaz..
uçan bir martı sürüsü..
yaka iğnesi.. doğrudan derime pirsing ettiresim geldi.. bayıldım... =)
***********

lekede bi tuhaflık var..
bir içeri bir dışarı..
kapı açmaktan kapamaktan hal oldum.. olduk ailece..
bi kapıda bi camda..

hıhı evet.. muayyen zamanı sanırım..
ama tuhaf olan bu değil de..
içerdeyken yüz vermezsem..
gelip kafa atıyor.. bacağıma..

bu köpekçe bişi diye bilirdim..
hani pati tırnak miyav neyse de..
kafa atan kedi de görmemiştim.. =P..
*************

başka mı..
haha rüya görme dışında ..
leke çekirdek ve alışveriş dışında bişiler yaptım canım..

ne olsa istanbul burası..
heyecanlı şehir.. faydalanmak gerek..

gerçi izmir gibi..
iç sızlatan bi yer değil..
defalarca ziyaret edilesi.. ağıt yazdırası değil..
ama ..
keyifli işte.. yaşanası =P
*************

19luk.. bu aralar..
üretemiyor bişey..
test çözme derdinde..

aklınıza geldikçe.. şans dileyin...
sınava girecek.. bu yıl..
büyüdü mü ne ??
*************

hadi keyifli bi hafta olsun..

11 Kasım 2009 Çarşamba

canımsın.. herşeyleri de düşünmüş =D

osmanlıca diye korkmayın..
parantez aralarına ekledim.. bugünkü dilimizde karşılığını..
ayrıntı meraklısı benden..
sevmediğim ayrıntılara meraklı bir yerde görüp..
bilgi nerden gelirse gelsin diyerek..
daha güvenilir gibi görünen bir kaynağa ulaşınca..

ekledim dayanamayıp..

Pek güzel, o kadar ciddî ve yorucu meşagilden (meşguliyetten)sonra, son asır terakki ve medeniyetin şuaatiyle (çağdaş ilericilik ve uygarlığın ışığıyla) ve dimağı tenevvür etmiş (zihni aydınlanmış) bir erkek, işinden doğru evine gelüp, kapanmak suretiyle yarın için icab eden zevk ve kuvvet-i mesaiyi iktisab edebilir mi(gereken zevk ve kuvveti edinebilir mi??) ?
Biraz hava, biraz musikî, biraz tiyatro, hülasa (özetle) bir hayat arzu etmezmi?
Bu icabat'ı tabiiye ve medeniyeyi tatbik ederken (bu doğal ve uygar gereksinimi giderirken) yanında karısı bulunmazsa, bu noksanı telâfi etmek ( bu eksiği gidermek) lâzım gelmiyecek mi?
Çünkü bir erkek için kadın huzurundan, kadın sözünden, kadın refakatinden mahrum bulunmak bir noksandır. Bu behemehal (mutlaka) tatmin olunur.
Fakat evde erkeksiz kalacak kadın için erkek ihtiyacı aynıdır.
***********

Fakat zannediyorum, artık bugün kadınları büyük babalarımızın müthiş nazarları (bakışları) altında sinmiş olduğu gibi bulunduramayacağız.

Velhasıl netice: Bu kadın meselesinde cesur olalım.
Vesveseyi bırakalım.
Açılsınlar, onların dimağlarını (zihinlerini) ciddi ulûm (düşünce) ve fünûn (fen) ile tezyin edelim (donatalım), iffeti, fenni sıhhî surette izah edelim(bilimsel sağlıklı biçimde açıklayalım ).
Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede ehemmiyet (önem) verelim.
Sonra şahsi irtibata gelince( kişisel ilişkilere ), tabiat ve ahlakımıza muvafık (yapımıza ve ahlakımıza uygun ) karı arayalım ve onunla şurût-i izdivaciyemizi (evlilik şartlarımızı) açık ve kat'i (kesin) kararlaştıralım.
Ona riayette (uymakta) kusur edince onun icabatını (gereğini) yapalım. Kadın da böyle hareket etsin.

MustafaKemal ...

canımsın....

karsbad günlüklerinden... dileyen BURAYA tıklasın baksın...

9 Kasım 2009 Pazartesi

jartiyer.. koko.. şarap

çekirdekle sabah sohbeti..
anne bzim okulda.. kışın siyah kilotlu çorap giymek zorunlu..
çorabım kalmamıştı.. senin jartiyerli çoraplarından birini aldım giydim..
kızım düşer o kesin bugün..
hem niye yok çorabın daha yeni aldım bi tomar..
o arada çekirdek eteği sıyırır.. nasıl güzel görünmektedir..
atalet.. anlar.. bu bahanedir.. yaşansındır bu heves..
yarım gülümseme ile.. bi daha olmasın der..
çekirdek servise doğru uçar.. çekirdekle akşam sohbeti.. anne bugün beden eğitimi vardı.. gördüler çorapları.. şaşırdı millet.. nası bi annen var senin dediler.. hem annen kime giyiyo bu çorapları dediler.. ne bileyim dedim.. =D.. heralde babama değildir.. di mi ??
=D..

*************
coco.. şanelden önce.. izleyin.. kaçırmayın.. tam dozunda.. öyle moda dünyası filan değil.. bir kadının dünya görüşü.. hem de kadınların böyle görüşlere gerek duymadıkları devirde.. filmde söylenmedi ama bir cümlesi var.. elbisenin içinde kadın olmalıdır.. eğer elbisede kadın yoksa.. şıklık da.. moda da .. elbise de olmaz.. demiş.. mesela.. haha bi de bişi daha demiş..
erkeklerin çocuk olduğunu biliyorsanız.. zaten herşeyi biliyorsunuz demektir.. =D..
*************
güzel bir hafta sonu idi.. ama içkisiz di.. şarap içmeyi özledim.. ben..
yazın rakı bira iyi de.. şarapla konyakla keyiflenmeyi özledim.. onların çakırkeyifliği farklı.. rakı bira .. serin duş gibiyse..
şarap konyak.. kaşmir şala sarınmak gibi.. =)

hadi süper hafta olsun

6 Kasım 2009 Cuma

ve döngü kapandı.. çemberler.. kapandılar..

bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti..
diyordu kitabın ilk cümlesi.. ve benzetmelerde pek kullanılan bir cümle oldu..

bir kitapla bir hayat değişmez çünkü..
değişirse de vardır büyük eksik gedikler o kişide.. o kitaptan önce..

ama bugün bir kitap okudum ve hayatım normal seyrine döndü.. yine..

itiraf etmeliyim ki.. ayda dokuz on kitaptan azını okursa depresyona girdiğini iddia eden ben..
sanırım..yaşamı yaşamak yerine okuduğuna karar verip bilinç altından..

daha öncesine döneyim az öncesine..

sanırım bir seneye yaklaştı..
aslında bloğu okusam bulurum tam olarak ne zaman ama.. önemi de yok..
okuyamamaya başladım..
keyif almamaya..
sonrasını merak etmemeye..
yazmayı da aksatmaya başladım..
bir iki kapat git de geldi..bloğu..
kenara köşeye notlar almaz oldum..
ama almayı sürdürdüm..
devere ve remzi ve sanal kitapçılar..
herzamanki gibi..beş benemez seçkiler..
yığınlar..

yükseldi... hiç yükselmediği kadar..
okuyamadım..
yazı atölyesine katıldım ..
hem yazamadım.. hem de okumam gerekenleri okuyamadım..
öykü yazarlarının konuşmalarına gittim..
anlattıkları ilginç geldi..
kitaplarını edindim.. ama okuyamadım..
bugüne kadar.. vicdan azabi çektim.. bazen geceleri aklıma da geldi ama yine de okuyamadım..
elime aldım..
birkaç sayfa sonra..
kıvrıldı kondu kenara..

bugün tuhaf bir nedenle.. klinikte olmamam gerekiyordu..
o yüzden önce kendimi tuhaf işler dükkanlarına attım.. elimi oyalayacak.. bişeyler edindim..oralarda.. payet taş parlak..
saksağan günümdeydim..
sonra hala dönmemem gerekiyordu .. işe..
bari sinemaya gideyim dedim..
ama seans başlamıştı..
sonra..
ayaklarımın sancıdığını hissettim.. topuklu çizmelerin tepesinde durmaktan..
ve ben de.. devereye girip bir dergi almaya karar verdim.. iki kitap ekledim.. sonra bir de sidi..
kitaplardan biri hakkında.. türkiyeden bir küçük prens öyküsü diye söz etmişti bana biri..
okuyun ilginç..
başka dilde yazılmış..
40 dile çevrilmiş.. sonunda da türkçeye..

deverenin karşısında starbaksa yerleştim..
tombul mor koltuklardan birine..
kahvemi aldım.. atıştırmalık bişeyler..
ve bir göz atayım dedim kitaba...

bitirdim kitabı.. orada.. öyle kalktım..
kaç sayfa.. yüzkırktan fazla.. en son baktığım sayfa yüzkırktı.. ama daha bitmemişti..

ha neden bi solukta okudum..
bazıları çok etkilenmiş.. ben etkilenmedim..

kapakta.. martıyı.. küçükprensi ve simyacıyı sevenler.. bu kitabı.. sevecektirler.. diyor..

içinde martı seven bir ressam.. güller.. metaforlar.. ve artemiş ile meryem var..
tam da atalete göre..

martıyı yirmili yaşlarımda okumuştum..
küçük prensi defalarca..
simyacıyı.. basıldığı yıl .. sanırım doksanlı yıllarda..

bu kapaktaki söz.. yanlış.. eksik ya da.. anlatım bozukluğu var bence..
"o kitapları sevenler" tümcesinde..
bu tür kitaplar sadece edebiyat olarak kabul edilemez..edilmemeli..
o kitapları sevenler .. o kitapların anltmaya çalıştığı prensipleri benimseyerek..
sonunda o kitapları yazacak hale getirebilmeliler kendilerini..

hiç durmadan bu tür mesaj içeren kitaplar okuma gereksinimi duyanlar bence..
yerinde sayanlar..olabilir..

vardır öyle insanlar..
tanıdığın en pragmatik egoist hırslı ve egosu parlak kişidir .. mesela..
ama elinden tanrıyla sohbet.. bir çift güvercin.. yüreğinin götürdüğü yere git filan ..
düşürmez bunları.. sonra da..
kitabı kapatır..
onu yargılar.. diğerini kısıtlar.. ötekini cezalandırır.. birini harcayıverir..
çıkarır sonra ayracı kitabın arasından devam eder okumaya bilgelik patikasındaki yolculuğu..

küçük prensi ilk okuduğumda.. ehlileşmeyi ve sorumluluk taşımayı..
o saf naif adanmışlığı..
martıda hedefe kitlenmeyi.. defalarca çabalamayı.. alıp benimsedim..
simyacıda da.. hayatın çeşitli hallerini ve kabullenmeleri...

yaşamın verdiğinden daha kolay alıverdiğini..
kendinden başka yarışacak.. güvenecek.. bezeyecek eleştirecek kimse olmadığını.. bilirim .. insanoğlunun..

bu yüzden arada bilgece laflar edebilirdim..
açıktı kanallarım herkese..

ne kadar da dar bir tabana oturtmuşum..
meğer..
bir davranışla nasılda çöküvermiş..
benim oturdu sandığım öğretiler..

kitabı okurken..
ben bunları biliyordum.. dahası yaşamımdı.. kişiliğimdi.. diye hayıflandım..

bitince koydum kitabı.. düşündüm..

basit bir kitap..
okurken birkaç kez..
yirmibirinci yüzyılın öğretisi.. kendine dön.. başkaları gibi olarak ilginleşmeye çalışma diyor..
hedef koy.. sorumluluk al filan demiyor..
kendi sorumluluğunu al diyor..
=)

özelleş biraz.. ayrıl güruhtan diyor..
durum düşündüğümüzden de kötü olsa gerek..
ferrarisini satan bilgeden bile daha basit şeylere işaret etmek zorunda kalıyor..
yirmibirinci yüzyılda bir yazar..
ne öğrendim..
hiç..

ama hatırladım..
daha önce bir kez zaten kendimi hücrelerime ayırıp yeniden birleştirdiğimi..
yıllarca çabalayarak.. bir ben yarattığımı..
sınırları kaldırıp.. yükseldiğimi..
sonra.. hangi şaşkınlık anı beni bunca sırada bir yere..aşağıya çekiverdi..
onu düşündüm..

uzun zamandır empatisizliğime..
hatta etkiler altında kalışıma..
öfkeme.. tepkime.. sıradanlığıma..
üzüldüğüm zamanlara..
kaçırdığım zamanlara..
başkasının gözüyle değil.. kendi gözümle yeniden bakmaya kendime..
kuyruğuma..
yanına taktığım yana ve çana..
baktım ve yükseldimmmmmmmm...

ben bu değildim..
hiç olmamıştım..
nereye saklamıştım kendimi..
bilmiyorum.. ama buldum birden...

ağır adımlarla ilerledim .. yüksek topuklarımın tepesinde.. dinlenmiş adımlarımla..

iki kişiye teşekkür ve özür borçluyum.. ben bugün....
onları edeceğim hemen şimdi..

ama önce şu minicik alıntı..burda dursun..

"okyanusta bir dalga.. keyifle ilerliyormuş.. güneşli güzel bir günde..
bir bakmış.. kıyıdaki kayalara vurup paramparça oluyor önündekiler..
panikle daha yaşlı daha büyük bir dalgayla paylaşmış korkusunu..
şaşkın demiş yaşlı dalga.. sen okyanussun.. dalga değilsin..."

bizi biz yapan davranışlarımız..
onları herkese göre değiştiremeyiz..
herkesin anladığı dil farklı da olsa..
biz bu kadar şekil şekil olamayız..
ben ne isem oyum..
oysa bir süredir.. beni yanlış anlayacaklar diye susmaktan..
durmaktan daraldım..
ümitlenip yeşillenecekler diye davranmamaktan.. bunaldım..
yaşamda bunları düşünmekten.. hesaplamaktan..daha güzel şeyler var..
hatırladım..........

bu sancılı süreç boyunca.. yanımda olanlara kocaman bir teşekkür daha..
ettim aslında sık sık..
ama bu defa farklı bir nedenle..
daha önce.. üzülen bunalan kadına tahammülleri için.. onları bu kadar üzdüğüm içindi..
bu kez..
kendini olduğu ve tanıttığından bu kadar farklı bir konuma biçime getiren birine katlandıkları için teşekkür etmeliyim..
ve onlarda eğer.. bir.. yanılma/yanıltma duygusu yarattıysam.. inanç güven eksikliği oluşturduysam..
bir de teoride söylediklerimi.. eğer şüpheli bir şekilde hayata geçiremediysem..
özür dilerim...

Image Hosted by ImageShack.us

4 Kasım 2009 Çarşamba

mina.. kaplan.. ankora.. taş mor ve saire..




*************
gitmek istersen.. seni anlarım..
eğer terkedersen aldatırım.. evet
ama eğer göğsünde uyursam
seni sevmekten vazgeçemem.. hayır..
aşkta muhteşemsin..
kalbimin üzerinde şehvetlisin.. evet
ve bir damla gözyaşı döksen..
o an önemli.. çünkü.....

sana soruyorum yine
bedenin yine..
kolların yine..
ellerin yine..
bana yine sarılacaklar mı...
beni yine alacaklar mı...
beni yine sevecekler mi..
beni öldürecek misin yine
çünkü seni seviyorum
hala hala hala

senin aklındaki karışıklık
tamamen sevdiğin zaman, evet
senin algıların..
benim eğilimlerimi belirler.. çünkü
sana soruyorum yine

ağzın yine
ellerin yine
boynumda yine..
kalacaklar mı yine..
beni yakacaklar mı.. yine
çünkü seni seviyorum
hala hala hala
***********

italyanca da bilirim evet.. davvero.. eh en azından üç dilde.. ana avrat dümdüz gideceksin demiş şair.. ama dört de göz çıkarmaz değil mi.. yok çıkarmıyo..

biraz yardım aldım.. evet.. davvero.. bi kaç sözcüğe bakmam gerekti.. pigliare gibi..=) olsun birkaç sözcük daha kattım dağarcığa..
italyan şiirsel ifadelerini çok iyi anlamam..
aslında şiiri anlamam..
hanı ayı gördün mü?? deseler..
=)..
yok.. o kadar da değil elbet ama..
sözcüklerin gücüne inanan biri olarak..
aşkta ve sevgide..
davranışlarını gücünü öğrenmiş olacak kadar .. deneyim kazandım..
ondan..
söylenene değil.. söylenişe bakarım.. dile değil gözlerin içine..
gerçi gözümün içine baka baka yalan söyleyenlere de inanmışlığım oldu..=D..
ama çıkarcıyım evet.. işime geldi inanmak da ondan..

uzattım zaten uzatacağım kadar.. bi de uzatmayalım demeden devam edeyim ben..
yine de..

türkçeleştirmeye çalıştım..
şarkıda denilenleri..

türkçede o kadar tutkulu ve çekici olmadı sanki..
belki ses'lerden dolayı.. belki de kadının okurkenki mimiklerindeki köşnüllükten..
belki.. benim beceriksizliğim..

ama zaten mesele bu değil..
ben şarkıyı söyleyenle ilgilendim daha çok..
kadın..
mina..
eskiden gözleri aşağı aşağı çekik.. ağzı dikdörtgen..
sinir ve itici bi kadın diye görürdüm biliyor musun bilog..

ama bugün bi yerde tesadüfen izleyince..
üff alev alevmiş..
=9

zaten kim gözlerin şekline baktı dediniz mi???

bi de..
ekranım parlak ve güsel..
çünkü gözlüklerim güzel..
miyopastiğmatve hipermetrop olmuşum meğer ben..
ne biliyim ben de kitapları flu.. basıyolar ekran da kirlendi sanmaktaydım..
değilmiş..
ekran parladı ama ben daha çok..
=)
gözlük çerçevemde.. iç dış pürnakıl taş.. ve leopar deseni ve mor var ..
=9


daha sadesi olabilemedi.. olamayacaktı ..
denedim evet.. yine mor ama daha sadesini denedim elbette..
ama....onu gördüğüm anda.. işte ben dedim.. ben gözlük çerçevesi olarak geleydim dünyaya.. yaratılaydım..
bu çerçeve olurdum inan bilog..



haha.. hatta gözlüğün sapının iç tarafa yanağa doğru gelen kısmı bile taşlı.. dikkatini çekerim..
hani eline alıp da.. böyle zarif hareketlerle sallayarak konuşursan.. birine doğru.. kesin hipnotize edersin..
ne dersen olurlatabilirsin.. =D..
o kadar parıldıyor..
"içi dışı" demem o yüzden..

ve bütün bunları.. yarım saatte hallettim..
adliyeye verilecek dilekçem vardı..
onu vereyim diye çıktım..
poyrazoğlunun tiyatrosuna bilet de alıverdim yan yana idiler gittiğim adliye ile..ordan da.. göz muayenesine koşturdum..
doğru gözlükçüye.. üçüncü çerçevede bitmişti karar verme aşaması.. orta şekerli çifte kavrulmuş kahvemi bitiremeden hazırladılar gözlüğümü..

alır almaz koşarak geldim kliniğe..
bi kaç yeşil reçete yazdım..
baktım mini mini yazılar ..güzel güzel görünüyor..
pisimi açtım.. baktım o da pırıl pırıl görünmeye başlamış..
bi de bloğa yazı ekleyesim geldi o arada.. eh mina da vesile oldu bunları anlatmama..
=)..

şimdi bi de taşlı süslü pisi kılıfı lazım bana.. ne o öyle dümdüz mat ve siyah..
ve taşlı morlu kitap kuverleri...ayıraçları..
tüylü kalemler filan..

hahaha bu yıl barok yılım olacak.. karar verdim..
deli saraylı ruhum ayaklandı gene... =)

**********
yok bilog daha değil..
boşanma dilekçesi değildi verdiğim..

o .. belki bir başka bilogpostuna konu olacak..

**********
dip not..
çok seksi dediler gözlüklerim için..
haha ilerde bastonum da seksi olacak dedim..
amtist sapı olacak.. ol sapı gövdeye bağlayan yeri de taş işlemeli olacak..
gövdesi de abanoz ve sedef olacak..
bulamazsam tasarlar yaptırırım.. o kadar..

*********
derin not....sulh hukuğun merdiven basamaklarının yepyeni durması ve ceza hukuğun aynı yaşlardaki basamaklarının o derece yıpranmış olmasının nedeni..
sulh değil de.. ceza sever millet oluşumuzdan kaynaklanıyor olabilir mi????

**********
son not..
italyancası şarkının..

se vuoi andare, ti capisco
se mi lasci ti tradisco.. sì
ma se dormo sul tuo petto
di amarti io non smetto.. no.
tu stupendo sei in amore
sensuale sul mio cuore.. sì
se poi strappo un tuo lamento
è importante questo mio momento perché

io ti chiedo ancora il tuo corpo ancora
le tue braccia ancora
di abbracciarmi ancora di amarmi ancora
di pigliarmi ancora
farmi morire ancora
perché ti amo ancora.

Confusione la tua mente
quando ama completamente.. sì
con le sue percezioni
mette a punto le mie inclinazioni perché

io ti chiedo ancora
la tua bocca ancora
le tue mani ancora
sul mio collo ancora
di restare ancora
consumarmi ancora
perchè ti amo ancora..ancora..ancora..ancora

30 Ekim 2009 Cuma

k.l.r...

konformist..
yoksa komformist mi..

kimdi o kız arkadaşlarından birinin evine pazar sabah kahvaltısına gidip de..
bin yıllık kocasını yalnız bıraktığı için..
"çılgınlık "yaptığını sanan kadın..

ya minnacık evde.. telefon çalıp da cevap verdiğinde..
"bilmiyorum evde mi.. bakayım bir" deyip.. karısını evde seslenerek arıyan sonra da telefona..
"çıkmış efendim.. gelince aradığınızı söylerim" diyen..o aranıp bulunamayan kadın özgür.. ve revolüsyonist.. sayılır mı..

revolüsyonist komformist... olmak çelişir mi..
yoksa konformist bilinenin birden muhalifleşmesi.. sertleşmesi..
şaşırtmalı mı..
şaşırtır mı peki..
bilmem..
ama bi düşündürmeli en azından..

liberalist komformistin devrimi evrimi..
kale alınmaz mı yoksa..
niye peki..

şapkası var o kalenin asının...
yoksa kale olur söcük..
manasız olur cümle..

konformist olacaksın..
üstüne liberal olacaksın..
sonra bi de muhalif olup..
topyekun reddedeceksin..

e buna kim inanır..
tamam.. ama..
inanmayan neden yalan söylesin..
artık her söylediği yalan kabul edilir ve aksi isbatlanmadan doğruluğu akla bile gelmezken hele..

demek yalancı.. konformiste inanmıyor ki.. yalan söylüyor .. hala..
su gibi.. yalan söylüyor..
çok pratik yapmanın getirdiği beceri..
de..
gereği su götürür..

sözün özü diyeceğim..
en başta ben güleceğim..
demeye çalıştığım şu ki..

her türlü koşulda.. sağ ve keyifli kalma yetisine sahip olmanın bedeli..
değişim rügarlarını başlatamayacağınıza inanılmasını getirir..
değişmeyeceğinizi düşünen yalancı kaptan..
gemisini yürütmek için yalan söylemeye devam eder..

siz de inanmasınız..
ve ama merak da etmenin önüne geçemesiniz..

sürmeyeceği kesin birşeyin..
son demlerinde..
sanki neyi kurtarabilecek de .. yalana gerek duyar kişi..diye..
üstelik mazeret olarak.. sonu hazırlamakta olduğunu kullanarak...

--------
tdk .. konformist dedi..
türkçesi.. uymacı imiş..

bana neden "koşullarından vazgeçemeyen" gibi geliyordu..

su gibi yani bu konformistler..
kabına uyuyorlar..

o zaman bana uymaz bu sıfat..
taşıma kaba uyamadım zira..
taşıma su oldum o yüzden..
onun sıkıntısıdır yansıyan.. parlak parlak..

--------
düşünüyorum ya ara ara..
aslında hani paylaşmak ıvırı ıvırı konuşmak anlatmak ya hayatın paylaşılma biçimi..
onlarda seçici olmam benim suçum değildi..

daha iki günlükken dinlememeye başlanınca..
vazgeçilmişti..
bundan..

paylaşmaktan..

farkındalık da.. bunun doğru olmadığını anlamak idi..

bunu kamufle etmek de..
ancak paylaşanları yadsıyarak yapılırdı..

yapılabilirdi..
yapıldı....

bi beddua okumak istesem şimdi..
"dinlemek istemesen de anlatmadan duramayana çatasın" olur..
umarım eksik ve gelip ayağıma dolanacak bir dilek değildir..
aslında beddua değil.
kalıcı beraberlik tarifesi..=)
------
durduramıyorum..
bir de..
"bir daha asla" ve "..den başkası ile olmazdı"..
larını da yalamasını dileyeceğim..
bunlar da..
tez elden mutluluk dilekleridir..
aslında.. yanlış anlaşılmaya..............................................

------------

affetmek de güç gösterisidir...
dedi..
ama düşmanlarımız onu zayıflık olarak algılarlar diye cevap verdi....diğeri..


Image Hosted by ImageShack.us

26 Ekim 2009 Pazartesi

kapital pe...

P


azartesi günleri sıkıcıdır..

ve birsürü iş olur..

ve daha fenası çalışası olmaz.. insanın..

en azından benim olmaz..

daha çok yapamadıklarımla doludur aklım .. ne zaman yapabileceğimi programlamaktadır fikrim..

eskiden..

kaçırdıklarım.. şişirirdi kızgınlığımı..

kalabalık ekibin bayrak yarışı şeklinde sistemli iş çıkarması sayesinde.. bazılarını asla yapamayacağımı bilmek kabartırdı öfkemi…

bunları vururdum dışa.. en pasifinden..

sitemler doldururdu gırtlağımı..

sevmediğimden yutardım bunları..

sabit alanda.. bi kadeh.. bir kaç nota.. bir kaç harf ile doldurup hayal gücümü.. “gibi yazar”.. “gibi notlar ekler”dim sağa sola..

şimdilerde onları buluyorum.. pisinin köşesinde.. kitapların aralarında.. uzun zamandır kullanmadığım çantaların yan gözlerinde..

hatta bazı giysilerin ceplerinde..

listeler..karşıma çıktıklarında ..

kendi çocukluk fotoğrafını görüp de sevimli bulmak.. okşamak istemek gibi bir duygu oluşturuyor bende..

kendi o listeleri yapan halimi .. sarılıp teselli etmek istiyorum.. empati sahibi listeleri bulan ben.. =)

“gibi yapmak..yaşamak mıdır” diye kavırladım.. zakkumun.. hipokondriak şarkısını… onu mırıldanıyorum.. yazarken..

ve cevap veriyorum hayır..



ertesi hafta sonunu beklemek..

yapılamamışları yapabilmek ümidi ile ..

oysa karar verdim.. verdik… ümit zayıflatır insanı .. ümit..

işte o ümit .. gereksiz bişeydir.. yaşanmayası bişeydir..

yapamadıkların senin zarar hanendedir.. kimsenin değil..

ve kimsenin umuru da değil..

ve herkes kendi yaşanmışlık hanesini genişletir o arada.. seninkini yutacak kadar genişletir hatta.. ve sen farkına vardığında..



hayır çok geç değildir.. tam zamanıdır.. ertelememenin..

hayır geriye alınamaz hiç birşey ve yerine konamaz.. yaşanmamış olan.. ama bunları düşünerek kaybedecek vakit yoktur..



ister toplamadan kapamak zorunda kaldığın çekmece.. ister izlemeden kenara bıraktığın film.. isterse de.. gidemediğin göremediğin bişey olsun..

aklını da koyarsın o kenarda kalan şeyin arasına..

aklın orda kalır..

yine yeniden önceliklerde birşeyler başa geçer..

aklınla beraber o yapılamayan şey de orda kalır..

sonra felsefe yaparsın..

sadece seni bu duruma uyumlulaştırma amacı güden felsefeler..

ister kendin üret.. ister hazır üretilmişlerinden faydalan..



iki ünlem arasına sıkışmış bir çok nokta gibi.. bir hafta sonuydu bu.. yaptım listesinde bir yenilik yok..



sorular listesine iki öenmli soru eklendi..yuvarlayıp yanıtladığım.. bir soru da benden çıktı.. bir gün bunları cevaplayabbilecek miyim.. gözüm gözün içine bakarak.. bilemiyorum..

hatırlatma olsun bu da buradan kendime..

“eski hüzün hatırlatmalarını unutma.. aklın başında dursun.. haftalık programın önünde.. artık hatırlatmalarda yanına işaret atılmışlar dışında birşey kalmasın”

ps.. büyük harfime ağıt çıktı..

ps iki.. çekirdeğin isyan haftasonu

psüç.. bazen de zevk almayabilir insan..

psdört.. de vardı ama unuttum neydi..


Image Hosted by ImageShack.us

23 Ekim 2009 Cuma

şiir sevmeyen ataletten....

Kadinlar Için Sone

Ben güzel gözlü kadinlari severim
Bir de küçük ayaklilari, uzun boylulari
Hem nasil severim, öyle severim iste
Terler avuçlari, kesilir soluklari

Ben mahzun kadinlari severim
Yavru ceylanca kadinlari, ürkekçe
Hem nasil severim, öyle severim iste
Bilemezsiniz ne güzeldirler, öpüstükçe

Ben akilli kadinlari severim
Düsünen, az konusan, çok bilen
Her yerde, her zaman nazi çekilen

Hem nasil severim, öyle severim iste
Içimde büyük, sonsuz atesler yanmali
Ölümüm bile o kadinin yüzünden olmali

Ümit Yasar Oguzcan


hep kadın yazdık ya..

bu sayfadaki yediden yetmişe tüm kadınlara ithaf edesim geldi.....

ps.. hıhı evet..
içinde akıllı kadın geçiyor diye ekledim..

ps2.. hıhı evet ben akıllıyım..

ps3.. hıhı evet aşk-ı memnu izliyorum fırsat bulunca teveden değilse netten..
daha doğrusu..
behlül izliyorum..
ama demiyorum bişi..

ps4.. hıhı evet.. sürmelim kıskanır diye..

ps5... yok başka bişi.. =D..

ps6.. var aslında ya siz hala dilek önder okumadınız mı..
jübile erkekleri..jübile erkekleri 2..
seni... kadar seviyorum..
yazılarını ve

ille de bugünkünü..
tıkır tıkır topuk sesli olanı..
okuyun derim başka bişi demem..


Image Hosted by ImageShack.us

21 Ekim 2009 Çarşamba

kıskandım..

baştan söyliyeyim.. düzelecek süper olacak birinden söz ediyorum..
rahat olun..
------

arkadaşımın annesi..
ileri yaşta..
beyin kanaması felç..
acil ameliyat..
kliniğe getirdiler.. doksan küsur yaşlarında kadın.. uun boylu iri bir kadın..

ilk muayenede çok beğendim..
düzelir ve bağımsız yaşar dedim..
bağımsız derken yardım gerekmeden..
yanlış anlaşılmasın..
feminizmden söz etmiyorum..

dün ..
hani kırmıı elbiseli kadında anlattığım mekanik masada.. ayakta durma çalışması yapılıyor..
seansın son işi..
yorulmuş..
biraz aklı karışmış..

felç olan taraftaki kolu sarkmasın diye..
göğse geln bağmanın arasına yerleştirilmiş..
el ayası midesinin üzerine gelecek şekilde..
duruyor..

napolyonun ceketinin düğmeleri arasına soktuğu gibi canım..

elbet o el fazladan bastırıyor..
ama şööle bi sorun var..
o tarafını yabancılıyor henüz..
bu el kimin eli bilemiyor bazen..
biz buna ihmal deriz..
olur.. geçer sonra..

biz konuşurken fizyoterapistle resmi resmi dedi ki..
"bu ş... nin eli"
baktık boş boş..
"kocamın eli" dedi..
ihmal var ya...dedik..

devam ettik
konuşmaya..
yineledi..
"ş... nin eli.. çünkü o beni hiç bırakmaz.. hep sarılır..
arkamdan tutar.. düşmeyeyim diye.."

bakıştık.. o da... bir kadın olan fizyoterapistimle..

sonra..
gerisi de geldi..
"ş.. bırak canım beni.. düşmem.. biliyorum endişeleniyorsun ama.. sıkıştırıyor elin beni.. nefes alamıyorum.."

fizyoterapist..
uzandı eli kurtardı..
"bi ş ... amcayı yormayalım dedi fazla"..

kıskandım yalnız dedim..
kıskandım bu nasıl bir güvendir..
bana arkadan destek olan.. arkamdan gelip sarılan.. elini belime dolayan ..
kocamdır..

diyor şu anda..

kızlar.. fizyoterapistler ve hemşireler.. 22-30 arası kadınlar..
hepsi baş salladılar..
hiç biri gülümsemeden..

bu nasıl bir güven..ce..
nasıl bir inanç..

hayır hadı de ki başkası değil..çocukları da var kocaman..
onlardan biri de olabilir..
ama yok..

erkeğimdir.. kocamdır..

eh bu duygu güven özgüven arkaşlık dayanışma ruhu..
ne derseni deyin..

her eve lazzım..
biz de şaşırmış olmalıyız..
buna ihmal diyoruz...

şu şiirdeki gibi bitireyim..
"oysa bi kutarmak için Allah'ı kullarını kurtarma zahmetinden..
düştük değil mi bu yola..??"

bi de annem derdi ki..
"kurda sormuşlar ensen niye kalın diye..
kendi işimi kendim görürürüm de ondan .. demiş..

ama işte kurdun kolları kendine sarılmaz..
insanın da..

sahi sarılır mı kurtlar birbirine....

Image Hosted by ImageShack.us

12 Ekim 2009 Pazartesi

oh-hooooooooo-o

anlamıyorum..
gerçekten..
insanları..
özellikle de.. kadınları..

erkekleri daha iyi anlıyorum..
yani en azından ne yapmak istediklerini ..
nedenini..
anlayabiliyorum..
hedefi sapta.. rotanı belirle .. izini belli etme ulaş.. kilitlen.. ayrıl.. kaybol.. =)
sade.. uygulanabilir.. ve yormuyor işte..

peki..
bir kadın neden bir düzine kadın arkadaşına..
bir direk dansçısı kadının sahne performansının videosunu gönderir..
sorarım size..

neden..

ha önemli not olarak belirteyim ..
gönderen de mesajın gittikleri de..
karşı cinsi tercih edenlerden..
eşcinsel bi durum yok yani..

neden ???

hani bakın da görün..
a- kadınlarda ne beceriler var.. siz uyuyun!! diye ..
b-bakın görün sevgili xylerinizi kimlere kaptırıyosunuz diye..
c-hepsi..

sanırım gene aykırılık ettim..
çok keyifle izledim..
serde beden hekimliği var ya..
şu hemstringlerin esnekliğine bak..
kuadrisepsler süper..
piriform.. taş taş..
diyerek..

ha bi de gene aykırı olup..
sordum..

ana fikir nedir.. diye..
direk dansı öğren ..
sevgilini elinde tut mu demek bu..
yani direk dansçılarının süper sorunsuz bir çift hayatları mı var diye..
ve bununla yatak bölümünü kastetmiyorum..

çift hayatının önemli bir bölümü de olsa..
tek cephesi değil işte..
bunun ertesi sabah ..
altı ay sonra..
ilişki oturduktan sonra..bikaç yıldönümü sonra dönemlerini kastediyorum..

cevap yağdı..
hayır..
ne marilinler ne ritalar mutlu olamamışken.. diye..

e o zaman bi neden bu direk dansçısını izliyoruz..anlamadım ki..
xylere empati yapalım diye sanırım..
evet..
başka nedeni olamaz di mi..

ve evet..
kadınlar şaşkın ve densiz..
erkeklerin neyin peşinde olduğunu çözmeye adamışlar kendilerini..
sanki böylece hayatlarının erkeğine ulaşıp onunla yaşlanacak..
sonsuzluğa intikal edecekler..
hiç alakası yok..
bi kere..
hayat kısa..

elinden geldiği kadar kaliteli .. dolu.. keyifli tatları dene
doldur gününü bir çok şeyle..
hedefin kendinle bağlantılı olsun..
ha bu arada süper bi de yaşam arkadaşı karşı cins buldun.. tadından yenmz.. kabul..
gerçi ben sıkılırım.. sıkılırdım.. herşeyi aynı kişi ile yaşamaktan..

ama..

ne o öyle fiksasyonlu obsesifler gibi..
habire erkek neyi sever yer içer bakar..koklar..
erkek neden sever bırakır alır aldatır ..
uğraşamam ben ööle..
tamam kabul ediyorum..
arada bunları okur.. dalgamı geçebilirim..
tamam evet. kabul ediyorum..
girmiştim bi ara depresyon kıta sahanlığına..
ama anlar anlamaz nerde olduğumu.. çıkmam bir oldu..

şimdi gene..
"ben" neyi sever yer içer.. bakar.. dinlerim..
ve beğenirim..
ona bakarım ..
oh-hooo-o gidin ya..

ps.. asistanım oldu bi tane..
dibimden ayrılmayan..
üfff...
yakın markajdayım ..
ps2..uzun zamandır görmediğim kadar güzel bi çift göz geldi karşıma geçen gün..
=)
güzeldi eksik kalır hem.. elimden refleks çekicini düşürdüm.. diyeyim anlayın..
bu .. mmmm.. sanırım dördüncü kez oluyor..
güzel bi duygu.. beklenmedik güzellikleri karşında bulmak.. keşke daha sık olabilse..
ps3.. çekirdek okuldakileri adam etme çabalarını katlayarak arttırmakta..
olmazsa beceremzse.. atılırsa okuldan ankara izmir ya da herhangi bir ile yatılı göndericem.. velisi olurum diyenler.. sibaksa not bıraksın.. =)


Image Hosted by ImageShack.us

3 Ekim 2009 Cumartesi

sevdiğin..

ünlü bi büyüğümüz demiş ki..

neyi seviyorsan osun.. ben de laf soktum hatta bu vesile ile.. birilerine.. söyleyenin son zamanlarda sevdiği şeyden dolayı..

da..

kendimi düşündüm sonra..neyim ben..

tamam benzersizim biliyorum.. da..neyim..

bir ünlü büyük de..

yaşamda ne olduğun değil.. neye dönüşmek istediğindir önemli olan demiş..

üstelik bunun sözünün arkasında durmama gibi özelliği de yok..zaten söz değişkenlik içerdiğinden.. ters düşecek bi davranış da yok..

ama sonuçta uğraşacaksak kendimizle.. bir hedef olmalı değil mi.. değişip dönüşmek istediğin bi hedef.. belirli bazı özellikler..

ben neyim ya da nelere dönüşesim var.. dediğimde..

komik bi figür çıkıyor ortaya atalet söz konusu olduğunda..daha fenası ataletin arkasındaki kadın söz konusu olduğunda da..

ben uzun dalgalı saçlı sürmeli gözlü boğuk sesli bir rak şarkıcısıyım örneğin..

hem de mor saten sabahlıklı otrüşlü terlikli.. bir buduar kadını..

bir incecik porselen fincanda mis kokulu sıcacık kahve ve yanında avuç sıcaklığında.. altın rengi konyakım ben..

karton bardakta devasa günün kahvesiyle.. deniz kenarı kokusu ve martı çığlığı.. o da ben..

kaportacıda sabahın köründe içilen ince belli bardakta tavşan kanı çay.. tombul kalın fincanda paşa çayı..

kırmızı kadife koltuklu konser salonuyum.. duvarları tavanları kabartmalı altın varaklı.. hatta mümkünse locasıyım.. kırmızı kadife perdelerin arasındayım.. uzağım güruhtan..

minimalist bir sergi salonuyum.. cam ve metal..

beden bedene yürünen kalabalığım.. beyoğluyum tam olarak bir cuma akşamında..

karanlık bi barım.. ya da.. mor duvarlı yatak odası .. bir meyhane  neon ışıklı olabilir.. bir köy eviyim.. toprak tabanlı..kilimli.. kapısı bi adım aşağıdaki odaya açılan..

yırtık .. harap.. ciltli .. yaprakları nem kokan.. sayfaları eprimiş bir kitabım ben..arasında hiç bir gizli hazine olmyan..

cep kitabı da olabilirim mesela.. üzerine hunharca notlar yazılmış.. yaprakları kıvrılmış..

bi dizi özel not defteriyim.. her biri ayrı nedenle tutulan.. özenle yazılmış…

ayrıca ufacık kağıtlar destesiyim.. kenarı köşesi yırtık.. üzerinde günün içkisinin lekesi bulunan… kimin olduğu bilinmeyen telefon numaraları.. okunmayan yapılacaklar.. hiç alınmamış alışveriş listeleri.. hiç bakılmamış web sayfaları ..kargacık burgacık not edilmiş.. kimisi okunamayan..

sabırlı bir dinleyiciyim ben.. karşımdakinin arzusunca dinleyen anlatan.. gevezenin önde gideniyim aynı zamanda.. uyarılmadan susmak bilmeyen..

ani kararların uygulayıcısıyım ben ve sözüne güvenilmez bir yol arkadaşı.. yıllarca planlanıp yapılmayan yolculuklarım da..

daha böyle sürer gider.. sevdiklerimin çeşidi beni de şaşırtır.. saçaklı kaos..

zıtlıkları yorar..

ama olmaz ki..

bu kadar sevgi açı olunmaz ki……..

yaşamak bu kadar sevilmez ki……..

1 Ekim 2009 Perşembe

éphèmére éternité... efemer eternite..

bigünlük sonsuzluk..
zerafet ve güzellik dünyasında..
bir anlık karşılaşma..zamanın sonuna kadar sürer..
en tatlı tutku ile
önce ve sonrasında bişey olmadan
umut ve pişmanlık olmadan
zevk için
bir gülümsemenin okşaması için
söylemeden birbirini sevmek için
hiç yalan söyleme zorunluğu hissetmemek..
sevecen bir işbirliği..
bir anlık aşk hikayesi
günü gününe yeniden keşfedilen..
yasaksız tabusuz bir cennet..
paylaşılan bir vaha..
serap görmek..için..
ruh güneşlenmiş..
bütün duyular büyülenmiş

bana bazen lütfettiği bir anlık sonsuzluk..
Parisi gezip dolaşır..
evine eşine dönmeden önce..

sevgilim.. haftaya ???

ben de her sabah saat ayarım bana ne diyor diyodum...
haha bi tek efemer'i bilmiyodum..
bi dinleyin.. hahahahha...
işte benim hayat hikayem...=P

bu mudur.. budur..


10 Ephémère Éternité.mp3 - moustaki

24 Eylül 2009 Perşembe

..

iki kadından..
esatir-i evvelden ve yakın tarihten..
ve zamanımızın kadınları için.. onlar hakkında yapılan çalışmalardan bahsedelim mi..

hadi..
özlemediniz mi benimle zıplamayı..
düşünce trampolininde..

ilk kadın..
isa'dan hemen iki yüzyıl sonra.. perge şehrinin ileri gelenlerinden bir senatör ile..
artemis tapınak rahibesi bir prensesin kızı..
şehir yöneticisi..
hamisi.. plancia magna..
pergeyi geliştirip güzelleştiren "imar eden" kadın..

o aralar başlayan "panhelenya şenliklerine" katılabilmek için..
birçok başka anadolu kenti gibi..
perge de..yunan hayranı romalı imparator hadrian'ı yunan soyundan geldiğine inandırmaya çalışıyormuş..

bu yüzden muhteşem heykeller salonlar anıtlar da dikilmiş kente..

hehe AB'ye girme yolunda "perge" serbest çağırışımı çınladı içimde .. neden bilmem =P..

ilginç olan.. dikilen ..
yedi mitolojik..yedi güncel.. güncel dediysek isadan sonra ikinci yüzyılda.. güncel..
toplam ondört kahraman heykelinden ..
yedi güncel kahraman heykelin dört tanesinin kadın olması..
yani heykellerin çoğunluğu kadın..
arkeologlar antik çağda anadoludaki kadınları öve öve bitiremiyor..
"Döneme bakıldığında Plancia Magna gibi daha birçok kadının hem üst düzey yönetimlerde yer aldığı hem de velinimet görevleri üstlendiği görülüyor. Kral soyundan gelen kadınların yerel kadınlar tarafından örnek alındığı da ayrı bir gerçek. Böylece Plancia Magna, Perge'nin bir şehir olarak adını, kültürünü, saygın kimliğini yerleştiren ve pekiştiren önemli kişiliklerden biri olarak çıkıyor karşımıza. "
anadolu'da .. kadın olmak önemli ve saygın bir işmiş......

bu antik şehrin ilk kazıları elbette..
soygun şeklinde.. gerçekleşmiş.. yabancılar tarafından..
buluntular yurt dışına kaçırılmış..

sonra..
ikinci kadın geliyor..
jale inan .. geliyor.. tam geliyor..
1914 doğumlu jale hanım..
almanyada savaş yıllarında arkeoloji eğitimi almış..
sonra da pergeyi kazmış..

ilginç bir kadın..
sorun gugl'a..
bir bilim adamının karısı..( o. aralın yazdığı kitaba kahraman olan)
ve güçlü bir kadın..
"Jale İnan 1980 yılında Perge'de bir Herakles heykelinin parçasını bulur. Ama heykelin belden yukarısı yoktur. Bugün belden aşağısı Antalya Müzesi'nde sergilenen heykelin üst bölümünün ABD'ye kaçırıldığı söylentileri dolaşır. Jale İnan, bir dedektif gibi çalışmaya başlar ve izini bulur. Konuyla ilgili olarak yazdığı makaleyle de bu iki parçanın birbirine ait olduğunu öne sürer. Yıllar süren ısrarlı çalışmaları sonunda bu iddiasını kanıtlama fırsatı da bulur. 1990 yılında Boston Mitropolitan Müzesi'nda bir alçı kopyayla iki parçanın birbirine ait olduğunu kanıtlar. "

şimdi bizde imiş heykel..

türkiye cumhuriyetinde kadın olmak.. önemli ve saygın bir işmiş..

....

bunlar gün boyu aklımı oyalayanlar..
iş arasında..

bir de..
akşam dönerken dinlediğim radyo programının şakacı sunucusu sayesinde akşam okuduklarımla birleşiverdi..

o da ne derseniz..

sayın bilim adamları boş durmamış gene ve üçbin onsekiz ile elli yaş arası ingiliz kadınına seks hayatları ile ilgili sorular sormuş..
buna göre ortalama bir ingiliz kadının .. ortalama sekiz erkekle ilişkisi oluyormuş..
ve kadınlar bunların beşi ile alkollüyken beraber olmuşlar..
şunu açalım..
ilk kez birlikte olmaktan söz ediyorum..
bazı kadınlar.. biraz fazla alkole gerek duyuyormuş..
hatta en az iki tanesinin adını bile hatırlamıyormuş ertesi günü =P..

nedeni.. basit..
kadınların bedenleri ile ilgili öz güven eksikliği ..diyor çalışma..

hmm
ama ilginç olan kadınların dörtte üçü..alkollü iken daha az seçici daha az huysuz olduklarını söylüyormuş..
yüzde yetmişbeşi eşi ya da uzun süreli erkek arkadaşı ile birlikte olmadan önce de..
bir iki tek atıyormuş..
yarısı daha keyifli oluyor diyormuş..
bu kadınların yüzde altısı hayatında hiç...
alkol almadan seks yapmamış..

şimdi ingiliz erkekleri için üzülmeye başlayacağım.. neredeyse..
düşünsenize ..bu çalışmadan sonra..
kesin onların da..özgüveni zedelendi.. kesin...
sarhoş olmadan sevişilmeyen erkek olmak da zor olsa gerek...=D

ha bi konu daha var..
o da kadınların erkeklerin hoşuna gitmek için yaptıkları ve işe yaramayan beş şey..

"yıllardır kadınların erkeklerin dikkatini çekme çabaları ile ilgili bi takım çalışmalar yayınlanır da..
esas biz erkekler bir kadının dikkatini çekmeye öyle odaklanırız ki..
hiç bişey dikkatimizi çekmez.. onu gözden kaçırıyorlar bu çalışmacılar " dedi sunucu listeyi saydıktan sonra....

sahi yazının başında ne demiştik..
antik çağda anadoluda.. erken cumhuriyetimizde ülkemde kadın olmak..

e bu teknoloji çağında.. şimdiki zamanda.. neden nasıl.. böyle bir durum oluştu..
dış görünüşe takılmış bir insan kitlesi oluştu...

ne zaman bilmek öğrenmek var olmak arka plana atıldı da..
sadece bedene indirgendi.. kadın ..

hani bedenim benimdir diyordu bi ara..ne güzel..
zaten kendinin olanı yeniden kazanmaya çalışıyordu..
var olmaya..
neden böyle bir sürü duygusu oluştu ne zaman..

ay yok herkes öyle değil.. biliyorum..
ama giderek daha fazlası öyle..
meta edildiği konulara bak kadınların..

ilişki ilişki ilişki.. aşk sevgi..
üffff....

metayız evet..
akıllı ve güzel kadının zaten umuru olmayabilir bu çalışmalar..
o işine bakıyor..
hayatına..
keyfine..
yazdığına okuduğuna..
ama elbet o da..
arada erkeklere de bakmak istiyor..
işte o zaman basıyor feryadı..
erkek yok ..

ortak şikayet..bu..
neden??
çünkü bu tuhaf çalışmalardaki kadını arıyor erkekler sanırım..
aklıyla değil.. benliği ile değil..
duyguları hormaonları feromonları kokruları acizlikleri ile dolaşanları..
barbi bebeksi.. şaşkın.. hayret ifadeli yüzleri ve illa ki ..uzunluk katsayısı ile..
kalkıklık katsayıları üç olan hatunları arıyor olabilirler..

her ne oluyor ise oluyor..olmuş
ne zaman olmuşsa olmuş..
ama erkek çıtayı düşürüyor.. düşürmüş..
erkek o yüzden belki..
artık daha kaba.. kırıcı.. daha saldırgan..
daha rahat.. davranıyor..

ne olsa..
ortalıkta ilişkiyi sürdürmek için çaba gösteren kadın örneği çok..
hatta birçok kadının aynı erkeği paylaşmakla da ilgili sorunu kalmadı toplumda..
eh bu durumda..
kadının "her ne yaparsan kabulümdür".. kavramı içinde..
alkolü çekerim beraber olmak için..
kendimi deönüştürürüm.. dikkati çekmek ve tutmak için.. durumundan fayda....
erkek artık "doğal ortamındaki gibi"..bu da.. tüm çekiciliğini yok ediyor....

peki ya kadın???
içinde bi yerlerde...
antik çağda.. ya da 80 yıl öncede yaşayan ..
kendisinden daha çağdaş kadınları özlemiyor mu??

ben özlüyorum..
Follow my blog with Bloglovin