31 Temmuz 2008 Perşembe

..



nurettin paşa.. saray paşası..
iki oğlu bir kızı var..
soldan sağa.. osman ..
nurettin paşa
tevfik.. daha sonra çanakkalede şehit olmuş..
ve meliha..

ama bir sorun sonucu..
malatyaya tayin oluyor..
sene meçhul..ben bilmiyorum..

bir oğlu var ..
mekteb-i sultanide.. osman nurettin..
osman nurettin.. benim dedem olacak ilerde..
oğlununu ziyaret ediyor..
veda ediyor..
gidiyor..

kısa bir süre sonra..
bir olay oluyor okulda..
osman nurettin..
kaçıyor okuldan doğru malatyaya.. zaten hayatı sıkıldığı yerden kaçarak geçmiş..
cemal beyde de bu huy vardı fena halde..
bende de gideyim ahhh gideyim.. duygusu soydan gelme.. =)

ev sever cemal beyin aile tarafı..
ev sever.. aile sever.. dayanamıyor yalnızlığa istanbulda zaten..
bu da bahane oluyor..
gidiyor babasının yanına..
geri dönmemeye kararlı olarak..

annesi vefat edeli olmuş bir süre..
babasının bir çerkez başcariyesi var ..
genç ve güzel ve dirayetli..
cici anne diyorlar..
eve bakıyor..
çocuklara bakıyor..
paşaya bakıyor..

bi süre beraber kalıyor babasıyla.. malatyada..
ama evde bu genç ve akıllı bir cariye olunca..
kendine cici anne de dese..
yan gelip yatırır mı??
gencecik adamı..
ııh yatırmaz..

bin sekizyüzlerin sonunda..
okumuş hatta liseden terk adam sayısı bile kısıtlı..
hele de dil bileni.. daha az..
o yüzden kolay oluyor memur olması devlet-i âliye..
karadenize ptt müdürü olarak tayin ediyorlar..
trabzona sanırım ama emin değilim..

baba tarafım..
çapkın.. hem de soydan.. hem de kadını erkeği çapkın..
ve yakışıklılar..
kısa süre içinde..
o yöreden bir laz kız ile baş göz ediyorlar..
posta müdürünü..
kızın ailesinin evinde yaşamaya başlıyorlar..
iç güveysi.. ??
ama o geliri olmayan .. ve zengin ailenin kızını alıp..
evine yerleşip.. hem de aile şirketinde çalışanlara denirmiş değil mi??
demek ki değil..
sanırım kızı ailesinden ayırmamak için olabilir eğer o zamanlar zaten adet böyle değilse..

bir yıl sonra bir de bebekleri oluyor..
ama kırkı çıkmadan ölüveriyor bebe..
çok üzülüyor osman nurettin..
o zamanlar sık görülüyor bebek ölümü..
yadırgamıyor üzülmesine rağmen..

aradan bir kaç ay geçiyor..
bir gün 4-5 yaşlarındaki baldızı ile oynarken..
baldızı kızdırıyor..
baldız da.. ben de seni öldürürüm diyor..
sen küçücük bir kızsın.. beni nasıl öldüreceksin diye dalga geçiyor osman nurettin..
e hani bebeğini de ben düşürdüm de öldü ya.. diyor çocuk..
seni de düşürürüm..
ne!!!!!!!! ne diyorsun deyip..
kayınpederin odasına dalıyor..doğrulamaya..
kayınpederi.. anlatıyor o zaman..
bebek odasına gizlice süzülüp.. kucağına almış baldız.. bebek çok ağlayınca..
oyuncak bebek atar gibi.. of çok ağladı bu diye.. atıvermiş yere.. bebeği..
bulduklarında bebek ölmüş baldız da ağlıyormuş..
"ama çok ağlıyordu.. sussun istemiştim" diye..
korkmuşlar anlatmaya.. o yüzden dememişler..
o devirde zaten babalar bebelerini her dakka görmezmişler..
hastalanmıştı ölüverdi demeye karar vermişler..

bir "deli buhur" tarafı vardır cemal beyin ailesinin
birden yakasına yapışıyor kayınpederin..
adamı bir güzel pataklıyor.. odaya giren durdurmaya çalışanları da..
karısına da üç kez boş ol diyor..
ve atladığı gibi atına..
arada telgraf tellerini kese kese..
malatyaya kaçıyor..
nüfuzlu ailenin babasını danasını dövdü ya.. e laz bi de..
kaçacak elbet..

yıllar yıllar sonra..
halalarım eşleri ile bir doğu karadeniz turu yaparken..
kardeşlerinin mezarını arayıp tarayıp buluyorlar..
bilirsiniz osmanlıda en iyi kayıtlar..
cenaze ve tapu kayıtlarıdır..=P..
bakıyorlar ki.. millet minicik çocuk mezarını görünce..
orayı türbeye çevirmiş..
her yanında çaput bağlı..
mumlar yanıyor..
adam tutup temizletmişler..

yıllar yıllar sonra ben de bu öyküyü klinikteki hocama anlattığımda..
iyi halt etmişler dedi..
insan hemen etrafını çevirir ve..oraya bir bekçi koyar..
ne vurgun vururdunuz..
=)
düşünmüştüm o zaman bir yandan gülerken..
beni devrin adamı olmaktan ayrı tutan şey işte bu iş bilmez aile tarzı..
**************
devamı yarına =P..
durum.. masalcılık gündem soğutuyor..
ama benim içimi soğutmuyor..

30 Temmuz 2008 Çarşamba

..

Osman nurettin paşa..ıstanbullu bir aileden..

sülalenin secere meraklıları geriye doğru yedi kuşak gitmişler..
ki..
fatihle beraber gelindiğini bulmuşlar ıstanbula..
daha eski türk kökenli ıstanbullu var mıdır bilmem..
ama ben şu nerelisin lafını soranlara..
her ıstanbulluyum dediğimde.. anne baba nerden gelmişler lafına..
valla fatihten beri ıstanbullu benim aile demeyi pek severim..

gerçi inanın öyle bile yaranamıyorum kimseye..
komik insanlar.. bazen e ondan önce..
dediklerinde..
aslında içimden..
dört nala gelip orta asyadan..
diye şiire başlayasım geliyor..

ama.. esas cin ali benim =D...
nerden gelmişiz onu da biliyorum..
ege civarında ufak bir beylik imiş..
görgeçoğulları..
duymadınız değil mi..
ben de duymadım .. yani en azından türklerin anadoluya yerleşme haritalarında filan görmedim..
ama eğer osmaonoğulları devleti bu kadar başarılı olmasa..
onu bile duymazdık belki..
minnacık bi devlet sonuçta kurulmuş olan.. =P..
7yav osmanlıyı mı küçümsüyor..
kendi beyliklerini mi büyümsüyor demeyin..
şirinlik ediyorum .. sadece /
=D..

secere meraklısı.. büyük büyük amca çocukları.. çıkarmışlar işte..
ve de kendi evlerinin duvarında asılı imiş bu secere..
ama bende yok..
huysuzlukları ile ünlü ailem benim aklım başıma gelene kadar çoktan..
birbirine..hıh demiş..
osmanlı burunlarını havaya dikmiş..
ve görüşmez olmuştu bile zira..
ben ucundan sadece..
kendi cemalimi ve onun kardeşlerini tanıdım sadece..
işte böyle başlıyor.. cemal bey öyküsü....

osman nurettinle.. başlıyor..

yalnız.. ben sıkıldım bayılttın..
ne de meraklı imişsin anlatmaya demeyin..
topluyorum işte bu ara.. hep...anıları..
hem gündemi dağıtmak boynumuzun borcu.............
******************
ıstanbul.. neden istanbul değil..
çünkü ölene kadar ıstanbul idi onlar için..
beyoğlunun pera..
kadıköyün kadiköy.. olduğu gibi..
ve eminönü inildiği..
taksime çıkıldığı gibi..
ve anadolu yakasından bu yana geçmenin.. hep..
aşağıya inmek olduğu gibi..
biz karşıya geçelim derdik.. halamlara gideceğimizi anlatmak için..
onlar ıstanbula indik derlerdi.. bize geldiklerini anlatmak için..
=)

29 Temmuz 2008 Salı

..

önce karakteri tanıtayım olur a .. belki bilmeyen vardır..

kadın efbiaydan ayrılma..
servis şefi.. cinayet masasında..
biraz şaşkın.. pasaklı.. her daim aç.. ama yemeksiz..vakitsiz..
çekmecenin dibinde kalan 3 haftalık kuru poaçayı yemeye çalışıyor..
kocaman bi çantası var.. içinde bişiler ararken başka şeyler çıkarıp duruyor masanın üzerine..=D
bu da ona dalgın.. şaşkın bi hava veriyor..=)
her dakika kendimi ev işine vemeem ya diyip..
bütün tabak .çanağı kirlenince bir şişe şarap açıp..
bulaşığa girişiyor.. saatlerce sürüyor ama bir defada bitiyor..
üstelik yıkadıklarını koyacağı yeri bilmiyor..
tek tek her kapağı açıp..yıkadıklarının benzerlerini arıyor yeniden yerleştirmek için..
sevgilisi vaffl pişirince.. benim bir vaffl makinem mi varmış diyor.. =D..
cevap hıhı evet.. =P..
annesinden hala korkuyor.. telefonda yalanlar söylüyor..
komut dizilerine.. peki anne yemeğimi yerim ..
olur anne dikkat ederim şeklinde cevap vermek zorunda.. hissediyor..
kendine "biç" diyen eş kıdem farklı bölüm erkek kişisine..
sakince..
eğer bana "biç" denmesini sevsem hala evli olurdum diyor.. =D..

/"biç"i çevirmek zor.. geliyor bana.. abedelilerin bunu fahişe yani..
gerçek anlamında kullandıklarına inanıyorum..
ama çevirilerde "kaltak" olarak geçiyor hep..
sanırım akılla ezemediklerini cinsellikle ezmeye çalışmak bir içgüdü erkeklerde.. /

ama işinde zeki.. ve tanıklar.. zanlılar.. sanıklar.. kanıtlar arasındaki..
ilişkileri düşünerek bir bir çözen..
sorguda şüpheliyi gülümseyerek ve en davetkar ve yumuşacık baştançıkarıcı sesiyle..
sonra birden tehdite kayarak..
ifadesini doğru vermeye.. itirafa yönlendiren..
üstelik üstü kapalı ya da açık.. diğer polislerle ve şeflerle..
kendi işinin sınırlarının çatışmasını yapan..
bir kadın..
izliyor musunuz..
dı klosır..
ben arada yakaladıkça.. izliyorum..
düzenli bir kadın olabilsem.. hiç kaçımadan izleyeceğim ama.. olamıyor bi türlü..
zaten bi tı klosırı.. bi de.. hani kapanmamış dosyaları yeni kanıtlar ışığında yeniden ele alıyolar..
bi de.. birileri kayboluya da onları buluyolar..
bi tane daha vardı.. hah.. delilleri toplayarak cinayetleri çözenler var bir grup.. adli tıpçılar gibi..
isim misim bilmem..
işte bu dördünü yakalarsam izliyorum..
bazen aynı geceye denk geliyo.. ikisi filan.. yapışıp kalıyorum bazen de..
birini biterken yakalıyorum filan..


ama klosırdaki kadın..
ben bayılıyorum ona..
mimiklerine..
bık bık lafı edip odasına girerken omuz üstünden geriye yandan bakıp yaptığı etkiyi ölçmesine..
=P
çok doğal.. çok sevimli.. çok gerçek..

son bölümdeki kumpasa göre..
iranlı aile..
kadın kızı kocası oğlu..
adam bir kat otoparkta öldürülüyor..
badi gardıylala beraber..
sonunda..

kapalı iranlı karısının.. abedeli doktoru ile bir olup..
adamı öldürdükleri çıkıyor ortaya..
benim hatun bu ikisini sorgularken.. tam da bu noktada..
abedeli doktor iranlı kadına..
-bana bırak ... dedi..
ve sonra polislere dönnüp..
-avukat istiyoruz dedi..
benim hatun.. iranlı kadına döndü..
-kendi yerine gene bir erkeğin mi karar vermesini istiyorsun..
dedi..
-sanırım kocanı bu nedenle öldürdün.. ama işte sana bir fırsat..
bir kez kendi adına karar ver..
kendi adına konuş..
ya da gene söz hakkını bir erkeğe devret..
bizim detektifin gözüne baktı baktı.. iranlı kadın ve..

-o (kocam) beni irana geri göndermiyordu.. 17 yüzyıla geri gönderiyordu..
-konuşmak yok evden çıkmak yok yaşayamazdım.. dedi..

anladık o zaman..
bu nedenle kocasını ve onun badigardını öldürmeyi göze aldı..
benim kadın bu durumdan o kadar etkilendi ki..

sonraki sahneyi.. bu etkilenişe borçluyuz..

duygularını.. mimiklerini çok güzel kullanıyor.. benimki..
film yönetmeni bunu belirtmek için hoş bir çekim yapmış..
kadın masasında.. önünde dava dosyası açık leptopda..
dalgın oturuyor..

sevgilisi ile akşam iş çıkışı yemeğe gidecek..
ama o anda onu düşünmediği belli.. açıkça..

adam odaya geldi..
kadının pardösüsünü aldı..(bu arada narçiçeği bir pardösü bu bahsettiğimiz)
ve ..
hadi artık çıkalım havasında.
giymesi için havada tutarak beklemeye başladı..
kadın masadan baktı..
baktı..
basitçe boşanmak yerine..
özgürlüğünü elde etmek için..
biri masum iki kişiyi öldürmek zorunda kalması dedi..
ne kadar kötü..

sonra dikildi adamın önüne.. ama tutulmuş mantoyu.. giymedi..
aldı..
koluna attı..
kapıya geldi.. eli kapı kulpuna gitti..
ama durdu adama baktı.. adam gülümsedi..
uzandı açtı kadın geçsin diye..
sonra koridorda kadın..
ama sen ısmarlıyorsun dedi.. yandan bakıp..
gene omuz üstünden..

şimdi..
ben hep uyumlu ilişkileri dansa benzetirim..
herkes rolünü bilir..
aynı anda.. bir şeye atlamazlar mesela.. herkes doğru uca yanaşır..
koşarken yürürken çarpışmazlar..
birbirlerinin boşluk içindeki yerini bilirler..
toplum içinde biri dudağa öpücük kondurmaya kalkınca.. diğeri yanağı çevirmez mesela..
nerde nasıl öpüşeceklerini bilirler..
mantosu tutulsun kapısı açılsın diye uzun ve manidar beklemez kadın mesela..
ya da.. aynı anda mantonun yakasına kapının koluna atlamazlar ..

neyse anladınız sanırım ne kastettiğimi..
bunun birlikte geçirilen süreden çok..
birbiri ile uyum ve birbirini tanımakla ilgisi vardır..
yıllarca beraber yaşayıp güvenlik alanını dikenli tellerle koruyanı var ..
birbirinin alanında dans edeni.. ayağına basanı var..
birlikte geçirilen süre değil..
birbirleriyle ne kadar konuştukları değil...
birbileri hakkında ne söyledikleri değil..
ama herkesin diğerinin hayatındaki..yerini sınırını bilmesi..birbirinin dilini bilmesi..
önemli olan..çift olmada..
bu dabence..
iki tarafında sağlam karakterli olmasını gerektiyor..

işte aslında bunlar da yeni bir çift ama genellikle bakışarak da anlaşabiliyorlar..
iş için itişip dalaşıyorlar ama özel hayat sokmuyorlar filan..
genel olarak hangi anda kim önde yürüyecek..
kim oturacak kim kaveyi koyarken kim oturup bekleyecek gibi sorunları yok
uyumlular..
ama bu olay ile..
özgürlüğün bazen bir hadi gidelim diye tutulan mantoda..
bazen açılası beklenen bir kapıda..
olduğunu pek güzel vurgulamıştı..

tıpta hep diyorum ya bir düşünülerek yapılanlar var..
ilk defa bisiklete biner gibi..
beyin kabuğundan.. yönetilen davranışlar..
bir de yıllardır yaptığınız şeyleri yaparken..
daha ekonomik kullanımlar var..
beyin alt alanlarında.. idare edilen..
ocağı yakmak mesela..
musluk açmak..
ancak modeli değişikse.. bakar ve beyinin kabuğu ile yaparsınız bu işi..
kendi evinizdeki bin yıllık ocak .. musluk..
için değil..

işte ilişkiler de böyle..,
ama bu birinin alanını diğerinin üzerine çıkarması anlamına da gelebilir diyerek..
hassas teraziye de koydun mu..
denge şaşıyor doğallığını kaybediyor..
di mi..

hele hele kadının haklarına sahip çıkmasının..
onun kendi kapısını açmak zorunda.. olduğu geyiğini çok duyduğumuz canım ülkemde..
feminist ya.. ona karşı kaba da olabiliriz..
nasıl bir mantık ise..=P..

ben bu sefer dizinin genel yapısının dışında..
bu sahneyi yöneten kişiyi ve senaristi pek merak ettim..
aradım..
buldum..
senarist..
jeyms daff.. bir röportajda..
baş roldeki kadının içinde..
hem kendisi.. hem kızkardeşi.. hem annesi hem de..
yapımcılardan birinin olduğunu söylemiş....



bi site buldum.. çok eğlenceli..
dilerseniz bi bakın derim...........

*************

durum.. jeykıb dı layırı biliyor musunuz..
toplama kampındaki hayalci yalancıyı..
mottosu...
"hiç bir umut kalmadığında..
umut uydurmalısın".........
olan ve rabin vilyımsın oynadığı filmi..
her felakete.. bir şindlır gerektiği kadar.. bir de jeykıb.. gerekir derim ben..
şindlır işini görene kadar.. diğerlerinin dağılmaması için..
ben de jakıbiye miyim bu durumda..
evet.. sanırım..

*************

28 Temmuz 2008 Pazartesi



saime hanım okula..
nakış ve içgiyim öğretmeni olarak tayin olmuş..
ama önce bazı yetenekli öğrenciler.. Istanbula topkapı sarayı harem dairesi seramiklerindeki desenleri..
kopyalamya gönderilmişler..
saime hanım da aralarında..
trenle ıstanbula gelinip.. maçka kız meslek lisesinde kalıp..
laf aramızda....
ne muhteşem binadır o.. şimdilerde rüştüuzel diye geçiyor..

her gün.. tranvayla taksime ordan da.. saraya giderlermiş..
maçka taksi arasında ne var hı??
bir fransız kız lisesi var..
işte bizim saime..
o karpostal resimdeki kızını.. doğurunca.. doğurursa..
o okulda okutmaya da karar veriyor..

45 günlük çalışma yapılıyor.. desenler topkapıya teslim ediliyor..
bizimkiler tayin yerlerine gidiyorlar..

izmire geldi hanımımız diye..
sanmayın sonunda bir evi oldu..
o zamanlar bekar öğretmenler okulda yatılı kalırlarmış..
eğer aileleri o şehirde değilse..

o yüzden resimlerin çoğu okul bahçesinde..

saime hanım da..
dul bir hanım olan okul müdürü cudiye hanım ve okulun muhasebecisi ya da katibesi..
samahat hanım ile beraber..
okula yerleşmiş..
ve başlamış öğretmenliğe..
kısa süre sonra cemal bey tarafından keşfedilene kadar..

tek çapkınlığı sağ ayak bileğine altın zincir ucunda kalp takıp..
kordonda yürüyüşe çıkması..
diğer öğretmen ve son sınıf öğrencisi hanımlar ile..



çanta ve ayakkabı hastası saime hanım..
77 lira maaş alırken 45 liraya çanta alırmış mesela..
nasılsa ev masrafı yok diye.. =P
italyan ayakkabıları giyermiş..
bu konuda da ona çekmişim..
ayakkabılara düşkünlüğüm ondan gelmiş olsa gerek..

ilk karşılaşmaları karışık..
cemal bey ilk defa sokakta gördüğünü söyler..
saime hanım..
daha önce karşılaşmıştık tranvayda bana yer vermemiştin derdi..
yok öyle bir şey derdi cemal bey..
saime hanım.. hadi ordan.. hatta sinir olmuştum bana yer vermediğin için..
farketmemek için kitap okur numarası yapmıştın =P.. derdi..

ama olan değişmemiş..
cemal bey kolordu komutanının emir subayı..
çok yakışıklı bir adam.. 38 yaşında..
saime hanım 28 ya da dayıma göre..30..
kararlı.. tanışacak saime hanımla.. evlenecek..
bakmış başka yolu yok..
bu hanımı çok beğendi ..
komutanına rica etmiş..
ve..
müdire hanım ile işbirliği yapıp ..
saime hanımla bir tanışma ayarlanmış..
hafif çekişme ortamında anlatılırdı pek bilmem ayrıntıları..
ama fikri sorulunca..
saimeye..
olmaz demiş..istemem ben kimseyi..
neden demişler..
e ben hoca oldum koca istemem demiş..

bakmışlar..
olmayacak..
abilere haber verilmiş.. mektup yazmış..
müdire hanım..
kızınızı isteyen oldu.. ben çok beğendim adayı..
haberiniz olsun.. verdim kızınızı diye =D..
paranoyak abiler doğru izmire..sorguya..
konuştun mu?? hayır..
görüştün mü??
hayır..
nerde gördün..
yahu görmedim derken ..
bozduk nişanı..
ne nişanı yok öyle birşey..
verdik şimdi kızımıza tanışma iznini demişler..
bizimki kendini önce..
nişanlı sonra da..
evli bulmuş..



üstteki emrivaki nişanın fotosu..
en baştaki hanım.. cudiye hanım okul müdürü.. beyaz rusmuş bu hanım.. habire cilt bakımları yaparlarmış.. kız kardeşi ilr.. =P.. değmiş bence..
onun yanında beyaz giysili saime hanım..
bakar mısınız beden diline.. hiç istem yan cebime bir hali var mı..
istememiş işte kadın.. besbelli.. sonra..ortada kolordu komutanı ve sol yanında sayın eşi.. onun yanında.. cemal bey.. ve cemal beyin yanında.. ortanca ağabey.. nam-ı diğer.. pöti feti..
arka sıradakiler sanırım cemal beyin arkadaşları eşleri ve saime hanımın öğretmen arkadaşları olsa gerek..

buraları biraz es geçeceğim daha önceleri anlatmıştım sanırım
=)
ama daha önce okumamış olanlar..
şuralara bakabilir..
http://pnardnmz.blogcu.com/338005/
okumak için yerimden kalkamam diyenlere..
özet..flörtleri olmuş elbet..
şiirler yazılmış..
saat başı.. emirerleri ile gönderilmiş..
saime hanım yeşil sever diye..
izmirin tek yeşil taksisi ile gezdirilmiş hep..
papazın yerinde öğlen yemekleri yenmiş başbaşa.. denize karşı..
kordonun sonundaydı derdi annem.. şimdi kordonun sonu yok..=)
cemal bey öpücük çalmaya çalışmış ağaç altında..
savuşturulmuş.. alından öptürmüş saime hanım kendini..
ben baban mıyım diye bozulmuş..
cemal bey..
saime hanım şu adam gitse de yatsam diye düşüne düşüne..
mehtaplar izlemişler..

bir bu hikayeyi çok severim kısaca özetleyeceğim..aslı burada
http://pnardnmz.blogcu.com/331680/
"istanbuldan askeri kuryeyle gelmiş.. ablaya telgrafla sipariş edilen nişan çukulatası..
sarı plastik kutuda..
modern şeylere meraklıydı cemal bey..
ilk defa italyadan plastik kutular gelmiş..
lebon'a
halam da onlardan sarı olanı seçmiş.. kendisi sarı sevdiği için..
cemal bey ancak o zaman sormuş.. ne renk seversiniz diye..
o zaman duymuş..
her rengi.. ama sarıdan nefret ederim cümlesini =P..
kutu geri gitmiş..
istanbula askeri kurye uçağı ile.. değiştirilmek için..
geri gelmiş aynı kutu aynı uçakla.. halamdan bir not ile..
behey şaşkın ben istanbul kolordu emirsubayı değilim..!!
zaten 3 kutu vardı.. kalmamış başka..
ister ver ister verme ama kendini bana tepelettirme diye.. =P"

işbu hala..
görmeye de gelmiş.. önceden saimeyi..
sipariş verecek müşteri kılığında..
müdür odasına çağırtmış saime hanımı..
hanımlar sipariş vermek ister deyince..
elini göğsüne koyup..
siz beni nasıl bunun için dersten çıkartırsınız..
teneffüsü beklemezsiniz diye diklenmiş saime hanım..
çıkıp gitmiş odadan..

halam babama..
aksi ve huysuz..
hem bizi hem müdürü azarladı..
ama kuğu gibi elleri var demiş =P..

sonunda..
muradına ermiş cemal bey..
kapmış kızı..
da..

evlenmeden önce iyi kötü çeyizler dikilecek alıncaklar var..
bizimki hiç alışverişe çıkmamış daha ömründe tek başına..
ağlar dururmuş yatakhanede..
sonunda muhasebeci samahat hanım anlamış derdini de..
eski günlerde abilerinin yaptığı gibi alıp çarşıya götürmüş bizimkini..



"saime hanım ve samahat hanım.. alışverişte"
saime kumaş seçer.. miktar söylermiş..
samahat öder.. paketletir.. taşırmış okula kadar..
gel başımın belası gel diyerek..
nikah ayrı.. düğün ayrı yapılmış..



"nikah fotoğrafı.."
saime hanımın şahidi cudiye hanım.. cemal beyin şahidi komtan..
kararlılar bunlar işin sonuna kadar gidecekler..=)
şapkalara dikkatinizi çekerim..

gelinliği okulda dikilmiş elbet..
40 metre tülü duvağı varmış.. ben salonun ortasına geldiğimde.. kuyruğum hala kapıdaydı diye anlatır..dı..
yere kadar gümüş teli..
benim şimdilerde en sevdiğim model burnu küçücük açık.. beyaz ayakkabıları..
1947 nin 2 ekiminde evlenmişler..

sonradan çocuklarına cibinlik olmuş.. o ipek tül duvak..
şimdi benim cibinliğim bende.. krem rengi bir bulut gibi..
napıcaksam.. =P duruyor..hala..
hah tel de bende..
onu kullandım yere kadar.. gerçek gümüş.. bilek kalınlığında..
kimbilir..onu da kırmazlar ise..
çekirdek kullanır.. ilerde.. =P..

çocukluk evimde..
gelin damat fotoğrafları asılı idi.. duvarda..
ben küçükken gidip gidip..
javarrı annem dermişim o resme bakıp..
sonunda sormuş..
neden bana zavallı diyorsun diye..
pabuçlarının burnu da delikmiş demişim =P..
neyse ki modeli öyle diye anlatmışlar da acımaktan kurtulmuşum..


balayına izmirden ankara vapuruna binerek istanbul'a gitmişler..
halalarla ilk gerçek karşılaşmalar orda olmuş..
"bir bahar akşamı rastladım size.. şarkısı yeni çıkmış daha.
bizimkiler.. hala tayfası neşeli bir aile..
biri başlamış şarkıya..
diğeri devam bir noktada cemal bey de şarkıya katılınca..
aniden hışımla saime hanım dalıvermiş salona..
noluyor burda diye..
cemal hüüüp .. susmuş.."
=P..
halamdan dinlediğim.. hafif görümcelik kokan..
hiç saime hanıma uymayan.. bir tek balayı anektodu var..
bildiğim.. o da bu...

hiç ev görmemiş..
ne sevdiğini değil..
ne sevmediğini bilen saime hanım..
aile bilmeyen.. sadece abi bilen saime hanım..
pek alışamamış bu evlilik işine..
daha balayı dönüşünde..
tamam bana bu kadar evlilik yeter deyip bavlunu aldığı gibi..
okula dönmeye kalkmış..
ama cemal bey erken dönmüş eve..
kaçamamış.. kalış o kalış..

yemek yapma girişimleri felaket olmuş hep..
okulda yemek dersi gördüyse de..
hiç annesinin mutfağından yemek yemeyen bir kız için zor elbet..bu işler..

bir de..
ölene kadar ..
alışveriş özürlü oldu saime hanım..
bir ekmek bile almadı..
aldıysa da hep olaylı.. en fazla 3-4 kere..
bana kendi seçip..
kendi cebinden parasını ödediği tek bir kahve fincanım var..
o da.. onun en sevdiği evinde datçada duruyor.. onu da biri kırmaz ise elbet =D..
"bunu sana aldım.. üstelik ödedim aldım..
girdim dükkana..
aldım fincanı bu kaç lira dedim.. ödedim!!!!.."
deyişi.. ve gözlerindeki muzip pırıltı..
hala gözlerimin önünde..

güzel şeyleri bildi sadece..
onları istedi..
şanslı idi.. cemal bey de bu konuda pek meraklı idi..
1947 de evlendiler..
o yıl ki..
fuara gelen bir amerikan malı yatak odası takımı aldı cemal bey..
mobilya olarak..fransız .. annemin kelebek koltuk dediği.. markiz berjerler aldı..
modern sehpalar aldı..
halılar aldı..
hepsini kendi seçti aldı..
cemal bey bu işlerde neden çok iyidir..
o da farklı bir öykü..

öldükleri güne kadar o yatak odası takımını kullandılar..

izmirde edindikleri camekanlı vitrin..
içi saime hanımın sevdiği porselenleri bibloları ile dolu ..
taşınma sırasında.. biri deviriverince..
içi boşalmış şıngır mıngır kırılmış herşey..
sonradan gene dolduysa da..
anlatırken hep dudakları titrerdi..
kızı gibi..
onun da her eşyasının bir öyküsü vardı..

o vitrin bende şimdi..
aynı kırılan lamba gibi..
çift kuğu biblosu.. gibi..

sonra gene anlatırım ..
ilk çocuk..


şimdilik bu kadar saime hanım anısı yeter bence..
ataletin acık çapkınlık edesi var.. =)..

annesinin hüzünlü kuzusu modundan çıkası var..

bu arada..
lamba kim vurduya gitti..
kimse kırmamış..
ama kırık..
kimse camları süpürmemiş..
ama yerde parçaları yok..
cinlerle periler..
ya da saimenin kendisi..neye kızdıysa..
bilemem..=D..

açık uçuk pembe opalin lambam.. lambası..
annemin en sevdiği eşyalarından biri idi..

tamam demeyin annen gitmiş lenn..
sen lamba da lamba..

ee daha önce de demiştim..
cam ustayı aşıyor..
emeği..
yapanı..
alanı.. kullananı geleceğe taşıyor..
o kırılgan malzeme..
nesilleri taşıyor..
ama üzgünüm anne..
iletemedim onu bir sonraki kuşağa..

ben de napayım.. öyküsünü anlattım..
dinleyene.. yorum edene.. katkıda bulunana.. teşekkürler..

*****************

daha çok anekdotları var..
saime hanım ile cemal beyin..
cemal beye cemal bile deyemeyişi.. yıllarca yanına gidip.."bakar mısınız" deyişi =P..
oğluşuyla başbaşa geçen izmir günleri..
cemal bey ve mürebbiye =P.. heyecan yapmayın sakinnn..

halalar var sonra..
gerçek istanbullu..
onlar da gelirler bi ara..
konukluğa..
*****************
bir rica....
ben..
aradım taradım..
şu izmir cumhuriyet kız meslek lisesinin resmini bulamadım ..
hadi izmirliler.. yok mu bi bina resmi..
kiliseden bozma..
geniş taş merdivenli..
koca giriş kapılı..
kapısında pembe rozponponlar olan bir okulmuş..
bir resim çekiverin şimdiki halini de olsa görelim..
******************

devam et.. koparma.. sonra noolmuş..
cemal bey kimdir.. anlat ille derseniz.. o da olur..
ben kendi kendime bakıp duruyorum diğer şeylere gugldan =)..
hatta notlar da alıyorum sağa sola iyiyim yani..
tercih okurun.. diyerek iddialı bir son .. koyalım..
******************
jidom uğraşmış.. didinmiş..
bana bir resim göndermiş =) saolsun muahhh diyerek öperim ..
ama belki ad değişiklikleri oldu yılların içinde..
zira..
daha eski manastırımsı bir bina idi saime hanımın anlattığı sanki..
gene de merdivenler ve aydınlık bir görüntü olduğundan ekliyorum.. hemen...

26 Temmuz 2008 Cumartesi

efendim şimdi birşeyler oldu bu aralar..
bir girdi - yazı.. bir itiraf hakeden..

ben eski blog deyip dururum hani..
bazıları da biliyoruz derler..

itiraf ediyorum..
ben blog manyağıyım =)
iş yerinin şaşkın iç ve dış politikası..
nedeniyle.. çalışmadan geçirdiğim ilk ve tek 5 haftalık sürede..
ilk açtığım.. hobi bloğu..
bahar gelince..ikincisi..
bahçe bloğu..
eşzamanlı ikisini yürütürken..
bir de yabancı blogculara bulaşıp..
ben de onlarla aynı yerde oynaşmak.. laf yetiştirmek istediğimden..
bir de yabancı dilde blog açmıştım..
adım adım bir tece kadının yaptığı ettiği şeklinde..

sonra güzel yurdumun..
şaşkın iç ve dış politikası..
beni o blogda yazmaya ara vermeye..

sonra ev halkının şaşkın iç ve dış politikaları
beni kendimden ara vermeye zorlayınca..
ben o blogların birini resmen kapatıp..
diğerini askıya alıp..
özelde sokaklara.. barlara.. kitapçılara..
yeniden hızlı sosyal yaşama.. ohh canıma değsin..
sanalda..
atalete kaçmıştım..
bu daha dadeğsin.. değdi.. değecek....

aslında bu kadar delirecek bişey var mıydı..
iç ve dış cephelerde..
bilmem??
varmış demek..

ama yazmak..
ve atalete.. can.. ruh.. karakter.. işve.. cilve verirken..
gerçekte de olduğumdan daha fütursuz..
daha eğlenen.. daha az sıkıntılı..
daha rasyonel..
severken öldüren..
tepelerken üzülmeyen..
acık daha sert ve ters..
bi hatun olmama yardımı oldu işte..

uzattın da.. demeyin yav.. itiraf ediyoruz şurda..

aslında..
bir tek kez hariç..
kendi resmimi hiç bir blogda.. hiç bir yerde koymamıştım..
onu bile koyduğumu hatırlamıyorum..
=P

ama bir adres yanılgısı.. bir hatalı link ile
bir yorum bıraktım..
ve..deşifre oldum ..
=D..

bloglarımızın sevimli prensi..
sevgili alperimin..
dedeknatif özelliği zaten bilinir..
tarafınızdan eminim..
o iki gündür..
end tı oskar goz tuuu diye gezinip duruyor..
bu yüzden..

ay dolandırdım lafı biliyorum =P..

aslında herbirinizin kafasında hayal ettiği bir atalet olduğundan eminim..
ve o kadının da benden daha iyi.. daha olgun.. daha seksi.. bişi bişi.. bir kadın olduğundan eminim..

ama gene de düşündüm ki..
artık ruhum da..
bütün bu hobici lobici anıcı çöpçü anaç çocuk düşmanı meraklı.. vsvsvs
kadınları bir arada taşımaya hazır..

işte bütün linkler..
efendim..
ehlikeyif.. http://pnardnmz.blogcu.com/ o benim işte..
ehlikeyif bahçe.. http://ehlikeyifbahce.blogcu.com/ o da benim..
pinar da.. evet o da.. http://createacraft.blogspot.com/ benim..

ama zaman göz önüne alınınca..
en çok da..
atalet benim..
az çocuk çok fesat..
az rasyonel.. çok duygusal..
az mantıklı.. çok kadın...
az demokrat.. çok özgürlükçü..
az meraklı.. çok bilmiş..
zor ters.. kötü bi atalet olmayı çok seviyorum..

ehlikeyif.. artık çalışmıyor..
hobileri de kaldırdım..
ama orada da saime hanım öyküleri var..

bahçe .. arada çalışıyor.. arada.. resimler ekleniyor..
arada..

yabancı dilde olan da öyle..
arada yenileniyor..

takip edin diye değil..
ama artık sır kalmasın..
sevin len.. çok kişiliklerimle beni..
bi de..
her nekadar..
alperin dün o sıcaklarda..
o resimleri çekip beni gerçekten zor ve sevimsiz bir iş günümün sonunda..
birden "değerli"hissettirdi ise de..
e o bilirken benim neye benzediğimi..
siz hemcinslerim de bu sırra vakıf olun diyerek..
bugün saime hanım öyküsünün yerine bu yazıyı ve de en değerli şeyi..
kendi resmimi eklemeye karar verdim..
=)

hadi iyisiniz gene..
hem o resim de pek çirkindi alper.. =P
dayanamazdım öyle hatırlanmaya bunca gizemden sonra..

işte efenim..
binnnn yaşında ataletiniz..






*
*
*
*
hahaha.. şaka şaka..
=)



bi de yandan..


der..
hafta sonunuz süper olsun dilerim..
********************
yirmidört saatin sonda resimlerin başı döndü tabii bakılmaktan..

efendim biliyorsunuz ben aktif olarak çalışmaktayım halen..
e tabi asla karşıma gelen bir hasta ya da yakının..
aaa siz şu ille de jartiyer isteyen ya da..
xx xy diye tepinen..
hastalarını anlatan kadınsınız demesini istemem..
hele bu nedenle patrona hesap vermeyi..
ve de.. hasta kaçıran hekim olmayı..

ya da daha beteri bana bakarken benim hayatımı bilen ..
çamaşır çekmecelerimi karıştıran bir hastaya faydam olmaz..
bunu işte.. hiç istemem..

o nedenle..resimleri beni tanıyın diye eklendi kalktı..
zaten herkes geldi.. di mi..
=)
eksik var mı =)
tanışmamış olan =P

25 Temmuz 2008 Cuma





önce istenen resimleri verelim di mi..
elde sadece.. sırrı beyin bir bastonuyla ayakta bir de cüppesiyle masasında resmi mevcut..


bu da saime hanım..
ankara yıllarında..
yandaki omuz.. abilerinden birininmiş..
üçlü grup resmi imiş..
ama ..
sonradan nedense.. tek portreye çevrilmiş..
ben grup resmi hiç görmedim..
**************

bizim hanım bi kez.. hafta sonu okuldan çıkıp..
habersiz abisine gidiyor..
bekar evine.. abisi bir saat sonra geri getiriyor onu..
evde başka bekar arkadaşları da var diye..

bizim ev bilmez..
lüksü bebekliğinden sonra görmemiş..
saime hanımın bir lüksü var bu arada..
ekmeğin bile iyisi yok ama hanım ille de seylan çayı içecek..
ya da içmeyecek..
ona çay alınıyor bir minik paket.. kendi demliyor okulda çayını..
ölene kadar sürdürdü bu lüksünü..
hiç bir yerde çay içmezdi..evinden başka..
ince belli.. ince camdan .. dar ağızlı küçük çay bardağı.. incecik bir çay kaşığı..
çayı sıcak olacak.. çabuk soğutmayacak tüm önlemleri alırdı..
altın kaplı benim ağzım derdi..
ve 2 lüksüm var benim derdi bi de..
çayım ve çocuklarım..

karıştırmayalım ama sırayı..
daha henüz çıtır genç kız saime hanımdayız..



hafta sonları abi gidiyor.. saimeyi alıyor..
çarşı pazar geziyorlar alınacak bişey varsa alıyorlar..
çayı bitiyse seylan çayını da alıyorlar..
abi ödüyor.. paketleri taşıyor..
biryerlerde oturup sohbet ediyorlar..
sinemaya gidiyorlar bazen..

getirip saimeyi okula geri bırakıyor..

derdi ki.. abimi anlayamazdım hiç..
kaldırımdan yürürken.. hadi.. gel.. karşıya geçelim dermiş..
tam geçeriz yürüyoruz gene..
hadi gel karşıya geçelim..

ya abi noluyor bize.. bi o yana bi öte yana.. demiş sonunda..
napayım bakıyorum karşıdan fakülteden arkadaşım geliyor..
şimdi rastlaşsak.. tanıştırmak zorunda kalacağım seni..
sonra da al başına belayı..
ben de karşıya geçiyorum demiş..

ama engel olamamış gene de.. bir gün bir tıp fakültesi öğrencisi ile karşılaşmışlar..
selamlaşıp.. bir yerlerde beraber limonata içmişler..
bizim meslektaş susamış mıdır.. artık saime hanımdan dolayı ağzı dili mi kurumuştur bilinmez..
ilk bardağı bir dikişte içip bitirip.. diğerini istiyor..

sonradan abisi baskıdan mecbur kalıp..
nasıl buldun arkadaşımı..
o seni pek beğenmiş..
tanımak istiyor.. ciddi akıllı çocuktur ..
düşünür müsün demesiyle..
yok diyor saime hanım çok kaba.. görgüsüz..
nerden anladın diyor abisi..
e bardağı hemen kafasına dikti.. olur mu hiçç
ııh olmaz hayatta..
=P

ah akılsız başım derdi..
zarif diye bu adamla evlendim sonra..
=P
çok sofralarda aç kaldım..*

o zamanlar abileri kadar devlet de başında bekliyor.. kız öğrencilerin..
bir gün eteklerini belden kıvırıp.. da çarşıya firar ediyorlar..
ankarada..
bir bakıyorlar arkalarında hasan ali..
kendilerini bir bonmarşeye atıyor ve etekleri aşağı çekiştiriyorlar..
yeterince oyalanıp gitmiştir nasılsa diye..
çıkınca kapıda buluyorlar bakanı..
bastonuna dayanmış.. parmak sallıyor kızlara =P...
sonra mı..
kızlar başları yerde.. önde..
hasan ali peşlerinde..
okula dönüyorlar mecbur..=P

daha sonraları öğretmen olarak da karşılaşacaktır hasan ali ile..
kahraman bir türk kızı diyecektir.. saime hanımın gıyabında eğitim bakanı..
çapkın adamdı.. derdi..
gülümseyerek..

başbakanın .. ve cumhurbaşkanının eşlerinin iç çamaşırları ..
onların atölyesinde dikiliyor..
bir milletvekilinin eşinin iç çamaşırı..
ölçü olsun..
diye okula gönderiliyor da..
yıkanmadan geliyor.. =P.. tutmak istemedikleri için..
azıcık da abartarak tüm öğrenciler gibi..
cetvelle askısından kaldırıp..
öyle bayrak gibi elden ele geçirirlerken kadının provaya gelişini..
ve nasıl kıkırdadıklarını anlatırdı..
ben onların kirli çamaşırlarını bilirim derdi..
=)

bildiği tek ev yatakhaneler..
oradaki yatağı ve dolabı da tek özel alanı..
onlar konusunda çok titiz davrandı ömür boyu..
kimse onun yatağına oturamaz.. dolabını karıştıramaz.. dı..

nerden bulduysa..
bir sepya kartpostal koymuş dolap kapağının içine..
bir yeşil alan bir çit.. üzerinde iki çocuk..
sarışın çocuklar..
birine pınar.. diğerine çınar diye isim koymuş..
benim çocuklarım diyor..
bir yandan da mutaassıp.. tutucu yani..
arkadaşları kızıyor..
hem kendi çocuklarının bile resmini koy.. hem bizi kısıtla erkek arkadaş konusunda diye..=)

yıllarca kıskandım o çocukları ben..
resim dururdu.. albümünde..
sonra onların sanal biz olduklarını anlayınca rahat ettim =P

saime hanımın bir kadınsı öyküsü o devirden..
geceleri saçlarını kağıtlarla sararlarmış..
simon dedikleri bir saç modeli..
(simone sinyoreden ilham olsa gerek)..
bir de.. vag derlerdi.. o da rita heyvort modeli..=P..
dalgalı saçlar olsun diye.. ama yasakmış..
gece yatakhane kontrolü olurmuş bazen.. derdi ki..
yatakhaneyi bir hışırtıdır kaplardı..
ipek böceği yatağı gibi..
herkes acele saçındaki kağıdı çıkarmaya çalışırdı =)..

sonraları kısa saçlar moda olmuş..
o da kestirmiş.. elbet..
bir de kendi küstahlığını..anlatırdı..
saçlarını kestirdiği o hafta sonu..
okula gelmiş..
öğretmen..
çok mu güzel oldun sanıyorsun..
maymuna benzemişsin demiş.. ona..
saime hanım..
kalkmış..
sınıfta provalarda kullanılan boy aynasının önüne gitmiş..
bir sağdan bir soldan bakmış kendine..
dönüp..
şu halimle bile sizden daha güzelim demiş öğretmene..

nasıl yaptın dediğimde..
o da öğretmenliğini bilecekti..
böyle şahsi hakaret edemezdi.. öğretmenim diye..
ama olgun davrandı..
beni disiplin kuruluna verebilirdi.. vermedi.. diye eklerdi..
kadın heryerde kadın işte..

böyle zigzaglayarak geçiyor yıllar.. bitiyor.. okullar ..

bitirme sınavında..
ülkede malzeme kısıtlı.. hala savaş dönemi ipek neyse de..
altın ve sim hak getire..
saime hanım..
bir öğretmeninin en sevgilisi..
bitirme sınavında..
bir motifi belli sayıda..
verilen ölçülerde..
eksiksiz tamamlamaları gerek..
saime hanıma..
bir sap altın iplik veriyor..
o da simi kenara koyuyor.. motifi bitirip de..
simi kullanmak üzere..
ama tam kullnacak..
arıyor tarıyor..
sim yok..
masaların altına.. sağa sola..
sim yok..
bir bakıyor yanında oturup nakışını işleyen öğrenci almış da işlemiş o simi..
inanamıyor..
nasıl kullanırsın diyor BENİMdi.. bana vermişti.. hoca..
kız da cevap vermiş..
neden sana verdi..
neden senin benden daha yüksek not almana izin vereyim..???...
her zaman bunu anlatırdı..
o hiç evi olmamış..
hiç birşeysi olmamış bir kadın olarak..
isyan ettiği tek şey buydu..
yıllarca sınıf arkadaşımdı.. yatakhane arkadaşımdı..
ama son anda BENİM simimi almakta beis görmedi..
benim daha başarılı olmamdan korktu..
dikkatli olun ilişkilerinizde derdi..


gider gider gelirken saime hanımın okuluna..
sacayağı arkadaşlar ile tanışmayı ihmal etmiyorlar ama abiler..

büyük olan..
ta orta okuldan beri arkadaşı olana.. aşık oluyor..
saime hanım rasyonel bir kadın..
abi yapamazsınız diyor..
sen yaşamayı seviyorsun değişik ve huysuz bi adamsın..
o kapalı kapanık bi kız..
mutsuz edersin arkadaşımı..
peki diyor abi..
ama meğer mektuplaşmaya başlamış o hanımla gizliden..
bu arada abi.. evde gramafondan fransızca öğreniyor bi hışım..
kafasına koymuş..
isviçreye gidecek..
hukuk doktorası yapacak..
diğeri..
fakültede okurken..

abimin altı ayda taş plaktan öğrendiği dil..
diye küçümserdi..
benim 8 yıllık okulda aldığım kırık notları duyunca..
ve ben ama anne çok zordu sınav diye ağlaştıkça.. =P..

ve isviçreye gidiyor abi..
ama son vuruşu da yapıp.. arkadaşla mektuplaşmayı sürdürüyor ve 1945 de..
savaş sonrası gelip..
melahat hanımı.. eş olarak alıp.. geri gidiyor.. isviçreye..

saime hanım bu arada..
öğretmen oluyor.. 1944-45.. diploma tarihi..
arkadaşının aksine..
o öğretmenliğe başlıyor..
abisi saimeyi ayakta dursun.. hayatta kalsın diye donanımlı yetiştiriyor da....
kendisi bir gün bile çalıştırmıyor aynı okul mezunu öğretmen diplomalı..
analı babalı kardeşli teyzeli.. karısını..

ankara beşinci noteri oluyor bizim büyük dayı..
/onun öyküsü ayrı bir tarz kazanıyor sonra../
ortanca dayıyı.. edebiyat fakültesine kaydettiriyor..

saime hanım.. izmire.. tesadüf bu ya..
gene kendi okuduğu okula öğretmen olarak atanıyor..
sene 1945-46 da ilk öğretmenlik yılına başlıyor..
***********************
azimli insanlar.. değil mi aile..=P
adil de.. sırayla her biri yüksek okulları bitirdiler..
ufak kardeşe ne oldu derseniz o hep kim çalışan ise onun yanında yaşayıp zamanı geldiğinde o da iktisat fakültesini bitirdi..
ama saime ile en yakın zamanları orta okulda sınıf arkadaşı oldukları zamandı..
yaz tatillerinde bir büyük abinin evinde denk gelirlerdi birbirlerine..

sonrasında .. egede.. bir bankada müdür oldu ve evlendi..
4 çocuğu oldu.. biri tekne kazıntısı..
manevi açlığını doyuracak kadar.. kalabalık yaptı ailesini..

huysuz ve kocasını kendine isteyen bir kadındı karısı..
saygıda kusur etmediyse de.. sevgisi yeterli değildi..
o yüzden pek az görüştüler.. saimesi ile..
yaşamının tümünü orada geçirdi.. aynı bankadan emekli oldu..
emekliliğinden sonra izmirde yaşamaya başladı..

büyük kızı aynı halasına benzerdi..
saimeye..
onu 17sinde liseden alıp..
bir subayla evlendirdi..
fazla güzel diye..
annemin nasıl delirdiğini hatırlıyorum..
küçüktüm daha..

acaba saime okusun diye abilerinin fazla yırtınmasına mı tepki..
yoksa.. benim kızım analı babalı.. okumasa da olur diye mi???..
ama iki kızı da.. liseyi yarıda bıraktılar..
oğulları da..
mutlu ve keyifli kişiler ama..
günümüz anlamında başarılı.. titre kadroya değer veren kişiler değiller..
hatta biri boğaziçi üniversiteli amma.. işi gücü terkedip.. bodruma yerleşti =P..
6 ay kadar oldu küçük dayıyı da.. kaybedeli..
************************
*aç kalma mecazi.. çok rafine adam ..
babam.. o kadar güzel yemek yerdi ki..
bazı şeyleri.. örneğin şeftaliyi..
annem çatal bıçağı onun kadar iyi kullanamayacağım diye..
yememeyi seçermiş =P..

geçenlerde.. mine kırıkkanatın bir yazısında anlatılan bir kadın vardı..

ve kadının onlara kadın olmanın bir başka şeklini gösterdiğini.. ufuklarını açtığını yazmıştı.. arada bir ayrıntı vardı..
oğluna şeftali soyuşunu anlatıyordu bu hanımın..
babamı andım o satırlarda.. =)..
**************
ankaralılar..
bu okulun binası..
neresidir ben çok merak ettim..
bir resim isterim.. biline..
**************
alperimmmm teşekkürler burdan da katkıya..
okul şu anda..
gazi üziversitesi.. meslek eğitim

fakültesi
.. imiş..

ve beklenen resim de geldi..
ve teşekkürler de gene alperime gittiiiiiii kocaman atalet öpücükleri ileeeeeeeee...

24 Temmuz 2008 Perşembe

..

sarı gül..
bir dönemin bitişi oluyor..
hala saime hanıma hiç birşey söylemeyen küs ağabey..
denkleri döşekleri valizi ve saime hanımı..
topluyor..
ve doğru izmire geliyorlar..

izmir.. cumhuriyet kız meslek lisesine..
taş binaya geliyorlar..
merdivenlerle kapısına çıkılan bir okul..
eski bir bina..
tarihi anlamında..
kapısında roz ponponlar varmış..
pembe..
en sevdiği çiçeklerdendir saime hanımın..
sarı ise..
neffffret ederim sarıdan.. dedirtecek kadar..
sevmediği bir renk..
önüne atılan ve hayatını değiştiren gülün etkisi var mıdır bilemem
....

müdire hanımın odasında ilk defa anlıyor ki saime hanım..
manastır niyetine yatılı okula kapatılmak üzere..
hafta sonları da evci çıkılamayan..
leyli.. öğrenci olarak..

son olarak bavulu elinde .. bakışıyorlar..
hala konuşmayan abisi ile..
merdivenlerden yatakhaneye tırmanıyor okul müdür muavinin peşinden...
bir kaç yıl kalacak olduğu okula ilk gelişi bu..
yatağının hemen yanındaki yatakta müdür muavinin küçük kardeşi melahat kalmakta..

saime hanım sonrasında..
nadiren ziyarete gelen abilerinden
ve okuldaki öğretmenlerden başkasını görmeden okuyor..
ve ikinci dünya savaşı patlıyor o arada..

nadiren ziyaret dedim ya..
abiler ise farklı bişeyler peşinde..
en büyük öğretmenlik yapıp da..
bir sonraki liseyi bitirince..
bu sefer onu öğretmenliğe başlatıyorlar..
büyük olan..
ankaraya hukuk fakültesine gidiyor..

biri erzurum da..öğretmen.. diğeri ankarada öğrenci..
saime hanım tamamen izmirli..

savaş yılları dedim ya..
abiler.. ya biz de savaşa girersek diye tedirgin oluyorlar..
kardeşimize ne olur ??
en iyisi onu da hemşire yapalım..
biz askere gidersek o da askeri hemşire olur diyorlar..
saime hanım bir yaz.. erzurumda kurs görüyor..
ben diplomalı hemşireyim derdi..=P
ve gayet başarılı idi..
onun bildiği fransızca hastalık isimlerini ben öğrenemedim gerçi..
fakültede.. ama..
iyiydi diyorsam..
iyiydi işte =P..

savaş yıllarında..
okulun kapıları arkasında pek bişey değişmemiş..
bir tek yemek anısı vardı..
bir gün tayın gelmemiş okula..
o yüzden akşam yemeği vermeden göndermişler yatağa..
hepsi yatakta kafalarına yorganı çekmiş ağlaşırken..
birden kampana* çalmış..

ekmek gelmiş..
kızlar yemekhaneye..
gecelikleriyle koşuşmuşlar..
bir kuru ekmeğin kıymetini o zamandan bilirdi..
o ekmeğin yokluğunda ancak anlaşılır açlık nedir derdi..

sonunda lise bitirme sınavı oluyor..
abileri saimenin bu sefer de yüksek okula gidip öğretmen olmasına karar veriyorlar..
okumayacağım yahu..
ev istiyorum.. evlendirin beni.. diye tepine tepine..
sınava giriyor..
kazanıyor..
bir saime.. bir de.. müdür muavinin kız kardeşi melahat..
gidiyorlar ankaraya kız meslek yüksek öğretmen okuluna..
orada da lütfiyeyi buluyorlar üçüncü olarak..
sacayağı kuruyorlar..

ankara da iyi bir öğretmen kadrosu var..
Ankara Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu 1934 de açılmış yepyeni bir okul..
cumhuriyetin ilk öğretmen hanımları..
nazife cemgil..
bahriye hanım..

saime hanım nakış ve iç giyim hocası olacak da..
(anladınız mı ataletin iç çamaşırı kültürü nereden geliyor..=P
uzman elinden yetiştirildim ben)
fransızca.. giyim kuşam tarihi.. sosyoloji..pedagoji..
okutup duruyorlar..
hatta okul gezisi olarak..
operaya götürülüyorlar..
tiyatrolara.. galalara..

topyekun medenileşiyor ulus..
yol eğitim yolu..
nakış hocası da olsa farketmez..
dünya vatandaşı olacak..
atanın eğitim neferi olacak.. kızlar yetişiyor..

sinanın ölümünü duyduğunda.. ne yanmıştı.. annem..
doğumunu bilirim.. diye..


*****************
kampana.. okul zili yerine çalınan çan..
*****************
durum.. valla giderek keyif almaya başladım..
lamba da.. hala kırıksa da..
onun öyküsü en sonda..en sonda ..

23 Temmuz 2008 Çarşamba

..

haberi yok saime hanımın ..
ama aslında abilerinin bir derdi var zaten..
fazla büyük gösteriyor ve fazla beyaz..
fazla güzel bir genç hanıma dönüşmüş durumda saime hanım..

ilk adeti olmak ne kadar zordur..
analı babalı evlerde bile..
hele 3 erkekli evdeki saime hanımı düşünün..


o zamanlar birçok evde.. bu iş için bezler havlular hazırlanırken kızlara..
ve ilk adet olan kıza aklı başında olsun diye..
tokat atılırken...
gaz beze sarılı..
pamuktan yapılmış.. ve kutulanmış..
isviçre malı hijyenik bez buluyor abisi onun için...

maaş aldığında herkese birşeyler alırmış..
ve keyifle birlikte açarlarmış paketleri..
ama o ay abisi paketini verip....
saime.. sen bunu odanda aç..
diyor..

saime hanım açıyor bakıyor kırmızı bir karton kutu..
içinde de bunlar..
anlamıyor ne olduğunu..
sonradan abisine soruyor..
o da..
zamanı gelince bunlara gerek duyacaksın..
o zaman anlarsın.. ne olduğunu diyor..

anası babası başında bir kız olmanın lüksü içinde..
bana ilk kutumu.. vermesi gerektiğinde.. anlattı bunu bana..

bir de 19 mayıslarda..
paçası büzgülü siyah şort çekiyor..
paçalar zaten kısa ama hanım bi de iyice sıvıyor güzel görünecek şekilde..
vüzerine de karpuz kollu beyaz gömleği giyiyor..
resmi geçitlerde bayrağı her zaman en önde o taşıyor..

e zamanın milasında..
herkesin ağzı açık kalıyor bu güzellik geçerken..

meğer fısır fısır talipler çıkmaya başlamış saime hanıma..
abileri..
o daha küçük okuyor der geri gönderirlermiş..
e bi de bizim hanım okulu kırınca..
resim dersi gibi bir bahane ile de olsa..

iki abi demişler ki..
bu iş olmayacak biz bu kıza sahip çıkamayacağız..
en iyisi....

işte o aralar evde bir yandan küslük sürerken..
bir yandan bir alışveriştir gidiyor..
bir gün yün yatak denkleri geliyor eve..
bir gün yorganlar çarşaflar..
saime hanım küçük kardeşine soruyor..
noluyor??
o da dalga geçiyor..
seni evlendirecek bunlar..
çeyiz düzüyorlar sana..

ağanın oğluna gidiyorsun..
hadi gene iyisin diyor.. =P

ağlıyor yatakta saime hanım..
geceleri..
ama küsler ya..
gidip bir şey diyemiyor..

derken bir gün..
yolda başı önde giderken..
önüne.. şak diye birşey düşüyor..
bir sarı gül goncası..
sarışın kadın ya..
e adamda sarışın güzele bakıp..
aşkından hasta olmuş.. meğer..

nasıl gülerdi..
o günleri anlatırken..
şırakk diye önüme sarı gül attılar benim diye..
o ne mi yapmış..
üstünden atlayıp devam etmiş.. yoluna..
içinden korkudan ölürken..
dışından aslanlar gibi..

bir de.. ev sahibesinin üniversitede istanbulda okuyan oğlunu anlatırdı..
yaz tatilinde eve gelmiş..
annesi de oğluna pijamalar dikmiş..
meğer o ara moda değişmiş..
pijamalarda .. pantalonlarda paçalar daralmış..
anne eskiden bildiği gibi.. bol bol biçivermiş paçaları..
delikanlı başlamış homurdanmaya..
benim bir mevki-i içtimaiyyem var ..bol paçalı pijama giyemem diye..

çok gülerdi..
ve bizim evde..
birisi saçma bir nedenle ukalalık ettiğinde..
hemen cevabı hazırdı..
benim bir mevki-i içtimaiyyem var.. bol paçalı pijama giyemem..

bir de hakim amca öyküsü vardı gene milasdan..
hakim amca biraz.. kılıbık..
karısı resmen dövüyor adamı tepesi atınca..
karısın adı hacer.. ama şapkalı a.. haacer hanım deniyor yani..
bir gün öğlen yemeğine geliyor hakim bey gene eve..
domates çorbası var.. ama biraz sulu olmuş..
tatsız tuzsuz..
adamcağız bir iki kaşık alıyor..
ama ııh bırakıyor yemeyi..
ne o?? diyor eşi..
yemedin..
haacer hanım.. biraz cırcıvık olmamış mı sahi?? demesiyl e..
haacer hanımın kepçeyi kapıp adama doğru hamle etmesi bir olmuş..
adamcağız şapkasını pabucunu kapıp kaçmış evden sokağa..
yemeden sopayı..
ama içinde kalmış..
gitiş..pencereyi tıklamış..
hanım perdeyi aralayınca..
seslenmiş..
kaçmadan önce yokuş aşağı..
-haacer hanım haacer hanım.. keyif benim değil mi??
cırcıvık da derimm.. zırzıvık da derim..

sonrası.. özel hayata girer.. bilmiyorum..
ama gene bizim evde..
birisi durduk yerde.. haacer hanım dedi mi..
bilin ki.. bir şeyi beğenmedi.. geliyor eleştiri..=P....
************
meraklısına..
mevki-i içtimaiyye= sosyal çevre demek.. komik olan sanki üniversiteye pijama ile mi gidecek demeleri..=P
************
hangi tarihler.. 1936larda milas.. 1938lerde de oradalar..
atatürk öldüğünde ağladıklarını anlatırdı..

daha öncesinde.. abileri ile tartıştığında..
ben de atatürke giderim beni evlat edinir diye tehdit edermiş..
ödleri patlarmış..
abilerin.. atamızın o zamanlar da çapkın olduğu bilinirmiş..
ve yine de sevilirmiş..
beden eğitimi giysisini çok iyi anlatabilme nedenim..
gördüm o pozda resmini saime hanımın ..
ama sonra yok etti onları sessizleştiği dönemlerde..
sizin için benzer bi kıyafet aradım.. tesadüf..
farah dibanın ki çıktı =)..

a aynı posda saime hanımın sarışın resmini gördüm ben.. =P
hayal edin işte siz de..


*************
hala hüzün.. kırılan geri gelemeyecek ama yazmak bana iyi gelecek o belli..
hem başlamışken devam etmeli..

22 Temmuz 2008 Salı

..

anlaşılan iki büyük erkek kardeş dönüşümlü aile babalığı yapmışlar sonrasında..
saime hanımın ilkokul anısı yok hiç..
varsa da.. ben hiç dinlemedim.. ağzından..

ama orta okulda..
milastalar..
3 erkek ve saime hanım..
büyük abi..
liseyi bitirmiş..
öğretmen olarak göreve başlamış..
diğerleri okuldalar..




bir dul hanımın evinin bir bölümünü kiralamışlar..
o da arada onlara sahip çıkmakta..
milasın şehir merkezi çukurda.. evler tepeler doğru yapılmış..
kopuk anı dizileri devam ediyor..

meyve deve yüküyle gelip..
avludan doğru soğukluğa yıkılırmış..
abisinin .. devenin üstündeyken daha meyveler..
uzanıp uzanıp yemesini hatırlıyor..=)..
bir de devenin o sessiz yere çöküşünü..

saime hanım anne rolünde..
ev tipik bir milas evi.. avluya bakan odalar..
abi oraya tayin oluş olsa gerek..
o tarihlerde..

saime hanım kaprisli ve dikkafalı o zamandan..
bir kahve yapsan da içsek dedi diye ağabeyi..
yorgunmuymu.. dersi mi varmış ne ise..
kendiniz yapınız demiş.. benim işim var..
küsmüş abisi..
hep onu anlatırdı..
günlerce küs kaldı bana diye..
sonradan yaptım ama..
o içmedi ve küs kaldı diye..

bir şeyi istendiği anda yapılmazsa..
kırıcı olduğunu ordan öğrenmiş..
hiç gönül kırmamaya hep yetişmeye çalışırdı..

kendinden ufak kardeş de artık onlarla beraber..
yaş farkına rağmen ..
aynı sınıfta buluşmuşlar..
bir de çok iyi arkadaşları var..
ince kıvırcık saçlı bir kız..
çıtır sabahat..
okuldan eve beraber geliyorlar..
tatlı seviyor çıtır sabahat..
erkek kardeş helva pişiriyor onlara beraber yiyorlar..



saime hanım ile büyük abinin ayak numaraları aynı =P..
bir tane iki renkli zımbalı ayakkabıları var..
biri giyip gidiyor.. sabah..
öğlende o gelince öbürü giyip gidiyor..

büyük abi..
evin babası olan..
nazım hayranı..
ezbere okuyor nazım şiirlerini..
soruyor ufaklara..
kimin bu şiir bilin bakalım..
bilirlerse.. ödül.. bir muz şeker..

yıllar sonra..
bir nazım hayranı olduğumda..
şiirlerini okumaya/kitaptan/ başladığımda..
annemin..
akıyordu su..
yıkıyordu salkım söğütler..
suda saçlarını..
ya da..

yürüyor kırmızı boyun atkısı rüzgarda..
yürüyor ağır ağır..
diye başlayıp..
bir çok şiiri ezbere söylemesi karşısında ..
şoka girince..
anlatmıştı..

bir de..
pek bilinmeyen..
dönem TSM şarkıları söylerdi iş yaparken arada..
sonra gülerdi..
abim bu şarkıları yüzünü duvara dönüp de.. söylerdi diye..
neden derdim..
ne bileyim derdi..
istemem bir aşk yeter ben şimdi buldum yarimi..
diye mırıldanırdı..
o şarkı pek nadir çalınır bilir misiniz..??..
her seferinde annemin elinde bir iş..
sakin sesiyle söylediği anlar gelir..

şehir merkezi çukurda dedik ..
şehir gazinosu da orada..
yazları şarkıcılar geliyor..
hanende deniyor onlara..
çıplak sesle.. bir şarkı söylüyorlar..
tepelerde yankılanıyor.. saime hanımların avluya kadar..

saime hanımın sesi güzel..
bir gün bir ders boş geçiyor..
gürültü oluyor sınıfta..
müzik öğretmeni geliyor..
çocuklar gürültü yapmayın..
yok mu aranızda güzel sesi olan diyor..
sınıf hep beraber.. saimenin sesi güzel diyorlar..
saime kalkıyor ayağa..
dikiyor burnunu havaya..
ben hanende miyim istek üzerine şarkı söyleyeyim?? diyor..
neee... sen ha.. öğretmene haa..!!!
diyor öğretmeni..
yalıyor sabit kalemin* ucunu ..
0... sıfır veriyor saimeye..

saime o sene kalıyor müzikten ikmale..
derken de sınıfta kalıyor..
öğretmen abi.. bir dilekçe veriyor ..
ilçe öğretim müdürlüğüne..
saime özel sınava alınıyor..
bülbül gibi şakıyor.. okuyor nota.. solfej..
geçiyor sınıfı..
o yüzden insanın girişimci ruhuna..
işini kendinin takip etmesine..
pek güvenirdi..

müziği iyi ama..
resmi kötü saime hanımın..
ödevini abisine yaptırıyor o da pek yetenekli canım..
öğretmen resmi görünce..
bir dahi çocuk buldum diye pek güzide öğrenci seçiyor saimeyi..

saime korkmakta foyası ortaya çıkacak diye..
hep arka sıralara oturmakta..
aralara diğer öğrencilerin sıralarından yığınak yapmakta..
öğretmen yanına gelip de derste yaptığı şeylerin ne kadar kötü olduğu anlaşılmasın diye..
ama nafile..

bir gün resim dersinden kaçıyor..
okula gider gibi çıkıyor evden..
mahallede bir tur atıyor..
geri dönüyor..
anlatırken gülerdi hep..
safmışım canım diye..
kaçtın eve geldin..
e bari sessiz otur di mi..

yok..
girmiş mutfağa tıkır tıkır iş yapmakta iken..
ev sahibesi sesleri duyuyor..
hırsız girdi sanıyor eve..
kapıya geliyor..
saime korkuyor cevap vermiyor çalan kapıya..
ev sahibesi korkuyor..
komşular hırsız var .. polis derken..
saime bakıyor iş büyüyecek..
açıyor kapıyı..
benim ben diyor..
nooldu neden evdesin diyor ev sahibesi..
ders boştu da.. eve geleyim dedim de..
biraz rahatsızdım da..
diyince.. saime..
lafı dolandırınca ...
peki.... diyor ama..
saime okuldan kaçtı diye.. de abilerine söylüyor kadın..

gene küsüyor abisi..
bu arada..
saime de..
ödevlerini başkasına asla yaptırma..
sen de kimsenin ödevini yapma diye ders çıkarıyor..
**************
meraklısına sabit kalem..
ıslatılınca çıkmayan bir kurşun kalem idi..
mavi ve kırmızı olurdu..
su bulunamadığından genelde yalanırdı ucu.. =P
tükenmez kalemin bir öncesi dönemdeyiz =)
***************
durum..
lamba kırık hala tepede..
öykü bitince çıkarılır mı ki..
sepya resimlerde bir canlanma mı oldu nedir..
hala hüzünlü olsak da..

21 Temmuz 2008 Pazartesi

..





saime hanımın doğum tarihi şaibeli..
biz yıllarca 1921 doğumlu sandık..
ama ölümünden sonra ağabeyi 1919 dedi..
biz geç çıkarttık onun nüfus kağıdını ve ilkokula başlatabilmek için 2 yıl küçük gösterdik yaşını..

saime hanım..
sarışın .. gri mavi gözlü bir kadın..
ufacık tefecik ama şiirdeki gibi bir dev aslında.. gücü inadında prensiplerinde ve ruh korkusuzluğunda..saklı..

sevdiklerini söylemezdi..
sevmediklerini kabullenmeyeceklerini net olarak söylerdi..
bir de kötü anıları..
hep elinin tersi ile iter..silerdi..
o yüzden doğum tarihindeki bu ayrıntıyı da atlamış olabilir..

saime hanıma sorunca ilk çocukluk anıların diye..
birkaç bölük pörçük anı vardı..
ama zaman geçmeden..
o devrin ülke tarihi ve resmi insanın beyninde netleşmeden..
hiç önemi olmayan anılar..şimdi daha iyi oturuyor bazı şeyler aklımda..
ama aralarda kocaman boşluklar var..
gene de bir derleyip toparlayabilirsek..
bir dönem hikayesi çıkar sanırım ortaya..

birinci bahsettiği anı..
yerden tavana kadar yükselen bir ayna idi..
çerçevesi altın varak..büyük bir giriş ya da koridor gibi bir yerde..
orada kendi yansımasını anlatırdı.. beyaz organze elbiseli..

sonra gri bir diz hatırlardı.. altında siyah potinler ve getr ile beyaz ince bir el
ve bir de bu elde..tepesi oymalı gümüşlü baston..
bu görüntüyle eş zamanlı..
ve sadece babaların kızlarına konuşurken çıkardıkları gibi..
yumuşak bir erkek sesi.. ve bir diyalog..

pek de güzelsin pek de zarifsin..
nerelisin sen bakalım.. kimlerdensin ??
dermiş babası..
o da ıstanbulluyum saraylıyım dermiş..

annesini değil ama..
ince zarif uzun elbiseli bir kadın silueti ve
eline tutuşturulan takı bohçasını anlatırdı bir de..
bohçadan da bir tek takıyı.. tavus kuşu şeklinde elmas bir broş..
hani ele alıp sallanınca..
kuyruğu titreyen ve elmasları parlayanından..
bunların hepsi senin diyen..
tuvalet aynası önünde oturan yumuşak kadın sesi..

demek anne hazırlanmakta iken..
oyalansın diye.. kızının önüne elmaslarını açıyormuş..
kendisi takı seçip takarken..
her annenin yaptığı gibi.. ama incik boncuk..
ama değerli taş..
her anne takılarını öyküsünü.. kızı ile paylaşır keyifle..
hem kızlar da.. da uslu duruyurlar.. o zaman..

öykünün sonrasında bir belirsizlik var..
ordan burdan..
değişik toplamalara rağmen..
tam olarak neler olduğu belirsiz..

çok dik başlı çok gururlu ve onurlu idi..
saime hanım..
en ufak bir hatası olsa..
ben kadı kızıyım derdi.. o kadar da hata olur ..
yani..
o gri pantalon.. getr ve baston sahibi baba..
önceleri kadı.. sonraları mustantik imiş..
mustantik zamanımızın sorgu yargıcı..

zengin bir ailenin oğlu..
saime hanımın annesini bulup evlenmiş..


iki kız üç oğlan çocukları olmuş..
ilk defa olacak ama..
hadi beraber hesap yapalım..
1919 doğumlu saime hanım 5 yaşında iken..
15inde bir ablası varmış..
demek ilk çocukları 1909da doğmuş bu çiftin..
sonra 2-3 şer yaş aralıklı olarak..
iki erkek ..
bir ara nasiliçe gitmişler beraber.. saime hanım orada doğmuş..diğerlerini bilmem..
ondan 2-3 yıl sonra da.. bir oğlan daha..

ama olaylar olduğunda.. ayvalıktalar.. baba evinde..

yani 1921-22 gibi bu manzara bozulmaya başlamış..
ayvalıkta bir ahşap konak resmi var.. arkası eski yazılı..
defalarca arandı bulunamadı.. evin şu anki yeri..

o konakta geçse gerek bu anılar..
son erkek çocuk daha kucak bebeği iken..
daha büyüklere sünnet yapılacak..
o nedenle istanbula gidilir.. gemi ile..
o tarihlerde nerden binilir gemiye.. ayvalık istanbul arasından..
gene bandırmamıdır hiç bilmem..
ama yolda fırtına kopar..
gemi çok sallanır.. öyle ki..
kamaralara su basar hatta bebek salıncağa konup..
kameranın tavanına asılır..
ıslanmasın diye..
ama saime hanımın annesi çok ıslanır..
istanbula akraba evine inilir ama hastalanır genç kadın..
zatürre olur..
bir süre sonra da zaten düzelemez ölür..

çocuklar sosyal yaşama sokulmadığından ailenin sonraki öyküsünün de.. göstereceği gibi..
akrabalarla ilişki.. gitmesi gerektiği gibi gitmediğinden..
büyüyünce de araları doldurulamamış anıların..

annesinin ölümünü hatırlamıyor da..
baba yani kadı efendi.. bir intihar girişiminde bulunuyor..
bir kanlar içinde yerde bulunma öyküsü var.. ve ağlamaları..
ama yaralanıp kurtuluyor..
fakat ne oluyor ise oluyor..
saime hanım 5 yaşında..
ablası 15inde iken..
baba da ölüyor..

işte bir sahne daha var saime hanımın aklında..
kocaman büfelerin açık kapakları..
ve seladon ve tabak dizileri görüyor önce..
sonra en alttaki tabağı çekerek..
üstteki diğer tabakların kırılmasına yol açan..
eller görüyor..

mobilyaların altından ipek halıları çeken eller görüyor..
ve sonra ipek halıları ahırda bazı hayvanların üzerinde görüyor..

bir sinirlendiği amcası var..
bize sahip çıkmadı diye..
bir haladan bahsediyor..
beni istemişler biz büyütelim demişler..
ama anneannem vermemiş diye..

hiç görüşmemiş.. hiç tanışmamış..
bu amca ve hala ile sonradan da..

eller..
o kötü eller..
anneannenin diğer çocukları torunlarına ait..
saime hanımın dünyasını kafasına geçiren eller..
öz dayı ve teyzeleri..ve onların çocukları..

amca çocukların mal mülk velayetini alıyor ama..
çocukların bakımını anneanne üstleniyor..
işte o zaman oluyor olanlar..

15lik abla acilen dayı oğullarından biri ile evlendiriliyor..
iki küçük erkek kardeş..
13 ve 11 yaşındalar..
bu işe çok bozuluyorlar..
13lük evden kaçıyor ve
istanbula geliyor orada milli eğitim müdürü ile konuşup..
hem kendini hem erkek kardeşini..
parasız yatılı orta okula kaydettiriyorlar..
devlet babaya sığınıyorlar.. anneanneden kaçıp..

saime hanım 5 (ya da 7) yaşında..
teyzeler dayılar anne anne elinde kalıyor bebek ile beraber..

anneanne çok kızmış olsa gerek..
abilere..
saimeyi de alırlar diye.. onu bir çiftçiye evlatlık veriyor..
saime hanım altın varaklı aynanın önünden..
gri pantalonlu bastonlu yumuşak sesli adamın kucağından..
çiftliğe gidiyor..
kaz güdüyor..kaz çobanı saime..

hep beynini yıkıyorlar..
seni kaçırırlar.. gelirler seni kaçırırlar diye..

kendinden iki yaş büyük kardeşi..
bir kaç yıl sonra geliyor..
dedim ya hesap karışık..
beraberce yapıyoruz..
11 yaşında idi orta okula başlamıştı..
demek diğeri liseye başlamış olsa gerek..
o da orta okulu bitiyor gibi olmalı..
ki bi küçüğü de almaya karar vermişler..

işte çiftlik evinin önünde pusuya yatan bu çocuk..
pşşt saime demesiyle saime hanım kendini bir koşuyla eve atıyor..
ve bir hafta çıkmıyor..
beni kaçıracaklar diye..

ama azimle bir hafta tarlada yatıyor oğlan sonunda konuşmayı başarıyor..
saime hanım ile..
çok benzerlerdi birbirlerine..
pembe beyaz tenli mavi gri gözlü.. sarışındılar..
kandır çeker derler..
inanıyor saime hanım ve kaçıyor abisi ile beraber..
işte o zaman bir nüfus kağıdı çıkartılıyor saime hanıma..
yeni kurulan cumhuriyetten..

burada gene bir boşluk var..
ne yaptılar saime hanım ilkokula giderken nerde kaldılar belirsiz..

sanırım onu da yatılı okula koydular..
ne olsa savaş sonrası çok yetim çok öksüz var zaten..
bir sürü yatılı okuyan çocuk var..

onların bir aile oluşu..
sonradan saime hanım orta okulda iken..

ablaya ne oldu derseniz..
onu reddetmiş saime hanımın abileri..
sorma demişler ablanı..
yok öyle bi ablamız bizim..
unut onu..
o da unutmuş..
öyle unutmuş ki..
bize bile anlatmadı.. taaaa.. ben üniversite yaşına gelene kadar..

devamı gelecek..
***************
durum ... lamba kırıldı.. azıcık daha soldu görüntü..
dört el tutunuyorum ama.. soluyor..bu da beni hüzünlendiriyor..
sepya resimler gibi.. o resimlerdeki hal kalıyor sadece..

saime hanımı eski bloğumdan tanır bazıları..
=)
o benim annem di......
************

19 Temmuz 2008 Cumartesi

karika-roman yapalım mı?..

hani evlendiler ve mutlu oldular diye biten masalların devamında..

yıllar yıllar sonra..
prenses.. ana kraliçe olduğunda..
durum budur.. =).....

ama aslında dış görünümü ne yapsak da..
gerçek budur..=P...



o esnada..
erkek cephesinde değişen birşey yoktur.. yani yaşlı kral hala..



ben çok sevdim de..
bu karikatürlerin gerçeğinden pek çok var etrafımda diye..
hadi size de hafta sonluk eğlencelik olsun dedim =D...

18 Temmuz 2008 Cuma

..



bir küçük siyah muslin parçası..
istediğin yere koyar ve mesaj atarsın kamuya..
"ben" mesajı..
onyedi onsekizinci yüzyılda..
giyimin olmazsa olmazı olmuş..
hem ten renginin beyazlığını ortaya koymak için..
hem de mesaj vermek için.. ruh haline göre..

yerine göre..

dudağın altına ise.. kurnaz..
gözün altına ise.. erkek yiyen.. ya da ihtiraslı..=P
dudağın tam köşesine.. öpüşgen..
alında ise..görkemli.. gururlu..
yanakta ise.. çapkın..
gamzenin içinde ise.. neşeli..
burunda ise..hilekar..yataklık eden... eden demekmiş..


sosyetenin el kitabında bulunmuş bu kodlar..
tarih boyu..
kadın erkek kod yazmış..
kod çözmüş..
hala bitmemiş..

bu arada..
ten rengi de.. bir kodlama..
eskiden tarım toplumu iken toplum..
sosyete ve zenginler yaz güneşinde.. elde şemsiye..
beyaz kalamaya çalışırlarmış..
sosyal sınıflarını belli etmek için..

sanayi toplumuna geçilip de..
insanlar fabrikalara doldurulunca..
sosyete.. esmerleşmeye başlamış..
ben çalışmıyorum güneşte keyifteyim demek için..
şimdi ucuz tatil köyleri var.. esmerleştirici kremler.. ucuza.. solaryumlar..
e gene ben beyaz kalabilecek durumdayım demek düşmüş.. sosyeteye..


ben..
buduarın gölgesinden hiç çıkmadım ki..
burnum havada..
kendim sabahlıkla..
ne işim olur..
kodla..
mesajla..
ha bugün.. şu yalancı benimi nereye koysam bilemedim sadece.. ne dersiniz..????????

durum...
hiç.. lamba kırıldı tepede.. aldı götürdü kırıkların arasına.. e atalet naapsın..
gene kırık cam ile.. kırık can arasında gidip gelmede..
çağrışımlı.. hüzünlü.. tuhaf bi durumda... geçer elbet..

17 Temmuz 2008 Perşembe

...









bayılıyorum tarihe..
tarihi eserlere..
ama 108 yaşında orta sınıf.. avusturyalı avustralyalı kadının blouna değil..
şöyle değişik.. özel.. incelikli..
bişilere..

başıma gelenlerin tarihin yinelemeleri olduğunu .. anlatıyor bana..
kadınların tarihi tuhaf ayrıntılarla aksesuarlarla dolu..
eşsiz..
aslında..
konu biraz karışık..
atalet.. tuhaf bi kadın ya..
başına da sıradan.. bişi gelmiyo..
sosyallik mi =P..
flörtçülük mü..
bilemiyorum..
başıma gelenlerin nedeni..bi bilsem =)...

toplantı vardı geçenlerde..
saat onda.. kurum toplantısı..
patronaj toplantısı..

gecikti patron yoldan aramış.. haber verin geliyorum diye..
ciddi bi toplantı mı ki nedir..?? dedik..

gelirgelmez.. beni aradı..
ben daha efendiim derken..
boğazımda bir gıcık..
yarı öksürdüm yarı bağırdım adamın kulağına..
ben geldim dedi..
zor bela yuttum tükrüğümü..
ve ben de heyecandan boğuluyordum dedim..
ne mutlu bana dedi.. bu yaşımda hala xxleri heyecanlandırıyosam..
e sen bi xxi gör anacım önce bakalım heyecanlanması bir işe yarıyo mu dedim..
deli misin dedi.. listede hala en önde yerim rezerve..
ne listesi dedim..
bi gün skna çok kızarsan dedi..=P
intikam objesi olmak için..
güldüm çok..
kurum içinde olmaz dedim..
sonra toplandık tabii ciddi ciddi..

bizi duyan sürekli bir orci içindeyiz sanabilir..
o sarkar.. ben kırıtırım..
sknın önünde.. karısının önünde.. =P
onlar da izler sakince..
bi faydası oldu elbet..patronun..
laf kıvırtma uzmanı oldum sayesinde..

aslında hep yaptığımız şey sosyal flört.. bizim buralarda..
mavi boncuk dağıtma işi.. özel sanal alnımız.. işte..
bi de blogda..

gerçek ve ciddi yaşamda..
nelere mal olurdu..

sk gerçekte kıskanç bi adam olsaydı..
ben gerçekte hoppa biri..

düşündüm de..
yok düşünmedim bişey..

jido küs bana..
biliyor musunuz ..??..

he bi de..
resim..
19 yyda.. balolarda..
hanımların bileğinde asılı duran bir "necessaire" ..
"gereklilik" yani..
önceleri fildişinden yelpazeler şeklinde imiş.. birinci resimde..
sonradan resmen özel bir deftere.. ikinci resimde..
zaman içinde balo sahibinin bastırdığı bir acendaya dönüşmüş.. üçüncü ve dördüncü resimde..

çalınacak dans müziklerinin sırası..
baloya katılan kişilerin adları
ve en önemlisi dans edilecek kişilerin adları not edilirmiş..
hanımlar kenarda dururken..
xyler gelir ve hanımın kolundaki bu karneye..
kendi adlarını yazarlarmış.. hangi dansı istiyorlar isr..
romantik durumlarda..
her dansa kendi adını da yazabilirmiş ama bu yeterince.. modern ve monden olmazmış tabii..

sosyal ortam balolar ya..
e herkes herkesle sosyalleşecek..=)

hıı evet.. bu kadar yok başka bi diyeceğim..
flörtçü müyüm evet..
e buduarda namus kumkuması olamam elbet... =P..
peki jido kızgın mı ..
evet..
ne yapacağımı biliyo muyum ..
hayır.. kıvrandıracak sanırım bi süre..
=)

esas tedirgin eden şey ne biliyor musunuz..
bu yelpaze modelinden bir tanesinin son fildişi sayfasında kazılı olan..
dans etmeyi çok severdi..
bu yüzden erken öldü.. yazısı..
benim durumumda biri miydi acaba..=P

***************
resimler..
vikipedi..
ve..
kristinin bloğu ve..
kraliçenin günlüğü bloğundan ...
***************
hiç gerçek hayatta kıskanılmadı da..
sanalda nasıl davranılır bilmiyo ...............

16 Temmuz 2008 Çarşamba

..


bir dekorasyon dergisinde..
bir evin resimleri ve evini kendi düzenleyen evin xxi ile söyleşi..
okumuştum zamanında..

kadın..
ben
kat kat seviyorum demişti..
dayanamıyorum bir şeyi tek olarak koymaya..
yastık.. bi yastık daha bi yastık daha..
perde bi perde daha bi perde daha..
kanape örtüsü bi tane daha.. üstüne bi tane daha..

ben eve bayılmıştım..
aynı ben... di..
evdeki yastık sayısını söylesem.. inanamazsınız.. =P
sadece yatabilmek için her gece yatağın üzerinden yedi yastık kaldırmam gerekiyor..
ama bayılıyorum bu işe.. hiç dert etmiyorum =D..

gerçi düzenli tutması pek zor bu kadar katı..
biri ellemese diğeri ellerken..
perdelerin içinde dönerken..
yastıklarla kavga ederlerken..

ama hiç engel olamadım..
benim de..
herşeyim kat kat..
evde..

ilginç olan..
bu bir ruh ve kişilik yapısı..
o da kat kat..
kadınlığım da..
zevkler de öyle..
bi kat ondan bi kat bundan..

ama kırk yama değil..
kat..
zira bi katı geçmeden diğerine gelemiyorum.. gelemiyorlar.. gelemiyor kimse..
=P

kişiye ve duruma özel bi katta sabitlenebiliyorum da..

denebilir tabii herkes kat kat..

ama benimki bazen beni bile şaşırtacak kadar tuhaf bir renklilikte..
aynı renk tonunda da katlar var..
zıtlar da..
benzerler de.
karman çorman değil.. üstelik..
=P

aman ya ne diyorum..
hiç ..
=P
evi topladım biraz..ev seven atalet katındayım da..
onu diyorum..
inanırsanız..
=D..
*********
durum.. gene uzun yazı dedik diye.. yorumlara bak..
herkes de.. uzunmuş okumadım yok bişi bişi ..
şımardınız he.. =P..

şu ara..ilgi alanı..
17-18 avrupa yy yaşantısı.. giyim tarzı.. kadınları..
ayakkabının tarihçesi..=P..
şebi şik..
avrupa sineması..
ilk çağ kadınları yeniden..
saçaklı kaos..
nano teknoloji gibi beş benzemez..
=)..

15 Temmuz 2008 Salı

film.. yazı.. fikir


uyarı bu yazı..
gene uzun..
üç bölümden oluşan ve..
gayet ilgisiz şeylerin gelip nasıl kafamda birleştiklerinin yazısıdır..
özür.. sabır..

bir film izledik 18likle beraber..
bir "kadın" filmi..

gerçek öyküye dayalı..
ödül kazanan isimli bir film.. sıradan ama.. gerçek yaşam..
50lerin sonunda başlıyor..
izlerken bazı noktalara takıldım..
umutla ve aşkla ve keyifle başlayan bir evlilik..
bir trafik kazası sonucu kocanın hayatında bir değişiklik..
ses teli yaralanması ile şarkıcılığını kaybetmesi..
ve karısının yorumu..

bazen onu sert eleştirmek isterim ben de..
ama unutmayın ki....
o sesini kaybetti..
ama ben kaybetmedim.. demesi.. yumuşak şefkatli kadın..

çok çocuklu bir amerikan ailesi..
reklam cingılı yarışmalarına katılan ve çok kazanan ..
böylece hayatı kazanan bir kadın.. yaratıcılığını bastırmış..
gazetede çalışırken.. bırakıp evlenmiş.. pozitif ruhlu bir kadın..
giderek artan miktarlarda ve sıklıkla içen ve arada öfke nöbetleri yaşayan bir koca..

ilk büyük olay..
ödül olarak kazanılan bir dev dondurucu..
ile başlıyor..
koca sonunda dondurucuya tencere tava saldırıyor..
önce polis sonra.. rahip uğruyor eve.. ve..
kadına nasihat ediyor..
evini güzel yapmalısın ki..
kocan evde mutlu olsun diyor..
ama yapıyorum diyor kadın..
daha çok gayret et diyor..
kimse sana hayatın kolay olduğunu söylemedi..
ağzı çocukların babası gibi kokan rahip..=P
kısıtlayıcı görev bildirici toplum..

sabah adam sakin...
her gün bir parça getirsem bile..
bir yıl alsa bile
dolduracağım diyor..
oğlu.. tepkili..
sütçünün parasını ödeyemezken .. nasıl olacak diyor..
kadın..
en azından onun bir amacı var..
senin amacın ne diyor oğluna..=)
pozitif kadın..

bir market armağanı kazanıyor..
belirli bir sürede..
ne doldurabilirse.. hepsi armağan..
kocasına soruyor..sen ne istersin diye..
karides kokteyli diyor adam..
çok hoş görünüyor..hep lüks ve sofistike bir şey olarak gördüm tatmak isterdim..
pahalı ve değişik ürünleri dolduruyor arabaya..
çocukları havyarı..
ve ananası da tadsın istiyor.. ehlikeyif kadın..=) bunu sevdim..
lavabodan haftada bir kahve döken birini hatırlattı bana..
işte o sahnede katıldı kaynak bana..
özetledim filmi..birlikte devam ettik..izlemeye..

marketten sonra mutfakta aile..kadın elinde.. tuhaf bir yiyecek paketi..
nerden geliyor.. hangi ülkeden.. nedir onu anlatıyor..
çocuklara tattırıyor..
adam bir öfke krizi arifesinde.. sinyal vermekte..
onun eline de.. karidesini verip susturdu kadın.. hatta yanlarına oturttu..
gülümetti..
uzlaştırıcı kadın..

ama hayat hep taşıyarak geçmiyor işte..
aile olarak çocukları adına da..
katılarak sürekli ödül kazandı kadın..
evden hiç çıkmadı..
hep çocuklarına baktı..
araba bile kazandı..
kullanmayı öğretmemi ister misin dedi oğlu..
o zaman satamayız.. bırakamam dedi..

bir kez bir ödül töreni için şehir dışına gitmek istedi..
ona da oğlu engel oldu.. tutuklanarak..

sonunda bir başka yarışmacı kadından mektup aldı..
yakın bir şehirde yaşayan..
onu toplantılarına davet etti..
kocası götüremem dedi..
oğluna rica etti..
benzin yok dediler..
benzin parası kazandı..
tam gidecek.. küçük oğlu..
tüm komşuların bahçelerindeki laleleri toplayıp getiriverdi kadına..
ve arkasından öfkeli komşular.. ödenmesi gerekn zarar....
kaldı yolculuk..

sonunda bir kez başardı..
kızı ile gitmeyi..
onda da araba bozulduysa da..
sonuna ulaştılar..
çocuklarını yetiştirdi..
bir subay bir hemşire bir edebiyatçı iki öğretmen bir avukat..
e bir de yazar çıktı aileden..
e dedim ya ..çok çocuklu diye..=)
yaşlandı yaşadı öldü..

hep pozitif kalamadı ama kadın..
hatta sonunda seni mutlu edemediğim için huysuzluk yapıyorum diyen kocasına..
beni mutlu etme ama kendi kendime sağladığım mutluluğu da bozma dedi ..

uzun bir yoldur bu..
alınması gereken..
evliliklerde..

neyse.. genel bakış bu..
şimdi..
özetle.. ve atalet açısıyla.. ayrıntıya dalalım..

bir dönem.. yarışma çılgınlığı sarmış oraları..
ve bu sayede..
eğitimli.. donanımlı..
ve iş kadını değil de..ev kadını olan..
bir sürü kadın katılmış bu yarışmalara..
kocaları evin ekmeğini kazanan/kazanamayan.. tamirci..
dükkan sahibi.. sütçü.. iken..
eşleri gazetecilik mezunu.. edebiyat mezunu..
bir kitle.. evli olmak en önemli meziyet..zira..
kullanılmayan iş gücü olmuşlar..
ama paslanmamışlar bu yarışmalar sayesinde..
ve.. kocalardan daha iyi bir gelir ve daha elit bir yaşam kaynağı oluşturmuşlar..
çocuklarına..

altmışların başında..
bu yarışmaların türü değişmiş..
artık vasıf ya da beceri gerekmeyen yarışmalar başlamış..
şans ağırlıklı yarışmalar..
kadınların buna tepkisini görmeniz gerekir..
bu sahadan da siliniyor olmak nasıl onurlarına dokundu..
büyük olasılıkla..
reklam sektörünün kurulmaya başladığı..
çalışan kadınların ortaya çıkmaya başladığı yıllar..

ev kadınlarına haddini bildirmeye başlayan yaşam..

belki amerikan mucizesinin son bulmasının nedeni bu..
bir dönem iyi eğitimli kadınları eve kapatıp..
çocuk yetiştirmiş olmaları..
sonra emek/eder tartışması başlayıp acık becerisi eğitimi olan kendini işe atınca..
toplumun .. sona doğru yolculuğu başlamış olabilir mi ki???

sonra bir televizyonda röportaj sahnesi denk geldi filmde..
aslında 10 saniyelik birşey.. ve konuyla da alakasız görünüyor..
ama bence önemli..
güzellik yarışması..
adaylardan biriyle röp. yapıyor sunucu..
eğer erkek adayların yanında bir de kadın aday olsa..
başkanlık seçiminde.. ona oy verir miydin diye soruyor..
aday hanım..
başkan adayı olması için çok akıllı.. cesur ve iyi eğitimli olması gerekir bir kadının diyor..
ama buna rağmen vermezdim..
çünkü kadınlar.. duygusaldır.. ve tepkilidir..kriz anında ne paılacağını bir erkek kadar bilemez..
o yüzden ben gene bir erkeğe oy verirdim..
işte.. verilmek istenen..
hayat krizlerini çöz..
ama gerçek hayata karışma..

ikinci konu..
dün posta kutumda peşpeşe iki haber vardı..
birincisi..
dünya siyasetinde kadınlardı..
bence yazının tümü okunmalı ve hatta saklanmalı..
özetle...
haberde..
Son on yılda bir çok ülkede kadınlar seçim kazanarak en yüksek siyasi mevkilerde göreve gelmesine rağmen..
ama buna rağmen Parlamentolararası Birlik'in raporuna göre, dünya yasama meclislerindeki kadınların oranını sadece yüzde 18 olduğu....
kadınların meclislerde yeterince temsil edilememesinin,
kültürel gelenekler ve erkek üstünlüğünden kaynaklandığı....

"Nereye giderseniz gidin, kadına karşı ayırımcılık görüyorsunuz. Kadınlara hala, ayrı bir gözle bakılıyor ve fiziki görünüşlerine göre algılanıyor. Parlamentoların kadın ve erkek üyelerinden, toplumun farklı beklentileri var. Ve kadın yöneticiler daha fazla sorgulanıyor."

bu aşırı sorgulamanın bazı durumlarda kadınları seçimlere girmekten alakoyduğu
seçimle gelinen makamlar için yeterli olmakla birlikte, bir çok kadının..
siyasi yaşama atılıp erkeklerle rekabet edecek özgüvene sahip bulunmadığı...

kadın adayların aşmaları gereken bazı başka engeller olduğu:

"Dünyanın her ülkesinde durum aynı. Aile desteği yetersiz, siyasi partilerin desteği az, ve kadınlar, seçime girmek için mali kaynak ve kredilere ulaşmakta zorluk çekiyor. Bir çok yerde kadınlar, ancak erkek siyasetçiler çağırırsa seçime giriyor. Erkekler kadar istekli oldukları halde, kadınlar ancak erkek siyasetçilerin davetiyle siyaset hayatına katılmaya cesaret ediyor."

4000 kişi arasında yapılan çalışmanın ..
kadınların politika ile ilgisinin en az erkekler kadar olduğunu..
ama politik hayata atılmadıklarını gösterdiği..

ayrıca..
"Araştırmanın çok şaşırtıcı bir başka bulgusu ise, cinsler arası eşitlik tartışmaları arasında yetişmiş genç kuşak kadınların, 40 ve üstü yaştakilere göre, siyasete girmeye daha az ilgi göstermesi oldu. Genç kadınlar, annelerine göre, daha az siyasete girmeye heves gösteriyor. Cinsler arası eşitlik konuşmaları arasında işlerin daha iyiye gideceğini beklerken, bu konuda çok daha başka faktörlerin devreye girdiğini anlıyoruz."

yazıyordu...

diğer haberde ise ahmedinecadın eşinin resmi vardı..
gerçi konmasa da olurmuş..
benim gördüğüm kocaman kara bir bez ve kara gözlükler altından tek bir burundu..

vurucu olan..
karısının da..
kocası gibi mühendislik fakültesinde okumuş olduğu bilgisi idi.....
hani deniliyor ya..
bir kesim kızlarını iyi çocuk yetiştirebilsin diye okutuyor..
çalışsın diye değil..

bir de italyan kadın milletvekilini protesto eden erkek milletvekilleri vardı geçen hafta..
kadının kafası karışmıyor demek..
kendisine yemeğe çıkalım diyen bir başbakan ama.. nedense bu erkeklerin kafası çabuk karışıyor..
=P
ve bunu engellemek için.. tantana ediyorlar..

resmi yukarda.. =P.. kafa karıştıran dekoltenin..

işte bunlar domino taşları gibi.. devrildi birbiri üzerine kafamda..
okumak..
üretmek..
giyinmek..
soyunmak..
yünetmek..
karar vermek..
idare etmek..(yönetmenin eş anlamlısı olmayan)..
şefkat göstermek..
sert çıkmak..
öz-değer..
emek-değer..
yalnızlık..
bedel ödemek...
kaç taş var..??????
eteklerinde kaç taş var........


hafifletelim finali hadi..
filmi 18likle izlerken..
ben kendimi tutmayıp her homurdandığımda..
ne var ki bunda.. gayet olağan demesi oldu beni delirten ve evde artık gerçekten bir değil iki erkekle
yaşadığımı anlamamı sağlayan..
örneğin erkek çocuğun bahçe talanı ile iptal olan gezi için..
ben görüyo musun bela hep erkeklerden geliyo .. ulemm bi uz durun bi kıpırdamayın da kadın nefes alsın deyince..
ne var ki neden gitmedi ki.. hem o minicik oğlan .. ne bilsin iyi bişey yapıyorum sanmış.. dedi..
kadın gitseydi gene de ki.. dedi..
ödenmesi gereken ve 40 dolarlık olduğu iddia edilen lale soğanlarının üzerine..
bir de benzin masrafı yapmamak için..
suçluluk hisseden oğluna..
sen güzel bir şey yapmaya çalıştın..
teşekkür ederim diye moral vermek için..
içi gide gide.. o arabadan inen kadına tepki olarak..

kadın eve biraz gecikince..
kocasının çocukları eve almadığını görüp kızan kadına kocası..
beni terkettin sandım.. ağlıyordum..
o yüzden eve almadım onları deyince koca..
ben de.. zaten hep korku bu değil midir..
benim için fazla iyi ya giderse.. en iyisi ben şunu bir tepeleyeyim de çıkamasın dışarı..
deyince..
yok artık ne alaka.. seviyor adam demek ki.. deyince bana..

üzüldüm..
önce.. aa bu da vermeyecek hayatındaki xxin hakkını.. diye sinirlendim sonra..
anladım ki.. çok işim var daha çok..
bana şöyle ben gibi.. bir eli pudriyerde.. diğer eli kitapta..
akıllı bir kız arkadaş lazım...yardımcı..
var mı çöp çatacak olan..=D...........
*******************
durum.. sabır denemesi değil..keyfî..
hala hafif baharatlı..
ve şaraplı..................
atalet ne düşündü not etti sadece..
yok bi vehamet..
Follow my blog with Bloglovin