31 Ekim 2007 Çarşamba

..


okullar açılırken..
gerekli kitaplar arasında geçem yılın fransızca kitabı da vardı..
bir sevindim.
ilk defa bişeye sahibiz.. ve kullanacağız.. diye..
hani denizden geçip derede boğulunası bir tamah..
ekonomi yaptık heyooo..
okul servis.. forma ve kırtasiye harcamalarımızda bir kazanım var diye....



ama boşuna imiş..
meğer çekirdek kitabı yok etmiş..

yıl sonunda ayırdığı kitapları hiçbir yere bağışlamamıştım aslında..
bir kez de.. sevgili 17lik için bir yıl önceli din bilgisi kitabını satın almak zorunda kalıp.. ağırıma gittiğinden..
artık yeni eğitim yılı boyunca da tutuyorum kitaplarını..



ama çekirdek baktı kitapların arasına..
yok dedi..
nerde ne zaman yok olduğunu bilmemeleri de beni delirtiyor..
arada kükrüyorum evde..
bu değirmenin suyu nerden geliyor .... diye ama ne fayda..


söölendim bi süre.. sonra..
iyi dedim..
bir arkadaşından alırsın fotokopi yaparız..


tam 3tür..
-ben bu kitabı kaç gündür evde tutuyorum..
ama hala yaptırmadın dedi bana.. sabahın saat 7sinde..
-evladım..
saçmalama.. neden getirdim demedin.. yaptırırdık..


şööle alt dudak aşağı doğru bükülüp önemsememedim
ile bilmem arasında bir mimikle baktı sadece..



-iyi.. dedim.. gene getir kitabı.. ama getirince söyle de bilelim..
üremiyo işte kitap mayoz ile kendi kendine dedim..


üç kere.. bu konuşma olmuş..
nihayet fransızca öğretmeni farketmiş..kitabın yokluğunu..
ve bugün..veli öğretmen iletişim defterine not yazmış..
bana..uyarı.. =P



neyse..
tamam dedim kitap var mı elimizde..
var dedi..
akşam gelirim alırım yaptırırız..
18 civarı işten çıkma çabaları içindeyim..
ama üstüste hasta yağıyor..
nihayet..
arabaya bindiğimde..
18.35 olmuş saat..


Ş.. ile L... arasını asla yarım saatte alamam.. ki.. eve gidilecek.. kitapla beraber..
fotokopi için..
1/3 yol geri dönülecek..

telefon açtım eve..
yardımcıya..
sen kitabı al..
L.. çarşıya git.. fotokopiye başlasınlar..
ben gelip seni ve kitabı alırım dedim..
tamam dedi..
ama çekirdeğin hocası vardı odasında..dedi..
bölüver canım dersi bi kitap için dedim..ne bilirim başıma gelecekleri..
aklımca girip kitabı isteyecek ve çıkacak odadan..nerdeeee??



L.. çarşıda.. park yeri sorunu var..
her yer kazılmış..
2 tur dolandım ve sonunda arabayı bir yere tepip..
telefon açtım..
aloo.. dedim..
yardımcım bi dakka dedi.. ve ırmak aldı telefonu..
renkli mi yapalım diyo..
yok dedim.. siyah beyaz da.. siz nerdesiniz..
3 kırtasiyeci var L.. çarşıda.. hangisindeler ki??
U.. kırtasiyedeyiz dediler..
ama benim birden aklıma geldi.. bu çekirdek derste olacaktı..

nooldu ki dedim ders bitti mi..
erken gönderdik dediler..



burada bir girdi yapmak gerek..
özel öğretmenler.. eğer sizin mazeretiniz nedeniyle erken çıkarlar veya.. son dakikada ders iptal etmek zorunda kalırlarsa..
sizden tam ücret alıyorlar..



birden.. bir şafak attı bende..
-nasıl yani??..
bir fotokopi için.. çekirdek de gelmek zorunda değildi ki..
-ama ben bilemedim de ondan size.. ders var dedim dedi yardımcı..
-e be canım ben dersi bölmekten söz ettim.. öğretmeni göndermekten değil..
peki sen akıl edemedin mi.. çekirdek hanım..
aynı ilgilenmedim ve bilmiyorum kılıklı mimik..
-komşuları da arasaydınız..
bikaç kişi.. daha alsaydınız yanınıza..
belki kitap kaçmak filan isterdi..

yardım ederlerdi taşımanıza..



sööleniyorum tam gaz..

kırtasiyecideki 3 adam arada bana bakıyorlar..

bu arada.. rafta modelaj kalemi gördü çekirdek..
-iş eğitimi dersi için gerekiyor dedi..
-iyi dedim..
aman resim ve heykel çalışmanız eksik kalmasın..


bu arada.. rafta başka bir takım malzemeler gördü..
-bunlar ne dedi..
-bunlar.. yağlı boya ile resim yapmak için..
fırça yerine kullanılan aletler..spatulalar..
kesin seneye bunları da alırız iş eğitimi dersi için..
rambrantlar yetiştiriyoruz ya..
aman canım ülkemize.. dedim..


tutamıyorum dilimi..
kızdım bi kere artık habire laf sokasım var..

o arada aklıma..
dün gece saat 22 de..
biz halasında şehrazat izlerken telefon açıp..
-benim yarın sabah için dinamometre yapmam gerek dediği geldi..
-ne zaman verildi kızım bu ödev.. diye sordum suçluluk duyguları içinde..
çoccuğuma ödev verildi.. ben kötü ben .. evde değilim..
cuma günü verilmiş.. 3 gün tatilde yapsınlar diye..ama nerdeee...
yumurta popodan çıkınca.. folluk aramak derim ben buna..
sabah da utanmadan..
öğretmene not yazmamı istemişti..
ben de..
-ne yazıcam yani..
bill ve tom aşkına düşen şaşkın öğrenciniz..
ödevi unutmuş.. gece yarısı aklına geldiğinde de..yay ve sopa bulamadık..
dinamometremizi yapamadık diye mi yazıcam..
git kendi özrünü kendin bul..
sıfırını al..
tepemi attırma demişim..



döndüm kırtasiyecinin ortasında..
-nooldu dinamometre dedim..
-hiiiç.. evde unuttum dedim.. cumaya getir dedi .. öğretmen demez mi..



sinir oluyorum bu ''bize'' ödev veren hocalara..
17lik için de asansör.. yürüyen merdiven yapmamız gerekmişti.. hem de işleyen..
ama hocalarla ilgili.. dedikoduları çekirdeğin önünde yapmam..
fırladım dükkandan dışarıya..



birden bir arkadaşımın..
L.. çarşıdaki..
Ş.. şarküterinin imaj danışmanı olduğu..
ve ara ara baskın yaptığı geldi..
çevirdim telefonu..
-aloooo jüjüm..
naber..
ben L.. çarşıdayım da..
burda kırtasiyecideki diğer aile efradını kaltletmemek için kendimi meydana attım..
aklıma geldi..
baskın yapiim mi.. neleri kontrol ediim senin şarküteride.. dedim..
23 yaşında kız annesi hemen anladı beni..
-noolmuş dedi..
özeti dinledi..
-amaaan salla dedi..
23lük de ööle devam edecek..
karşına benim marka dizayn ödevim vardı da unutmuşum..
çabuk bana yetiştir.. ya da yapmama yardım et diye arayabiliyor bu yaşta bile..
-yav dedim ben çekirdeğe kızıyorum ama bu öğretmenlere de sinir oluyorum..
niye bana ödev veriyolar..
bu çocuklar..
nerden nalbur bulacak yay ve tahta veya demir parçası bulacak..
besbelli bu ödevi babalar anneler yapacak..
e ben bu yaşta neden bunu yapmak zorundayım yavvvvvvvvvvvvvvvvv
-git eve koy şarabını.. dedi...
rahatla..



öpüştük kapadık..
ben dükkana girdim..
-az kaldı dedi fotokopi başındaki adam..2/3 ü bitti..
çekirdek kitapların arasında.. kendine roman seçmekte..
o arada kalemleri uhuları almış.. zaten.. biz eski kitabı kullanacağız diye sevindik..
masraf giderek artıyor..

-bi de sprey vernik de gerekiyor dedi.. iş eğitimi için..
ben bu iş eğitimi öğretmenini döverim..
diyecem diyemiyorum..
ama çekirdeği didklemeden de duramıyorum..
-hele bi eve gidip o atmadığımız kitapların arasında bulalım bunca eziyet eden kitabı..
bak ben o zaman sorarım sana..dedim..
kırtasiyenin sahibi hiç sesini çıkarmıyor ama ara ara bakıyor bana.. ben konuştukça..
en iyisi gene çıkmak dışarı..



gene çıktım dışarı..
bir arkadaşım da.. bu gece beni iş sonrası hepi aur'a davet etmişti..
ben de..
dün şehrazat bugün sen .. olmaz dedim diye acık alınmıştı..
onu aradım..
bak dedim..
ne hayırlı olmuş..
gelmemem..
güldü telefonda kıkır kıkır..beni dinledikçe..
o sırada..
karşıdan çekirdeğin geldiğini gördüm..
elinde bişey mi var ne..
olamaz diye bağırdım telefona..
nooldu dedi kızcağız..
çekirdek bana kahve getiriyor..



L.. çarşı kazı yeri..
ben çarşının ortasına kadar yürümüşüm fark etmeden hırstan..
çekirdek de..
meydanda bana doğru bir türk kahvesi fincanı ile ilerliyor..
bi yandan da sırıtıyor..
ben yaptım de bari de.. annen sevinsin dediler dedi..
bütün adrenalin yerlerde..serotonin tavan yaptı..


dışardan nasıl tehditkar göründüm ki.. diye düşündüm ve gülmeye başladım..
çek dedim bir resmimi.. çabuk..
bu an.. unutulmaz olmalı..
çektik..
omzumda çanta.. sırtımda pardösü.. keyifle içtim inşaat arazisinde kavemi..



derken bitti fotokopi..
ama adamların suratı.. bi tuhaf..
-adresi bırakın biz yapıp getirelim dediler..
-nasıl?? neden??
fotokopiyi çeken..
sayfaları kağıda oturtmamış..
enini boyuna çekmiş..
her sayfanın sadece yarısı var..
baktım..
bu kırtasiyecilerin başbaşa kalması gerekiyor..
-yok dedim..
biz şurdan S...İş e gidelim.. madem..
geliriz birazdan..

çıktık..


böyle durumlarda çocuklar birden bir sosyal.. sohbet-kar (var mı bööle bir sözcük..)
ve yardımsever oluyor nedense..=P
bizim çekirdek de öyle..elimdekileri taşımama yardım etmeler..kapıları açıp tutmalar..
e ne olsa korku.. dağları bekler..


-buranın bir ayna pastası var.. ödül alan.. fransalarda.. onu alalım akşam için bari..
-yaban mersinli efendim dedi.. tezgahtaki delikanlı..
antioksidan etkisi var kalp hastalıklarından koruyor..
-iyi dedim.. kalbi koruyalım..
şekere boşver..
birden gözüme.. ufak top gibi kahverengi bir pastacık ilişti..
-bu nedir dedim..
çukulatalı bi ad söölediler....
-hadi dedim..
siz o aynalı pastayı paketletin.. ama bunu da oturarak yiyelim..
yemek öncesi doyurmasın.. bölelim de yiyelim..
-olur.. dediler..
tek kişilik pastayı 4'e böldüklerini görünce..
-3 kişi 4 parçayı nasıl bölüşür dedim.. tezgahtaki kıza..
baktı ve..
-son dilim için savaşarak dedi.. =P
sonra baktım o dilimi de 3'e bölmez mi??

neyse..


biz çukulata dozunu aldık..
-ohhhhh...
dedik..
hesap ödeyeceğim.. geçtim kasaya..
-beğendiniz mi dedi..
kasiyer..
bu L.. çarşının esnafı hep bööle sıcak mıdır??
-evet dedim..
maalesef.. sanırım yeni bir tiryakiliğim oldu..
yuvarlana yuvarlana gelirim artık.. sık sık..

çıktık..


kırtasiyeciye geldim..
bizimkileri arabaya oturtup..
-bitmek üzere.. dedi..

başka biri duruyor fotokopi makinesinin başında..
sonra bana..
-o arkadaş dedi.. üzüntüsünden istifa etti..
bizden sonra.. benim hissettiğim gibi.. bişeyler olmuş da.. belli..
-ben biraz asabiydim de..
acaba ben mi şaşırttım arkadaşınızı diye üzüldüm dedim..
-yok dedi..
zaten öfleyerek başlamıştı çekmeye..
kızınız geldiğinde tam da çıkmak üzere idi..
kitap kalın olunca istemedi yapmayı..
isteksiz yapılan işten hayır gelmez zaten..

-evet dedim anlıyorum ama..gene de rahatsız oldum..
-yok dediler..
insan bi kere de..
kontrol eder.. yaptığı işi..

-peki dedim..
bütün bu kağıtlar..
atıklar..
napıyorsunuz..onları..
arkada bir toplama kutusu var..
biz faks çekerken kullanıyoruz terslerini..
bazen de diğer esnaf not kağıdı olarak kullanmak için ister..
bir de yaşlılarımız var..
onlar da gelir..
not kağıdı için ister..
-ne varsa onlarda var dedim..
-evet yokluk görmüşler elbet dedi..



kitabımı aldım..

mı eki gayet bilinçli..

zaten kaybedilen kitaba verilen ücret.
fotokopi ücreti..
öğretmene verilen hava parası ücreti..
pastaların ücreti..
iki.. normal şartlarda yapmayacağım telefon konuşması ücreti..
bi sürü gereksiz ama nedense görüldüğü anda en önemliiii ihtiyaç haline gelen tuhaf kırtasiye malzemesi ücreti..

e bu kadar harcamışken..
bir de rafta..
''anneler ve diğer canavarlar '' diye bir kitap görüp..duruma uygunluğu nedeniyle dayanamayıp..
onu da kendime aldım..
onun ücreti..



muhtemelen.. işten ayrılan elemanın ettiği ahhhh!!!



döndüm eve.. saat 20.55..idi..demek bir de.. 16.35-20.55 arası geçirilen zaman ..

hakettim ben bu MI ekini..=P


ööö.. bu kitap unutulmazlar arasına girer..

yazıyı hazırladım.. şimdi..
ayna pastamı yiyeceğim..

yatacağım hemen..


bana sen neden böyle enerjiksin..
nasıl böyle olabiliyorsun diyorlar..
ben de..
ben sirkde yaşıyorum diyorum.. o iyi geliyor.. deneyin siz de.. bakın iyi gelecek..
haksız mıyım..

ama ..

hadi iyi perşembeler..


29 ekim kutlandi..

yurtta, elçiliklerde KKTC de.. ve akmerkez'de..



evet çalıştım tabi ben o gün aslında..

iş yerimde bayrak var ama izin yok..

neyse ki..

nöbetçi biraz erken geldi de..

çekirdeğin 3 gündür tepindiği alışveriş için..

bir de arkadaşımla buluşma keyfi katarak işin içine..

iş çıkışı soluğu akmerkez'de aldım..

otoparktan çıkarken..

daha havada 29 ekim coşkusu ve starbaks kokusu..



çıktık açık alınlaya ayak uydurup..

alış veriş merkezine giriş yaptık..

güvenlikten geçerken müzik..

nutuktan alıntılarla birlikte..

onuncu yıl marşına doğru yön değiştirdi..



tüm düz ekranlarda.. bayraklı görüntüler..

faşın tivinin seksi mankenlerinin yerini almıştı..

canima minnet dedim ve bir de eski dost sipariş ettim..

sütlü günlük orta boy kavemin yanında..



bu anlamlı günde ne işin var oralarda derseniz.. eğer..

sadece sizi haberdar etmek için yaptım canlarım der..

tek geçerim ulusal alışveriş ortamlarını diye de devam ederim..

ve siz yengeç unsurunu göz ardı etmeyin diyerek bitiririm..



tüm yabancı isimli isim tabelalarının üzerine

gayet stayliş, gayet trendi..

ve gayet dizayn pırıltılı türk bayrakları ve Atamın resimlerinden yapılmış kolajlar asılmış;

kimisi barok..

kimisi minimalist..

kimisi.. yanında cadılar bayramı dekorları da olduğundan..

biraz ürkütücü görünüyor.. örümcekler ve ağları arasında..



ortadaki merdiven boşluklarına kırmızı beyaz bezler sarmalanmış.. aralarında yer yer kırmızı beyaz balonlar sallandırılmış..

4 temmuz kutlamaları kadar şık görünmekte..



sonra birden bir daradat..

cıc cıs cıs..



yok artık..

şaka mı derken..

evet evet..

bando..

Akmerkez ulusal bandosu..

siyah be altın parıltılı üniformaları ile..

üzerlerine çapraz takılmış.. akmerkez cumhuriyeti kutluyor yazan bandları .. önlerinde eli sopalı bando başı dahil..

yanımdan geçtiler uygun adım..



cısdaradam..

cısdaradam..



atalet girdiği şoktan anca çıkmış olarak..

akmerkezden ulusa sesleniyor.. =P



bir not..

sam badim beyaz içinde siyah siyah içinde beyaz yazısını yazarken ayağını sürümüş.. bu yazı yarın yazılacak..

ikinci bir not.. bu ara konu sıkıntısı çekenlerin aksine ben konu bolluğunda.. gündeme uygun olanları seçmekten yoruldum..

evden işe işten eve bu kadar gözlem ve komedi..

bir de iki gün izin alıp sokaklarda gezsem.. neler olacak korkuyorum..



bi not daha aklıma gelmişken..

sanatçılar rollerine bu kadar mı adapte olur..



ve son not sandığınız not.. ben yalnızdım.. nihat sivrisineğe söyle..



son not..bloa yazmak,,

ndsliler grubuna yazmaktan daha kolay..

bu da ne diyenlere bos verin..atalet gene kendine hatirlatti iste bi seyler..

hadi iyi çarşambalar millet..

..

...




dün gazetelerin bazı yazarlarının arşiv sayfalarını kurcaladım..
tuna kiremitçi.. ki asla düzenli okumam..
biraz naif gelir..
ve evde iki hatta sk dahil üç taneyi büyütmeye çalışan bi kadın olarak..
bi de gazete yazıları aracılığı ile birilerinin büyümesini..
benim yıllar önce kafama dank eden şeyleri görüvermesini ve amerikayı keşfeden şaşkın kolomb gibi..
sevinmesini..
ya da..
duvar gibi gerçeği sollayıp.. görmezden gelmesini izlemeye kan olurum..
ondan okumam.. düzenli..



amma..
dün okudum işte..
tuhaf bi yazı dizisi yapmış..
tuhaf günlük mü neyse adı..
girin gazetedeki sayfasına göreceksiniz zaten..
46 tane filan yazmış..
neyse..
bunlardan birinde..
ertuğrul özkökten söz ediyor..
partilerde.. bir fikir atarmış etrafa..
herkes bunu tartışırmış gece boyu..
eve dönerken..
hadi ya deli miyiz.. koca adamlar deyip..
sonraki partide gene gene kendilerini onun çevresinde bulurlarmış..

diyordu ki..
parti adamı.. hani hep etrafı dolu olanlardan..



ben tanımıyorum..
ve yaptıkları.. yayın politikası nedeniyle..
oldukça karşıyım bu özköke..



hele de sürmelimin hastaykenki resimlerini siteye ve gazeteye koyması beni çığrımdan çıkardı..
kazadan önce herkesin tanımazlıkltan geldiği.. bir ışıklı çocuğun..
gerçekten tuhaf.. duygulu ve insan sevenlerini.. bu kadar üzmesine hiç gerek yoktu ki..

daha binlerce reyting arttırıcı şey varken gündemde..
bir büyümeden ölmekte olana sığınıp..
herkesi üzmek.. ne gereksiz..
ne aşağı duygularda bir yaklaşım..
demiştim..



ama akıllı ve zeki bir adam olmasını engellemez tabii..
ahlaki değerlerinin bana uymaması..
demek böyle bir tanımlama varmış..
dedim..


parti adamı.. siyasi parti değil ay..
sosyal .. horoz kuyruklu.. kravatlı filan olan..



şimdi.. derin nefes alın..
bi durun..


ne dedim..
tuna çocuk..
özkök zaten benimle aynı ahlak penceresinden bakmıyor dünyaya..
yani onları referans ve kredi olarak kullanmadım asla..

bunu aklınızda tutun..


niye mi..
hayır bağladığım noktada sapla samanı karıştırıp..
da beni taşlamamanın ya da yumurta yağmuruna tutmamanız için..



efendim..
bitti.. bu kadar başka bişey düşünmedim..
kızımı aldım baleden..
eve geldim.. markete uğradım yol üstünde..
ani bi misafir gelmiş..
yemek yedik beraber..
uzun zamandır ilk.. türk kavesi yaptık.. kestane şekeri ile birlikte tükettik..
misafir gitti..
kanapeye uzandım..
kanaltürkü açtım..
saat 23 olmuş zaten ilk 5 dakkanın sonunda uyudum..
uyandım sabahın köründe ..
kızımı kursa taşıdım..
arada bi sürü insana bi sürü laf yetiştirdim..
su tesisatçısı aradım yolda gelirken..mutfaktaki sorun için..
işe ulaştım..
oturdum..
pisi başına..
çağları okudum..
bu arada..
telkari den yola çıkıp.. geldiği noktaya kadar..
gerçekten keyifle izledim onu..



yazının içinde bi link var.. tıkladım..
eski yazısı..
okudum..
o zamandan bu zamana gelişme olmuş düşünce silsilesinde..
farketmiş yeni bazı şeyleri..acık daha pişmiş..


tunanın aksine blog dostlarımın büyümesi gelişmesi..
hallolması beni keyiflendiriyo..
izliyorum onları adım adım..


yorumları yorum altlarını okudum..

o eski yazıya ben yorum yazmamışım..
bırakayım dedim..
ama yazıya değil.. başka bir yorumcuya gitti aklım.. duygum..


birden farkettim..

parti adamı olmak basit bişey..
en son evden çıkmadan..
ekşi sözlüğe göz atıp.. gençlerin 2 güncel olay yorumunu okusan..
ya da herhangi bir özlü sözler sitesinden 3 tane özlü söz bulsan gündeme uygun..
bi tarih sitesinden bir tane önemli olay bulsan ..
sadece birini yapsan.. ve partinin ilk kadehinde..
bu lafı öölece atsan ortaya..
tamam işte gece boyunca konuşulabilirsin..



bi de hayat adamları kadınları insanları var..
içlerinde var o pırıltı..
evde de dursalara..
çöpçü de olsalar..
blog da yazsalar..
bi şekilde..
insanların etraflarında toplanmasını engelleyemeyenler var..



onları gözü farklı gönlü farklı..
söyleyişi farklı..
ön hazırlık.. sosyal olmak.. beğenilmek ve bu beğeninin karşılığını almak gibi bi dertleri yok..



onlar bi sözcük etse..
bazılarımız öyle kalıp izlemede.. dinlemede..
katkıda bulunamadan.. katılacak bişey olmayan bi bütünlük zira bu..
alıp hazmetmeye çalışırken
onlar çoktan yeni bir ayrıntı.. bulup ordan yola çıkıp..
hayatın bir başka ayrıntısının .. sırrının peşinde ilerliyorlar ki..


bu işi kimsenin kafasına vurmadan yaptıkları için..
gönüllü takılıp peşlerine..
gidiyoruz..



işte yorumlar arasında..
keşkülün bi yorumunu okuyunca..
ben birden bunları düşündüm..



dur hemen bak yukarda derin nefes alıp okuttuğum iki cümleyi tekrar oku..
hakaret etme.. kaldır o yumurtaları..


özkök ve kiremitçi ile keşkül arasında hiç bir bağlantı yok.. hem nasıl olabilir ki.. olamaz ki zaten..
şaşkın ataletin mesencırrenealarının o beyin hücresinden diğerine atlaması dışında..
bi alakası yok..



keşkülü özledim ben ..
özetle..


ama ööle şımarık bir ben keşkül isteriiiim diye değil..
bööle göğüs kemiğimin arkasında bi yumru..
burnumda bi sızı ile özledim..



yav ..
sürmeliyi gitmesin diye bu bloga kapadık da..
bi keşkülü tutamadık buralarda ya..


yanarım yanarım bu cazibesizliğime yanarım..

seni seviyorum keşkülüm..
sevgiler senin olsun..
son günlerin gündeminde..
hep açasım var sayfanı ama..
yok açabileceğim bi sayfa..

26 Ekim 2007 Cuma

..



perihan mağden hakkında ne düşünürsünüz..

ben severim..
hem de çok severim..

nedenini de hiç de bile anlatmak zorunda değilim..
koca kadın.. mazeret mi vericem burdan.
türkçesini de benzetirim biraz ..kendi yazı dilime..
katletilmiş cümle yapılarını..
ordan oraya hancı tavuğu gibi çakan fikir silsilesini..
..sözcük yetersizliği çekip de..(ya da varmış gibi) habire yeni sözcükler üretmesini filan..
severim..
benzetirim dedim a.. tabii emeğe saygısızlık etmek istemem..
neee okumalar öğrenmeler.. muhtemelen oturmuş bir tekniktir onun sergilediği..
benimki.. üzerinde az düşünülmüş..
pala yelken..
öyle mi denir bilemedim şimdi bak..
çala kalem de.. yelken ne idi..
bakmıycam gugla nasısa bir bilen çıkar ve verir cevabını..
şizoiddüşünce derneği adayı..
sahi böylr bir grup da var biliyo muydunuz..
doğru düşünce bizimki.. diğerleri düşünemiyo diyen =P..
of bu cümleyi artık noktaların arasını boşaltarak da.. okusanız anlayamayacaksınız..
en iyisi bi daha..
benimki..
üzerinde az düşünülmüş..
şizoid düşüncelerin klavyeye gelişine göre dizilişi..
olarak nitelendirilebilir..

beğenirim de üstelik..

hayır çünkü bir insanı sevmek ille de beğenmek değildir..
sevdiklerimin öyle çok beğenmediğim özellikleri var ki..

zaten o yüzden çocuk büyütürken de..asla..
seni sevmem bööle yaparsan demedim de..
seni çok seviyorum ama..
hiç kaçırmadan sevgimi söyleme fıratını..
kızdığımda bile..=P
bu davranışını beğenmedim..
demeyi yeğledim..

fikirlerini geliştirmesini ..
yeniden gözden geçirmesini..
ama pensiplerinin değişmediğini de..
düzenli okuyan anlar..

bu arada prensipler önemlidir..
prensibin yoksa..
neyin üzerine dayandıracaksın değişimini..
neyi değiştireceksin..kardişim..

rengarenk olabilir..
ama yanar döner değildir.. perihan..

ama..
ama..
hiç ummazdım benim..
bugün kendimi.. olduğum gibi olmamı ..
kolaya kaçmaya çalışma imajımı ..
ah bi de neden söz ettiğimi anlasanız..
yeniden gözden geçirip..
alperin kurgu dizilerindeki gözlüklü katı atalet gibi..
yani aslında olduğum gibi olmayı..
geri dönüşümü..
yeniden düşündürebileceğini..

burdan kınıyorum kendisini..
hoppalacık..
hafifffffçecik... ve
eğlenceli.. komik.. saçma.. marjinal.. sorumluluksuz.. olmaktan..
beni bir an için bile..
endişeli bir tereddüte düşürüp..
yoooo... ama ve fakat ve hayır canım..
yaşadık ve biliyoruz ve tatsız buluyoruz..
diyerek mor perçemlerimi savurup..
bir yenidenkendinegelişe kadar geçen kısa süre..
an diyebilir miyiz..
deriz anasını satayım.. niye demiyelim.. herkes neler diyo..
bir an .. şüphe yaşattığı için..

hayır şüpheler yaşanmak için vardır..
tepkim ona değil de..
şüpheyi oluşturan..
kurdu düşürenin kimliği önemli..
olmamalıydı perihan..
bunlar seni okurken olmamalıydı..

hep senin erken yatarım..
krep yapmam..
demelerin yüzünden..

..


milli şiirler..
milli ruh ve vatan sevgisi..
milli beraberlik.. duygusu ile büyütüldük..



74 de sokaklarda birbirini kırarken gençler..

kıbrıs harekatı ile bir anda tek yumruk tek sese dönüştüğümüzü hatırlıyorum ben..
ama sessiz ve yapılanın arkasındayız anlamında bir tek yumruktuk..



savaştan bahsediyoruz..

ve gençlerin ölmesinden..

12sinin değil.. birinin..
ölmesine değil ..
yaralanmalarına değil..
üzülmelerine..
istedikleri okula girmemelerine..
istediği işi alamamalarına..
istediği kızla evlemeneyenine..
hatta istediği tatlıyı şekeri yiyememelerine üzüldüğümüz..
içimizin kan ağladığı gençlerin..

top yekun..
savaşıp..
binlercesinin ölmesi ihtimalinden..söz ediyoruz..


hatta bağırıyoruz.. sokaklarda..
mehmetçik ölmesin..
sonra
gerekirse savaşırız..



e gerekmesin..
gerekmesin..!!



gazeteler gururla yazıyor..
kitleler sokakta..
kitleleri kadınlar ve çocuklar oluşturuyor..
resimlerde..bir dede gördüm en fazla 6 yaşındaki torununa komando asker kılığı giydirmiş



dün bir kadın dedi ki..
''kadiköyde bir ses başladı aniden.. yürüyüş olduğunu anladım..
ama öyle hızlı yaklaştı ki sesler..
bir yürüyüş bu kadar hızlı ilerlemez dedim.. şaştım..
gördüm sonra..
13-15 yaşlarındalardı..
yüzlerce..
belli okuldan kaçmışlar..
sloganlarla koşarak.. ellerinde bayraklarla..
gösteri yapıyorlardı..fırtına gibi geçtiler..
kadiköyden bahariyeden.. modaya doğru kıvrılıp gittiler..

kaldırımda..
kadınlar..
hadi çocuklar size güveniyoruz..
biz yapamadık siz halledin bu işi diyorlardı..
korktum..''



o anlatırken ben de korktum..

yürüyüşçülerin profili değişti..
diyordu bir gazete..


saçı kırmızı boyalı burnu hızmalılar yürüyor diyordu..
vatan sevmenin görüntüyle ilgisini çözemedim..
benim de morlarım var ama..
nasıl sevmem ki vatanımı..



da..
kadınların barış gösterisi yapmasını beklerdim..
gerekirse.. son nefere kadar ölürüz diye çığlık atmasını değil..
o zaten belli çünkü..
gerçek.. bağırmaya gerek yok..



ece temelkuran..

bugün..

''Öfke ve nefret, bugün Türkiye tarihinde belki de hiç olmadığı kadar derin ve canlı. Bu işin sonu Bosna'daki, Ruanda'daki gibi olabilir. İstanbul, Beyrut olabilir. İnsanlar, "milliyetçi hisleri olan normal vatandaş" olmakla komşularını öldürmek arasındaki çizgiyi akıl almaz bir hızda aşabilir.
"Bize hiçbir şey olmaz" itikadıyla yaşadık bunca yıl. O ülkelerdeki o insanlar da öyle yaşamıştı. Şimdi hepsi öldüler. Çocukları Avrupa'da hayalet mülteciler olarak dolaşıyorlar.
Kuzey Irak'a operasyon yapılacak. Ne kadar savaş karşıtı olsak da, şu günlerde sesimizi çıkarırsak lince uğrayacağımızdan sesimiz çok duyulmayacak. O konuda ok maalesef yaydan çıktı.
Belki bu karar, karar verenleri bile aşıyor. Ama bizim hiç değilse savunacak bir iç barışımız olabilir hâlâ. Bu barışı bozacak olanlara benim, bizim sözlerimiz ulaşmıyorsa sesi onlara ulaşacak olanlar konuşabilir. '' diye bitirmiş yazısını..



minem kırıkkanatım..dün..

''Oysa ABD’nin karışması halinde güç dengelerinin Türkiye aleyhine döneceği böyle bir savaş, ancak her şeyi göze alınarak kazanılır. Yarım papuç, boş mide ve sayılı mermiyle kazanılan Kurtuluş Savaşı gibi, yoksulluğu, yoksunluğu ve ölümü göze alarak. Ekonomimizin ne kadar dengesiz, dışa ne kadar bağımlı olduğu düşünülecek ve akaryakıt başta, askerlerimiz bile önemli ölçüde Amerikan donanımlı olduğuna göre, dara düşmek kaçınılmaz... ''



demiş diye..
sen vatan haini diye yorumlar yapılmış..
burdaki en önemli bölümün akaryakıt başta sözcüğünün olduğu atlanarak..

saymamış listeyi.. teknolojinin uydunun bile dış kaynaklı destekli olduğunu..



17liğe dedim ki..
kadınlar beni askere alın diye başvuruyolarmış..
duydum dedi gülerek..
farkındalar mı yaptıklarının..
kurtuluş savaşında mıyız..
kullanılan tüfeklerin ağırlığının..
teknolojinin karmaşıklığının farkındalar mı..
top mermisi mi taşıyacaklar..
bugün savaşlar böyle yapılmıyor..
gülmesini hallettim elbet..
sen.. ile başlayan !!! biten cümlelerle..
ama doğru söylediği de .. şüphesiz..


bunun anlamı..
savaşırız değil..
ölürüz..
ölmeye geldik demek bu..
e tamam o da olabilir..
ölünür vatan uğruna da..
savaşılmış olmaz..
kurban oluruz..


gerillalık yapabiliriz bak..
var mı canlı bomba olmak isteyen..



neden seviyorum kadınlarımı..
sevdiğim kadınları..
ne demişti pragmatik arkadaşım..
takarsın c4 ü beline..
girersin aralarına..


evet bugünkü savaşta..
en gözü karamızın yapabileceği budur..


savaşları insanların değil..
teknolojilerin..
lojistiklerin yaptığı bir devirde..
rasyonel olacaksın..
kapasiteni de bileceksin..



korkuyorum gidişten bir süredir..
ama en çok rasyonel arkadaşım..
''bugün poliklinikte hasta bakarken..
korktum kendimden..
ben bile..
düşün ben bile..
... hastanın derdini anlamaya çalışırken..
bir ara.. biz sizi iyi edelim..siz gidin... !!!
diye politika düşünürken yakaladım kendimi..
sonra neyse ki bir kız geldi içeriye..
saçları uzun lüle lüle yapılmış omuzlarında..
koca kara gözlü..
17 yaşında daha..
kalkmış tunceliden tek başına..
muayene olmaya gelmiş..
nasıl düzgün türkçe konuşmaya çabalıyor..
öğrenci misin dedim..
ilkokul dörtten terkim dedi..
işte o ısıttı içimi..''

diye anlattığında korktum..


o da öyle başlamıştı söze..
''korkuyorum.. beni bile..''



ben okurken fakültede..
provokatörler vardı.. arada.. öğrenci niyetine..
ajitatör de denebilir aslında..
bir noktada birden bir ısı artışı yaratırlar..
aniden olaylar başlar..
derslikten bahçeye..
bahçeden sokağa yayılıverir..
onlar ortadan yok olur..
dolduruşa gelenler..
devam eder bağırmaya..
ve bir anda jandarmayı karşımızda bulurduk..
elde silah..
sonra gelsin tutuklamalar..
gidenlerin geri dönmesi.. o da dönerse..
aylar sürer..
dönenler bir süre..
gözlerini yerden kaldırmaz..
selamlaşmaz kimseyle..

ya kalır.. ki kalırsa artık hep şüphelidir..
itirafçı mıydı..
polise mi taraf oldu..
suçsuz muydu bilinmez..
ama..onun girdiği yerlerde herkes susar..
sohbet bile durur..
yalnızdır artık o..
ve sonunda bırakır okulunu gider..

işte bunlar geldi aklıma..

birileri bizi gene çığrımızdan çıkarıyor..


başlatıp..
ortada bırakıyor..
gibi geliyor bana..

hatırlatayım dedim burdan..
kim okuyacak duyacaksa..=(



kadına barış yaraşır..
toplumun sağduyusu kadındır..
kadın savaş diye çığırırsa..
korkarım ben..








bir toplum bu kadar bağırıyor..
yol gösteriyorsa politikacısına korkarım ben..


demek güvenmedikleri birşey var..
demek.. kararlarına güvenmedikleri..
onurları kırık başları eğik kalmaktansa..
savaşayım..öleyim .. dedirten birşey var ortada..



gençlerin politize olması..
öleyim demesi değildir..


geleceğine sahip çıkmak..
ülkesine sahip çıkmak..
bugünlere gelinmemesi sağlanamadı..
ama bundan sonra..
politikaya girmek..
tarih öğrenmek..
ve barışa inanmaktan geçer..


*****************
bi sürü iki nokta dolduramaz düşünce silsilesinin yerini..
onun için.. açıklayayım..
*gerekiyorsa.. savaşılacaktır elbet.. kaçınılmaz ise..
*ama uzun vadede..ve kalıcı olarak.. ancak sivil politika halledecektir.. akıllı olmalıdır..
*ama gerekirse..savaş kaçınılmaz ise.. atalet de ölür.. ölsündür zaten..
bu yazıda kendine.. yaşamına.. konforuna yönelik korkudan bahsedilmemektedir..
*inancım odur ki .. kadınların sokağa dökülmesi..kitleleri yönlendirmesi..
barış için.. barış amaçlı olmalıdır..
savaş için olması doğaya aykırıdır..
*en çok acizler bağırır.. en az.. bağırandan korkulur..
sessiz.. saygılı ve tutarlı..
geleceğe yönelik programlı olmanın zamanıdır..
*bu %kırkküsur ya yürümeye protesto etmeye alıştı..
ya da.. bu millet hem seçiyor..
hem güvenmiyor.. yapabilirliğine hüğümetinin..
vereceği karardan bir şüphesi olsa gerek ki.. habire itekliyor.. kararı..
*bu protestolar yürüme ile kalsa iyi..
takvime hangi gün siyah giyip..
hangi saatte ışık kapatıp..
hangi saatte trafikte türk marşı ile far yakıp söndüreceğimi karıştırıyorum..
giderek akrobatlaşacağız.. aynı anda bikaç şey yapmak için..
kendimize gelelim..
ışık değil trafo patlatsak..
siyah giymek değil.. çırılçıplak dolaşsak.. klakson çalmak değil.. arabayı tepesi üstünde yürütsek bi işe yaramaz..
soytarılığın lüzumu yok..,
sessiz ve saygılı durmak yeterlidir diye inanıyorum..
*****************
dedim

24 Ekim 2007 Çarşamba

..



dünya büyük..
insanoğlu küçük.. hep koşturuyor..
kendi başına geleni biliyor..
komşudan haberi yok..

kendi sıkıntısını yaşıyor..
derinleştiriyor.. paylaşıyor kendi gibilerle..
diğerlerinden haberi yok..
kendini yalnız sanıyor..
tek sanıyor..
olmaz sanıyor..

anlatılmayan öyküler isimli bir program izledim..
liberya ile ilgili..
ve gene ilgim depreşti..
neresi burası..
tarihi ne..
kim bunlar????

aradım buldum..
ordan da bir kadınla karşılaştım..
sevdim..
saydım..

liberya.. afrikada bi ülke..
önce köle edilip.. amerikaya gönderilen..
sonra da özgür bırakılan..
afrikalı amerikalıların geri dönüp ana kıtalaraında kurdukları bir koloni.. ülke..
şimdi de..
etnik amerikalı deniliyor onlara.. =P

elmas madenleri var..
sömüreni çok.. sömürmek isteyeni çok.. etnik kökeni çok..
dolayısıyla tarihi karışık..

en son 90lı yıllarda.. bir iç savaşa düşmüş ki..
14 yıl sürmüş..250.000 ölü bırakmış ardında..
savaşlar gibi iç savaşlarda da.. sivil halkın kadın kısmısı çeker çileyi..

parçalanan aileler..
kaybedilen eşler çocuklar.. evler.. dışında..
%73 dan fazlasının ırzına geçilmiş..
%40larda aids hastası var..

son zamanlarda yeniden sakinleşmiş ülke..
daha önce ülkesinde maliye bakanlığı ve reform komisyon başkanlığı yaparken ..
ölüm fermanıyla arandığı için ülkesinden kaçmak zorunda kalan.. Harvard mezunu.. bir kadın ..
aniden kadınlara seslenmiş.. ve 2006da.. başkan olmuş..

lakabı.. çelik.. hanım..

o kaçtığı yıllarda BM de.. ve dünya bankalarının fon yönetiminde çalışmış..
iş öğrenmiş..
uluslararası bir ilişkiler yumağı geliştirmiş bu hanım..

kadınlarının gurur kaynağı..

diyor ki...

kadınlara konuşuyorum..
liberia kadınlarına..
afrika kadınlarına..
ve dünya kadınlarına..

liberyalı kadınlar sivil iç savaş sırasında en çok çile çekti.. tecavüzlere uğradı..
ev içi köleliğe mahkum edildi..işkenceler gördü..
ancak barışın oluşmasında en çok çalışan gene kadınlardı..

bu nedenle yönetimim sırasında kadınlara tüm alanlarda fırsat vereceğim..
ve onları ulusal yaşamımızın her alanında güçlendireceğim..

GELECEK BİZE AİT..
ÇÜNKÜ ONUN SORUMLULUĞUNU ALDIK.. TAŞIYORUZ..

işte benim izlediğim program da bu kadınlara verilen fırsatla ilgili idi..

BM barış görevlileri de.. kadınların ırzına geçince..
ve ayrıca.. çocuk yaştaki kadınlarla para karşılığı ilişkiye girince..
bakmışlar ki..
inan ve güven olmaz.. bu erkek milletine.
polis sistemini kadınlara emanet etmişler..
ve barış güçlerini..
ve aile bakanlığını ve toplumu oluşturan işleten ..
tüm önemli görevleri kadınlara vermiş..

yapılan söyleşilerde..bu polis ve güvenlik görevlisi kadınlar..

biz kadın olduğumuz için daha adil ve dengeliyiz..
erkekler bunu güç ve başarı gösterisi olarak ele alıyor..
ergen gibi davranıyor.. ama biz..
kadınız ve daha olgunuz dediler..

sadece bu değil..
elbet..

kadınlar bu herkesin fakir..%80'in işsiz.. hala saldırgan olduğu..
savaş yorgunu ülkeyi değiştirmeye çalışıyorlar..

ülkede.. telefon ağı.. kanalizasyon ve su şebekeleri.. yok.. yolları harap..

bu işe el atan.. politikacı..

bu ülke.. bu kadar fakir olmayabilir..
kaynaklarımızı adam gibi kullanırsak..
ve yatırım yapılmasını sağlayacak uygun sağlam ortamı yaratırsak..
bu işi başarabiliriz.. diyor..

BU ÜLKE FAİR DEĞİR.. SADECE.. ZAYIF YÖNETİCİLERİ VARDI .. diyor..

ULUSLARININ KAYNAKLARINI VE ALINAN BORÇLARI KENDİ ÇIKARLARI İÇİN KULLANAN..
VE ULUSLARININ HAYATINI UMURSAMAYAN LİDERLER TARAFINDAN SÖMÜRÜLMÜŞ BİR ÜLKEDEN SÖZ EDİYORUZ..
diyor..

bir kadın ..
afrikanın seçimle gelen ilk kadın başkanı.. Ellen Johnson-Sirleaf..
iki kere hapse girmiş..
kurşuna dizilmekten ve cinayete kurban gitmekten kıl payı kurtulmuş..
ve sonunda.. sürgüne gönderilmiş..bir kadın..

Ellen bizim adamımız.. diye slogan atanlar.. aslında onun adam değil..
kadın olmasına güveniyorlar..

kendisi de.. anaç bir duyarlık.. ve duygusallık getirmekten söz ederek..
yürütmüş kampanyasını..
kadınların.. etnik.. dini.. ve ideolojik farklılıklar gözetmeksizin..
birbiriyle daha iyi ekip kurabilme becerisine güveniyor..

yönetim düzeyindekilerin kokuşmuşluklarına asla izin vermiyor..
ve bas bas bağırıyor..
BENİM YÖNETİMİM SIRASINDA..
ÜST DÜZEY GÖREVLERDE ÇALIŞACAK OLANLAR MAL VARLIĞI BİLDİRMEK ZORUNDADIR ..diyor..
ilk de kendisi bildiriyor...

demir hanım ayrıca yorulmaz bir savaş karşıtı.. barış yanlısı..

önce izledim..
sonra okudum..

ne çok şey çakıştı.. kafamda..
ne çok şey ters düştü mantığıma..

gözlerimi kapadım..
diledim güçlü güçlü..
hemcinsimin çok başarılı olmasını..

sonra da anlatayım dedim sizlere..
nasılsa..
kalk git liberyaya demezsiniz diye güvenerek..

ama gitsem mi ne ??

ya da daha iyisini yapsak hep birlikte..
biz de geleceğin sorumluluğunu alsak..

tutsak artık ülkemizin ucundan..

tutmak isteyenlere..
bir adres..
bir seçenek..

http://www.ataturkcukadinlar.org/
**************
hani bi diyet içecek reklamı var..
alkışlarrr patrondan önce işten çıkana .. filan diye..

işte bugünün alkışları da..
skytürkün dün geceki haber programı yapımcılarına..
izlediniz mi..

her cümleye..
hükümet gündem hakkında konuşmayı kısıtladığı için diye başlayıp..
gündem dışı doğu haberi diye..
karsta top oynayan tavuğu..
gündem dışı güncel haber diye..
sahiplerinin burnunu ısıran ev hayvanlarını..
gündem dışı haber diye..
diye..
gündemi bir an soğutmamayı başaran sky türkün..
sululuğa varmayan.. alay dozu tam kıvamında tutulmuş programını ..
alkışlıyorum..

22 Ekim 2007 Pazartesi

..




kadın erkek karşı karşıya oturuyor..

adam şu dizilerde alıştırılmaya çalışılan yeni ''yakışıklı''erkek modellerinden..
kirli sakal.. kravatsız gömlek üstü ceket..
gömlek yakasının üzerine dölülen saçlar.. dalgalı ve briyantinli..
saçı da gür ve koyu siyaha yakın kahve..
hani ispanyol güney amerikalı mafya tipi..

kadın..güzel..
siyah etek ceket takım içinde beyaz gömlek..
etek boyu diz altında..
ten rengi çorap.. yüksek topuklu siyah iskarpinler..
koyu kestane saçları var..uzun..
kahküllü..
parlak akıllı bakan kara gözlü..
güzel bi ovali var yüzünün..
ağzı burnu muntazam..

ama onda da bir kişilik yansıtan aksesuar makyaj..
ortada gezen binlerce güzelden farklı bi özellik görmedim.

masanın üzerinde..
iki laptop..

iki taraf karşı tarafın sorularını okuyor.. soruyor yani..
soruları kim hazırlamış onu bilmem..program mı kendileri mi..

sunucu yok görünürde..
sadece sesi var..

kamera geniş açı çekim yapınca..
fonda bir de hostes görünüyor..
açık mavi.. parlak giysili..
sarışın uzun saçlı bir ahu..

o da kitlelere dayatılan yeni güzelliğe uygun..

evet herkes güzel ve yakışıklı..
masa modern..
laptoplar süper..

ve ben zaplarkan bu sahnede yakaladım..
nedense bir an duraladım..
kız konuşuyordu..

sorular kolay dedi..
şu ana kadar yani..
ve soruyu okuyunca takıldım.. durdum..

_ asteriks hangi memlekettendir..
a- iskoçya.. b- almanya..
c- galya d- ispanya..

acaip severim asteriksi..
yani çocukluğumdan beri..
filmleri şurda kaç yıllık zaten..

neyse..
hakkaten kolaymış dedim..
sorular..

cevap geldi..
-şimdi ben erkek olmanın dezavantajını yaşıyorum bu soruda dedi.. yarışmacı..
-erkek olmanın avantajları vardır dedi görünmeyen sunucu..

bakakaldım ekrana .. nası yani diyerek..

-ama ben erkek olduğum için televizyon izlemiyorum kadınlar gibi bütün gün.. onun için bilemedim bu soruyu.. joker kullanmak istiyorum..
diğer yarışmacı.. kadın olan..
-biraz düşünmelisiniz dedi.. ben sizden daha eski bir yarışmacı olarak erken olduğunu düşünüyorum joker kullanmanızın..
-ama ben kullanmak istiyorum.. kendi fikrimi uygulayacağım dedi..

joker olarak aileye sorma kararı verdi..
joker aile de zaten.. ordalar..

tombul tatlı bi hanım.. ki.. ablaymış..
ak saçlı sulu bi adam ki.. enişte imiş..

abla hemen
-irlandalı dedi..
yarışmacı..
-nası yani abla.. sen bütün gün gözünü ayırmazsın tvden ama çok hızlı cevapladın.. sen ne dersin enişte..
enişte
-evet oğlum..ben aslında tv izlemem ama.. şimdi bunların kuzeyli bi tipi var.. yani şapka boynuzlar filan.. mantık yürütürsek.. viking olmalı bunlar..
ahanda iskoçya diyecek derken..
o zaman da galya diyelim..demez mi..????

yarışmacı durdu...
mantık yürütüyor..
şimdi ben kadın olan ve bütün gün teve izleyen ablama mı inanayım.. o hemen cevap verdi..
yoksa erkek olan enişteme mi.. o mantık yürüttü..
ve..
ben erkeğin sözünü dinlemeyi tercih ederim..
galya diyelim..

eniştede..
bana inan gerisini merak etme sen dedi..

ulu manitu ve tüm bilge kadınlar..
doğru cevabın bu kadar hata yapılarak bulunması nasıl mümkün olabilir..
ahlaki.. mantıksal bilgisel çarpıklıklar içinde.. pırıl pırıl bi doğru cevap..

sunucu gene ve erkek dayanışmasının gücü gibi bi saçmalık yaptı..
kadın yarışmacı..
-burda bir erkek üstünlüğü sohbeti mi gidiyor.. yoksa ben mi öyle hissediyorum dedi..
-sunucu efenim elbette biz ataerkil ve erkek egemen bir toplumun çocukları olarak..
böyle bir dayanışma içindeyiz..
kadın yarışmacı..
-her ne ise dedi.. bunun beni rahatsız ettiğini bilmenizi isterim..

sonra erkek yarışmacı soruyu okumaya aha doğrusu ekrana baktı..
ve kadın yarışmacıya.. işte dedi.. erkek olsaydınız hemen bilebileceğiniz bir soru..
-gazi antep yöresinde lahmacunun içine konulan patlıcam ezmesinin adı nedir..
(tam burda ohhaaa dedim ben )
a-döğürme b. söğürme..
c-darında d-karında

kadın durdu kaldı..
dedi ki..
üstelik antep yemeklerini severim.. ve bikaç tanesini de bilirim..
ama bunu hiç duymadım..
sunucu salağı..
gaziantepin nesi meşhur dedi..
kadın yarışmacı..
genelde yemekleri dedi..

sonra bu karında ve darında bana hiç birşey çağırıştırmıyor..
nedense onları hemen eledim..
ama döğürme.. hani patlıcanı döğmek ezmek gibi bi şey olabilir..

erkek yarışmacı..
kadınlara has sağduyularınız vardır hani sizlerin.. iç sesleriniz.. onu dinleyin diye bi akıl verdi..
kadın kaşını kaldırdı..
-patlıcan ezme ile kadınca sağduyu arasında bir ilişki kuramadım ama neyse..

............
ben orda terkettim programı zaten asteriks için kalmış..
ve iki yanlıştan nası bi doğru çıktığını görünce takılmıştım..

ama patlıcana olan sevgim bile tutamadı beni daha fazla..

............
bana sorsanız..
bence asteriks.. armorikli..
kökü galyalı..
galyalı ve kelt kökenli insan toplulukları zaten.. avrupa nüfusunu oluşturuyor..
normanlar.. vikingler..
orta okul.. kardeşim..





iskandinav kökenli dersin..
çünkü boynuzlu bi şapka giyiyor..
tamam..
ama o zaman ne işin var kuzey batı fransa da..
bi de geh geh geğirirsin..
mantık yürüttüm diye..
sen tümüyle bir hatasın hata..

ey kebap kültürü ile kadını ezen ..
ey.. erkek dayanoışması diye.. ucube muhabbetler yapan..
ey.. yanlışları bile doğruya çıkan şanslı xyler..

ne diyim..
manitu sizi xxsiz bıraksın desem olmaz..
xxler başınızı yesin desem.. sevmem baş yiyen xxleri ben de..
en iyisi genel kültür dileyim size..
aniden okuma ve eğitilme içgüdünüz olsun..
aşın artık bu saçma kompleksleri de
önümüze bakalım..



sahi bunlar bi de oy kullanıyolar değil mi..
ya da kullanmamak tercihimdir diyolar..
ya da.. girelim.. yıkalım.. yakalım.. diyolar..
erkek dayanışması adına..

........

ne dediğini bilemeyecek yazı..



daha da azınlık olduğunu anlayan kişiden..



sahne seçim sandığı etrafı..

kadın..

kapıdan sormakta..

-o boyayı mı kullanıcaksınız gene..

-evet..

-ama uzun zaman çıkmıyo..

-kural bu hanfendi..

-valla bari köşeye bi yere.. damlatın.. bakın pazarlığa geldim..

eğer ööle yapmayacaksanız.. geri dönücem kullanmayacağım..

-peki tamam.. yeter ki kullanın..



acep niz cumhuriyet olduktan soora tür mü huy mu değiştirdik..



bize anlatılan kurtuluş destanları bunlar mıydı..

tırmağının düzgünlüğünü feda edemeyenler..

nasıl olur da.. savaşmayı değil.. ölmeyi kabul edenlerin soyundan gelir..



**************



sabah sk nöbetten dönüşü iyice geciktirdi..

oraya takılmıştır süresi.. yarım saat..

burda oyalanıyodur süresi.. yarım saat..

doğrudan spora gitmiştir süresi 35 dakka..

aramadan geçirdim..

soora..

cep kapalı..

giderek artan ''nerde bu'' duygusu..

hastaneye telefon etme..ara ara yeniden cebi arama..

sonunda ama.. toplamda beklenenden.. 2 saat 45 dakka soora bulma..

ağız tadıyla tepeleme..



ve .. sonra.. bi daha hiç dönmeyecekler olduğunu öğrenme..

nasıl bakılır kapılara.. pencerelerden dışarıya..

bi daha dönmeyeceğini bildiklerin için..



kocayı salla..

kendi doğurup büyüttüğün için..

hiç dönmeyecek.. haberi.. nasıl bişeydir..

yok Allah korusun.. cümlesini ve benimkini..

şehirde gecikme ile.. askerde kaybetme farklı bi kabullenme yaratabilir mi.. sanmam..

öğrenmek istemiyorum..

ama siz anladınız ne dediğimi..



sabır mabır hak getire..

arkadaşım .. sakin soğukkanlı.. medeni..

ulaslararası isim..

mesleğinde.. saplantılı derecede titiz kadın.. üstelik de pragmatist kadın..

dedi ki..

bağlanır bi bombalı kemer.. yürünür bunları yapanların sebep olanların üstüne..

göz kırpılmadan..

nasıl kabullenir ki insan..



pirinç hanım..

sabredin demiş..

pirinç hanımın oğlu var mıdır..

************

bir köşe yazarını aramıştı kadınlar.. o geçen haftaki haberden sonra..

benim 9 yaşında oğlum var..

o da askere gidene kadar sürer mi??..

o zaman bu beklemektense..

beni alsınlar şimdiden askere.. ben gidip savaşayım diye..

ve sonrasında bir çok kadın sözleşmiş gibi aynı tepkiyi vermiş.. aramış.. yazmış..



peki..

boyanın uzun süre çıkmamasından şikayetlenen kadın??..

**************

nur içinde yatsınlar..

süt ağızlı çocuklar..



hayırlı olsun..

bembeyaz referandumunuz.. boyasız kalan tırnaklarınız..

.....................

üstteki noktaları dilediğinizce doldurunuz..



**************



bi de not..

soradan eklenen..terörün amacı.. günlük yaşamı durdurmak..

korku ve depresyon yaratmaktır..



dün evden çıkarken..

arkaya bakıp..

insanda evinde bir pazar oturmanın keyfini bırakmıyolar dedim..

içimden..



sonra da..

bir grup genç hanımın dediklerini duydum.. istemeden....

annemiz de gelecekti..

ama evde tv karşısında oturdu kaldı.. bu şehit haberlerini alınca..

biz de gelmeyecektik ama başka vakit yok mecbur geldik dediler..



bakınız..

sadece şehitler değil..

bizler de etki altındayız..

kızmak gücenmek yok..



ama depresyon istemiyorum..

en azından bu blogda..

bugün sessiz ve saygılıyız..

acık da tepkili..

ama yarın..

hem herşey doğal olacak..

hem herşey daha güzel olacak.......

bilineeeeeeee...

......





bugün konumuz..
tarihi aşklar..
hayır..
bahsetmeyeceğim referandumdan.. tezkereden filan..

evet kleopatradan söz edeceğim..
ve antonyusdan..

nerden aklına geldi demeyin..
nette karşılaştık desem inanacak mısınız..
ama öyle oldu..

ne güzeldir di mi..
holivud filmlerindeki çift..
ne yakışıklıdırlar antonyuslar..
şekspir.. 1600lerde yazmış eserini..
oryantalistler..
bayılmış bu güzel kraliçenin öyküsüne..
ve tablolara almışlar sık sık..

güzel mi dedim..
pardon..

konumuz bu zaten.. bir efsane daha sonlandı..
gerçekler aydınlandı..
holivud..
beynimizi yıkamış..

romalı politikacıların ve subayların bayıldığı bu kraliçe zaten..
romalı yazarlar tarafından hiç betimlenmemiş..
daha çok derin ve yumuşak bir sesle konuşan.. zeki ve karizmatik kişiliğinden bahsedilmiş..

ama gene de insan beyni..
güç ile.. hep üstün vasıfları birleştirdiğinden..
olsa gerek..
ille de.. başarılıların ..
güzel olduklarını düşünmemiz..
efendim..

numizmatikler..
yani paralardan anlayanların borsayla ilgilenmeyenleri..
der ki..
roma paralarının üzerinde bulunan resimler..
aslına en sadık kalınarak kazınırlarmış..
profil çalışılırmış..
insanların birebir kopyası olarak..
güvenilir kaynaklarmış yani..fizyonomi ile ilgili olarak..

ve antik romanın antonyus dönemine ait paraları..
çok sık bulunabilen paralar olsa da..
kolleksiyoncuların çok topladığı bir cisim olduklarından..
ve kolleksiyonların tümü de özel kasalarda saklandığından..
ancak nasip olmuş bizlere..
antonyus ile kleopatranın..
nur cemalini görmek..

taa.. MÖ 32 yılına ait bir para ortaya çıkarılmış..sonunda..
yeni bir müzenin kurulması için başlatılan çalışmalarda..
tayn üzerindeki.. yenikale de..

toplam 2039 yıldır sırt sırta dururmuş.. kleopatra ile antonyus..aynı sikkenin üzerinde..

neden sırtsırta durdukları da..
anlaşılmış böölece..

kleopatranın resminin altında..
kralların ve kral olan çocuklarının kraliçesi kleopatra..

antonyusun resminin altında..
ermenistanı yenen antonyus yazmakta imiş..
(laf aramızda.. antonyus.. kleopatranın verdiği destek ile.. pers.. mezopotam ülkelerini ve ermenistanı katmış roma sınırlarına..)

nümizmatikler..
kleopatranın aslında..
elizabetim teylırım la hiç ilgisi oladığını.. dar alınlı.. sivri burunlu.. ince dudaklı ve küçük çeneli.. olduğunu..
antonyusun da riçırd börtına hiç benzemeyip.. pörtlek gözlü.. kalın boyunlu kalın ve gaga burunlu olduğunu söylüyorlar..

ama daha dün bahsettik dedikodudan..
ben sadece aktardım..
bi de gerçeği görün gözünüzle dedim..
artık %75 e mi dahilsiniz.. değil misiniz.. ben karışmam..
işte sikke..
işte resim..

yorum aliim..
ben açıkçası..
nümizmatiklerden yanayım..

gönül kimi severse.. güzel odur da..
böylece..
bizim aşkın gözü kördür dememiz doğrulandı..
ama gücün de etkileyiciliği de çıktı bir kez daha ortaya..

ve bir de..
ölümün duygusallığı..

bilemem oktavyusa yenilip de..
bu oktavyus beni burda bulursa neler eder kim bilir.. korkusu ile..
intihar eden antoniusun..
ve bu antonius da kalleş çıktı..
bıraktı kaçtı..
bi culyus.. bi antonyus..
üstüne bi de.. octavyus çekemem..
deyip..
o da peşinden intihar eden kleopatranın ölümleri böyle çarpıcı olmasa..
tarihte bu kadar kalıcı iz bırakırlar mıydı..

aman bana ne zaten..
***************
bazen gerçeklerin ortaya çıkması ne kadar gereksiz..
sizce de ööle değil mi..
milletin ne lüks dertleri.. ilgileri var..
kleopatranın imajı gibi =P
biz de imaj peşindeyiz..
örneğin yeni protokol sahiplerinin.. imajının peşinde ..
***************

ben okurken ve yazarken şunu düşünmeden edemedim..
yok mu şööle.. kleopatra gibi çirkin ama güçlü bi kraliçe şu kuzaydoğudaki..
komşu ile.. biz de ilişkilerimizi gözden geçirsek..
yenilesek..
yapılandırsak..
dedim..
***************

tarihi severim çok..
hele bazı sahnelerin tekrarlayıp durmasını..
çok ders verici bulurum..
şimdi merakım..

sen de mi brutus.. 21 yy versiyonu oynanır mı oynanmaz mı??..
***************

evlilik kursu haftaya kaldı bu arada..
atalet sizin için çalışıyor..
****************

amannnn salla

.......

evlilik konulu kursa kadar..
ön eğitim çalışmaları..vörkşop..
konumuz..
dedikodu =P
***************



dedikodu..
araştırma konusu oldu..

neden vazgeçilmez olduğunu merak etmiş artık bencileyin dedikodu sever.. birileri..=P..


benden farkları.. bilim insanı olmaları..

eski çalışmaya göre..
aslında biz birilerini.. 3. şahısları ..
çekiştirirken neler neler yapıyomuşuz..


*sosyal ilişkimizi sağlamlaştırıyor..
*sosyal değerlerin yayılmasına katkıda bulunuyor..
*ve başkalarını hatalı ilişkilerden koruyormuşuz..



dedikodu..
hiç başınıza gelmeyen şeyler hakkında bir fikir sahibi olmasını sağlıyormuş..
deneyim kazandırıyor bir nev'i... simülasyon..
ve de güvenilir bulunuyomuş..
ama tanıdığımız biri ya da bildiğimiz bi durumla ilgili bi dedikodu..
üstelik de kendi deneyimlerimizle .. uyumlu olmayan bi bilgi..
aldığımız zaman bunu.. pencereden atmamız.. beklenir öyle değil mi..



ama ööle olmuyomuş işte..
tanıyoz biliyoz.. ve hiç de öyle bi izlenim edinmedik..
kişi kurum ya da olayla ilgili..
baktık kendi gözlerimizle.. ve ..
dedikoduya inanıyormuşuz gene de..



nası yani..
e akıl mantık birikim bilgi..
geç onları..

dedikodu manipülatif bişeymiş..
ve sahtekarlar.. dolandırıcılar bunu..
başkalarının.. hatta kendilerinin imajını değiştirmek için kullanıyormuş..
ve kooooskoca maks- plenk- evrimsel biyoloji enstitüsü..
bunu kabul etmiş..


demiş ki..

''insanlar kararlarını ..dedikodu.. söylenti..
ve diğer sözel verilere dayanarak verme alışkanlığına sahipler''..miş..

bunu kanıtlamak için bi oyun oynanmış.. bilgisayarda..


denek ya da oyuncu olarak ikiyüzaltmış küsur kişi.. mastır öğrencisi..
birinci aşamada.. oyuncular birer eşle oynamaya başlamışlar..
ve oyunda birbirine para vermek gerekiyormuş..
ilerlemek için para almak şartmış..
yani alan tarafta olmak şartmış..
oyunla ilgili bilgi verilirken altı çizilen şeyyyy...
eğer veriyosan bikaç aşama sonra sana daha fazla para.. verilmeye başlanmasıymış..
yani çok veren daha da çok alıyor..bonkörlük karşılıksız kalmıyor.. bilgisi imiş..



2. aşamada..
eşler değiştirilmiş..
ve yeni eşler birbirinin bir önceki aşamada yaptıkları hamleleri de tüm oyuncular tarafından görebiliyormuş..
yani kaç kere para verdi.. ve kaç kere vermedi hepsini..
oyuncular daha önce başkalarına para verme konusunda sorun çıkarmayanlara daha çok vermişler..
yani.. yaptıklarımız.. yapacaklarımızın aynasıdır.. durumu..



sonra herkesden diğer oyuncular hakkında bişeyler yazmaları istenmiş..
''harikadır.. bonkördür hemen para verir '' ya da..
'' beladır.. cebinde akrep vardır.. veririm dese de vermez''
gibi notlar hazırlamışlar..



ve bir aşama daha ilerlenmiş..3. ye gelinmiş..
ve oyuncular dedikoduları okuyabilmeye başlamış..
sadece dedikoduları..


ve elbette etkilenmişler..

cömert denilen oyuncuya herkes daha kolay para vermiş..
cimridir denilene.. vermemiş..
tamam bu da doğal..



amma dananın kuyruğu 4. evrede kopmuş..
şöyle ki.. oyuncular birbirinin..
hem gerçek kaydını.. hem de.. hakkında yazılanlar dedikoduları okuyabilecek hale gelmiş..

şimdi önemli bölüm burası..


insanlarla ilgili..
gerçek kayıtlar ve dedikodular aynı anda gözünüzün önünde değil mi..??
evet..
e noolmuş..sonuç..??..


duyar gibiyim sesinizi..
tamam biliyorum herkes dedikodu sevmiyor..
biliyorum..
herkes gerçeklere inanıyor..söylenene değil..
kim yapıyo bu dedikoduları bi bilsem =P

ama yanıldınız..şööle olmuş zira..


*hakkında dedikodu olmayan ve para veren biri olduğu kayıtlarda görülebilen birine %62 oyuncu.. para vermiş..
*hele bi de hakkında acaip vericidir..
süperdir diye dedikodu notu varsa..
oran %75e çıkıyomuş..(bu fark istatistiksel olarak anlamlıdır evet..
*şimdi efendim.. diyelim hareket raporunuz..
acaip verdiğinizi gösterdi.. ama valla bana vermedi..
dikkatli olmakta fayda var dedikodusu mevcut..
haha.. harekete bakar karar verir millet dersiniz di mi..
yok efendim yanılırsınız.. %50nin altına inmiş..
azalmış size para verenler..


yani dedikoduya inanmış milletin yarıdan fazlası..
ya da tam tersi..bazı blogcuların profili gibi..
''hiç yazı yazmamış.. hiç yorum almamış..''
yazıyo ya.. bazılarında.. işte öölesiniz..
hiç vermemiş durumdasınız..
ama dedikodu.. verdiğiniz yönünde..
bonkördür abi lafı var..
dedikodusal olarak.. kanıtsız söylenti..
dedikodu kazanmış efendim..


ve oyuncular..
hiç para vermemiş.. ve de gene vermeyecek olan oyunculara .. paralarını vermişler..
bu sonuçlar da istatistiksel olarak anlamlıdır..

İnsan zihni rasyonel değildir..
eğer olsaydı.. kararlarını.. gözleriyle gördükleri kanıtlara göre verirlerdi..
sözlere bakarak değil..

hatta öyle etki altında kalır ki..
dedikoduyu yapan kişinin..
güvenilmez yalancının teki olduğunu yine bir dedikodu ile öğrenseler bile..
inanırlar dedikoduya..


dedikodu yapanın dedikodusu.. ektra yüktür.. akılda tutulmaz.. =P..



işte bir kez daha .. çamur at .. izi kalsın.. atasözünü kanıtlamış olduk..


ve sevgili anamın dilinden düşürmediği..Ziya Paşanın..
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz..
şahsın görünür rütbe-i alkı eserinde..''
(kişinin aynası işidir.. konuşmasına bakılmaz..
kişinin akıl düzeyi eserinde görünür.. )
deyişi de..
bundan böyle rafa kaldırılmıştır tarafımdan..



şimdi iki önemli sonuç var..


a- ben tanıdığım insanların bende bıraktıkları izlenime..
yani profillerine uymayan davranışlarından söz edenlere..
hiç bir zaman inanmayanlardanım..
ve kişiyi de kendim gibi bilip..
başkalarının nasıl olup da inandıklarına akıl sır erdiremeyenlerden..
ama artık anladım..
yeni jargonumuza uygun olarak..
tanıdığımız insanların 2 tanesinden biri..
dedikoduya inanıyor..



b-ve sizinle paylaştığım bu bilgi.. bir anahtar..
istediğiniz hayata açılan 2 kapıdan birinin anahtarı..
ister gereğinde.. altyapı çalışmalarında kullanırsınız..
ister.. anahtar dolabına asarsınız..



ve bir de kişisel istek.. mek plent enstitüsü sakinlerine..
dedikoduya inanıp.. hayatlarına belirli bir yön veren insanlar..
hakkında konuşulan 3. şahıs ile ilgili fikirlerini yeniden gözden geçirirler mi??..
ve tüh bak hata etmişim derler mi??
yani dedikodunun uzun vadeli..
kalıcı etkisi de..
araştırılsın lütfennnn

......




atalette müzikler deişti..

noooluyo ???

(burda lütfen kulaklarda .. taptığım okan'ın ''meyin'' seslendirmesi tonlaması çınlasın )



demeyin..



evdekiler bi karar veremiyor..

rak dinleyen anneye.. sen eskiden şanson dinlerdin..

diyolar..



elinde bir elişi türü bişey görmesinler..

hemen..

yaşlandın mı nedir..

biz rak bara giden anne istiyoruz diyolar..



=P



yok bi yazı filan ..

konu çok..

elimde..

sıkı bir..

evlilik psikoterapisi yazısı var..

sanırım çalışıp

aşk kursu gibi..

bi evlilik kursu oluştıracaım..

not alınmadığı için unutulan evden diyaloglar..

bi şekilde.. hafızalardan çıkarılıp..



gündeme gelecekler elbet..

bekleyin anacım..

bu arada..

şarkıda bi numara yok..

her zamanki gibi..

genizden..

kısık sesle.. ve rleri yuvarlayarak söyleyince..

seksi bişey söylüyor sanılıyor da..



aslında mahalledeki kızlar oğlanlar..

hep dışarda..

hep elele..

bi ben yalnızım kahretsin diyor..



fransızın müslüm annesi durumu var yani..

takılmayın..

15 Ekim 2007 Pazartesi

..




seviyorum kendimi canım..
seviyorum..
gel bakiim kendim bi sarıliim sana..
niye midir..

belgesel tadında bir yazı daha çıkardım ortaya..
bilgiyse bilgi..
komiklikse komiklik.. kültürse kültür..
şarkıysa şarkı..

efenim..
bloumuza müziklerden müzik seçerken..
takılıp martının kuyruuna.. bi mari lafore andık..
hatta sorduk..
ne diyor bu kadın şıkır şıkır var mı merak eden dedik..
yokmuş..
olsun ben söyleyecem kararlıyım..
mesajım var verecek..
dalgam var geçecek..
diye..
oturttum metodu..
düştüm materyel peşine..

sentüpe girdim çıkamadım anacım..

bizim zamanımızda yoktu bu kadar çok materyel..
duymayım bi daha..
ah okulum var bitecek..
mastırım var yapılacak..
tezim var yazılacak dediğinizi..
tıklayın geliyo şıkır şıkır.. =P ( herkesin biz sentüpte mi mastır yapıyoruz diye itiraz ettiğini duyar gibiyim.. şşşt... susun örnekte hata olmaz.. )
atalet yaparsa hiç olmaz..

şıkır şıkır deyince..
evet sentüpte..
mari lafore..
düştü mavzın ucuna ama .. ama o nedir??..
bir tane daha var..

8 kadın.. diye bir filmde de müzik olarak kullanılmış..
ama ne film..

50li yıllar..
kırsal alanda bir burjuva evi..
yılbaşı arifesi..
ama.. evin patronu cinayete kurban gider..
zanlılar..
xynin öldürülmeden evvel görüştüğü 8 kadından biri..
kavgalar..
iftiralar..
itiraflar ve
ihanetlerle dolu bir soruşturma..

fransuva ozon..
seviyom ben bu adamı ya..
kumun altındayı da anlatmıştım bi ara..
kocası ölen ama sanki hayattaymış gibi yaşamaya devam eden kadının öyküsünü..
anımsayın canım
kayınanne ile gelin arasında bir dialoğa takılmıştım..
ama o tam bir dramdı..

bu bir komedi..
zaten bi cinayet alanında.. 8 kadın demek..
komedi demek değilse nedir ki..
hele de şarkı söyleyen 8 kadın..

film sanki bazı unutulmaz fransız şarkılarını yeniden hayata döndürmek için yapılmış..
bir cins resüsitasyon..
ya da..
reenkarnasyon.. =P
bir kiç.. dikkat ı değil i.. ş değil ç.. sıradışılıkdır kasit..
asla üzerinde oturulan asil bölge ya da tuzlu turta ile ilgisi yoktur..

8 muhteşem kadın
laf aramızda benim favorim fani ''ardant''..(ardan)
soyadı bile hoş..
ardent ile ayni okunuyor..
ateşli demek olanla..
=P
yaratılan karakter.. ava gardnırden ilham.. onu da severdim çıplak ayaklı kontesde =)



aşşağıda bi sürü video daha olucak ama eğer vakit fıkarasıyım derseniz..
tamam.. en azından bunu izleyin..
diğerlerini boşverseniz de...
bakın ne diyor ne güzel diyor =P.. atalet neden sevmiş..
kahkahası mı??
yaramaz gözleri mi??..
artık ben bilemem..
siz karar verin.. =P

katrinin dönövüm bu filmin lana törnırı..
asil ve mağrur kadın..
neyse..
zamanında söölenmiş bir şarkı bir daha hayat buluyor bu filmde..
izleyin derim ama siz bilirsiniz..



beni bu yola düşüren ..
bloumda da çalan şarkı..
sen.. aşkım arkadaşım..

şarkının sözleri..
okuyun bakalım..
yok kıyamam ben size yapmıycam sınav filan..
istemezseniz okumayın..
ama kayıp olur
bak dememiş olmiim

sen,aşkım.. arkadaşım..
hayal kurunca seni kurarım..
aşkım arkadaşım
şarkı sööleyince senin içindir..
aşkım arkadaşım..
sensiz yaşayamam
aşkım arkadaşım..
ve nedendir.. bilmiyorum..
a hahaahahahahahahah

senden başka erkek tanımadım..
tanıdımsa da hatırlamıyorum..
aramaya ve karşılaştırmaya gerek yok..
haklı olduğunu
bilen bir kalbim var..
e o da senin adını aldığına göre.. =P

sen.. aşkım arkadaşım..
....


bilemeyiz..
asla aşk ne kadar sürer..
ve ben de
herzaman sevebileceğimi
sanırdım ..
evet seni terkettim..
ve ne kadar karşı koysam da..
bazen senden başkaları içi de şarkı söylüyorum..
her seferinde.. biraz daha az iyi olsa da..



el hareketlerini ve her iki kolda da.. saatlerin simetrik yamuk duruşunu gördünüz müüüüüüüüü??..
ya renkler .. ya etek hareketleri..

hadi dayanamayıp bikaç da replik vericem..
afişe bakın kim kimdire..
katrin dönöv.. emanüel beara
-ilk polis soruşturmasında söylemek zorundaım.. her gece çıktığınızı ve herkesin bunu bildiğini..
emanüel bear katrin dönöve
-ilk polis soruşturmasında söylemek zorundayım.. her gece çıktığınızı ve herkesin bunu görmezden geldiğini..

fani ardan emanüel beara..
-bütün ülkeyle yattığınız bir sır değil ki..
emanüel bear fani ardana..
-tabi sizin haberiniz var.. ikimiz de aynılarıyla yatıyoruz..

fani ardan emanüel beara..
-ama sevgili... kimse size inanmaz.. zira bir hizmetçisiniz..
emanüel bear.. fani ardana..
-kimse size inanmaz.. ne de olsa bir fahişesiniz..
fani ardan.. emanüel beara..
- ama tercih ederimmmmmm.... =P

en yukardaki videoda.. kırmızı elbiseli kadın neler diyo diye merak edenler için..

ve ben kurtulmuş kız..
günü geceyi karıştıran..
kaçak aşkı bir başkaldırı gibi..yaşayan..
evet bazen evcilleştirilmek isteği yakalar beni de..
rolümü bırakıp..
herşeyi paylaşmak..

özgür yaşamak neye yarar..
aşksız yaşarken..
özgür yaşamak neye yarar..
aşksız yaşarken..

tesadüf zevklerim oldu
ve tekil keyiflerim..
ama hesap gelince..
ödemek gerekti..
ve sen.. ki benden daha delisin..
bana seni beklemeyi öğretiyorsun..
korku ve neşeden titremeyi..
adım seslerini beklerken..

14 Ekim 2007 Pazar

..

kadın vapurda..

hızlısından ve otobüs adlısından olanda..

bu vapurlarda bi sıra vardır..
bilenler bilir..
bütün koltuklar öne vapurun burnuna.. dönükken..
bu sıra..
sırtını geminin burnuna dayamış..
ööle bütüüüün diğer vapur yolcularına bakar..


sıra değil tabii..
anlatım bozukluğu yapmayalım..
o sırada oturanlar vapur yolcularına .. bakarlar..


ya da tam tersi..
ne olsa çoğunluk azınlığa bakınca..
tuhaf olur..
yoksa..
azınlık zaten hep çoğunluğa bakıp şaşar ya..
neyse konu bu değil..


ben şahsen
sevmem bu sırayı..
mümkünse de oturmam..
hem midem bulanır..
hem de..
kafeste maymun gibi..
seyredilmek tuhaf gelir..
atalet.. sinir ve fırlama kadın olarak..
her bir yolcuya..
gördüm.. baktın.. ne var?? gibisinden
sen de baktın.. nooldu??..
diyesinden geri bakış göndermekten yorgun düşer..
orda oturduysa eğer..



neyse..
kadın =P
binmiş gemiye..
yerleşmiş normal düzendeki koltuğuna..
gelene gidene bakmakta..
bir 16 hadi bilemedin 17 yaşlarında..
oğlancık gelmiş..
diz altı salaş bermudası..
sıvetşörtü..
sırt çantası ile..
yerleşmiş..
yüzü salona.. sırtı gemi burnuna dönük yere..

az soora gözleri kapanmışş..kafası düşüp duruyomuş..


belli gece çok iyi uyumamış..
eh gemi hareket edip deeee...
yanı da boş kalınca.. yana doğru eğimlenip..
ama ayaklarını da koltuğa koyarsa kirlenir diye tedirgin..
tuhaf bir açıyla kıvrılmış 3 koltukluk yere.. ve dalmışşş..



kadın kitabını okurken..
aniden bir bağırtıyla fırlamış..
hey şşşt kalk.. burda bööle uyunmaz.. diyen deniz otobüsü görevlisinin sesi ile..
ve hemen arkadan bi ses daha..
söyle rahatsız oluyolar dee...



kadın dönüp bakmış..
bir 60 yaşlarının üstünde.. amca..
geri çevirirken başını..
bir kadınla göz göze gelmiş..
bunlar da herşeye karışıyolar demiş.. öbür kadın..



kadın durmuş.. sinirlenmiş..
bakmış oğlancık düzeltmiş kendini ama uyanık duramıyo.. düşüyo kafası..

üzülmüş..
en sonunda..
duramamış.. dayanamamış..
kalkmış..
amcanın başına dikilmiş..


kadın: afedersiniz..
sizin çocuğunuz yok mu..
adam : var noolcak..
kadın : onlardan biri olsa uyuyan..
onu da böyle uyandırır mıydınız..
adam : benim çocuum yapmaz zaten bööle şey..ben asla izin vermem...
hem ayaklarını koyuyodu.. koltuk kirleniyodu..
kadın: hayır koymuyodu.. kirletmiyodu..
hem siz benim adıma nasıl rahatsız oluyoruzzzz dersiniz ben çok rahatsız oldum beni kullanmanızdan ..
adam : sana ne be sen anası mısın..
al kucağına yatır o zaman..
kadın: evet aynen ööle yapıcam..

deyip yerleşmiş boş koltuğa..


oğlancığa..
kadın: gel yavrum koy başını demiş..
oğlancık : hı ne ??
kadın : gel koy bakiim başını kucağıma..
çocuk koymuş başını..
uyumuş..
vapur yerine varınca.. teşekkür etmiş.. uzaklaşmış..



****************

şimdi girdiler.. ve saplamalar..
1. girdi..
kadın- kötü adam dialogları esnasında..
kötü adamın önünde oturan gözlüklü kitaplı beyefendi..
iki kez.. gözlerini yumarak kadını onaylamış..
kötü adam sana ne anası mısın dediğinde ise..
gözünü kitabından ayırmadan..
terbiyenizi bozmayın diye.. uyarıda bulunmuştur..
teşekkürlerrr...bu amcaya gitmektedir..



girdi 2.
koy bakiim başını lafının söylenmesi esnasında.. kadının çocuğun omuzuna koyduğu elinin teması biraz da arttırıp..baskıya dönüştürmesi..
hafif zorlayarak yatırması gerekmiştir..çocuğu kucağına..
ve bu hareketler sırasında.. kötü adamla göz teması asla kesmemiştir..
çocuğun üzerinden bir karşılıklı otorite uygulaması sürmüştür....



3. girdi..
bütün olay sırasında çocuk uyumaya devam etmiş..
ne kendini uyandıran adama..
ne kucağında uyutan kadına pek de fazla tepki vermemiştir..



4. girdi..
benim 17lik hikayeyi dinleyince..
gerçekten yatırdın mı.. çocuğu kucağına demiş..
ve evet cevabını alınca..
yok artık..
şaka mısın nesin deyip
ortamı terketmiştir..



5. girdi..
kadın.. atalet değildir..



6. girdi bizim evde yeni tehdit..
dediğimi yap..
yoksa kucağıma yatırır uyuturumdur..

9 Ekim 2007 Salı

çabuk sööleyin..

ne kadar geri kaçabilirsin??

9 yaşıma kadar kaçtım..
çok geri kaçtım..
orda da aynı hüzün severliği buldum..

yaz günleri..
tozlu sıcak..
o zamanda nemli miydi hava şimdiki kadar..
biz mi anlamazdık çocuktuk diye..

yatardım yere karın üstü..bahçede çimlere..
elimde kitap..
geçerdi yaz..
hızlıca..

yutardım kitapları..
aklımda kalanlar hep ağlatanlar..
gundula vardı..
üzerinde şapkalı bir kız resmi..
sonra noktacık ile anton..
antonun annesine yemek yaptığı sahnede.. ne ağlamıştım..

kiminde gülerken ağlar..
kiminde soluk tutar..
ve son sahnede..
kitabı bastırıp göğsüme ağlardım doya doya..

aslan'da da ağlamıştım..
yazarı mazarı yok..aklımda..
90ların aslanı değil..narniadaki de değil.. aslan ve çocuk da değil..
aslan.. o kadar..
gugla sordum bilemedi..
migrenli bir anne..
sessiz bir baba..
kocaman bir çiftlik.. güney afrikada olsa gerek..
ingiliz aile..
bir de sıska kız..
ufacık .. yalnız..

evde zenci çalışanlar..
bir ingiliz misafir..
kızın papatya gözleri..
herşeye aç..
herkesle ilgili..

bir aslan yavrusu getirirler eve..
kız çok sever oynar büyütür..
kısa sürede..
aslan büyür..
mikrop migrenli anne..
bu aslanı istemem der..
aslan ormana salınır..

ama kız ve aslan gizlice görüşürler..
oynaşır.. yuvarlanır.. koyun koyuna yatar uyurlar..
kız annedeki aristokrat uzaklığı
migrenin soğukluğunu aslanın sıcaklığıyla kapatmaktadır..

çiftlik bir koruma parkına yakındır.. aslan o parktadır..
o parka göçer zenci ilkel kabileler gelir..
gençlerden biri kıza aşık olur..
zenci çocuk..
kız çocuk..
zencinin erkek olup kızı eş olarak istemesi için yapması gereken şey..
bir aslan vurmak..
peki kimi bulur vuracak..

tabii kızın aslanını..
vurur..
yüzer derisini....
getirir.. onurla gururla..
kıza armağan eder..

kız söner..
papatya gözler..
biter.. erir..

artık gözleri papatya olmayan kız..
ingiltereye yatılı okula gönderilir..
misafir adamla beraber..
uçakta yanyana otururlar..
altlarından çiflik toprakları kayar gider..
kız büyür..

hala boğazımda..
sıcak tuzlu göz yaşlarımın tadı..
kokusu da var..
sanki..
kitabın kokusu mu..
çocukluğumun mu??

kimdi yazarı..
var mı bilen..

yok ööle bişey demeyin
var diyosam var..
yoksa nerden bu tuzlu tad..

3 Ekim 2007 Çarşamba

..




pekala ..

salak mıymışız neymişiz..
ya da karşımızdakini..
iyi tanıdığımız için mi??..
ya da tam tersi.. sonrasını hiç bilmediğimiz için mi??..
böyle korkardık..iliğimiz kemiğimiz buz keserdi..
ama durun da bir fiziksel koşulları da anlatayım..

bir anne - kadın vardı..
gri-mavi gözlü..
sesinin en yüksek perdesi neydi??..
kimse bilmezdi..
fısıldar gibi.. mırıldanır gibi konuşurdu..

ondan mıdır..
kızının sesinin en tiz perdelerde gezebilmesi..

onaylamadığı.. beğenmediği.. istemediği.. doğru bulmadığı..
alındığı.. kırıldığı.. kızdığı zaman..
sadece..
gözleri soğurdu..
içinde küçük buz kristalleri yüzen bir kuzey kutbu denizi gibi..
gri-mavi..

ondan mı hiç öyle bakmaz kızı..
bağırıp çağırırken bile elini gözünü çekmez..
insanların üzerinden..
soğumasın.. donmasın diye..içleri..

bütün yukardaki koşullarda..
savunma silahı olarak..
sadece..
tek bir sözcük vardı kullandığı..

pekala..

işler çığrından filan çıkmadan..
sadece gidişattan hoşlanmadığında..
gri-mavi buzlu gözleriyle bakar..
ve bir pekala derdi..
o kadar..

sonra..
herkes..
ulu manitu..
ben ettim sen etme..
annecinm lütfen..
ya anne lütfen..
ya tamam ama..
hadi bak affet..

yahu dur daha suç bile işlemedin..
hatta belki düşünmedin bile..

çevreden görenler şaşardı..
kadın canavar olsa gerek..
muma çevirmiş.. evdekileri..
ama dedim ya bağırmazdı bile..
ne cezası.. ne dayağı..ne canavarlığı..

yıllarca.. sürdü bu sistem..
bir pekala ile..
eğitti..

hayır bi de tutarlı kadın..
dediğinin eri..
hani eğer bi adı konursa o pekalanın..
bilinmekte ki.. yapacak..
zor da olsa.. canı da yansa.. artık pişman da olsa..
farketmez.. yapacak..

ama zaman işte.. zaman..
herşeyin ilacı zaman..

tabii..
herşeyin bir sonu var..
sordu kızı..
ya naapıcaktın peki biz o pekalayı takmasak..
devam etsek..
azsak..
filan..

güldü gözlerinin içi..
gri-mavi denizde güneş yansımaları gibi..
altın ışıklar.. pırıldadı..

bilmem..
dedi..
düşünürdüm bişey..
ama hiç gerekmedi ki..
gerektirmediniz..

seviniyordu.. iyi bişeymiş bu gibi..

ben severdim o kadını..çok..
biz severdik..çok..
ama onca yaşa başa ve napıcağını bilmememize rağmen..
pekala dedi mi sonuna geldiğimizi anlardık ve korkardık..

belki kıyamadığımızdan..
belki üzülmesine dayanamadığımızdan..
ne biliim..
ama belki de korkudan..

bizim için onca fedakarlık çaba sevgi..
göstermesine rağmen..
o kadından bahsedince gözümün önüne ilk gelen şey gözleri..
kızgın ve soğuk..
ve altın ışıklı.. sıcak..
bir de pekalası..

hiç unutmam..
bir telefon konuşmasına tanık olmuştum..
oğluyla..
oğlu derken..
40küsur yaşında..
evli barklı..
iş sahibi..
patron filan bi adam..
kodumu oturtur cinsinden..

ama iş anneden pekalaya gelince..
ya yeter ama bu yaşta hala içim titriyo ..
deyip kapamıştı telefonu hırsla..

ve ne yaptığını farkedince..
amma peşinde dolanmıştı kadının..
affedilmek için..

ama ben biliyorum..
içinde kontrolsüz kabaran..
pekala korkusunu artık kendine yakıştırmamaktan geliyordu o patlama tarzında öfke..
de..
bir işine yaramamıştı..

daha çok irdeleyen..
kurcalayan..
soran ben..
çözmüştüm.. oysa..

pekala..
belirsizlik..
olasılıkların çokluğu..
korkutuculuğu ordan geliyor..

öcü gibi..
bişey tanımlamana gerek yok..
sadece bahsedilmesi bile o boğucu korku duygusunu getirir insanın aklına..
akıl kalmaz zaten ondan sonra..
salt korku kalır..
paniklersin..

o rahatken..
sen bi sürü senaryo üretip..
kendini korkutursun..
o zaten korkutmaz..

aslında..
korkusuz insanlar yetiştirmeye çalışıyor..
öyle sanıyor..
öcüyle doktorla.. polisle.. korkutmayınca doğru bişey yapıyor..sanıyor..
e tabi.. ona pekala dememişler ki.. etkisini bilmiyor..

ne yapmalı o zaman..
karanlıkta yatıp..
herkes uyurken..
o pekalanın hangi şartlarda..
oluştuğunu..
ve oluşmaması için yapılacakları..
ve oluşunca yapılacakları düşünmeli..
benim yıllarca.. her olayda yaptığım gibi..

her sustuğun.. ve tamam ama tamam dediğinde..
kaybedersin..
belirsizliğe sürüklenirsin..
terbiye olursun..

çocukken bile kötü..
neyi neden yapıp yapmayacağını bilmeden baş eğmek..
erişkinken daha da kötü..

bak derdim..
o kadına..
silahın güçlü ama..
çözülüyor artık..
korku.. biter..
tüketir kendini..
korkmaktan bıkar bi gün insan..

ve bir gün..
soğukkanlı bir..
sen bilirsin..
hadi bakalım.. korkmuyorum pekaladan..
gelsin gerisi.. yap napıyosan..

cevabı aldığında..
baktı bana..
ve bir daha pekala demedi..
..............

dün psikiatr vardı..
klinikte.. konsültasyona gelmişti..
inanılmaz.. şık.. bakımlı.. güzel kokuludur..
hoş hatundur..
ve de insan davranışları uzmanıdır..
mesleği bu..
sakin ve tutarlıdır kendisi de..
e insanlara gün boyu.. hayatla yüzleşmeyi..
korkularla başa çıkmayı..
öğretip duruyor.
işi bu..

laf ordan burdan..
geldi..
son günlerdeki..
panik reaksiyon ile gönderilen..
maillere..
çıkarılan.. haberlere.. haberlerin yorumlarına..
felaket senaryolarına..
dedi ki..
valla ben gayet sakinim..
rahatım..
kendimi yıpratmaya da niyetim yok..
depresyonumu da beslemeye de niyetim yok..
bi tane kızım.. var..
gönderirim koruma altına..
sonra ne gelirse.. gelsin..
hazırım savaşmaya.. başa çıkmaya..
bi can.. bi vatan.. bi kültürüm var..
bu saatten sonra giremem başka arayışlara..

sonra döndü..
ee dedi..
hani biz ne zaman şaraplıycaktık..

***********************
inanırsanız..
kimseye dokundurmayan yazı..

2 Ekim 2007 Salı

..


nasıl oluyor da.. kimse beni anlamadığı halde..
herkes beni seviyor..
albert einstein.. 1944..


sorularım var soracak..

ama cevaplarım ya yok.. ya çok..
ve çeşitli.. içinden birini.. seçemeyecek kadar..

bir insan ''bir'' özel yeteneğe.. zekaya sahip ise..
bu onu.. her konuda..
hep haklı.. hep doğru kılar mı??

peki ya..
iyi insan..yapar mı??
örnek insan yapar mı..??

dünyanın en iyi kalp cerrahı olup..
her gün insan hayatı kurtarıp..
hastalarınıza sonsuz şefkat gösterip..
sonra da..
akşam evde.. karınıza çocuğunuza karşı.. zalim.. duyarsız.. ya da ilgisiz..
olamaz mısınız yani..

ya da kullandığınız dili.. inanılmaz bir beceri ile..
dansettirip satırlar üzerinde..
sevimli sevimsiz her konuyu..
okunabilir bir hale..
hatta yok satar bir hale getirebilen bir yazar olmanıza karşın..
çevreye zarar verecek .. arabayı.. ürünleri kullanıp.. çöpünüzü ayırmayıp..
suyu ve elektriği çok tüketip..
çevre zararlısı olamaz mısınız..??

bu listeyi inanılmaz uzatamaz mıyız..

Einstein'ı nasıl hatırlamak istersiniz..
izafiyet teorisi ile mi..
ya da.. E=mc2 deyip de..
atom bombasına yol açan kişi olarak mı..
sahi..
Einstein'ın aile ve aşk hayatı.. vatandaşlık tutumu nasıldır??..
(sahi.. gerçekten epeyce renkli bir aşk hayatı olmuş..
sayın fizikçinin.. =P
2 evlilik ve kimileri de evlilikleri sürerken olan ..
12 kadar evlilik dışı..
aşk yaşamış..)

yin ve yang mıyız hepimiz..
kendi halimizde bir yaşam sürerken..
vereceğimiz zarar..
yapacağımız etki..belli bir düzeyde iken..
tanınmış olunca..
dediğimiz.. yaptığımız..
etrafa hızla yayıldığı.. herkes duyduğu bildiği için mi..
daha zararlı olur..
oturma odamızda.. yakınlarımıza beyan ettiğimiz fikirler..
ünlü biri tarafından..
duyulur şekilde söylenince mi.. yıkıcı olur..

birlikten mi doğar..
sıradan insanların gücü..
yoksa..
tek bir bilinen..
gücünü sayısından.. kalabalığından alandan daha mı çok etki yapar..

bir nörolog ve bir genel cerrah..
bir beyin cerrahının yerini tutar mı??...

bir grup adı sanı bilinmeyen aydın çalışan..
beraber yazsa..
nobel alır mı??..
tek bir yazarın yazıp da ödül aldığı fikirleri..

alsalar..
biz bu kadar tepki duyar mıyız..
tek bir yazara duyduğumuz kadar..

cellatlar da evlenip.. yuva kurmaz mı..
fakire fukaraya.. düşküne .. hastaya.. sokak itine..
yardım etmez mi.. normal hayatında..

eder diye mi..
eskiden kukuleta giydirirlermiş.. cellatlara..
ve şimdi de..
beş kişiye ayrı ayrı bastırıyorlar..
öldüren ilacın..
öldürülecek olanın vucüduna gitmesini sağlayan düğmelere..
kukuletalı cellat rahat uyur muydu..
ya da o beş kişi de 1/5 adam canı almış olma olasılığını daha mı hafif buluyorlar..
4/5 öldürmemiş olma olasılığından..

ateş cirmi kadar yer yakar da..
sinek ufak ama mide bulandırır da..
ağır taş yerinde hoş da..
insan beşer .. gün gelir şaşar da..
her hayırda bir şer.. her şerde bir hayır mı gizlenmeli illa..??
tahtını yapan bahtını yapamaz mı..
beylik verilen kendini bilmez..önce babasını mı kesmeli??..
neden karışık bu kadar dünya..

kategorilerim olsa..
şizofrence bölümüne eklerdim bunları..

ama yok..
zaten bloğa ekleyebileceğim de şüpheli..

1 Ekim 2007 Pazartesi

..








haftanın sonuuuu..
bitti..

haftanın kendisinden daha yorucu idi..

vivam temizlemiş ruhunu.. bahar temizliği yapmış..
ataletin ise.. pek kirlenesi var..

bu arada yorum içi eleştiri aldık..
önce.. atalete özel sandık..
sonra yerinde bir inceleme..
genel bir çağrı olduğunu belirledi..

amma düşündürdü..
öncelikle..
benim kadar ölüme yakın ve tanık olmadığını kişinin..
zira..

her ölüm..
acıdır..
yakar..

hele genç ölüm..
daha da..
acıtır..

amma
kıyaslamadan da yeterince yakar..
notlar ünlemler koymadan çekilen acı.. acı değil midir..
acıdır..

işkence kadar..
kaza kadar..
açlık kadar..
dayak kadar..
aşağılanma kadar..
yok sayılmak kadar..
kaybetmek kadar..

hepsinin toplamından ..
fazladır..
çünkü geri gelmeyecektir.. ölen..

diğerlerinde bir ''bekle geçer.. dayan geçer.. değiş diren geçer'' .. fikri vardır alttan alta..
işte bu değiş.. bekle.. umutlan .. azalan umudu canlandır..
eğlen biraz..
soluklan iki acı arasında..
dünyada ölümden başkası yalan..

düzen yalan.. sevgi yalan
dünya zaten bir matriks.. neye kime hizmetteyiz bilinmez..
demek ki az biraz da kendine hizmet gerek..

kaç kaç kaç..
saklan.. saklan..
unut unut..

geçici ama.. mola da lazım birader..
döneceğim az sonra..
burda böyle ..
ama lakin hayatta neler peşinde.. ne işteyim .. var mı bilen..

duyguları ataletin anasıdır..



kazanız resimdekinden beter olmasın..

der ve iyi bir hafta olsun dilerim..



kayıpsız..
onurlu..
dolu..
renkli..
yumuşak olsun haftanız..
Follow my blog with Bloglovin